HAZIRLAYAN : AZRA ERHAT
ADMETE
Bir Okeanos kızı. Adı yalnız dize 349'da geçer. Bkz. Okeanos kızları.
AELLO
Harpya'lardan biri. Adı Kasırga anlamına gelir. Bkz. Harpya'Iar.
AGAUE
Kadmos ile Harmonia'nın kızı, Ino ile Semele'nin kardeşi, Pentheus'un anası. Agaue, Zeus ile Semele'nin aşkları üstüne dedikodu yaptığından, Semele'nin oğlu tanrı Dionysos anasının öcünü almış ve teyzesini çıldırtarak kendi oğlu Pentheus'u bir vahşi hayvan sanıp parçalamasını sağlamıştır. Bu dram Euripides'in "Bakkha'lar" tragedyasına konu olmuştur.
AGLAIE
Adı "parlak" anlamına gelen Aglaie, Zeus ile Eurynome'den doğmuş üç Kharit tanrıçanın biridir. Hesiodos'a göre, Aglaie Kharit'lerin en küçüğü olup tanrı Hephaistos ile evlidir. Bkz. Kharit'Ier.
AIAKOS
Yunanlıların; en dürüstü ve en dindarı geçinir. Zeus ile su perisi Aigina'nın oğludur. Aiakos, anasının adını taşıyan Aigina adasında kral iken uyruklarının hepsi vebadan ölmüş, Aiakos da Zeus'a yalvarmış ki yerdeki karıncaları insana dönüştürsün. Öyle olmuş ve bu adamlara Myrmidon'lar (karıncalar) denmiş. Aiakos'un iki oğlu olmuş : Peleus (Akhilleus'un babası) ve Telamon (Aias'ın babası), bir deniz kızı olan Psamathe'den de Phokos diye bir oğlu daha olmuş. Phokos (adı fok balığı anlamına gelir) atletik yarışmalarda hep zafer kazanırmış, bu yüzden üvey kardeşleri onu kıskanarak, başına bir disk atıp öldürmüşler. Aiakos da bu suçu işledikleri için iki oğlunu. Aigina'dan sürmüş. Aiakos öldükten sonra, Hades ülkesinde Minos ile Rhadamanthys ile birlikte ölülere yargıç olur.
AIDONEUS
Yeraltı tanrısı Hades'in başka bir adı. Bkz. Hades.
AIDOS
Simgeleşmiş bir kavram. Aidos, utanç, utanma duygusu, ar namus anlamına gelir. Hesiodos bu kavramı İşler ve Günler'de (d. 196 vd.) kullanıyor, dünyanın çok kötü olduğunu, bu yüzden Aidos ve Nemesis'in artık yeryüzünden ayrıldıklarını söylüyor, ayrıca bu kavramları çoğal olarak kullanıyor. Nemesis'in soyu bilindiği halde, Aidos'a Theogonia'da yer verilmemiştir.
AIETES
Güneş tanrı Helios Okeanos kızı Perseis'in oğlu. Önce Korinthos'a kral olur, sonra Karadeniz'in güney-doğu kıyılarında Kolkhis (bugünkü Gürcistan) kıyılarına yerleşir ve orada bir krallık kurar. Büyücü Kirke'nin kardeşi ve Medeia'nın babasıdır. Aietes'in Kolkhis'te en büyük hazinesi, bir zamanlar Phriksos ile Helle'yi Boğazlardan geçiren (ki bu yolculuk sırasında Helle denize düşmüş ve onun için Boğaza Hellespontos, yani Helle denizi denmiştir) altın postlu koçun postudur. Phriksos koçu Zeus'a kurban ettikten sonra kıymetli postunu Aietes'e armağan etmişti Aietes posta bekçi olarak korkunç bir ejder dikmiştir. Ne var ki Argonaut'lar Kolkhis'e sefer yaptıkları zaman asıl amaçları bu postu çalıp Yunanistan'a götürmekti. Aietes'in kızı büyücü Medeia İason'a âşık olduğu için, ejderi uyutmak ve altın postu çalmak yolunu bulur. Kendisi de İason'la birlikte Yunanistan'a kaçar. Theogonia'da Medeia'nın, İason'un, ve bu sefer efsanesi ile ilgili başka kimselerin adı geçtiği halde, Hesiodos'un bu destanı; bilmesine olanak yoktur, çünkü elimize geçtiği biçimiyle Argonaut'lar destanı çok daha yenidir.
AIGAION
Girit'te bir dağ. Efsaneye göre, Rheia yeni doğurduğu çocuğu, çocuklannı yiyen babaları Kronos'tan kaçırmak için Zeus'u bu dağın mağarasına saklar ve Zeus orada büyür. Bkz. Zeus.
AIGIS
Bkz. Zeus.
AINEIAS
Hesiodos'ta Aineias'ın yalnız adı geçer. Theogonia'nın sonunda hangi tanrılar ve tanrıçalar kimlerle birleşip hangi yiğitleri meydana getirdikleri sayılırken, tannça Aphrodite bir ölümlüyle, Troya kral soyundan Ankhises ile birleşmesinden Aineias'ın doğduğu yazılıdır. Hesiodos'un Troya savaşına ve Homeros destanlarına bir değinmesine rastlanmaz ne Theogonia'da, ne de İşler ve Günler'de. Aineias gibi, Troya savaşına katılmış başka yiğitlerin de adı geçse bile, bunların savaşla en ufak bir ilgisi kurulmaz. Bu yüzdendir ki, Hesiodos'un Troya savaşı efsanelerini bilip bilmediği konusunda elimizde hiçbir ipucu yoktur. - Aineias'ın yaşantısı ile ilgili destanların biri Homeros'un Ilyada'sı, öbürü ve Aineias bakımından daha da önemlisi Vergilius'un "Aeneis" destanıdır.
AISEPOS
Tanrı Okeanos ile Tethys'ten doğma ırmaklardan biri. Aisepos bir Anadolu ırmağıdır, bugünkü adı Gönençay'dır.
AISON
Kretheus ile Tyro'nun oğlu, İason'un babası. Tesalya'da kurduğu İolkos şehri Kretheus'a miras kalır, ama üvey kardeşi Pelias onu tahtından atıp tutuklar, üstelik de oğlu İason'u Kolkhis'e altın postu almaya gönderir, çünkü bu tehlikeli seferden sağ dönmiyeceğini bilir. Gerçekten de bir süre sonra İason'un öldüğü haberi gelir. Pelias artık kardeşini korkusuzca öldürmeyi göze alır. Ne var ki, boğa kanı içerek zehirlenen Aison'u İason'la birlikte Kolkhis'ten döndüğü zaman büyücü Medeia yeniden diriltir, üstelik bir iksir içirerek gençleştirir onu.
AKASTE
Bir Okeanos kızının adı. Bkz. Okeanos kızları.
AKHELOOS
Batı Yunanistan'da Akarnaia ile Aitolia bölgeleri arasında akan uzun bir ırmak. Hesiodos'ta ve Homeros'ta adı geçen bu ırmak Okeanos ile Tethys'ten doğma üçbin ırmağın en büyüğü ve ırmak tanrıların kralı saydır. Akheloos'un birçok öyküleri var: Herakles destanı ile ilgili bir efsaneye göre, Akheloos Kalydon kralının kızı Deianeira'ya âşıkmış, ama ırmak tanrının biçimden biçime girme, kimi zaman boğa, kimi zaman ejder olma yetisinden korkan kız Herakles ile evlenmeyi yeğ görmüş. Bu yüzden yiğit Herakles ile ırmak tanrı arasında yaman bir döğüş başlamış. Karşılaşmada yenilen Akheloos birden koca bir yılan biçimine girmiş, Herakles onu tam boğacakken, azgın bir boğa oluvermiş. Bu kez yiğit boğanın, bir boynuzunu kopararak alt etmiş Akheloos'u. Irmak tanrı Deianeira'dan vaz geçmiş, ama boynuzu geri almak için Herakles'e Zeus'un keçisi Amaltheia'nın çiçek ve yemiş saçan bolluk boynuzunu vermiş; başka bir öyküye göre, ünlü bereket boynuzu ırmak tanrının, kendi boynuzuymuş, çünkü yaygın topraklar, sulayan ırmaklar bereketin simgesidir. Bizim istanbul'daki Haliç'e frenklerin "Corne d'Or" (Allan Boynuz) demeleri herhalde bu inançla ilgilidir.
AKHILLEUS
Aineias gihi Akhilleus'un da yalnız adı geçer Theogonia'da. Troya destanı ile ilişkisinden dem vurulmaz, ancak kendisine şu nitelikler verilir: "aslan yürekli" ve "orduları darma dağın eden kahraman" (Theog. 1007). Kaldı ki eserin bu son dizelerinin Hesiodos'tan mı, yoksa sonradan eklenti mi olduğunu da bilmeyiz. Akhilleus'un efsanesini ve kahramanlıkları öğrenmek için Homeros destanlarına baş vurmak gerekir.
AKŞAM PERİLERİ
Bkz. Hesperid'ler.
AKTAIE
Nereus kızlarından biri. Adı "kıyı kızı" anlamına gelir. Bkz. Nereus kızları.
ALEKTO
Öç tanrıçaları Erinys'lerin birinin adı. "Öfkesi dinmez, barışmaz, uzlaşmaz" anlamına gelir. Bk. Erinys.
ALGOS
Gece (Nyks) tanrıçanın kendi kendine meydana getirdiği simgesel bir varlık. Adı "acı, keder" anlamına gelir. Bk. Nyks.
ALKMENE
Mykene kralı Elektryon'un kızı, amca oğlu Amphitryon ile evlenir ve mutlu bir yaşam sürmektedir ki, tanrı Zeus kocası Amphitryon'un savaşta olduğu bir gece onun kılığına girerek Alkmene'yi gelir yatağında bulur ve onu Herakles'e gebe bırakır. Sabaha karşı tanrı sevgilisinden ayrıldıktan bir az sonra gerçek Amphitryon seferden döner ve karısının yatağına çıkar. Karı koca arasındaki bir yanlışlığın aydınlanması komik bir karakter taşıdığından, konu daha çok komedya yazarlarınca işlenmiştir.
ALPHEİOS
Peloponez'de, Elis ile Arkadya bölgeleri arasında akan bir ırmak. Bütün ırmaklar gibi, Okeanos ile Tethys'ün oğlu sayılır. Artemis ve nympha'lara saldırılan masal konusu olmuştur: Günün birinde Artemis nympha'larla ırmak kıyısında şenlik yaparken, Alpheios onlara yaklaşmak istemiş, periler de yüzlerine çamur sürerek kendilerini tanımaz hale getirmişler. Ama Alpheios su perisi Arethusa'ya tutulmuş, onu Sicilya'ya kadar kovalamış. Bu öykü özellikle Lâtin şairlerine konu olmuştur.
AMPHILLOGIA
Nyks'ün (Gece'nin) kendi başına meydana getirdiği olumsuz simgesel varlıklarından biri. Adı: Çelişki anlamına gelir.
AMPHIRO
Bir Okeanos kızının adı. Bkz. Okeanos-kızları.
AMPHITRITE
Okeanos kızı Doris'in deniz tanrı Nereus ile birleşmesinden Nereides diye anılan elli kaz doğar. Hesiodos bunların ahenkli adlarını saymakla bitiremez (dize 240 vd.), Amphitrite de bunlardan biridir. Öyküsü, macerası pek yoktur. Poseidon onu kızkardeşleri ile birlikte kumsalda oynarken görmüş ve güzelliğine vurulmuş. Ama kız çok utangaçmış, tanrıdan kaçmış ve Atlas'ın dünyayı omuzlarında taşıdığı uzak ülkelere varmış. Poseidon peşine bir yunus balığı takmış, balık Amphitrite'yi sırtına almış ve deniz kralına getirmiş vermiş. Evlenmişler ve mutlu bir çift olarak yaşamışlar. Amphitrite bir sürü deniz yaratığının çektiği ve köpükler üstünde kayan, bir arabada gösterilir. Poseidon ile Amphitrite'nin çocuğu olmamış der kimi şair, kimine göre de Triton Amphitrite'nin oğludur. Hesiodos bu kanıyı paylaşır ve Triton'un doğuşunu Theogonia'da (dize 230 vd) anlatır. Bkz. Triton.
AMPHITRYON
Tiryns kralı Alkâios'un oğlu. Kaza ile amcasını öldürdüğü için yurdundan sürülür ve Thebai'ya yerleşir, kral kızı Alkmene'ye talip olur. Uzun maceralardan Alkmene ile evlendikten sonra Amphitryon bir sefere katılır. O sırada kendi kılığına giren tanrı Zeus Alkmene'yi gebe bırakır. O gece sabaha karşı evine dönen Amphitryon karısı ile birleşir ve İphikles'i üretir. Karısının Zeus ile olan macerasını öğrenince, önce kızar, ama tanrı onu yatıştırır. Alkmene bir gün arayla önce Herakles'i, sonra Iphikles'i doğurur. Amphitryon hangisinin kendi çocuğu, hangisinin tanrı oğlu olduğunu öğrenmek için bebeklerinin beşiğinin önüne iki yılan bırakır. Iphikles yılandan ürker, Herakles ise oynayarak koca canavarı boğar. Başka bir öyküye göre, yılanları gönderen Hera'dır, kocası Zeus'un vefasızlığına kızan tanrıçadır. Sonradan Amphitryon Herakles'i benimser, birçok metinlerde de yiğitin adı Amphitryon'un oğlu diye geçmektedir.
ANDROKTASIA
İnsan öldürme anlamına gelen simgesel bir varlık. Nyks'ün üretmelerinden sayılır. Bkz. Nyks.
ANKHİSES
Tanrıça Aphrodite'nin ölümlüler arasında kendisine sevgili olarak seçtiği adamlardan biri. Ankhises, Troya kral soyundan Assarakos'un oğludur. Tanrıça onu İda dağında sürülerini otlatırken görür ve gökte inip delikanlı ile sevişir. Ankhises önce kendisine bir genç kız gibi görünen tanrıçayı tanımaz, sonra kim olduğunu anlayınca, olayı gizli tutacağını Aphrodite'ye söz verir. Bu sözü tutmadığı ve kendisi ile oğlu Aineias'ın başına gelen yıkımların bu yüzden olduğu anlaşılır. Yiğit Aineias Troya yangınında şehirde kaçarken babası Ankhise'si sırtında taşır. Onu İtalya'ya kadar götürdüğü, ama ihtiyarın Sicilya'da öldüğü anlatılır.
APHRODITE
Tanrıça Aphrodite üstüne en ayrıntılı bilgiyi veren şairlerdendir Hesiodos. Theogonia'da ona ve özellikle doğuşuna ayırdığı uzun bölüm elimize geçen en değerli kaynaklardan biridir. Bu kaynağın daha çok Yunanistan'a yabancı bölgelerle ilişkili olduğu, özellikle Sümer - Babil efsanelerine dayandığı sanılır, ne var ki tanrıçanın kişiliğine renk katmakta ve çok güçlü bir tanrısal varlık olarak saygınlık gördüğü halde, hakkında uydurulan öyküler pek zengin ve belirgin olmayan Aphrodite'ye daha yaygın bir nitelik kazandırmaktadır. Theogonia 160-206'da anlatılan Uranos'un erkeklik uzvunun kesilmesi efsanesi destanda en çarpıcı öykülerden biridir. Bunun için bkz. Uranos. Bu öykü tanrıçanın adının da bir açıklamasını sağlar: Aphros: köpük anlamına geldiğine göre, Aphrodite de köpükten doğma anlamına gelir der Hesiodos, ne var ki bu kaynak gösterme şairin dediği kadar belirgin değildir. -Homeros destanlarında Aphrodite'nin bir anası vardır ve bu, Theogonia'da 3000 Okeanos kızının biri olarak sayılan Dione'dir. Dione Zeus ile birleşir ve Aphrodite'yi doğurur, netekim Homeros destanlarında Dione'yi Olympos'ta görürüz-, Hesiodos tanrıçayı güçlü bir varlık olarak gördüğü ve Homeros gibi ona "altın" niteliğini yakıştırdığı halde, aşkı ona bağlamaz, doğanın doğuşunda ve Khaos'tan çıkıp düzene girişinde rol oynayan birleştirici varlığın Aphrodite değil de Eros olduğunu kabul eder. Bkz. Eros. Aphrodite köpükten doğduktan sonradır ki, Eros ile arzu anlamına gelen Himeros tanrıçanın ardına takılırlar (Bkz. Theog. 201). Aphrodite'nin kendi aşk maceraları hakkında da Hesiodos fazla bir şey anlatmaz, ancak Harmonia'yı doğurduğunu söyler (Theog. 975). Başka kaynaklara göre Aphrodite Ares ile birleşmiş ve Phobos (bozgun) ile Deimos (korku) dan başka bir de uyum, ahenk anlamına gelen Harmonia'yı meydana getirmiştir. Aphrodite'nin en çirkin tanrı olan Hephaistos ile evlendirildiği, onu Ares ile aldattığı, Adonis ve Ankhisses gibi ölümlülerle de düşüp kalktığı tanrıça hakkında anlatılan öyküler arasındadır.
