II. SATRANÇ PARTİSİ {31}

Koltuk, kadının oturduğu, sanki bir taht pırıl pırıl,{32}
Yansıması yanıyordu mermerde; ayna
Ki üzümlü asmalar bezemiş payandalarını,

Asmaların içinden altın bir Cupidon

[dikizliyor odayı   80
(Bir başkasıysa gizlemiş gözlerini kanadının ardına),
Ayna, çiftliyordu alevlerini yedi kollu şamdanın,

Işığı masaya vuran şamdanın,

Mücevherlerin parıltısı yükselirken, onu karşılamaya,

Atlas astarlı, zenginliğin doldurduğu kutulardan;             85

 

Şişecikler, fildişinden, renkli camdan, kapaksız,

İçlerine gizlenmiş, tuhaf sentetik parfümleri kadının,
Merhem, toz, sıvı-rahatsız ediyorlar, şaşırtıyorlar,
Boğuyorlardı duyarlığı kokularla; pencereden giren
Taze havayla huzurları kaçarak kokular yükseliyordu     90
Semirterek uzun alevlerini şamdanın,

Savurarak onların dumanlarını laquedria’ya,{33}

Huzursuz ederek desenleri, tavanın girintili panosundaki

Koca deniz ormanı, yeşil turuncu ışıltılı

Bakırla beslenmiş, renkli taşlarla çevrelenmiş; 95

 

Bu kederli ışıkta yüzüyordu oyma bir yunus.

Antik şöminenin yukarısında, vardı bir resim,

Sanki bir pencerenin orman manzarası,{34}

Resimde Philomel’in{35} değişimi; Philomel'i barbar kral
Zorlamıştı vahşice; şimdi bülbül 100

Lekelenmez bir sesle dolduruyordu bütün çölü
Ve hâlâ ağlıyordu, ama dünya caymıyordu,

Onu “cik, cik” olarak{36} dinlemekten, kirli kulaklarıyla.
Zamanın solmuş başka artıkları da
Resmedilmişti duvarlarda; inatla bakan şekiller 105

Dışarı sarkarak, kuşatıp susturmuşlardı odayı.

Adımlar sürüklendi merdivende.

Ateş ışığında, fırçanın altında, kadının saçları
ılıyordu, uçları ateş gibi

Yanıp tutuşarak sözcüklere, sonra vahşi toprak gibi

sessizleşecek. 110

 

“Sinirlerim berbat bu gece. Berbat. Kal benimle.

Konuş benimle. Neden hiç konuşmazsın. Konuş.

Neyi düşünüyorsun? Ne düşüncesi bu? Ne?

Hiç bilmiyorum neyi düşündüğünü. Düşün.”

şündüğüm şu: Biz, sıçanların geçitindeyiz,{37}          115
Ölü adamların kemiklerini yitirdiği yerde.

“Nedir bu gürültü?”

Rüzgârdır kapının altında.{38}

“Nedir bu gürültü şimdi? Nedir rüzgârın yaptığı?” 120

Hiçbir şey yine hiçbir şey.

“Bilir misin hiçbir şeyi?

Görür müsün hiçbir şeyi?

Anımsar mısın

Hiçbir şeyi?”

Anımsarım

İncileri, eskiden o adamın gözleriydi{39} 125

“Canlı mısın, yoksa ölü mü? Yok mu hiçbir şey

kafanda?” Ama

 

A A A A o Shakespeare’ce Muziplik-
Öylesine zarif

Öylesine zekice 130

“Ne yapacağım şimdi ben. Ne yapacağım?”

“Olduğum gibi fırlayacağım dışarı, yürüyeceğim yolda,
Saçım başım darmadağınık, öyle. Ne yapacağız

biz yarın?

Ne yapacağız bundan böyle?”

Sıcak su on’da. 135

Yağmur yağarsa, kapalı bir araba dörtte.

Bir satranç partisi yapacağız,{40}

Kısarak kapaksız gözlerimizi ve bekleyerek kapıya

vurulmasını.

Lil’in kocası terhis edildiğinde, dedim ki- 140

Sakınmadım sözümü, açık açık söyledim Lil’e
ÇABUK LÜTFEN VAKİT TAMAM{41}
Şimdi Albert dönüyor; düzelt biraz kalıbını, çekici ol.
Bilmek isteyecek sana verdiği parayı ne yaptığını,

Diş yaptırasın diye verdiği parayı. Verdiğinde ben

[Ordaydım.   145