SÖZLÜKÇE
Adem
Yokluk, hiçlik, ölüm.
Adese
Mercek
Akheron
1- Çamurlu suların kaynayıp burgaçlandığı dipsiz bir bataktır.
2- Efsaneye göre Akheron Helios'la Gaia'nın (güneşle toprağın) oğludur. Olympos tanrılarıyla Titan'lar arasındaki savaşta susuzluktan yanan devlere su içirdiği için Zeus'un lanetine uğramış ve yeraltı ülkesine kapatılmıştır.
Allâme
Derin ve çok bilgisi olan, çok bilgili.
Allâmelik: Çok bilgili görünme
Amelimanda
İş yapamaz durumda olan
Amorf
Biçimsiz
Anakronizm
Tarihe aykırılık. Çağa uymama.
Ariyet
Eğreti
Arz-ı Mev'ûd
Musa peygamberin dininde olanlar için vaad edilmiş toprak
Atabe
1- Eşik
2- Basamak
Bakara
İskambil kâğıdı ile oynanan bir kumar
bâlâ-pervâz
Yüksekten uçan, meç. Palavracı
Barem
Devlet memurlarının maaşlarının derece ve tutarlarını düzenleyen sistem ve çizelge.
Basübadelmevt
Ölümden sonra dirilme
Bâziçe
Oyun
Bedbin
Kötümser, karamsar, pesimist.
Bendegân-ı saltanat
Saltanatın Köleleri
Berhane
Büyük, harap, kullanışsız ev.
bezm-i aşk
Aşk meclisi.
Bikr
Kızlık
bi-perva
Pervasız, korkusuz, gözü kara
bi-rahm
Acımasız, kalpsiz
Burudet
Soğukluk
Câvidâni
Sonsuz
cenîn-i sakıt
Düşen çocuk, düşük
Cezbe
Bir duygu veya bir inanışın etkisiyle aşırı ölçüde coşup kendinden geçme durumu.
Cümudiye
Buzul devri
cür'a
Yudum, içim.
darb-ı mesel
Atasözü
devr-i bâtıl
Kısırdöngü
devr-i dil-ârâ
Gönlü hoş eden devir, en hoş zaman.
Dilemma
İkilem.
Diskur
Nutuk
Duşize-i tahayyül
Hayal kurma
Dûzaha
Cehennem
Edna
Çok aşağı, en alt düzeyde.
efkâr-ı umûmiyye
1- Halkın, umûmun düşüncesi.
2. düşünme, endişe, vesvese, kuruntu, niyet, maksat; rey.
Efsûs
Yazık, eyvah! gibi bir teessür edatı
Ehram
Mısır firavunlarının piramit biçimindeki mezarlarına verilen ad. Piramit
Encamımızı
Geleceğimizi
Erat
Asker
Fersudeleşmiş
Eskimiş, yıpranmış
Esfel
1- En sefil, pek aşağı, çok bayağı.
2- Aşağı [taraf].
Eslaf
Geçmişler. Yerlerine geçilmiş kimseler.
fakr-id dem
Kan zayıflığı
Fecir
Tan vakti
Ferzend
Çocuk
Fezâhat
Ayıp
fidye-i necat
Kurtulmalık, can kurtarma akçesi.
gafûr-ür-rahîm
Esirgeyen, suç bağışlayan [Allah].
Gaşyolanın
Kendinden geçenin
Gayya
Cehennemde bulunduğu var sayılan bir kuyunun veya derenin adı.
Gergef
Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarar, çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve.
Gulâm
Gılmân 1- tüyü, bıyığı çıkmamış delikanlı, genç.
2- köle, esir, kölemen.
Gurub
1- (Bir gök cisminin) Batı tarafında görünmez olması.
2- Batma, görünmez olma
Gümrâh
Yolunu şaşırmış, doğru yoldan ayrılmış
Hacalet
Utanç
Haile
1- Çok acıklı olay.
2- Manzum biçimde yazılmış trajedi.
Hâlik
Yaratan, yoktan var eden, yaratıcı, Allah.
Halûk
Temiz huylu, iyi ahlâklı.
Hamakat
Ahmaklık
Hamuş
Sessiz
Hebenneka
Zeki ve becerikli olmadığı hâlde kendini öyle sanan
Hercümerç
Alt üst, karmakarışık, darmadağınık, allak bullak.
Hezar efsus
Çok Yazık
Hil'at
Padişah ya da vezir tarafından verilen süslü elbise, kaftan
Hotanto
Güneybatı Afrika'da yaşayan ilkel bir boy
Hud'a
Oyun, hile, aldatma
Hulâsa
Özet, fezleke. Öz. Kısacası, sözün kısası.
hulûs çakmak
Dalkavukluk etmek, yaranmaya çalışmak.
İbda
Yaratma, yoktan var etme.