APOLLON
Hesiodos'un eserinde Apollon'un adı pek az geçer. Oysa Theogonia Musa'lara uzun bir seslenişle başlar, Musa'lar korosunun ise Apollon'un yöneticiliğinde bulunduğunu ve çokluk şiir eserlerinde seslenişin Musa'larla yani şaire sesini veren perilerle birlikte Apollon'a da olacağı beklenir. Oysa d. 94'de insanlara ve özellikle krallara güzel söz söyleme yeteneğinden söz ederken, bu verginin Musa'lardan ve okçu Apollon'dan insana geldiği söylenir, o kadar. Musa'lar büyük tanrı Zeus'un kızları olarak uzun uzadıya kutlanır, övülür, Apollon'a pek değinilmez. Ancak eserin sonunda (d. 918 - ki bu son parçanın Hesiodos'tan olup olmadığı da kesin değildir-) Zeus'un Leto ile seviştiği ve bu birleşmeden Apollon ile Artemis'in doğduğu söylenir ve şöyle denir "Uranos'un en güzel torunlarıydı bunlar". -Apollon'un Hesiodos'un eserinde bu kadar az yer alması acaba bu tanrının özellikle Anadolu tanrısı olup Hesiodos'un yaşadığı Yunanistan'da pek bilinmediğinden midir? Olabilir. Hiç kuşkusuz, Apollon çok daha incelmiş gelişmiş aydın bir toplumsal ortamın tannsıdır, Hesiodos'un kırsal çevrede, toprak çekişmelerinin en önemli bir rol oynadığı ilkel toplumda pek yeri olmasa gerektir. Apollon'un kişiliği ve efsaneleri için okuyucu daha geniş bilgiyi "Mitoloji Sözlüğü", s. 54-61'de bulabilir.
ARDESKOS
Okeanos ile Tethys'un oğlu sayılan bir ırmak. Avrupanın güneyinde akar.
ARES
Zeus ile Hera'nın oğlu Ares'in doğuşuna Hesiodos Theogonia'da bir kez değinir (d. 921), Hera'nın tanrı Zeus ile sevişmesinden üç evlât doğurduğu, bunların Hebe, Ares ve Eileithyia olduğunu söyler. Ares'in bundan başka Aphrodite ile birleşmesinden dem vurur, bundan Deimos, Phobos ve tam tersi nitelikte bir varlık olan Harmonia'nın doğduğunu bildirir. O kadar. Theogonia bir savaş destanı değildir, Titan'larla olan savaşında Zeus Ares'e baş vuramazdı, çünkü Olympos'luların savaş tanrısı o zaman daha doğmamıştı. Ancak Homeros destanlarını bilen bir kişi olarak Hesiodos'un Ares'le ilgili efsaneleri tanımış olsa gerektir.
ARGES
Uranos (Gök) ve Gaia'nın (Toprak) birleşmesinden doğan tek gözlü devlerden biri. Adı "ışık saçan" anlamına gelen Arges, Zeus'a Titan'larla savaşında yıldırımı armağan eden Kyklops'tur. Bkz. Kyklop'lar.
ARGONAUT'LAR
Argo gemisi ile Karadenizin dibine dek sefere çıkan yiğitlerin adlarını ve Medeia ile Aietes'i bildiği halde Argonaut'lar seferinden bahis yoktur Hesiodos'ta. Bkz. Aietes
ARIADNE
Girit kralı Minos ile Pasiphae'nin kızı. Atinalı Theseus Girit'e Minotauros ile çarpışmaya geldiğinde Ariadne yiğidi görmüş ve ona tutulmuştu. Minotauros'un bulunduğu binbir dehlizli koca Labyrinthos'ta kaybolmaması için onun eline bir yumak iplik vermişti. Böylece Theseus Lahyrinthos'tan sağ salim çıkmış ve Girit'ten ayrılırken de Ariadne'yi beraberinde kaçırmıştı. Ne var ki yolda Naksos adasına varışlarında Theseus kızı o adada uyur bırakmış ve kaçmıştı. Ariadne uyanıp âğlaşırken, tanrı Dionysos ordan geçecek olmuş Ve Girit'li kral kızının güzelliğine vurularak onu alıp Olympos'a götürmüş.
ARIMA
Güney-doğu Anadolu'da, eskiden Kilikya denilen bölgede (Adana-Mersin yöresi) bulunan dağ silsilesinin, adı. Efsaneye göre bu dağların altında iki ejder yatmaktadır: Homeros'a göre Typhoeus'un ini buradadır (II. II, 782), Hesiodos'a göre de Ekhidna denilen canavar orada kapalıdır.
ARISTAIOS
İlkçağ edebiyatında epey adı geçen bir çoban. Apollon ile Kyrene adlı nympha'dan doğmadır. Aristaios'u at-adam Kheiron yetiştirmiştir ve ona arıcılık, zeytincilik, hayvancılık gihi kırsal bilgiler öğretmiştir. Aristaios Kadmos'un kızı Autonoe ile evlenir ve Aktaion adlı bir oğlu olur. Usta bir avcı olan Aktaion tanrıça Artemis ile boy ölçüşmeye kalkıştığı için tanrıça tarafından cezalandırılmış ve köpeklerine yem olmuştur. Aristaios'un adı Orpheus efsanesinde de, Odysseia'da da geçer.
ARTEMİS
Theogonia'da Artemis'in adı birkaç kez geçer, ama Hesiodos bu tanrıçaya büyük bir önem vermez. Bunun bir nedeni Zeus'un çocukları olan son Olympos'lular kuşağı ile pek ilgili olmayışı, bu kuşaktan öncekini Uranos kuşağı ile Kronos kuşağını ve onların serüvenlerini ele almasıdır, bir ikincisi de Artemis'i kendi yöresinde pek tanınmaması olsa gerek. Çünkü Mitoloji Sözlüğünde de belirttiğimiz gibi, Apollon da, Artemis de daha çok Anadolu tanrılarıdır, Hesiodos ise bu çevreyi Homeros destanlarından biliyorsa da, onunla canlı alış verişi yoktur. - Artemis Theogonia'da okçu tanrıça ve Apollon'un kız kardeşi olarak gösterilir, başka bir niteliği belirtilmez. Asıl üstünde durulması gereken nokta da şudur ki, sonraları Artemis ile bir tutulan ya da bazı özellikleri her iki tanrıçada da görülen Hekate'ye Hesiodos’un çok büyük bir yer ayırması (Theog. 404-450), ama iki tanrıça arasında hiçbir ilişki kurmamasıdır. (Artemis hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Mitoloji Sözlüğü, s. 69-76)
ASIA
Theogonia'da Asia'nın adı Okeanos ile Tethys'ten doğma binlerce Okeanos kızının biri olarak geçer. Bir kaynağa göre, Asia Titan İapetos ile evlenir ve Atlas, Prometheus, Epimetheus kardeşleri doğurur. Bu üç kardeş Hesiodos'un eserlerinde önemli bir rol oynadıkları halde, anaları Asia değil, Klymene olarak gösterilmiştir. Asia adını Asya kıtasına, daha doğrusu Küçük Asya'ya vermiştir. Hattâ Homeros'ta bu kavram daha da dar tatulmuş, yalnız Gediz ovası için kullanılmıştır (Bkz. İl. II, 459 vd.).
ASTERIE
Titan çifti Koios ile Phoibe'nin kızı, Perses'in eşi ve Hekate'nin anası. Zeus Asterie'ye âşık olup onu kovalamaya başlar, kız da bıldırcın biçimine girip habire kaçar, sonunda kendini denize atar ve kayalı bir ada oluverir.
ASTRAIOS
Krios ile Eurybie'nin oğlu, babası Krios ile Uranos soyundan, anası Eurybie ile Pontos soyundan bir Titan. Kendisi Şafak tanrıça Eos ile birleşip Rüzgârları, Şafak Yıldızını ve öbür yıldızları üretir. Başkaca da adı geçmez efsanelerde.
ATE
Hesiodos'a göre kavga tanrıça Eris birçok belâlı varlıklarla birlikte, birbirinde hiç ayrılmayan Dysnomie ve Ate'yi de meydana getirdi. Bu iki tanrısal varlık da iki kavramı simgelerler. Dysnomie, kötü yasa, bozuk düzen anlamına gelirse de, Ate'yi modern dillerin herhangi birine çevirmek ve bu kavrama karşılık olabilecek çağdaş bir kavram bulmak güçtür. Akıl, insanın gerçeği olduğu gibi görmesini, iyiyi kötüden ayırmasını sağlayan yetidir. Ama insanı aklı başından alınır, gözü kararırsa, doğru yolu göremez olur, şaşırır, aldanır, gaflete düşer ve bunun sonucunda suç işler, günah işler. Bu suç ve günahları da tanrılar cezasız bırakmazlar, insanın peşine öc tanrıçalarını takarlar. Gaflet diye çevirebileceğimiz bu simgesel varlık yalnız insanlara değil, tanrılara bile musallat olur, Yunan tragedyalarının birçoğu gözleri şaşırmış insanların kendi yıkımlarını nasıl kurduklarını anlatan oyunlardır. Ate'yi bu olumsuz eylemleri yüzünden insanlar da tanrılar da belâ sayarlar. Bir efsaneye göre, günün birinde Zeus dayanamaz, Ate'yi tuttuğu gibi Olympos'tan aşağıya atar, bu kötü tanrıça da yuvarlanıp Troya'nın sonradan kurulacağı tepeye düşer. Troya'nın başına gelecek belâlar, yıkımlar da bu tanrıça ile olan ilişkidendi derler.
ATHENA
Athena'nın adı Hesiodos'un yapıtlarında önemli bir rol oynar, bir bakıma kendinden önceki kuşakla ilişkisi, doğuşu ve tannça olarak görev ve nitelikleri yüzünden adı daha sıkça geçer Theogonia'da da, İşler ve Günler de de. Athena'nın doğuşu ayrıntılarıyla anlatılmıştır (Theog. 886900); Zeus'un ilk eş olarak kendisine Metis'i (bkz. bu ad) seçmiş olması, Metis'le ve onun doğuracağı çocukla ilgili efsane, bu yüzden Zeus'un Athena'yı kendi kafasına almak ve oradan üretmek zorunda kalışı ve bu efsanenin simgesel değeri (Theog. 924 vd.), Hera üzerindeki etkisi, Hera'nın da bunun üzerine kendi kendine Hephaistos'u doğurması Yunan efsanesinde yer etmiş ama ilk kez Hesiodos tarafından dile getirilmiş motiflerdir. Athena gerek Theogonia, gerekse İşler'de anlatılan Pandora efsanesi ile ilişkili olarak gösterilir, Pandora'yı süslemek, ona el işleri öğretmek gene Athena'ya düşer (Theog. 572 vd, Erg. 63 vd.). Hesiodos Athena'nın Tritogeneia adını da, ganimet toplayan gibi sıfatlı rmı da bilir. Ama başkaca efsanesine değinmez.
ATLAS
Bu tanrı hakkında bildiklerimizin çoğunu Hesiodos'a borçluyuz. Hesiodos'u yapıtlarının ikisinde de en çok ilgilendiren tanrı soyu, Titan İapetos ile Okeanos kızı Klymene'nin evlâtları olmuştur, Atlas bu dört erkek tanrıların başında gelir. Menoitios, Prometheus ve Epimetheus gibi, Atlas da olumsuz sıfatlarla tanıtılır: Aşın güçlü, azgın yürekli ve çılgındır. Zeus ile boy ölçüşmeye kalkışan bu Titan'ları Hesiodos tuhaf bir duygusallıkla, insanlığın ve özellikle kendi kırsal çevresinin çektiği bütün dert ve acıların kaynağında görür. Bu yönü Prometheus ve Pandora efsanelerinde göreceğimiz gibi, Atlas'ın da adı çok geçmediği halde, geçtiği yerlerde böyle kötü bir kaderi taşır gösterir Hesiodos. Göğü omuzlarında taşıması ozanın gözünde bir yararlık değil, Zeus'e karşı savaşa katıldığı için baş tanrının kendisine reva gördüğü kötü bir kaderdir. (Theog. 507 vd.)
ATROPOS
Kaderi simgeleyen tanrıçalar üçtür. Üçüne birden verilen ad ya Moira ya da Ker'dir. Hesiodos Theogonia'nın bir yerinde (218) bu tanrıçaların Gece'den (Nyks), başka bir yerinde de (902 vd) Zeus ile Themis'ten doğmuş olduklarını söyler. Adı "geri dönülmez" anlamına gelen Atropos, ömür ipliğini büken Moira'lar arasında eceli, ölümü simgeler (Bkz. Moira)
AUAGORE
Nereus kızlarından biri, adı Theogonia'da bir tek defa geçer (d. 257).
AUTONOE
Nereus kızlarından biri ve Kadmos kızlarının birinin adı: Aristaios'un eşi, Aktaion'un anası.
BARIÅž
Bkz. Eirene.
BATI KIZLARI
Bkz. Hesperid'ler.
BELLEROPHONTES
Bellerophontes efsanesi Homeros'ta olduğu gibi, Hesiodos'ta da geçer, ne var ki büyük destan ozanı onu Anadolu toprağına yerleştirir, oysa Yunanistan'lı ozan daha çok, efsanenin ilişkili olduğu doğadışı güçlerle, yani Khimaira ile ilgilenir ve Bellerophontes adını da o fırsatla anar. Bkz. Khimaira. Bellerophontes'in kendi serüvenini bize anlatan gene de Homeros'tur. Bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 90-92. Bellerophontes'in canavar Khimaira'yı alt etmek için kullandığı Pegasos atının adı Hesiodos'ta geçer (Theog. 324).
BIA
Güç, kuvvet anlamına gelen Kratos'Ia (kratos erkek cinstendir), zor, zorbalık, şiddet anlamına gelen Bia ya da Bie (dişi) tanrı ve kral yetkilerini simgeleyen birer kavramdır. Hesiodos'a göre, Kratos ile Bie kardeştirler, Okeanos kızı Styks ile Titan Pallas'ın birleşmelerinden doğmuşlardır. Kratos'Ia Bie Zeus'tan ayrılmaz, bunun nedenini de anaları Styks'ün Zeus'ten gördüğü onura bağlar, bn tanrıça Titanlar savaşından sonra ilk Olympos'a gelir ve Zeus'tan bunun ödülünü aldıktan sonra da, çocuklan Kratos'Ia Bie'nin bir daha tanrıların babasından aynlmamalarını buyurur (Bkz. Theog. 383-404). Bkz. Styks. - Kratos'Ia Bie'nin epey rol oynadıkları başka bir yapıt, Aiskhylos'un Prometheus tragedyasıdır.
