"Hey, sen! Nereye? Çabuk dön geri!"
Koltuğunun altında yedek top tomarı, elinde ufak bir sopa, gayet sakin, Velençuk'u götüren arabanın ardı sıra seğirten acemiye bağırıyordum.
Acemi tembel tembel dönüp bana şöyle bir baktı, bir şeyler homurdandı, sonra dönüp yürümeyi sürdürdü; benim de kendisini geri getirmesi için ardından birini göndermem gerekti. Kırmızı şapkasını çıkarmış, aptal bir gülümsemeyle yüzüme bakıyordu.
"Nereye gidiyordun öyle?"
"Ordugâha."
"Niye?"
"Niye mi? Velençuk'u yaraladılar ya."
"Sana ne bundan?! Sen daha buradasın!"
Büyük bir şaşkınlıkla yüzüme baktı, sonra sakin bir şekilde geri dönerek, şapkasını giydi, topunun başına gitti.
Çarpışmada durumumuz fena sayılmazdı. Kazakların alkışlanacak bir saldırı gerçekleştirerek üç Tatar öldürdükleri haberi geldi. Ağaç kesimini başarıyla tamamlayan piyade, hepi topu altı yaralıyla durumu kurtarmıştı. Topçular, Velençuk'un yanı sıra iki de at kaybetmişlerdi. Buna karşılık, üç verstlik bir orman kesilmişti ve kesim yeri öyle temizlenmişti ki, tanımak olanaksızdı: Daha önce gür ağaçlardan oluşan orman kıyısı, yanan ateşlerden yükselen dumanlarla kaplı ve ordugâha doğru harekete geçen atlı ve yaya birliklerimizle dolu çok geniş bir açıklığa dönüşmüştü. Sabah geçtiğimiz mezarlıkla derenin oraya kadar top ve tüfek atışlarını ara vermeksizin sürdüren düşman tarafından izlenmemize karşın, hiçbir tatsızlıkla karşılaşmadan geri çekilmeyi tamamladık. Ordugâha vardığımızda beni bekleyen lahana çorbasıyla kuzu etli lapanın hayallerine dalmışken, generalin emrini ilettiler: Dere üzerinde bir tahkimat kurulacak ve K. Alayı 3. Tabur'la ve bizim top takımı da dört topuyla yarına dek orada kalacaktı. Odun ve yaralı taşıyan arabalar, Kazaklar, topçular, omuzlarında tüfekleri ve odunlarla piyadeler önümüzden şarkılar söyleyerek, şen şakrak geçip gittiler. Herkesin yüzünde kısa süre önce önemli bir tehlikeyi atlatmış olmanın verdiği rahatlama ile nihayet dinlenebileceklerini bilmenin keyfi okunuyordu. Biz ve 3. Tabur ise, bu hoş duyguları yaşayabilmek için yarına dek beklemek zorundaydık.