İbrişim
Kalınca bükülmüş ipek iplik.
İctihad
Gücü yettiği kadar çalışma
İhtilâç
Çırpınma
İlliyet
Nedensellik
İnhisar
Tekel
İnkıraz
Çöküş
İnkısam
Bölünme, taksim edilme. Parçalanma.
İnkisar
Kırılma .Gücenme, gönlü kırılma.
İnsicamsız
Birbirini tutmayan, tutarsız.
İrtikâp
1- (kötü iş) Yapma, kötülük etme.
2- Yiyicilik, rüşvet alma.
3- Yalan söyleme, hile yapma.
İstifham
(zihinde beliren) Soru
İstihsal
Çıkarma, elde etme.
Üretim, üretme.
İstihza
Gizli veya ince alay.
İstişhâd
1- şahit getirme, şahit gösterme.
2- edebî bir fikrin sağlamlığını ispat için, değerli eserlerden örnek gösterme.
3. şehit olma.
İştiha
Cinsel istek veya arzu
İtisaf
Yolsuzluk. Haksızlık yapma.
iz'ân
1- anlayış, kavrayış, akıl.
2- itaat, söz dinleme, boyun eğme.
3- terbiye, edep.
Kahkâri
1- Ansızın arkaya dönme.
2- Geri çekilme
Kâşane
Büyük, süslü köşk, saray gibi yapı.
Kavas
Koruma görevlisi.
Kemiyet
Nicelik
Kesafet
Bulanıklık
Çokluk, sıklık.
Yoğunluk.
Klerikalizm
Dinin ve din kurumlarının toplum hayatının çeşitli kesimlerindeki yerini güçlendirmeyi amaçlayan toplumsal, ekonomik akım, din erkçilik.
Koketri
Sevimlilik, hoşluk, süs düşkünü.
Kontur
(resimde) Çevre çizgisi, nesneyi belirgin gösteren çizgi
Kunt
Ağır, kalın, dayanıklı ve sağlam.
Küsuf
Güneş tutulması
lâbis'i libas-ı katranî
Katrani bir elbise giymiş
Lâterna
Kolu çevrilerek çalınan, sandık biçiminde bir tür org.
Lâyemut
Ölümsüz, ölmez
Lâyuhti
Hata işlemeyen, yanlış yapmayan.
Lebbeyk
Buyrun, efendim, emredin.
Libas
Giyilecek şey. Elbise
Lüzucî
Yapışkan
Ma’şeri
Topluluğa ait
Mağşuş
Karışık
Mahviyetkâr
Alçak gönüllü
Maktel
Cinayet işlenen yer.
Mamelekin
Mal varlığı
Manej alanı
At eğitimi alanı
Marj
1- Ticarî bir işlemde zarar tehlikesine karşı ayrılan pay.
2- Yazılmış veya basılı bir kâğıdın kenarında bırakılmış boşluk.
Mazmun
1- Anlam, kavram.
2- Divan edebiyatında bazı kavramları dolaylı anlatmak için kullanılan nükteli ve sanatlı söz.
Mecelle
Kitap. Dergi
Mehabet
Azamet, ululuk, korkunçluk; büyük görünme
Memorandum
Muhtıra, nota.
Menfa
Bir kimsenin sürgüne gönderildiği yer, sürgün yeri.
Meraret
Acılık
Merhale
Derece, basamak, aşama, evre.
Methal
Giriş
Mezahip
Mezhep
Mezellet
Alçaklık, itibarsızlık
Mihanikî
Düşünmeden, ölçülerek değil de yalnızca alışkanlığın verdiği kolaylıkla veya yalnız kasların hareketiyle yapılan (iş, hareket vb.), mekanik.
Mihnet
Sıkıntı
Mubassır
Okullarda öğrencilerin durumu ile ilgilenen ve düzeni sağlamakla görevli kimse.
Muhayyile
Hayalgücü
Muhkem
Sağlam, sağlamlaştırılmış.
Muvakkat
Belirli bir zaman süren, sürekli olmayan, geçici, palyatif.
Muvazene
Denge
Muvazenesizlik
Dengesizlik
Mübayenet
Uyuşmazlık
Müçtehid
Din ilkelerine dayanarak karar veren din düşünürü
Müessir
Dokunaklı.. Etkili, sonuçlu.. Etken.
Mülevves
Kirli, pis. Karışık, düzensiz
Mümeyyiz
1- İyiyi, kötüyü, doğru ve yanlışı ayıran, seçen.
2- Ayırtman. Yazıları beyaz kâğıda temize çeken kimse.
Münci
Kurtarıcı
Münkat
Bağlı, boyun eğmiş
Münkir
İnkâr eden, kabul etmeyen. Tanrı’nın varlığına inanmayan.