BORA
Bkz. Harpya'lar
BOREAS
Adı türkçe poyraz diye geçen kuzey rüzgârı. Esiş yönüne göre biz bugün bu yele Yıldız deriz. Hesiodos Rüzgârların Şafak tanrıça Eos'un Astraios ile birleşmesinden doğduklarını söyler. Boreas’ın adı Notos (Lodos) ve Zephyros ile geçer. Bkz. Rüzgârlar.
BRIAREUS
Uranos ile Gaia'nın yüzer kollu ve ellişer başlı dev oğullarından biri, Kottos ile Gyes'in kardeşi. (Bkz. Yüz Kollular).
BRONTES
Uranos ile Gaia'nın birleşmesinden doğan tek gözlü devlerden biri. Adı "gürleyen" anlamına gelen Brontes tanrı Zeus'a gök gürlemesini armağan eden Kyklops olsa gerek (Bkz. Kyklop'lar)
DEMOS
Savaş tanrı Aıes'in yanından ayrılmayan Deimos ile Phobos, dehşet, korku, panik ve onun sonucunda meydana gelen bozgunu simgelerler. Hesiodos'a göre (Theog 933 vd.) bu iki tanrı Ares ile Aphrodite'nin birleşmesinden doğmuşlardır, bu tanrılar savaşlarda ordu birliklerine sataşır, onları kaçmaya dürdüklerler.
DEMETER
Homeros destanlarında "güzel saçlı kraliçe" ya da "güzel örgülü Demeter" diye anılan toprak ve bereket tanrıçası Demeter (adını Ge-meter, yani toprak ana olarak açıklayanlar vardır) Hesiodos'a göre Kronos'la Rheia’nın kızı olup ikinci tanrı kuşağındandır ve Rheia’nın ilk kızı Hestia'nın hemen ardından doğmuştur. Sonra Demeter baştanrı Zeus ile birleşir ve Persephone'yi doğurur. Demeter'in yaşamındaki en önemli serüven kızı Persephone'nin yeraltı tanrısı Hades tarafından kaçırılmasıdır. — Hesiodos'un değindiği haşka bir efsane de Demeter'in bir ölümlü adama gönül vermesi ve ondan bir çocuk doğurmasıdır. Tanrıça Girit'li İasion ile sevişmiş ve "cömert Plutos"u dünyaya getirmiştir. Zenginlik anlamına gelen Plutos .tanrıçanın bereket simgesini pekiştirir. Tanrıçanın çoğu efsaneleri simgesel bir nitelik taşımaktadır. Yunanistan'ın hemen her bölgesi ve özellikle Eleusis -ki tanrıçanın başlıca tapı yeri ve gizli törenlerin yapıldığı kenttir- Girit, Trakya, Peloponez ve Sicilya bereket tanrıçası Demeter'i konu edinen efsaneler uydurmuşlardır. Demeter Yunanistan'a özgü bir tanrıçadır, Anadolu'nun bereket tanrıçası Kybele ile hiçbir ilişkisi yoktur.
DENİZ
Bkz. Pontos.
DEVLER VE TANRILAR SAVAÅžI (TITANOMAKHIA)
Devler ve Tanrılar savaşından asıl söz eden Hesiodos'tur, denebilir ki Theogonia’nın orta direği olup tanrıların doğuşunu, yaratılışını ve varlığını dile getiren bu savaş hem yapıtın en renkli ve ilginç parçasıdır, hem de asıl dramı. Titanomakhia denilen bölüm başlayınca, kimin kimden doğduğunu sayıp sıralayan kuru anlatım birden değişir, canlanır, ve bütün yapıtın bu olayı anlatmak için kurulduğu izlenimine varılır. Titanomakhia ayrıca Theogonia'da tuttuğu yer bakımından da önemlidir, yüz dize tutar (630-730), ondan sonra anlatılan yeraltı dünyası da Titan'lar oraya kapatıldığı için önemsenmektedir sanki.
DİKE
Dike, Themis ile Zeus'un kızı. Eunomia ve Eirene ile birlikte Hora'ların biridir. Adı Yunan dilinde birçok anlamlara gelir; simgelediği başlıca soyut kavram hak, doğruluk, adalettir. Dike sözcüğü, adaletin uygulandığı mahkeme için de kullanılır, mahkemede verilen hüküm için de; "diken didonai" deyimiyse ceza görmek anlamına gelir.
Dike insanlar arasında yaşar, onun içindir ki, şiirde de, düzyazıda da çok adı geçer. Dike kavramından Yunanlıların ne anladığını iyice kavramak için başlıca kaynağımız Hesiodos ve tragedya yazarlarıdır. Bu kavramı Hesiodos'ta incelemeye değer.
"işler ve Günler"de 180 dize (202-382) tutan uzun bir bölüm Dike'ye ayrılmıştır, ki bu bölümde Hesiodos'un bütün hayat felsefesini bulabiliriz. Bu parça yalnız Hesiodos'un görüşlerini bize yansıtmak bakımından değil, orta halli bir insanın toplum içinde tanrısal Dike kavramını nasıl görüp, nereye yerleştirdiği açısından önemlidir. Bölüm bir hayvan masalıyla başlar (d. 202 vd); "krallara" yani yargıçlara, o zamanın kadılarına ozan hayvanlar dünyasından bir örnek getirerek burada kaba kuvvetin büküm sürdüğünü, ama insanlar arasında öyle olmadığını söyler, İnsanlar arasında Dike vardır. Tanrı Zeus'tan üremiş olan Dike, yani doğruluk toplulukların varlığını ve mutluluğunu sağlar, toplum düzeninin temelidir. Hesiodos burada tanrıça Dike'ye -ancak Theogonia'daki Musa'lara seslenişle kıyaslanabilecek- uzun bir övgü yazar. Kardeşi Perses'ten haksızlık görmüş olan ve yargıçlarca korunmayıp hakkını alamayan Hesiodos'un-Dike'ye bu övgüsü dokunaklı olmakla kalmaz, kendilerine yargıç deyip rüşvet alarak eğrilik yoluna sapan krallara da sert bir eleştiri, bir ders niteliğindedir.
Aynı tema Soylar Mythos'unda da ele alınır. (Bkz. Soylar - Çağlar Mythos'u). Altından demire çağlar birbirini izleyip dünyayı bir cehenneme çevirdikten sonra, Pandora’nın işlediği suç da yer yüzünde ne kadar kötülük varsa, hepsini ortalığa yaydıktan sonra, bu korkunç karanlıktan kurtuluşu Hesiodos yalnız adalete güvende görür: Dike'yi insanların arasına almak, her işde onu uygulamakla insanın yitirilen mutluluğu yeniden bulabileceğine inanır. Bu görüş Hesiodos'un Yunan düşüncesine, ahlâkına en büyük katkısı olmuştur. Bu anlayışla Zeus da Kratos ile Bia'yı kendisine başlıca yardımcı olarak seçmiş bir zorba olmaktan çıkar, insanlığa yarar ve iyilik getiren bir tanrı, yani gerçek anlamda bir tanrısal varlık oluverir. Yer yüzü de yeni baştan bir altın çağa dönüşür, doğruluk üstüne kurulu, bir düzene, bir insan cennetine.
Hesiodos'un bu yüce görüşünü tragedya yazarları da benimser, benimseyenlerin başında da ilk tragedya yazarı Aiskhylos gelir. Ahlâkı her şeyden, üstün tutan bu ozan "doğruların ocaklarında mutluluğun ürünleri bulunur" demektedir (Agammenon, 750). Sophokles de "Elektra" tragedyasında, işlenen suçun hemen ardından Dike'nin öç tanrıçaları Erinys'lerle birlikte geldiğini ileri sürer (Elekt. 472 vd).
Şiirde bir tanrısal varlık olarak canlandırılan Dike, "doğruluk" kavramı olarak gitgide soyutlaşır ve sonunda Platon'un birçok dialoğunda, öz nitelikleri, toplum içinde yeri ve etkisi araştırılan "to dikaion" diye cinsiz bir felsefe kavramına dönüşür.
DIONE
Hesiodos Dione'yi, Okeanos ile Tethys'ten doğma üçbin Okeanos kızından biri sayar (Theog. 353). Ama Homeros destanlarında, özellikle İlyada'da Dione Aphrodite'nin anası olarak gösterilir. Dione Zeus ile birleşip Aphrodite'yi meydana getirir, İlyada'nın beşinci bölümünde Aphrodite oğlu Aineias'ı kurtarmak için savaşa atılınca, Akha yiğidi Diomedes'in elinde yaralanır ve Olympos'a sığınıp, acılar içinde anasının kucağına düşer. Dione de kızının kolundaki yarayı iyileştirir, onu tatlı sözlerle avutur (İl. V. 370 vd.).
DIONYSOS
Hesiodos'un yapıtlarında Dionysos'un adı pek az geçer. Theogonia'nın sonlarında (d. 940 vd) Zeus'un evlenmeleri sayılırken, tanrının Kadmos kızı Semele ile birleştiği söyleniyor ve Semele: "şanlı Dionysos'u doğurdu, o coşkun tanrıyı (ölümlü ananın ölümsüz oğlu) ama bugün tanrıdır ikisi de" deniyor. Ayrıca Dionysos'un Ariadne'yi kendine eş edip Olympos'a getirdiğini ve ikisini de Zeus'un Olympos'lular arasına kattığını ekliyor ozan. Başka kaynaklarda, özellikle Anadolu'da bulunan yazın kaynaklarında bunca önemli bir yer tutan tanrı Dionysos'un Hesiodos'un yapıtlarında bu kadar az anılması, bu Anadolu'lu tanrının o zamanları Yunanistan'da pek tanınmadığını kanıtlar. Ozanın "coşkun" diye nitelendirdiği bu tanrı gerçekten de Hesiodos'un öğreticisi ve bir az da sıkıcı yapıtlarının genel havasına pek uymaz, dar görüşlülüğüne sığışmaz. Bu tanrı üstüne daha geniş bilgi için bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 115-121.
DORIS
Okeanos'un kızı Doris, Pontos'un oğlu Nereus ile evlenir ve Nereus kızları diye anılan elli kız doğurur. Bkz. Nereus kızları.
DOTO
Nereus kızlarının birinin adı. Adı bir tek defa geçer (d. 248).
DÜŞLER
Bkz. Oneiros.
DYNAMENE
Nereus kızı (Theog. d. 228).
DYSNOMIE
Adı "kötü yasa" anlamına gelen tanrılaştırılmış soyut kavram Eris'in kızı sayılır ve Ate'nin, yani yanılgı ve gafletin hiç yanından ayrılmadığı söylenir (Theog. d. 231).
EILEITHYIA
Zeus ile Hera’nın kızı, Ares, Hephaistos ve Hebe'nin kız kardeşi. Eileithyia doğumlara bakan ebe tanrıçadır. Anası tanrıça Hera’nın sözünden ayrılmaz, onun buyruklarını harfi harfine yerine getirirmiş. Hera’nın düşman olduğu kadınların -örneğin Leto ile Alkmene'nin- doğumlarında bulunmamakla Zeus'un evlilik dışı çocuklarının doğmasına engel olmaya çalışmış.
EIONE
Nereus kızlarından biri (Bkz. Theog. 255).
EKHİDNA
Ejderler soyunu sayarken Hesiodos Ekhidna'ya uzun bir parça ayırmıştır. Bu azman yaratık, Pontos ile Gaia’nın dölünden Khrysaor ile Kallirhoe'den doğmadır. Hesiodos Theogonia'da onu (d. 295 vd.) yarı bedeni bir genç kız, yarı bedeni koskoca bir yılan olarak tanımlar. Typhon ile çiftleştiği ve yeraltında, yeryüzünde ne kadar canavar varsa hepsini ürettiği anlatılır: Geryon'un köpeği diye anılan Orthos, Hades bekçisi Kerberos, bataklıklar canavarı Hydra, ağzı ateş saçan Khimaira ve sonra da kendi dölü olan Orthos ile birleşerek Phiks ile Nemeia arslanını da doğurmuş. Ekhidna'nın ini Arima dağları denen Kilikya bölgesindedir; Kendisi ölümsüz olduğu için yeraltında yaşar ama dölleri Herakles ve Bellerophontes'in elinden can vermişlerdir.
ELEKTRA
Okeanos ile Tethys'ün, kızı Elektra, Pontos ile Gaia’nın oğlu Thaumas'a eş olur. Hesiodos'a göre, birleşmelerinde şu varlıklar doğar: iris (Gökkuşağı), Harpya'lar ve Aello (Bora) ve Okypetes (Kasırga) diye anılan kanatlı iki yaratık (Theog. 266). -Bu adda daha birçok efsanelik kişiler vardır, ama onlardan Hesiodos söz etmez. Bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 125.
ELEUTHER
Boiotia'da bir şehrin adı (Theog. 54).
EMATHION
Şafak tanrıça Memnon'un Tithonos ile evlenerek doğurduğu iki oğuldan biri; öteki Memnon, Habeşistan kralı Troya savaşında bir rol oynar. Bkz. Memnon.
ENYO
Savaş tanrı Ares'in çevresinde bulunan bir tanrıça. Çoğu kaynaklarda Ares'in; kızı sayılır, ama Hesiodos (Theog. 273) Enyo’nun Phorkys ile Keto’nun kızları olan. Graia, yani Kocakarılardan doğmuş olduğunu söyler. Homeros'a göre Enyo "iller yıkan" bir tanrıçadır, savaşın dizginlerini elinde tutar (Bkz. II. V, 592).
EOS
Homeros'un "gül parmaklı" diye tanımladığı ve destanlarının hemen her bölümünün başında andığı Şafak tanrıça Eos, Hesiodos'a göre, Titanlardan Hyperion ile Theia’nın birleşmesinden doğmuştur. Helios (Güneş) ve Ay (Selene) onun kardeşleridir. Eos Astraios ile evlenir ve Rüzgârları doğurur (Theog. 378 vd). Şafak tanrıça ölümlülerle de aşk alış verişinde bulunur, kocalarından biri Troya kral soyundan Tithonos'tur. Ondan, Habeşistan'a kral olacak Memnon ile Emathion'u doğurur. Bkz. Tithonos.
EPIMETHEUS
Titanlardan İapetos ile Klymene'nin dört oğlundan biri. Hesiodos yapıtlarında önemli bir rol oynattığı İapetos-oğullarına karşı özel bir kin besler. Bu soya karşı öfke ve tiksintisi acaba nedendir diye soracak olursak, Titan soyundan olan ve Titanlar yenilip Olympos'luların kurdukları düzene bu soy baş eğmek istemediğinden mi, bir baş kaldırmayı, bir direnmeyi simgelediğinden ötürü mü diye düşünebiliriz. Çünkü Heisiodos kırsal Yunanistan'ın geleneksel düzenine bağlı, son derece tutucu bir ozandır. İapetos'a karşı olumsuz tutumu Epimetheus söz konusu olunca ayrıca bir hor görme ile dile gelir. Prometheus "cin fikirli, sivri akıllı"dır, Epimetheus ise "yarım akıllı" diye nitelendirilir. Akılsızlığının başlıca nedeni Prometheus'un öğütlerini unutarak, tanrıların, insanları aldatmak için yarâttıkları kadını, Pandora'yı yanına almasıdır. Hesiodos'un kadına karşı takındığı bu olumsuz tavır aslında Yunan yazınının başka hiçbir ozanında bu oranda raslanmayan şaşılacak bir tutumdur. Kadını her derdin, her belânın kaynağında görür ve Epimetheus'u sırf Pandora'yı tanrıların elinden bir armağan olarak alıp benimsediği için yerin dibine batırır. Bkz. Pandora.
ERATO
Zeus ile Mnemosyne'den doğma dokuz Musa'nın biri. Sanatlardan lirik şiiri ve özellikle aşk şiirini simgeler ve esinler. Bkz. Musa'lar.
EREBOS
Yeraltı karanlığını simgeleyen tanrılar-öncesi bir varlık. Erebos, yeryüzünde karanlık saçan Nyks gibi Khaos'tan doğmadır. Erebos ile Nyks birleşirler ve ışıklı varlıklar meydana getirirler: Aither (Esir) ve Hemera (Gün, Gündüz).
ERİDANOS
Bugün Pô diye adlandırılan ırmağın eski adı. Bütün ırmaklar gibi Okeanos ile Tethys'ten doğmadır.
ERINYS'LER
Kimi zaman bir, kimi zaman birçok, kimi zaman da üç tanrıça olarak gösterilen öc alma tanrıçalan Erinys'lerin doğuşunu Hesiodos Aphrodite'nin yer yüzüne çıkışıyla bir arada anlatır (Theog. 176 vd); Uranos'un kesilen erkeklik uzvundan köpükler denize yayılınca, ak dalgalardan Aphrodite doğdu, öte yandan da uzuvdan akan kanlar toprağa yayıldı, bu kandan Gaia, yani Toprak Ana gebe kaldı ve Erinys'leri doğurdu. Erinys'lerle birlikte Devler ve Orman perileri de doğar. Hesiodos Erinys'leri üç diye sayar ve adlarını şöyle bildirir: Alekto, Tisiphone, Megaira. Bu perilerin kişilikleri ve eylemleri üstünde pek durmaz Hesiodos. Bunların destanda ve tragedyada oynadıklan rol için bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 131-133.
ERIS
Nyks'ten (Gece'den) doğma belâlı bir varlık. Adı Kavga anlamına gelen Eris aslında simgesel bir tanrıçadır, ihanet, Karasevda ve ihtiyarlık gibi soyut kavramları sayarken onu da sayar Hesiodos. Ama Theogonia'dan çok asıl İşler ve Günler'de önemli bir yer verir Eris'e (d. H vd). İki türlü kavga var demekle, olumlu ve olumsuz kavgayı yani çalışma ile savaşı birbirinden ayırmakla, Hesiodos önemli bir kavram ayırımı ve tanımına girişiyor. Böylesi bir sosyal görüşe Homeros destanlarında raslanmaz. Eris destanlarda daha çok efsanelik bir figürdür. Bkz. Üç Güzeller yarışmasındaki rolü: Mitoloji Sözlüğü s. 303-304; Paris.
EROS
Eros'u tanımlarken -ki Tanrıların Doğuşunda ilk ve en önemli bir varlık olarak en başta sayar- Hesiodos ona bir tanrıdan çok bir ilke niteliği tanır, Khaos'un bir düzene gelmesi ve üretim sürecinin ortaya çıkması Eros'un gücüyle olmuştur, ne var ki bu evrensel ilkeyi tanımlamaya gelince, felsefe kafası olan, fakat felsefe görüşleri dile getirmeye gücü yetmeyen Hesiodos bu tanrıyı öbür lirik ozanları gibi betimler (Bkz. Theog. 116 vd.) Bu tanımda da kadın şair Sappho'nun deyimlerine çok yaklaşır: "Gene Eros, elimi kolumu çözen (hem tatlı, hem acı Eros o karşı gelinmez yaratık) sarsıyor beni." —Ama bu aşk tanrısı doğanın ilkelerini birleştirip üretimi sağlamakta nasıl bir yöntem kullandı, birleştirici öge olarak nasıl işledi, bunu Hesiodos anlatmayı başaramaz, böyle bir anlatım ve betimleme için filozof şair Lucretius'u beklemek gerekecektir. Burada dikkatimizi çeken bir nokta da şu ki, Khaos'tan hemen sonra Eros'u eyleme soktuktan sonra bile, Hesiodos dev ve azman gibi yaratıklar için "parthenogenesis" prensipini, yani birleşmeksizin doğurma yöntemini sürdürmektedir, örneğin Nyks için, giderek Hera için bile (Bkz. Hera ve Hephaistos).
ERYTHEIA
Okyanus'ta bir adanın adı.
ERYTHION
Geryon'un öküzlerini bekleyen sığırtmaç. Herakles bu sürüleri çalmak için Erythion'u da, sürülerin bekçisi köpek Orthos'u da öldürür (Theog. 292).
ETNA
Güney İtalya'daki Etna dağının öyküsünü uzun uzun anlatır Hesiodos (Theog. 861 vd) ve bu öyküden bu dağın neden yanardağ olduğunu anlarız. Bkz. Typhon.
EUARNE
Nereus kızı. Adı bir kez geçer (Theog. 259)
EUDORE
Nereuskızı. Adı bir kez geçer (Theog.246)
EUHENOS
Okeanos ile Tethys'ten doğma bir ırmağın adı. Yunanistan'da akar.
EUKRANTE
Nereus kızı. Adı bir kez geçer (Theog. 243)
EULİMENE
Nereus kızı. Adı bir kez geçer (Theog. 247)
EUNİKE
Nereus kızı. Adı bir kez geçer (Theog. 246)
EUNOMİA
Themis ile Zeus'un kızı, Hora'lardan biri.
EUPHROSYNE
Adı sevinç, neşe anlamına gelen Euphrosyne üç Kharit'lerden biridir. Bkz. Kharit'ler.
EUPOMPE
Nereus kızı. Adı bir kez geçer (Theog. 261)
EURORE
Okeanos ile Tethys'ün kızlarından biri. Adı bir kez geçer (Theog. 360).
EURYALE
Hesperid'ler, yani Batı Kızlarından biri. Hesiodos bunları üç diye sayar: Sthenno, Euryale ve Medusa, ilk ikisinin ölümsüz, yalnız Medusa’nın ölümlü olduğunu söyler (Theog. 277). Bkz. Medusa, Hesperid'ler.
EURYBIE
Pontos ile Gaia'nın birleşmesinden doğan dişi varlık, Nereus, Phorkys, Thaumas ve Keto’nun kız kardeşi. Titanlardan Krios ile birleşip, Astraios, Pallas ve Perses'i doğurur.
EURYNOME
Okeanos ile Tethys'ün, sayısı üç bini bulan kızlarından biri. Hesiodos'un anlattığına göre (Theog. 906-910). Zeus Eurynome ile evlenir ve bu evlenmeden üç Kharit'Ier doğar. Bkz. Kharit'ler.
EUTERPE
Adı "hoşa giden" anlamına gelen Musa'lardan biri. Başı çelenkli, elinde bir flütle şenliklere, bayramlara katılır, neşe saçar. Dionysos alaylarında da yeri vardır. Dithyrambos şiirini - ki sonradan tragedya türü bundan doğmuştur derler- Euterpe'nin esinlediği söylenir.
GAİA
Homeros'ta hiç adı geçmeyen Gaia, Hesiodos'un Theogonia'sında dünyayı, yeri, evrensel bir öge olarak toprağı simgeler. Bir tanrıdan çok kosmik bir varlıktır, bütün öğelerin kaynağında bulunan ana ilkedir. Hesiodos bu yolda, doğanın ne olduğunu tanımlamaya çalışan İonya düşünürleri gibi davranır. "Bütün ölümsüzlerin sürekli sağlam tabanı" saydığı Gaia, evreni bir düzen yöntemine göre meydana getiren ve düzensiz boşluktan çıktıktan sonra, önce tek başına, sonra dişi-erkek birleşmesi yoluyla evrenin kendisini ve tanrılarını yaratır. Gaia "parthenogenesis" erkeksiz üretme prensibine göre, Gök'ü, Dağlar ve Denizi yaratır. (Theog. 126 vd). Sonra kendi evlâdı olan Uranos ile birleşip erkek ve dişi Titan'ları, Kyklop'ları ve Hekatonkheir'leri doğurur. Bu doğurma sürecinden hemen sonra evrende egemenlik savaşının ilk belirtisi Uranos tanrının doğan çocuklarını Gaia'nın karnına gerisin geri tıkmasıyle baş gösterir (Theog. 154 vd). Son Titan oğlu Kronos'a babasının erkeklik uzvunu kestirdikten sonra, Gaia bu kez kendi doğurduğu Pontos'la birleşir ve ondan Nereus, Thaumas, Phorkys, Keto ve Eurybie'yi ortaya çıkarır. Nereus'tan da birçok deniz yaratıkları ürer. Gaia gibi, çocukları da aralarında birleşir ve yersel ile göksel birçok varlıkların doğmalarını sağlarlar: Bunların kimisi yıldız, yel ve gökkuşağı gibi görülen varlıklardır, kimisi de evrenin mitolojik yorumunun gerektirdiği simgesel tanrılar.Gaia, Uranos'un devrilmesini sağladığı gibi, tahta çıkardığı oğlu Kronos'un da devrilmesini sağlar. Çünkü Kronos babası Uranos gibi, zorbaca davranır ve çocuklarım doğar doğmaz yutar. Karısı Rheia Zeus'a gebe kalınca Gaia ile Uranos'a doğuracağı çocuğu nasıl yutulmaktan kurtarabileceğini danışır. Bu kez de Gaia kızına kaderi bildirmekle kalmaz -kader Uranos'un oğluna yenilmesi gibi, Kronos'un da Zeus eliyle devrilmesini buyurmaktadır- Kronos'u aldatmak çarelerini de gösterir ve Zeus'un Girit'te bir mağarada gizlice doğmasını sağlar, Kronos'a da kundaklanmış bir taş yutturulur (Theog. 451-507). Gaia birinci kuşak devrimini hazırladıktan sonra, ikinci kuşak devrimini de yürütür: Zeus'a ne yoldan egemenliği elde edeceğini o öğretir; çare Kronos kuşağından, olan Titan'ları yenmek için Kyklop'Iarı ve Hekatonkheir'leri kurtarıp yardıma çağırmaktır. Zeus Gaia’nın dediğini yaparak devlere karşı savaşı gerçekleştirir ve Titan'ları devirerek dünya egemenliğini ele geçirir. Gaia son olarak Tartaros ile birleşerek Typhon'u doğurur. Başka Theogonia'lara göre de, Tartaros'tan Ekhidna adlı bir kızı olmuş, Poseidon ile birleşerek Antaios adında bir dev doğurmuş. Genellikle devler, azmanlar, canavarlar hep Gaia'dan üremiş sayılır. Zamanla Gaia’nın önemi azalır, kozmik nitelikteki Ana Toprak yerine, Demeter ve Kybele gibi bereket simgeleyen tanrıçalar geçer. Gaia Yunanistan'da birçok bilicilik merkezlerinin esinleyicisi sayılır, örneğin Delphoi'ye Apollon tanrıdan çok daha önce yerleşmiş olduğu bilinir.
GALATEIA
Homeros ve Hesiodos'ta sözü geçen Nereus kızlarından biri, adı "sütbeyaz" anlamına gelir. Galateia başka yazın dallarında da, örneğin çoban şiirlerinde bir rol oynar: Theokritos adlı ünlü lirik şair onu XInci çoban şiirinin kahramanı yapar.
GALAXAURE
Okeanos kızı. (Theog. 351)
GALENE
Nereus kızı (Theog. 244). Adı denizin sütliman olduğu durumu yansıtır.
GECE
Bkz. Nyks.
GERYON yahut GERYONEUS
Theogonia'da iki kez (285-90; 980-85) sözü geçen üç kafalı bir dev. Geryoneus, Poseidon'un oğlu Khrysaor ile Okeanos kızı Kallirhoe'den üremedir. Erytheia adasında sığırtmaçlık yapar. Herakles, Eurystheus'un buyruğu üzerine Geryoneus'u gelip adasında bulur ve onu öldürüp öküzlerini çalar. Kızıl toprak anlamına gelen Erytheia adasının tam nerde olduğu bilinmez, ispanya kıyılarında, Cebelüttarık karşısında olduğu sanılır.
GIGANT'LAR
Gigant'ları, yani Devleri, Uranos ile Gaia’nın, birleşmesinden doğan Titan'lardan ayırmalı. Theogonia'da Hesiodos Uranos'un kesilen hayalarından akan kanın toprağa damladığını ve bir süre sonra devlerin "parlak zırhlı ve uzun kargılı" olarak ortaya çıktıklan yazılıdır (Theog. 186), sonra da söz edilmez artık onlardan. Ama başka mythos'lar ve özellikle plastik sanatlar, görülmemiş boyda ve güçte olup, bedenleri birer yılan kuyruğu ile biten bu azmanları konu edinmiştir. Titan'ları yendikten soma, Olympos tanrıları bu yaratıklarla da baş etmek zorunda kalmışlar, çünkü Gigant'lar dağları üst üste yığarak Olympos'a saldırmışlar. Devleri yalnız bir ölümlü insanın yenebileceği diye bir tanrı sözü varmış, bu yüzden tanrılar yiğit Herakles'e baş vurmuşlar, Herakles de başta Zeus ve Aigis kalkanıyla Athena olmak üzere, tanrılarla birlikte savaşarak Gigant'ları öldürmüş. Bu konu en parlak bir biçimde Bergama'nın Zeus sunağında işlenmişti. Bergama'dan sökülüp Berlin Müzesine taşınan Zeus sunağı dev boyda 118 kabartmadan meydana gelir; bu kabartmaların her birinde Olympos tanrıları ile Gigant'lar arasındaki savaş canlandırılır. Devler arslan ya da boğa kafalı ve yılan kuyruklu azmanlardır. Savaşa Olympos tanrılarından Zeus, Athena, Leto, Apollon Artemis, Dione, Aphrodite ve Nyks ile Moira'lar katılırlar. Devlerden Otos, Alkyoneus, Porphyrion ve daha adları bilinmeyen başkaları görülür. Kabartmalarda, devlerin tanrı gücü altında ezildikleri, gövdelerinin param parça olup kendilerinin korkunç acılar içinde kıvrandıkları an canlandırılmıştır. Bergama'ya özgü patetik üslûpla işlenmiş bu kabartmalar hellenistik denilen sanatın en görkemli ve akıllara durgunluk veren bir anıtıdır.
GLAUKE
Nereus kızı (Theog. 244).
GLAUKONOME
Nereus kızı (Theog. 256).
GORGO'LAR
Plastik sanatların alabildiğine faydalandıkları Gorgo'lar, Graia'lar gibi Phorkys ile Keto'nun kızlarıdır. Bu üç kızkardeşin ikisi ölümsüz, yalnız Medusa ölümlüdür. Hesiodos'a göre, öbürlerinin adı Sthenno ve Euryale'dir. Ama en ünlüleri Medusa'dır (Bkz. Medusa). Hesiodos Gorgo'ların Batı Kızları’nın yöresinde oturduklarını söyler (Theog. 274 vd.) Aiskhylos'a göre Gorgo'lar kanatlı ejderhalardır, onları gören insanın ödü kopar, taş kesilir. Gorgo'ların imgelerinde bu canavar kadınlar saçları yılanlarla örülü olarak gösterilir, alınlarında yaban domuzu dişleri fışkırır, elleri ve kanatları tunçtandır.Gorgo adı bir ses benzetmesi olsa gerek, başlıca nitelikleri de korku saçmaktır.
GÖK
Bkz. Uranos.
GRAİA'LAR
Graia'lar da Phorkys ile Keto'nun kızlarıdır. Adları Kocakarı anlamına gelir. Hesiodos bu yaratıkların doğuştan ak saçlı ve ihtiyar olduklarını yazar (Theog. 270 vd.). Hesiodos'a göre birinin adı Pemphredo, ikincisinin Enyo'dur, üçüncüsünün adını ozan söylemez, başka mythos yazarlarına göre onun adı Dino'dur. Kocakarılar'ın bir tek dişi, bir tek gözü varmış ve aralarında bu tek dişle, tek gözü değiş tokuş ederlermiş. Graia'lar hiç güneş görmeyen Batı'da yaşarlarmış, ihtiyar olarak simgelendirilmeleri de belki soğuk ve karanlık ülkelerde canlılığın tazelenmediği inancına dayanır. Bu yaratıkların adı Medusa ve Perseus efsanelerinde geçer (Bkz. bu iki ad).