Müntehir
İntihar eden
Müselsel
Birbirine bağlı olan, art arda zincirleme olarak gelen
Müstağni
1- Elinde olanla yetinen, doygun.
2- Nazlı davranan.
Müstakar
1- İstikrar bulmuş, durulmuş.
2- Karar kılınan, yerleşilen yer
Müstekreh
İğrenç
Müstensih
1- İstinsah eden, suret çıkaran kimse.
2- (yazıları) Çoğaltma makinesi, teksir makinesi.
Müşahhas
Somut, konkre.
Müştak
Özleyen, göreceği gelen.
Mütekait
Emekli
Mütemayil
İstekli görünen, eğilimi olan.
Müteneffir
Nefret eden
Namütenahi
Sonsuz
Nas
İnsanlar, halk, herkes
Nebatat
Botanik
necl-i necîb
1- soyu temiz çocuk.
2. nesil, sülâle, kuşak.
Nedamet
Pişmanlık
Nemesis
Öç Tanrıçası
Neşide
Bir toplulukta okunmaya değer şiir
Nevi
Çeşit, cins, tür.
Nikbinlik
İyimserlik
Nobran
Davranışı kaba, sert ve gönül kırıcı olan
Peyk
Uydu
pîr ü bernâ
İhtiyar ve genç
Rahnedar
1- Eksiği bozuğu olan.
2- Zarara uğramış
Ramp
Bir tiyatro sahnesinin önünde, ışık ve ışıldakların yerleştirildiği, izleyiciye en yakın yer.
Rebap
Gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış uzun saplı saz.
Rical
Yüksek makamlardaki devlet adamları.
Rindane
Rind gibi, rinde yakışır biçimde.
Riyazet
Diyet, rejim.
Rüsum
1- Vergiler
2- Kural, metot
Saik
Kaynağı duygulanma değil, akıl olan sebep, saik.
Bir etkinlik veya işin gizli sebebi.
Sair-fil-meram
Uyurgezer
Salta
Köpeğin arka ayakları üzerine ayağa kalkması
Sarih
Açık kolay anlaşılır, belli belirgin, belgin
Sayha
Çığlık
Sefine
Gemi
Sefîr-i kebîr
Büyükelçi
Serazat
Serbest
Serir
Taht
Serlevha
(yazılarda) Başlık.
Sermedi
Sonu olmayan. Baki. Sürer durur.
Sermesti
Sarhoşluk
Sitâyiş
Övme, övüş
Sürfe
Kurtçuk
Şeamet
Uğursuzluk, kadersizlik, nuhuset
Şeb
Gece
Şehrayin
Donanma
Şenaat
İğrençlik, kötülük, alçaklık.
Şeydâ
Aşktan aklını kaybetmiş, divane, düşkün, şaşkın.
Taabbüt
Tapınma
Taaffün
Çürüyüp kokma, leş kokma, kötü koku çıkarma
Taassub
Bağnazlık, Fanatizm
Tarh
1- Çıkarma. (Vergi için) Koyma
2- Bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer
Tasallut
Musallat olma, saldırma. Sarkıntılık.
Tecânüs
Bir cinsten olma
Tecessüs
1- Belli etmeden, kendini ilgilendirmeyen şeyleri öğrenmeye çalışma.
2- Merakını gidermeye çalışma, görme, anlama merakı.
Tedai
Çağrışım
Teksif etmek
Yoğunlaştırmak, toplamak.
Temerküz
Bir yerde toplanma.
Tetâbuk
Uyma, uygun gelme, uygun düşme
Tufeyli
Bir kimsenin sırtından geçinen, asalak, ekti, parazit.
Tüveyc
Küçük taç
Ufunet
Cerahat
Ulema
Bilgin
ulema-yı rüsumu
Vergi bilginleri gibi bir anlam içermekte. Osmanlı’nın son dönemlerini alırsak bu anlama geldiği düşünülebilir...
Ulûfe
Osmanlılarda kapıkulu askerlerine, saray ve devlet kuruluşlarındaki bazı görevlilere üç ayda bir verilen ücret.
Usaresi
Özsu
Uzlet
Toplum yaşayışından kaçıp tek başına yaşama.
Vecit
Sevgi veya heyecandan doğan coşkunluk, kendinden geçme, esrime
Vetire
Süreç
Veyl
Yazık
Vokabüler
(bir dilin) Söz varlığı
Vuzuhla
Açıklıkla
Yestehlemek
Büyük abdest etmek.
Zahirî
1- Görünen, görünürdeki.
2- İçten olmayan yapmacık.
Zahit
Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp buyurduklarını yerine getiren (kimse). Kaba sofu.
Zelil
Hor, hakir, alçak...
Zelilane: alçakça
Zeyli
1- Etek
2- Bir nesnenin devamı, altı, eki
Zillet
Hor görülme, alçalma.