GRANIKOS
Okeanos ile Tethys'ün oğlu, ırmak tanrı (Theog. 342). Bu ırmağın bugünkü adı Biga çayıdır. Büyük İskender bu çayın aktığı ovada Anadolu'daki ilk büyük zaferini kazanmıştı.
GÜNEŞ
Bkz. Helios.
GÜNIŞIĞI
Bkz. Hemera.
GYES.
Uranos ile Gaia'nın yüzer kollu ve ellişer başlı dev oğullarından biri. Bkz. Yüzkollular.
HADES
Yeraltındaki ölüler ülkesinin tanrısı Hades, Aidoneus veya Plüton (zengin) adıyla da anılır. "Görünmez" anlamına gelen Hades adı ise hem tanrının hem de egemen olduğu ölüler ülkesinin adlandırmak için kullanılır. - Hesiodos'ta yeraltı ülkesinden çok söz edildiği halde, burası için Hades adının az geçtiği görülür. Bunun nedeni de, tanrı Hades'in Olympos'lular soyundan olması, Hesiodos'unsa daha çok ondan önceki kuşakla ilişkili bulunmasıdır. Onun asıl üstünde durduğu kavramlar doğrudan khaos'tan çıkma Tartaros, Erebos gibi, Hades'ten önce var olan ve Olympos'luların egemenliği ele alınca içine azmanları, devleri kapattıkları yeraltının daha bir derin bölgeleridir. Oysa Hades Hestia ya da Demeter gibi, Zeus ile Hera’nın çocuklarındandır. Hesiodos onun yerin altında oturduğunu ve yüreğinin acımasız olduğunu söyler (Theog. 453 vd). Hades'in tek serüveni olan, Demeter'in kızı Persephoneyi kaçırmasına da kısaca değinir ozan (Theog. 911 vd) "yeraltı tanrısı Aidoneus /kaçırdı onu anasının koynundan/ve bilge Zeus bıraktı kızını ona". Başka ozanların binbir ayrıntıyla anlattıkları, doğada mevsimlerin izleşimini simgeleyen bu efsane üstünde hiç durmuyor Hesiodos. Hades'i "güçlü", eşi Persephone'yi de "korkunç" diye niteledikten sonra, yeraltı ülkesinde kapıyı bekleyen Kerberos köpeği (Theog. 767 vd), ya da üstüne tanrıların and içtikleri Styks ırmağını (Theog. 397 vd) daha çok ayrıntıyla anlatır. Ölüler ülkesinin en renkli anlatımı Homeros'un Odysseia'sında bulunur (Bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 152).
HALIAKMON
Tanrı Okeanos ile Tethys'ün oğlu ırmak, Yunanistan'da akar (Theog. 341).
HALIE
Nereus kızı (Theog. 245).
HALIMEDE
Nereus kızı, "başı çelenkli" olarak nitelenir (Theog. 255).
HARMONİA
Bir söylence koluna göre Harmonia Ares ile Aphrodite'den doğma, başka bir dala göre de Zeus ile Elektra’nın kızıdır. Hesiodos savaş tanrı ile güzellik tanrıçasının birleşmesinden doğan olumsuz yaratıkların yanında bir de "uyum ve ölçü"yü simgeleyen, adı da o anlama gelen bir varlığın doğduğunu söyler (Theog. 937). Her iki söylence dalı Harmonia’nın Kadmos'un karısı olduğunu benimser. -Thebai efsanelerinin başlıca kişilerinden olan kral Kadmos ile Harmonia’nın düğünü ozanlarca üstünde durulan bir konudur. Zeus kendi eliyle verir Harmonia'yı Kadmos'a ve Thebai kalesinde yapılan düğüne bütün Olympos tanrıları katılır. Geline verilen olağanüstü armağanlar arasında Kharit'lerin işledikleri bir urba, bir de gerdanlıktır. Bu armağanlar Thebai kentinin yıkımına neden olacaktır. Thebai'ya karşı Yediler diye anılan ve tragedya yazan Aiskylos'un ünlü bir oyununa konu olan Thebai savaşlarının kaynağında bu armağanlar vardır. Harmonia’nın beş çocuğu olacaktır: İno, Semele, Agaue, Autonoe ve Oidipus soyunun atası olan Polydoros. Bu çocuklardan doğma kişilerin her biri korkunç bir alınyazısı taşımakta ve herbiri bir tragedyaya konu olmaktadır. Acaba insan yaşamında tam uyum ve denge olmadığı, ya da asıl uyumun en feci uyumsuzluklara yol açtığı bir düşünce ve görüşü mü simgeler Harmonia ile ilişkili bu söylenceler?
HARPYA'LAR
Adları "kapıp kaçıranlar" anlamına gelen Harpya'lar kadın yüzlü, yaygın kanatlı, sivri pençeli bir çeşit yırtıcı kuşlardır. Okeanos kızı Elektra’nın Thaumas ile birleşmesinden doğar Harpya'lar. Bunlar çoğu zaman iki olarak gösterilir: Aello (Kasırga) ve Okypete (Hızlı uçan, Bora). Bazı kaynaklarda üçüncü bir Harpya’nın sözü geçer, Kelaino diye anılan bu yaratık fırtınadan önceki gök kararmasını simgeler. Harpya'ların çocukları kaçırdıkları ve ölü ruhları alıp Hades'e götürdükleri diye bir inanç vardı. Bu inancı en iyi canlandıran anıt, eski Lykia’nın Ksanthos kentinde (bugün Kınık) bulunan ünlü mezardır. Bu mezarın iki yanındaki kabartmaların her birinde bir Harpya bebek gibi kundaklanmış bir ruhu kollarında taşımaktadır. Harpya'ların söz edildiği başka söylenceler de vardır (Bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 154-155).
HEBE
Hebe yunanca "gençlik" demektir. Hesiodos'ta ondan pek uzun söz edilmediği gibi başka ozanlar da üstünde durmaz, çünkü söylencesi yok gibidir. Zeus ile Hera’nın kızıdır Hebe, Ares ile Eileithya'nın kardeşi. Olympos'lu tanrılar arasında şarap sunucusu olarak görülür çokluk, hiçbir serüveni anlatılmaz, yalnız Herakles ile evlendiği ve ünlü yiğiti böylece hem ölümsüzlüğe kavuşturmuş, bem de ölümsüzlerle birlikte yaşaması için Olympos'a almış olduğu bilinir. Hebe'nin Hitit kaynakları ile ilişkisi için bkz Mitoloji Sözlüğü s. 155.
HEKATE
Hekate, Olympos tanrıları ile pek ilişkisi olmayan, hiçbir söylenceye adı karışmamış, kişiliği epey gizemli bir tanrıçadır. Aslında Efes'li Artemis'in belli bir niteliğini yansıtan ve başka adla anılan bir tıpkısı sayılabilir. Homeros destanlarında hiç adı geçmez, buna karşılık Theogonia'da Hesiodos ona yüz dizeyi aşkın, uzun bir bölüm ayırır (Theog. 404 - 450). Burada Hekate'nin yerde, gökte ve denizlerde önemli bir rol oynayan çok güçlü bir tanrıça olduğu, tanrılarca da saygın bir kişiliği bulunduğu görülür, ama anlatılandan kim ve nasıl bir tanrısal varlık olarak düşünüldüğü anlaşılmaz, hele Olympos tanrıları ile ilişkisi açıldığa hiç kavuşmaz. Bu parçadan çıkan anlam şudur ki, Hekate Yunan panteonuna yabancı bir varlıktır ve onun Olympos'lular arasına sokulması yapmacık biçimde Zeus'un isteğiyle olmuştur. -Hekate, Güneş Soylulardan, yani Titan'lar kuşağının döllerindendir. Babası Perses, anası Asterie'dir. Kendisinin ne bir evlenmesi, ne de bir çocuğu söz konusudur, buna karşılık Zeus'tan en büyük onur paylarını aldığı halde, Gaia ile Uranos'un bütün çocuklarından da güç payı aldığı söylenir. Zeus'un bütün Titan soyluları korkunç cezalara çarptığı halde, Hekate'ye bu kadar saygı ve onur payı vermesi nedendir? Belli olmaz. -Bu tanrıçanın karmaşık kişiliğini açıklamakta bugünkü bilim de zorluk çeker. Hekate adı da düşündürücüdür : Apollon ile Artemis'in başta gelen sıfatlarından olan "hekatos" veya "hekatebolos", yani "hedefi vuran" sözcüğü ile ilişkili görülebilir. Bu iki tanrının anası olan tanrıça Leto'nun kardeşi olması Hekate'nin Yunan din ve efsanesine sonradan girme bir varlık olduğu kanısını uyandırır. Hekate Yunana yabancı kalmıştır, asıl tapımına Roma'da rastlanır : burada ay tanrıçası, geceye ve karanlığa egemen bir varlık, büyü ve sihri elinde tutan bir kara güçler ecesi olarak karşımıza çıkar. Şair Vergilius'ta rolü için bkz. Mitoloji Sözlüğü, s. 158.
HEKATONKHEIR'LER
Bkz. Yüz Kollular.
HELİKON
Theogonia'nın ilk dizesinin ilk sözcüğü Helikon dağının adıdır. Hesiodos Helikon Musa'larına seslenir. Esin perileri Musa'lar her zaman yüce bir dağın tepesinde korolar halinde oynar ve şarkı söyler pozunda canlandırılırlar, ama Hesiodos'un Musa'ların oyun yeri olarak özellikle Helikon'u seçmesi ve Helikon Musa'larına seslenmesi bu dağın kendisinin yaşadığı ve yetiştiği bölgede oluşundandır. Askra'da bir çoban olarak büyüyen Hesiodos'un "yüz karası zavallı bir yaratıkken" Helikon dağında Musa'ların lütfu ile ozan olduğunu söyler. Bu dağı güzelim dizelerle canlandırdığı, Musa'larla birlikte öbür Olympos tanrılarının hepsini çizdiği tabloya kattığı Theogonia'nın sesleniş parçası yapıtın en renkli, en sevimli ve içten dizelerindendir (Theog. 1-115).
HELIOS
Uranos ile Gaia'dan doğma Hyperion ve Theia birleşip üç göksel varlık meydana getirirler: Helios (Güneş), Selene (Ay) ve Eos (Şafak). Titanların soyandan olan Helios, Olympos'Iu Apollon'dan ayrı bir tanrı ya da doğal bir güç, yani güneşin ta kendisi sayılır. Helios, Okeanos ile Tethys'ün kızı Perseis ile evlenir ve birçok çocukları olur. Helios güçlü kuvvetli ve çok yakışıklı bir delikanlı olarak canlandırılır, başı saç biçiminde ışınlarla çevrilidir. En eski inançlara göre, Helios atların, çektiği arabasiyle her sabah Şafak'tan hemen sonra Hindistan'dan yola çıkar, gökteki yörüngesine girer ve akşam da Okeanos ırmağına dalarmış. Yorgun atlarını Okeanos sularında yıkadıktan sonra, doğudan batıya aynı yolu gene izlermiş ertesi günü. Yeryüzü Okeanos’un üstünde yüzen bir tabak gibi tasarlandığı için, Helios'un gece batıda batıp sabah doğudan doğması olağan sayılırdı. Gök bilimi ilerledikçe, güneşi simgeleyen Helios'un önemi azalmıştır.
HEMERA
Gün, gündüz, gün ışığı anlamına gelir. Hesiodos'a göre (Theog. 124), Khaos'tan önce karanlığı simgeleyen varlıklar, yani Erebos ile Nyks (Gece) doğar. Erebos ile Nyks birleşirler ve kendilerine tam karşıt, aydınlık varlıklar üretirler: Aither (Esir) ve Hemera (Gün). Gün ile Gece Atlas'ın gökü omuzlarında taşıdığı dünyanın batı ucunda her gün bir an için buluşup ayrılırlar, biri koşar insanlara ışık taşımaya, öteki sisli karanlıkları, ölüm ve uykuyu taşır yer yüzüne (Theog. 746 vd).
HEPHAİSTOS
Hephaistos Zeus ile Hera’nın oğludur, ama Hesiodos'a göre (Theog. 925 vd), tanrı Zeus, kızı Athena'yı silahlı olarak kendi kafasından çıkarınca, katısı Hera kıskanır ve öfkesi ve hıncından, kimseyle sevişmeden Hephaistos'u doğurur kendi kendine. Hephaistos'un çirkin ve topal olduğundan söz edilmez Hesiodos'un yapıtlarında. "Usta sanatçı" diye bilinir. Netekim Pandora efsanesinin anlatıldığı hem Theogonia, hem de İşler ve Günler bölümlerinde (Theog. 565 vd. - İşl. 60 vd.) Zeus Olympos'tan ateşi çalıp insanlara götüren Prometheus'tan öc almak için kadını yaratmasını her defasında Hephaistos'a buyurur ve toprak ve su ile kadını yaratmak bu usta ateşçi tanrıya düşer. Bu çeşit bir yaratıcılık başka hiçbir tanrıya vergi değildir destanlarda. Hephaistos tek "yaradan" olarak görülüyor. Homeros destanlarında rastladığımız tanrının gülünç karakteri Hesiodos'un yapıtlarında hiç yoktur. Demirci tanrının güzel tanrıça Aphrodite ile evlendiğine değgin bir söz yok, tersine Hephaistos'un Kharit'lerin en küçüğü Aglaie ile karı koca oldukları söylenir (Theog. 945).
HEPTAPOROS
Okeanos ile Tethys'ten doğma ırmaklardan biri. Heptaporos, yedi ağızlı anlamına gelir ve Nil ırmağı için kullanılan bir addı. (Theog. 341)
HERA .
Theogonia’nın baş kahramanı Zeus olduğa halde, eşi tanrıça Hera’nın burada pek önemli bir rolü yoktur. İlkin Kronos ile Rheia’nın dölleri sayıldığı sırada adı geçer (Hestia ve Demeter ile birlikte üç dişi Titan olarak Theog. 454), sonra da kocası Zeus'un evlilik dışı oğlu Herakles'i alt etmek için beslediği canavarlar söz konusu olunca (örn. Hydra d. 314; Nemeia arslanı d. 328) anılır, Kronos'un yuttuğu ve sonradan kustuğu çocukları arasında bulunur, Titanomakhia'ya herhalde katılır, ama ancak Zeus'un evlenmeleri söz konusu olunca, Hera’nın adı ile gene sahneye çıktığını görürüz Theogonia’nın sonlarına doğru, ne var ki orada bile baştanrınm Hera'dan daha önce ve Hera'dan daha önemli birleşmeleri sayılmaktadır; ancak Metis (Bilge tanrıça) ve Themis (Doğru tanrıça) ve daha birçok kişilerle evlendikten, sonradır ki, Hera Zeus'un son eşi olarak gösterilir Theogonia'da (d. 921 vd.). Kral tanrıdan Hebe, Ares ve Eileithyia'yı doğurduktan sonra da, birdenbire Zeus'un kızı Athena'yı kafasından çıkartmasını kıskanıp kendi kendine üretme hevesine kapılır : Hephaistos'u meydana getirir. Hesiodos tıpkı Homeros'ta gibi bu tanrıçayı bir öfke, hırs, kin ve hınç simgesi olarak canlandırır, ne var ki İlyada'da bütün kusurlarına, çirkin yönlerine karşın, gene de cana yakın; renkli ve ilginç bir kişilik taşıyan Hera Theogonia'da bir addan başka bir şey değildir. Onun devingen canlılığı ancak Homeros destanlarında izlenebilir (Bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 171173).
HERAKLES
Herakles, Theogonia'nın doÄŸrudan doÄŸruya konusu olan tanrı kuÅŸaklan ile iliÅŸkili olmadığı halde, epey önemli bir yer tutar yapıtta. Birçok kez adı geçer, bunun asıl nedeni de yapıtın uzun uzadıya tanımladığı azman yaratıklardan, canavarlardan kimisinin Herakles'ce alt edilmesi, ayrýca Tanrıça Hera’nın kin ve kıskançlığına hedef olmasıdır. Herakles'in Zeus ile Akmene'nin oÄŸlu olduÄŸu Theogonia’nın sonunda baÅŸtanrının evlenmelerine ayrılan bölümde söylenir (d. 942), ama ondan önce yiÄŸidin iÅŸlerinden Geryon (ya da Geryoneus)'u, Lerna bataklığının Hydra'sını ve Nemeia arslanını alt etmesinden söz edilmiÅŸti (Theog. 287, 316, 331 vd.). Yapıtın en önemli ara bölümlerinden olan Prometheus, bölümünde de yiÄŸidin adı şöyle geçer: Zeus'un ceza olarak bir sütuna baÄŸlayıp karaciÄŸerini bir kartala gün begün kemirttiÄŸi Prometheus bu iÅŸkenceden Herakles'in eliyle kurtulur (Theog. 526). Bu dört iÅŸten ancak yukarda sözü geçen üçü Herakles'in yiÄŸitliklerinden sayılır, efsanenin Herakles'in öbür dokuz iÅŸine deÄŸinmez. Bunlar da uzun uzun anlatmaz. Bu üç yiÄŸitliÄŸi şöyle özetleyebiliriz :
1) Nemeia arslanı : Typhon'la Ekhidna canavarlarından doğma bu arslan Yunanistan'ın Nemeia bölgesini kasıp kavuruyormuş; yiğit onu oklarıyla ve topuzuyla alt edemeyince, kolları araşma almış ve elleriyle boğazını sıkarak boğmuş. Bin zorla yüzdüğü postunu da kendine zırh etmiş.
2) Lerna ejderi : Dokuz kafalı bir yılan olan "hydra" adlı ejderi Hera Argos bölgesindeki Lerna bataklığına salmıştı. Herakles zehir saçan kafalarını bir bir koparmış ve ölümsüz olan kafasını da koca bir kayanın altına gömmüş.
3) Geryon'un sürüleri: Dünyanın batı ucunda, Okeanos ırmağının bir adasmda Geryon adlı dev büyük sığır sürülerini otlatmaktadır. Herakles oralara kadar gelir, Cebelüttarık boğazını geçer ve geçtiği yerde bir anı bırakmak amacıyla oraya bir sütun diker (Yunanlılar Cebelüttarık boğazına Herakles sütunlan derlerdi). Ama Okenaos ırmağını aşmakta güçlük çeker, Libya çölünde yürürken fazla sıcaktan dolayı tanrı Helios'a içerler ve onu oklarıyla tehdit eder, Güneş de ona Okeanos'u geçmesi için sandalını verir. Yiğit böylece dev Geryon'un bulunduğu adaya çıkar, bekçisi olduğu sürüleri çalabilmek için önce Geryon'u öldürür, sonra Galya, İtalya ve Trakya yoluyla Yunanistan'a döner, sürüleri Eurystheus'a verir.
Öbür işler için bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 173-176.
HERMES yahut HERMEİAS
Hermes'in adı çok az geçer Hesiodos'un yapıtlarında: bir kez Theogonia'nın sonlarında Zeus'un evlenmeleri söz konusu olunca, baş tanrının Atlas kızı Maia ile birleşip tanrıların bekçisi Hermes'i meydana getirdiği söylenir, ikincisi, İşler ve Günler'de tanrılar ilk kadın Pandora'yı yarattıktan sonra, onu Epimetheus'a gidip tanrıların bir armağanı olarak götürmesi için onu Hermeias'a verirler, başkaca da bu genç kuşak tanrısının adı geçmez.
HESPERID'LER
Hesperos ya da Batı Kızları diye tanımlanan Hesperid'ler, Hesiodos'a göre Okyanus ırmağının ötesinde, geceyle gündüzün sınırlarında oturan ince sesli perilerdir (Theog. 214 ve 275). Nyks, yani Gece tanrıça, bunları kendi kendine yaratmıştır. Daha sonraki efsanelerde bunların Zeus ile Themis'in, ya da Phorkys ile Keto'nun kızları oldukları söylenir. Kimi efsanelerde Hesperid'ler Atlas ya da Hesperos yıldızından üremiş sayılır. Çokluk üç peri diye bilinirler ve adları Aigle, Erythie ve Hesperarethusa'dır; bu son ad kimi efsanede Hesperia ve Arethusa diye ikiye bölünür ve Batı Kızları dört olur. Hesperid'ler dünyanın Batı ucunda, Mutlular Adalarının dolaylarında otururlarmış, ama sonradan coğrafya bilgileri artınca, Hesperid'lerin yurdu Atlas dağlarının eteğinde sayıldı. Hesperid'lerin başlıca görevi, altın elmaların bittiği bahçeye bekçilik etmekmiş. Tanrıça Gaia’nın torunu Hera'ya düğün hediyesi olarak verdiği bu elmaları Batıda bir bahçeye dikmişler ve başlarına Hesperid'lerden başka bir de ejder dikmişler. Batı Kızları bu cennet bahçesinde ezgi söylemekle ve tanrı balı akan pınarların başında hora tepmekle vakit geçirirlermiş. Altın elmalar ölümsüzlük bağışlayan bir yemiştir. Herakles onları koparmakla ölümsüzlüğe hak kazanmış olur. Altın elma motifi Üç Güzeller ve Paris efsanesinde de geçer.
HESTIA
Ocağı simgeleyen Hestia, Kronos ile Rheia’nın ilk kızıdır ve Zeus ile Hera’nın kızkardeşi. Poseidon ve Apollon kendisine talip oldukları halde, Hestia evlenmek istememiş ve babası Zeus'tan ömrü boyunca kız oğlan kız kalabilmek için söz almıştır. Ayrıca tanrılar ve insanlar arasında büyük bir onur payı elde etmiştir: her tapınakta ve her evde sunağı vardır. Çünkü ateşin yandığı ocak konutlarda kutsal bir yer sayılır. Öbür Olympos tanrıları gidip geldikleri halde, Hestia yerinden kıpırdamaz, bu yüzden de adı hiçbir efsaneye karışmış değildir. Kişiliği olmayan soyut bir kavram olarak canlandırılır.
HIMEROS
Adı arzu, istek anlamına gelen soyut bir kavram, aşkı simgeler. Aphrodite, Uranos tanrının denize dökülen spermasından köpükler arasında doğunca, Eros ile birlikte Himeros da hemen ardına takılır. Olympos'ta Musa'lar ve Kharit'lerle birlikte görülen Himeros'un adı hiçbir efsaneye karışmaz.
HIPPO
Okeanos ile Tethys'ten üremiş Okeanos kızlarından biri. Adı bir tek kez geçer Theogonia'da (Theog. 351).
HIPPOKRENE
At pınarı anlamına gelen Hippokrene, Helikon dağında, Musa'ların kutsal koruluğundaki bir pınardır. Kanatlı at Pegasos'un ayağını yere vurmasından fışkıran Hippokrene'nin çevresinde Musa'lar toplanır, ezgi söyler, hora teperler. Pınarın suyu ozanları esinlermiş.
HIPPONOE
Okeanos kızlarından biri (Theog. 251).
HIPPOTHOE
Okeanos kızlarından biri (Theog. 251).
HORA'LAR
Hora'lar doğada düzeni ve dengeyi simgeleyen üç tanrıçadır. Hora, lâtince "saat" anlamına gelen "hora" ile bir tutulduğu için adları "Saatler" diye de çevrilir. Bu çeviri hem doğru, hem yanlıştır, çünkü bu tanrısal varlıklar bir ölçü, bir düzeni yansıtmakla zaman ölçütlerini de içerirler, ama etkileri bu insansal kavramları çok aşar. Hora'ların adlarını teker teker ele alırsak, simgeledikleri varlıkları daha iyi anlamış oluruz : Birincisi Eunomia düzen ve düzensizliği, iyi yasalarla donatılmış bir toplumu simgeler. Dike, hak ve adalet anlamına gelir. Bu kavramsal tanrıça Hora'lar arasında ve özellikle Hesiodos'un iki yapıtında da adı en çok geçen Hora'dır. Üçüncüsü Eirene, yani Barış da çok önemli ve büyük bir değer biçilen tanrısal bir varlık sayılır. - Bu üç Hora tanrıçanın Olympos tanrıları arasında egemenliği ele geçiren ve kendisinden önceki kuşakları alt ettikten sonra, yeni düzeni kuran Zeus'un, kendinden önceki kuşaktan olup doğruluğu ve tanrısal tüzeyi simgeleyen Themis tanrıça ile birleşmesinden doğmuş gösterilmeleri raslantı değildir. Zeus'un Themis ile ikinci evlenme olarak evlenmesi (ilk evlenmesi Metis iledir) de simgesel bir anlam taşımaktadır. Egemenliğin ve krallığının akıl ve adalet üstüne kurulmuş olduğunu dile getirir. -Aynı evlenmeden Moira'lar yani Kader tanrıçaları da doğmuştur. (Bkz. Moira'lar)
HORKOS
And, yemin anlamına gelen simgesel bir varlık. Nyks'ün bir ürünü olarak gösterilen Horkos insanların başları üstünde uçuşur ve içtikleri andı tutup tutmadıklarını denetler. İnsan andını bozarsa, Horkos üstüne çullanır ve başına belâ olur. Eski Yunan'da yemine ne kadar büyük bir önem verildiği Theogonia'da Styks üstüne yazılan parçadan da anlaşılır. (Bkz. Styks.) Styks ile Horkos aynı kavramları simgeledikleri halde, Styks'ün söz konusu olduğu uzun parçada (Theog. 775-806) Horkos'un hiç adının geçmemesi dikkati çekmekte, bu parçanın sonradan eklenti olabileceği kuşkusunu uyandırmaktadır.
HYDRA
Yılan ya da ejder anlamına gelen Hydra, Typhon ile Ekhidna’nın kızı ve Kerberos, Khimaira, Phiks gibi canavarların kız kardeşi sayılır. Theogonia'da Hydra’nın gelişmesi şöyle açıklanır : bu bataklıklar canavarını tanrıça Hera, kocasının piçi Herakles'e karşı kullanabilmek için yetiştirmiş, büyütmüştür. Ne var ki yiğit Herakles bu azmanı da öldürür ve oklarını onun zehirli kanına batırıp öldürücü olmalarını sağlar.
HYPERION
Adı "yukarda giden", yani "dünyanın üstünde dolaşan" anlamına gelen Hyperion, Uranos ile Gaia'nın oğludur. Kız kardeşi Theia ile evlenerek Helios, Selene ve Eos'u üretir. Hyperion'un efsanesi yoktur. Kimi metinlerde Helios'a Hyperion ya da Hyperionoğlu denmektedir.
HYPNOS
Hesiodos'a göre, Nyks (Gece) tek başına Hypnos (Uyku) ile Thanatos (Ölüm) tanrıları üretmiştir. Bu korkunç tanrılar yedi kat yerin dibinde Tartaros denilen Hades'in de altındaki karanlık ülkede otururlar (Theog. 758-766), yer yüzüne gidip geldikleri halde, ikisini de güneş ışınlarının deşemediği bir bulut sarar, biri Hypnos insanlara tatlı bir huzur getirdiği halde, öteki Thanatos'un tunçtan katı bir yüreği vardır. Homeros bu tanrının çok daha sevimli bir portresini çizer. Bkz.Mitoloji Sözlüğü s. 188.
HYSMINE
Savaş kargaşalığını simgeleyen tanrısal bir varlık. Nyks'ten türemiş gösterilir, Savaş, Boğuşma, insan öldürme anlamına gelen başka üç simgesel varlıkla bir arada geçen adı çoğul olarak verilmiştir (Theog. 228).
IANEIRA
Okeanos kızlarından biri (Theog. 356).
IANTHE
Okeanos kızlarından biri (Theog. 349).
İAPETOS
Uranos ile Gaia’nın oğlu İapetos Titan'lar arasında Zeus'un öfkesine hedef olmuş dört efsane kahramanın babasıdır. Okeanos kızı Klymene ile evlenen İapetos'tan önce Atlas, sonra Menoitios, sonra Prometheus, en sonunda da Epimetheus doğmuştur. İapetos oğullarından Theogonia'da belâlı kahramanlar olarak söz edilir. Öbür Titan'lar gibi İapetos da Zeus'un eliyle Tartaros'a atılıp yeraltına kapatılır.
IASION
Zeus ile Elektra’nın oğlu. Kimi kaynaklarda Samothrake (Semendirek), kimine göre de Girit adasından olan Iasion tanrıça Demeter'in sevgisini kazanmıştır. Tanrıça onunla birleşmiş ve ondan Plutos adlı bir oğlu olmuştur (Theog. 970 vd.). Bereket tanrıçasının bir ölümlü ile birleşmesi ve ona adı Zenginlik anlamına gelen bir oğul doğurması simgesel bir anlam taşımaktadır. Bir kaynağa göre, Iasion tanrıça Demeter ile Kadmos ile Harmonia’nın düğününde rastlaşmışlar ve tanrıça sevgilisine gönlüyle birlikte buğday taneleri de armağan etmiş.
İASON
Argonaut'Iar seferinin kahramanı İason amcası Pelias’ın hışmına uğrayarak bir sürü serüven yaşamak ve güç işler başarmak zorundadır. Karadenizin ucunda Kolkhis ülkesinden gidip altın postu getirme buyruğu da Pelias’ındır. İason bunun üzerine Argo gemisini donatır ve Karadenize açılır. Bir mağarada kapalı bulunan altın postu alabilmesi ancak kral Aietes'in kızı, büyücü Medeia’nın yardımı ile gerçekleşir. İason Medeia'yı da alarak Kolkhis'ten uzaklaşır ve Yunanistan'a döner. Gene Medeia’nın büyüleri ile İason amcası Pelias'ı öldürmek yolunu bulur.
IDYIA
Helios'un oğlu Aietes Okeanos kızlarından Idyia ile evlenir ve Idyia bu evlenmeden Medeia'yı doğurur. Idyia'nın adı iki kez geçer Theogonia'da (d. 352 ve 960).
INO
Kadmos ile Harmonia’nın kızı, Semele ile Agaue'nin kız kardeşi. Hesiodos yalnız adını sayar, efsanesini anlatmaz (Theog. 976). Ino bir deniz tanrıçası olur, ve o nitelikle Leukothea, yani Ak Tanrıça adını alır, köpüklü dalgaları simgeler. Odysseia'da kahraman Odysseus'u kurtarmakta çok olumlu bir rol oynar. Başka bir efsaneye göre de, Athamas'ın ikinci karısı olarak Phriksos ile Helle'nin, yani üvey çocuklarının yıkımını sağlar, son anda çocukların anası tanrıça Nephele'nin yolladığı altın postlu bir koç ile havalanan iki çocuktan Helle Boğaz sularına düşer (Hellespontos : Helle denizi adım alır), Phriksos ise koç ile Karadenize varır ve Kolkhis'te altın postu tanrılara armağan eder. Argonaut'Iar seferi bu efsaneden doğmadır.
IOLAOS
Herakles'in üvey kardeşi olaıı Iphikles'in oğlu. Iolaos, amcası Herakles'in yanıbaşında yiğidin bütün işlerine katılmış ve ona yardım etmiştir. Herakles öldükten sonra da, oğullarının çabasını desteklemiş, efsaneye göre, Yunanistan'dan ayrılıp Sardinya adasına göçmüş, orada birçok kentler kurmuştur.
IOLKOS
Yunanistan'da bir şehrin adı.İason'un amcası Pelias bu şehrin kralı olup yeğenini Argonaut'lar seferine zorlar.
IRIS
Thaumas ile Elektra’nın kızı, Harpya'ların kız kardeşi olan iris, baba tarafından Pontos'a, ana tarafından Okeanos'a bağlıdır. Gökkuşağını simgeler. Gökkuşağı denizden çıkarak gökle yeryüzü arasındaki ilişkiyi kurâr göründüğü için, Olympos tanrıları Iris'i de Hermes gibi ulak ve özellikle insanlara haber salmak için kullanırlardı, İris kanatlıdır, güneşte gökkuşağının renklerini yansıtan ince bir tülle Örtünür. Homeros destanlarında İris önemli bir rol oynar, Zeus'un ve özellikle Hera’nın buyruklarını yerine getirmek için koşar ve kendisine verilen emirleri harfi harfine tekrarlar.
KADER
Bkz. Moira.
KADMOS
Kadmos Thebai şehrinin kurucusudur, ayrıca efsane ve özellikle tragedya kahramanlı bir çok kişilerin babası olduğundan adı mitolojide sık sık geçer. Theogonia'da, Harmonia'nın kocası ve Ino, Semele, Agaue, Autonoe ve Polydoros'un babası, kızı Semele'nin Zeus ile evlenmesinden ötürü tanrı Dionysos'un dedesidir. Thebai kral soyu ile ilişkili tragedyalarda da adı geçer, çünkü Pentheus'un dedesi (Bakkha'lar tragedyası) ve Oidipus'un atasıdır. Ama Theogonia'da bu kişi üstünde pek durulmaz, yalnız adı geçer (Theog. 936 vd.) Kadmos için bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 210.
KALLIOPE .
Adı, güzel sesli anlamına gelen Kalliope dokuz Musa'lardan biridir. Hesiodos Theogonia'nın başında Musa'lara seslenip, hepsinin adlarını sayarken, Kalliope için "hepsinin başı sayılan Kalliope" der (Theog. 74-94). Erken ilkçağlarda Musa'ların yetki alanı sınırlanmış değildir, ama sonraları özellikle hellenistik denilen dönemde Kalliope yalnız lirik şiirin esin perisi sayılmıştır. Destanın esin perisi olduğu da söylenir.
KALLIRHOE
Okeanos ile Tethys'ün kızı Kallirhoe, Medüsa’nın Poseidon'dan olan oğlu Khrysaor ile evlenip Typhon, Geryon, Ekhidna, Orthos gibi canavarlar doğurur (Theog. 287-332). Başkaca da adı geçmez.
KALYPSO
Homeros'un Odysseia destanında çok büyük bir rol oynayan Kalypso, Theogonia'da Okeanos kızlarından biri olarak anılır (Theog. ,359). Ancak yapıtın sonunda, ünlü kadınlar kataloğunda (Theog. 1017) Kalypso'nun Odysseus ile olan aşkından ve ondan doğurduğu Nausithoos ile Nausinoos'tan söz edilmektedir. Kalypso'nun öyküsü için bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 212-214.
KASIRGA
Adı yunanca Aello olan rüzgâr tanrıça Thaumas ile Elektra’nın kızlarından biridir. Elektra hep böyle hızlı ve kanatlı varlıklar doğurmuştur. Aello'nun kız kardeşleri Okypetes (Bora), İris ve Harpya'lardır.
KEPHALOS
Şafak tanrıça Eos'un evlenmeleri hep ölümlülerledir. İlk kocası Tithonos'tan sonra, Eos Atina kralı Pandion'un oğlu Kephalos'u kaçırır, onu Suriye'ye götürür ve orada sevişirler. Tanrıça bu birleşmeden Phaeton'u doğurur Kephalos sonra Attika'ya döner ve Prokris ile evlenir, ama bu evlenmesi de maceralı geçer, bir kıskançlık sonucu Prokris'i öldürür.
KER
Hesiodos'un Theogonia'sında Ker dişi cinsten bir ölüm tanrıçasıdır. Gece'yi simgeleyen Nyks önce üç ölüm tanrısı olan Moros, Ker ve Thanatos'u, sonra da Uyku (Hypnos) ve Düşleri (Oneiroi) üretir (Theog. 211 vd.). Ama birkaç dize sonra Keres, yani ölüm tanrıçalarından dem vurulur ve bunlar kader tanrıçaları Moira'larla bir tutulur. Ker'ler tıpkı Moira'lar gibi insanın kader ipliğini büken, günün birinde de ipliği kesince ömrüne son veren eceli simgeler. Bkz. Moira.
KERBEROS
Yeraltı dünyasının köpeği Kerberos, başka birkaç canavarla birlikte Typhon ile Ekhidna’nın birleşmesinden doğmadır. Hesiodos'a göre, Kerberos elli başlı, tunç sesli, acımasız ve yırtıcı bir köpektir (Theog. 310 v.d.). Bu canavarın soyu sopu anlatıldıktan sonra, Hades ülkesindeki yeri ve görevi bir daha ayrıntılarıyla açıklanır (Theog. 767-773). Ölüler ülkesini bekleyen, içeriye giren bir ölünün bir daha yeryüzüne çıkmasını engelleyen Kerberos efsanelerde sık sık sözü edilen renkli ve çarpıcı bir tiptir. Çokluk üç başlı olarak gösterilir. Kuyruğu kocaman bir yılandır, sırtında da kara yılanlar dikilir. Yeraltı serüvenlerinin hepsinde ona rastlanır: Odysseus, Herakles, Orpheus ve daha başka efsanelik kişilerin başı Kerberos yüzünden derde girmiştir.
KERKEIS
Okeanos ile Tethys'ün kızlarından biri (Theog. 355).
KETO
Adı, yunanca büyük deniz yaratıkları için kullanılan (ketos balina demek) Keto, Gaia’nın, yani Toprak'ın Pontos, yani Deniz'le birleşmesinden doğmuştur. Aynı anadan ve babadan olan kardeşi Phorkys ile birleşerek önce Graia'ları ve Gorgo'ları, sonra da bir yılan üretir. (Theog 239 ve 270 vd.)
KHAOS
Yunan mitograflarının. (mythos yazarlarının) hepsine göre, dünya var olmadan önce khaos vardı. Khaos sözcüğü, "açık, boş olmak" anlamına gelen "khainein" fiilinden türeme olsa gerek. Khaos'tan boşluk, daha biçime girmemiş, varlığa kavuşmamış öğelerin karışımı anlaşılmaktadır. Hesiodos'un Theogonia'da (d. 1İ6 vd.) tanımladığı Khaos'tan varlıklar kendi kendilerine ortaya çıkmaktadırlar, Khaos'tan ilk önce Gaia, yani Toprak doğar, sonra da ışık ve karanlık, daha sonra bu karşıt öğeler birleşir ve sıra ile evreni oluşturacak varlıklar ortaya çıkar; Hesiodos'tan başka ilkçağ ozanları arasında Khaos'un en belirgin tanımını latin şairi Ovidius'un "Dönüşümler" inde bulabiliriz.
KHARIT'LER
Kharit'ler göze hoş olanı simgeleyen tanrıçalardır, nitekim adları da parlaklık, ışıltı, güzellik anlamına gelen "kharis" sözcüğü ile ilgilidir. Yunan mythos'unun bu Üç Güzeli tanrı Zeus ile Okeanos kızı Eurynome'nin kızlarıdır. Adları: Aglaie, Euphrosyne ve Thalia'dır, Kharit'ler Musa'lara karışır, onlarla birlikte Olympos dağının tepesinde, ya da başka bir dağ zirvesinde oynarlar, çalgı çalarlar, ezgi söylerler. (Theog. 64 vd.) Aphrodite'nin yanından ayrılmayan Himeros ile birlikte dolaşırlar, Pandora’nın süslenmesine katkıda bulunurlar (İşl. 73). Kharit'leri Apollon'un olduğu gibi Aphrodite'nin alayında da görürüz. Her çeşit sanat eserini esinleyen ve koruyan, insanda ve tanrıda yaratıcılık doğuran tanrıçalardır. Harmonia’nın elbisesinin nakışlarını onlar yapmış. Kimi efsânelerde Kharit'ler üçten fazladır.
KHEIRON
Kronos ile Philyra'nın oğlu diye bilinen Kheiron at adamların en ünlüsüdür. Kheiron bir doğa adamıdır ve doğadan aldığı derslerle birçok yiğitler yetiştirmiştir. Bunların arasında Akhilleus olduğu gibi, Asklepios ve Apollon gibi tanrılar da vardır. Bunlara avlanmayı, savaşmayı, hekimliği öğrettiği gibi, müzik ve ahlâk üzerinde de eğitmiştir. Kheiron'un ölümü Herakles'in elinden olur. Kronos, deniz perisi Philyra ile birleşmek için bir at biçimine girmiş, Kheiron da bu yüzden yarı insan, yarı at bedeniyle doğmuştur.
KHİMAİRA
Khimaira, ikisi de yeraltı yaratıklarından olan Typhon ile Ekhidna’nın birleşmesinden doğan bir canavardır. Hesiodos onu üç kafalı diye tanımlar, kafalarından biri arslan kafası, öbürü keçi, üçüncüsü de yılan ya da ejder kafasıdır. Hesiodos da Khimaira'nın hakkından ölümsüz at Pegasos ile yiğit Bellerophontes'in geldiklerini söyler (Theog. 318 vd.). Ağzından ateşi fışkıran bu canavarın öldürülmesi daha ayrıntılı bir efsaneye göre şöyle olmuş : Bellerophontes Khimaira'ya saldırmak için Pegasos atına binmekle kalmamış, kargısının ucuna (ya da kullandığı oklara) kurşun koymuş, canavarın ağızlarından fışkıran ateşle eriyen kurşunlar etini dağlayıp yakmış, korkunç ejderha da böylece can vermiş. Bellerophontes efsanesi Anadolu'da Lykia denilen bölge ile ilişkilidir. Antalya'nın güneybatısmda bulunan eski Olympos (bugün Çıralı) kentinin arkasındaki dağda bugün bile Khimaira efsanesi yaşamaktadır, çünkü orada dağdan fışkıran doğal gaz — ki bugün bile yerinde ateş yanmakta ya da bir kibritle kolayca yakdabilmektedir — Khimaira’nın Bellerophontes'in eliyle kesilen dillerinden kalma alevlerdir denir. Sonraları Khimaira alevinin bulunduğu yere Hephaistos tapınakları yapılmıştır, bu tapınaklardan, sonraları da aynı yerde kurulan sunaklardan kalıntılar görülür.
KHRYSAOR
Khrysaor, Gorgo'Iardan Medusa’nın oğlu sayılır. Hesiodos'a göre (Theog. 280 vd.) Perseus Medusa’nın kafasını kesince, canavarın kanından bir Khrysaor, bir de Pegasos doğdu. Khrysaor, Okeanos kızı Kallirhoe ile birleşir, bu birleşmeden üç kafalı bir köpek olarak tanımlanan Geryoneus (ya da Geryon) doğar. Kallirhoe sonra kendi kendine Ekhidna'yı üretir.
KHRYSEIS
Okeanos kızlarından biri (Theog. 359).
KIRKE
Homeros'un Odysseia'sında önemli bir rol oynayan Kirke, Theogonia'nın sonunda ölümlülerle evlenen tanrıçaların sayıldığı listede görülür. Hyperionoğlu Helios'un kızı olduğu ve Odysseus ile sevişerek sonradan İtalya'ya egemen olacak Latinos ile Agrios'u doğurduğu söylenir (Theog. 1011 vd.) Odysseia'da rolü için bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 225-226.
KLIO
Adı, kutlamak, övmek anlamına gelen "kleio" fiilinden türemiş olan Kleio (ya da Klio) Musa'ların biridir, insanların unutulmaması gereken ünlü şanlı eylemlerini dile getirdiği için, ona tarih alanı ayrılmıştır. Tarih yazarlarını esinleyen peri sayılır. Sağ elinde boru ya da kitara bulunur, bunlarla kahramanlıkları dile getirmektedir; kimi resimlerde elinde bir Hepsydra, yani su saati ile görülür, ki bu da olayların akışını simgeler.
KLOTHO
Zeus ile Themis'in kızları olan kader tanrıçaları Moira'ların biri. Adı bükmek, dokumak anlamına gelen Klotho, hayat ipliğini büken tanrıça sayılırdı.
KLYMENE
Okeanos ile Tethys'ün kızı, İapetos ile evlenip Atlas, Prometheus, Epimetheus ve Menoitios'un anası olmuştur.
KLYTIE
Okeanos kızlarından biri (Theog. 354).
KOİOS
Uranos ile Gaia’nın oğlu, Titan'lardan biri. Erkek kardeşleri Okeanos, Hyperion, Krios, İapetos ve Kronos'tur, kız kardeşleri Theia, Rheia, Themis, Tethys, Mnemosyne ve Phoibe. Koios ile Phoibe evlenirler, iki kızları olur : Leto ve Asterie. Işığı simgeleyen göksel varlıkları meydana getiren Koios ile Phoibe, aynı kavramları Olympos tanrıları kuşağında simgeleyen Apollon ile Artemis'in atalarıdır.
KOTTOS
Uranos ile Gaia’nın yüzer kollu ve ellişer başlı dev oğullarından birinin adı, Gyes ile Briareus'un kardeşi. Bkz. Yüz Kollular.
KRATOS
Pallas ile Styks'ün oğlu, Bia ile birlikte kral gücü ve kuvvetini simgelerler. Styks bu çocuklarını Zeus'un buyruğuna verir, Titan'ları yendikten ve egemenliği ele geçirdikten sonra Zeus da Styks tanrıçaya üstün onur payları verir (Theog. 383-404).
KRİOS
Uranos ile Gaia’nın oğlu altı erkek Titan'dan biri. Krios Eurybie ile evlenir ve Astraios, Pallas ve Perses diye üç çocuğu olur.
KRONOS
Uranos ile Gaia’nın ürettikleri üç grup yaratıklar arasında Titan'lar bölüğünün son doğan erkek çocuğu olan Kronos, yalnız Theogonia’nın değil, Yunan mythos'unun en ilgi çeken çok yönlü bir kişisidir. Tanrısal kişiliğindeki bu çok "yönlülük Kronos'un bütün Orta Doğu mythos'larında kaynak bulmasından ileri gelmektedir. Kronos aslında Yunan mythos'una yabancı bir kişidir, çok daha eski ve Orta Doğu'da kökleşmiş efsanelerden esinlenerek Yunan efsaneleri çemberine aktarılmış bu tanrı hem Yunan mythos'unun kökenlerinde yer almakta, hem de bu mythos'ta yabancı kaynaklı birçok başka efsane tema ve motiflerine çıkış noktası olarak görülmektedir. Bu nitelikleri ile de Yunan mythos'unu bir köprü gibi geçerek, Lâtin-Roma efsanelerine de önemli bir kişi olarak girmektedir. Kronos'un bu çok yönlü, kimi yerde çelişkili kişiliği bir zamanlar bilinmeyen, son otuz kırk yıllarda ortaya çıkan ve böylelikle karşılaştırma olanakları sağlayan Sümer, Babil, Hitit ve Fenike kaynaklarının bilim alanına girmesiyle aydınlanmıştır. Kronos'u Theogonia'daki yeri, rolü ve nitelikleriyle incelemeye girişmeden, bu tanrısal imgenin Orta Doğu ve Anadolu efsanelerinde rastlanan başlıca bir konum diye bakabileceğimiz "gökteki krallık" sorunu ile ilişkisi olduğu kadar, "krallık gücünü ele geçirmek için ürettiği varlıkları yutma" motifini, de vurgulamakyız. Kronos bu iki mythos'u da kişiliğinde en. Belirgin biçimde simgelemektedir..
Theogonia'da üç tanrı kuşağı karşımıza çıkmakta ve üstünlüğü elde edip evrene egemenliği yerleştirmek için girişilen çabalarda bu üç kuşağın her birinin kendinden bir önceki kuşakla cenkleşip onu devirdiği görülmektedir. Birinci kuşak Uranos kuşağı, ikincisi Kronos kuşağı, üçüncüsü de sonunda üstün gelen ve Olympos'Iu tanrılar soyunun devrilmez, değişmez egemenliğini kuran Zeus kuşağıdır. Bu üç kuşağın da baş temsilcileri birer erkek tanrıdır, yani Uranos, Kronos ve, Zeus'tur. Tanrı kuşakları arasındaki çekişme ve kavga Theogonia'da kimi kez iki erkek tanrının karşılaşması, çatışması biçiminde canlandırılır, kimi kez de Titanomakhia, yani. Titan'larla Olympos tanrılarında arasındaki karşılaşmada olduğu gibi, toptan bir savaş haline dönüşür. Theogonia'yı kuş bakışı özetleyecek olursak, bu teke tek ya da topluca çatışmaların eserde ana konu olduğu, giderek esere rengini, niteliğini ve kendine özgü değerini veren konumlar olduğu ortaya çıkar.
Theogonia'nın 126 ncı dizesinden başlayarak Khaos boşluğundan Gaia'nın çıkışı, Gaia'nın, yani Toprağın da tek başına nasıl Uranos'u, yani Gök'ü peydahladığı anlatılır. Ondan sonra da Gaia Uranos ile birleşerek önce Titan'lar grubunu -ki bunlar Okeanos, Koios, Krios, Hyperion, İapetos, Theia, Rheia, Themis, Mnemosyne, Phoibe, Tethys ve en sonunda Kronos altısı erkek, altısı kız olmak üzere on iki tanrıdır- sonra da üç kişilik Kyklop'lar, en sonunda da gene üç kişilik Hekatonkheir'ler grupunu gün ışığına çıkarır. Baba rolündeki baş tanrı Gök ürettiği varlıkları çekemez (155 vd.) ve yer altına sokar doğar doğmaz, bundan şişen Gaia çocuklarına babalarına karşı gelmelerini öğütler, ancak üç gruptan hiç biri böyle bir girişimi, göze almayıp, yalnız Kronos babasını bir daha üretemez hale getirmek yürekliliği gösterir ve 167 nci dizeden 210 uncu dizeye dek anlatılan Uranos'un hayalarının kesilmesi efsanesi ile birinci kuşak devrilmiş olur. Aphrodite'nin deniz köpüklerinden doğuşunun da yer aldığı bu efsane Theogonia'ya özgü, Hesiodos'tan çok sonra da sanatçıları derinden esinleyecek önemli ve renkli bir öyküdür. Eserde Uranos kuşağının devrilmesinden sonra Kronos'un krallığı ele geçirdiği anlatılmaz, hemen başka Titan tanrıların soyları sayılıp dökülür. 451 inci dizeye gelindiğinde konu yeniden ele alınır ve babası Uranos'u defettikten sonra, Kronos'un aşağı yukarı aynı yöntemle Rheia'dan doğan çocuklarını yok ettiği görülür. Bu kez Kronos her doğan çocuğunu yutup midesine indirmekte ve Gaia kocası Uranos'tan yakındığı gibi, Rheia da doğurduğu beş çocuğun (Hestia, Demeter, Hera, Hades ve Poseidon) kocasının kursağında yok olup gitmelerine üzülmektedir. 451 inci dizeden sonrası (506'ya dek) tanrıça Rheia’nın bu kez kendi anası ve babası Gaia ve Uranos'un yardımlarıyla gerçekleştirdiği bir başka düzen söz konusudur : Zeus doğar doğmaz onu Girit adasına kaçırır ve Kronos'a yutması için kundaklanmış bir taş verir. Zeus'un gizlice yetişmesi ve sonra (nasıl yaptığı anlatılmıyor) babasına beş kardeşini kusturması öyküsü yer alır. Ne var ki Zeus bu eylemden sonra da krallığı büsbütün ele geçirmiş olmaz, Olympos tanrılar soyunun egemenliğini sağlamak için yer altına tıkılmış Kyklop ve Hekatonkheir amcalarından yardım ister ve büyük bir savaş sonucu (Devler ve Tanrılar savaşı: bkz. Theog. 617-735) tek başına egemen olup Olympos tanrılarını kendisi kralları olmak üzere başa getirir.
Boğazköy'de bulunan tabletler arasında çıkan ve güç belâ okunabilen Hitit Kumarbi efsanesi Kronos mythos’unun Ön Asya ve Anadolu kaynaklı bir efsane olduğunu açıkça ortaya sermiştir. Burada da üç kuşak, giderek dört kuşak söz konusudur ve bu tanrı kuşaklarının gökteki krallığı elde etmek için savaşmaları anlatılmaktadır : birinci kral-tanrı Alalu'yu, oğlu Anu devirir, Anu'yu Kumarbi yener (ki Kumarbi başka kaynaklardan da belirtildiği gibi Kronos'un Hitit karşılığıdır, daha doğrusu Kronos Yunan efsanesince Kumarbi'ye yaratılmış bir karşılıktır); yendikten, devirdikten sonra da krallık gücünü iyice benimseyip sindirmek için Kumarbi Anu'nun erkeklik uzvunu koparıp yutar, ne var ki Anu'dan yuttuğu bu uzuvda kendisini yenecek olan dördüncü kuşak bir tanrının bulunduğunu öğrenince, yuttuğunu kusmaya uğraşır Kumarbi. Elde kalma tabletlerin kırık döküklüğünden Kumarbi'nin başına gelenleri açıkça öğrenemiyorsak da, Hava-tanrı diye bir dördüncü kuşak tanrının -ki bu tanrı Zeus ile bir tutulabilir- Anu'nun ön gördüğü gibi Kumarbi'yi devirecek ve sonunda egemenliği ele geçirecektir. Böylece Kronos'un kişiliğinin doğrudan Ön Asya kaynaklarından gelip Yunan mythos'unda yer aldığı belli olmaktadır. Bu günedek karanlık kalmış birçok mythos ayrıntıları da böylece aydınlanmakta. Bu konu "Kaynaklar" başlıklı incelememizde (s. 58 vd.) etraflıca ele alınmıştır.
Hesiodos'un şair olarak Kronos'un kişiliğini özel bir özenle canlandırdığı, Theogonia'daki nesnel tutumuna karşın İşler ve Günler'de bu tanrıyı Altın Soy ve Altın Çağın baş tanrısı olarak gösterdiği dikkati çekmektedir (İşl. 111 vd.) Sonraları bu mythos'tan esinlenerek kurulan Latin-Roma efsanelerinde de Kronos'un lâtince karşılığı olan tanrı Saturnus'un insanlık için bir bolluk ve mutluluk döneminin temsilcisi olarak görülmektedir. Bkz. Soylar efsanesi ve Mitoloji Sözlüğü s. 232-33 ve 532-35, .
KYKLOPES (KYKLOP'LAR)
Türkçeye "Tepegöz" diye çevirebileceğimiz Kyklop'lar tek yuvarlak gözlü devlerdir. Yunan mythos'unda bu yaratıkların üç türünden söz edilir: Biri Gaia ile Uranos'un oğullan göksel Kyklop'lar, öbürleri Odysseia'da adı geçen Polyphemos gibi Sicilya'lı Kyklop'lar, sonuncuları da kaynakları Lykia'da bulunan duvarcı Kyklop'lardır.
Birinci türden Hesiodos Theogonia'da şöyle söz eder (Theog. 139 vd.).
Uranos'un yeraltına kapattığı bu devleri hemsoyları Yüzkollularla birlikte yeryüzüne çıkarır ve Titan'lara karşı savaşta silâh arkadaşı olarak kullanır.
Hades'e görünmez kılan başlığı, Poseidon'a da üç dişli yabayı veren bu devlermiş. Kyklop'lar üzerine başka efsaneler de anlatılır : Apollon Kyklop'lara düşman kesilir, çünkü oğlu Asklepios insanları ölümden kurtarıyor diye Zeus'un öfkesine uğrar ve Kyklop'ların yıldırımıyle öldürülür. Apollon baş tanrı Zeus'a el kaldıramadığı için Kyklop'ları öldürmeye kalkışır. Zeus buna kızar, bir an oğlu Apollon'u Tartaros'a atmayı düşünür, sonra bu kadar ağır bir cezadan vazgeçip onu bir yıl için sığırtmaç olarak Admetos'un yanına yollar. Bu efsanede Kyklop'lar ölümsüz tanrılar değil, ölümlü yaratıklar olarak gösterilmiştir.
Sicilya'h Kyklop'lar önce Homeros'un Odysseia destanında, sonra da İskenderiye şiirinde sözü geçen yaratıklardır. Odysseia bunların yerlerini yurtlarını Homeros destanlarına özgü kesinlikle belirtir : Kuzey İtalya ve Sicilya kıyıları ve adları söz konusudur, nitekim Tepegöz masalları oralarda tutunmuş ve birçok yerlere Tepegözlerin, özellikle Odysseia'da sözü geçen Polyphemos'un adı verilmiştir. Bu bölgenin yanardağ bölgesi oluşu, oralarda toprak altına kapatılan Tepegöz'lerin demircilikle uğraşan birer cin olarak canlandırılmalarına yol açmıştır: Bunlar Hephaistos'un işliğinde -tıpkı İlyada'da (XVIII) Akhilleus'un silâhlarının yapıldığı bölümdeki gibi- demir döverler, maden işlerler ve tanrılara silâh yaparlar. Tek gözleri ateşin karşısında kor gibi parlar, kraterlerden fışkıran kıvılcımlar onların örsünden fırlayan ateşlerdir, yersarsıntıları ve gürültüleriyle kendilerini belli ederler. Odysseia'da bunun tam tersine Kyklop'lar hayvancılıkla geçinen, koyun ve keçileri bol olan ağıllarda, mağaralarda yaşayan yamyam devler olarak gösterilir. Odysseus Kyklop'lar ülkesinde ve özellikle Polyphemos'un mağarasında yaşadığı serüveni en ufak ayrıntısına kadar anlatır (Od. IX, 105-567).
Duvarcı Kyklop'larsa Anadolu'da, Yunanistan ve Sicilya'da iri taşlarla örülmüş kyklopeen denilen ne kadar sur varsa, hepsinin yapıcıları sayılır. Bunlar ne cin, ne de tanrıdır, tarih öncesi çağlarda şehir kalelerini yıkılmaz, aşılmaz ve alınmaz duvarlarla çevirmek için efsanelik kralların, önderlerin emrine giren bütün bir ulustur. Efsane Kyklop'lann yardımıyle surlarını yaptıran krallar (Tyrins şehri için) Proitos ve (Argos şehri için) Perseus'tur. Öte yandan bu duvarcı Kyklop'ların Anadolu'nun Lykia bölgesinden gelme oldukları da efsanelerce belirtilir. Bütün bu kanıtlar bu tek gözlü devlerin yorumlanmasında Hitit kabartmalarının göz önüne alınması gereğini pekleştirmektedir. Halikarnas Balıkçısı'nın önerdiği bu görüş tutarlı görünmektedir: Tek yuvarlak gözlü devler Hitit kabartmalarında profilden görülen kişiler olabilir, dev oluşları ve çok iri duvarların yapıcıları sayılmaları Anadolu'daki Hitit surlarının kayaya oyulmuş olmasıyle açıklanabilir. Kaldı ki efsane bu duvarcı devlerin Anadolu'dan gelme, dağ kayalıklarına mezarları kazmakla ün salmış Lykia'dan gelme olduğunu da ayrıca belirtmektedir. Bu sorunun efsane bakımından da, Anadolu ve özellikle Anadolu-Yunan ilişkilerinin aydınlığa çıkarılacağı bir gelecekte çözümlenebileceğine inanıyoruz.
KYME
Hesiodos soyunun kaynağı, Ege kıyılarında, Çandarlı körfezinde bugün Namurt-köy diye anılan bir yer. İşler ve Günler'de (d. 634 vd.) Hesiodos babasının yoksulluk yüzünden Kyme'den ayrılıp Yunanistan'da Boiotia bölgesinde bulunan Askra'ya göçmek zorunda kaldığım söyler. Bkz. Önsöz.
KYMODOKE
Nereus kızlarından biri. Theog. 252
KYMOPOLEIA
Poseidon'un kızı, adı bir tek kez Theogonia'da geçer, (d. 819) burada tanrı Poseidon'un kızı Kymopoleia'yı Yüz Kollu devlerden Briareus'a verdiği söylenir. Kymopoleia adı "dalgaları geçen" anlamına gelir.
KYMOTHOE
Nereus kızlarından biri. Theog. 245
KYTHERA
Peloponez yarımadasının güneyinde bulunan bir ada. Theogonia'da (d. 198) Aphrodite deniz köpüklerinden doğar doğmaz bu adaya uğradığı ve bunun için tanrıçaya Kythera'lı dendiği yazılır. Kythera'dan sonra tanrıça Kıbrıs'a gitmiş onun için kendisine Kıbrıslı da denmektedir.
LAKHESIS
Zeus'la Themis'in kızları sayılan kader tanrıçaları Moira'ların biri. Adı kader, alın yazısı, yazgı anlamına gelen Lakhesis Moira'ların ikincisidir (Theog. 905).
LAOMEDEIA
Nereus kızlarından biri. (Theog. 257)
LATINOS
Theogonia’nın. en son bölümünde ölümlü erkeklerle evlenen tanrıçaların sözü geçtiğinde, Kirke'nin Odysseus'tan olan iki oğlu Agrios ile Latinos sayılmaktadır (d. 1013). Latin-Roma efsanelerinde Latin'lerin ilk kralı olarak gösterilir, Troya'dan göçen Aineias İtalya'ya gelince, Latinus kızı Lavinia'yı ona verir ve Latium krallığına da Troyalı kahramanı getirir.
LEAGORE
Nereus kızı. (Theog. 257)
LETHE
Unutmak anlamına gelen bir fiilden türemiş olan Lethe, Kavga tanrıça Eris'in kızıdır. Sonradan allegorik (simgesel) bir tanrıçanın adı olarak kullanılır. Lethe, Ölüler ülkesinde bir pınar olmuştur, suyunu içen ruhlar geçmiş yaşamlarını ve yeryüzünde çektikleri acıları unutup öyle girerler ölüler ülkesine. Platon Devlet'te (Dev. X, 621 a) bu ırmak-tanrıçadan söz eder.
LETO
Baştanrı Zeus ile evlenip Apollon ve Artemis gibi iki büyük tanrının anası olan Leto'ya Hesiodos Theogonia’nın sesleniş bölümünde (d. 18) yer vermiştir bir de Zeus'un evlenmelerini sayan dizelerinde (d. 918-20). Leto üstüne ayrıntılı bilgi için bkz. Mitoloji Sözlüğü, Leto, Kybele, Apollon ve Artemis maddeleri.
LIMOS
Açlık anlamına gelen simgesel bir tanrı, Eris'in oğlu (Theog. 227).
LOGOS
Söz ve akıl'ın birleşimi yani aklın dile gelişini simgeleyen önemli bir kavramdır Logos, ne var ki Hesiodos Theogonia'da bu kavramı çoğul olarak kullanır ve Logoi, yani karşılıklı söz söyleme, söz kavgası, tartışma anlamına gelir. Logoi, yalanlar (Pseudeai) ve kavgalar (Neikea) gibi Kavga tanrıça Eris'ten doğma gösterilir (Theog. 229).
LYKTOS
Girit'te bir kent ve bir bölgenin adı. Zeus doğar doğmaz, babası Kronos'tan kaçırmak için Girit'te Lyktos'a götürülür (Theog. 477).
LYSIANASSA
Nereus kızlarından biri. (Theog. 258).
MAIA
Dünyayı omuzlarında taşıyan Atlas'ın kızı, Pleiad yıldızlarından biri. Maia, Arkadya'nın Kyllene dağında tanrı Zeus ile birleşerek haberci tanrı Hermes'i doğurmuştur (Theog. 938).
MAKHE
Savaş, döğüş anlamına gelen simgesel varlık. Theogonia'da (d. 228) çoğul olarak kullanılır ve Eris tanrıçanın kızlarından sayılır.
MEDEIA
Medeia efsanenin ve tragedyanın kadın kahramanları arasında en güçlü, en çarpıcı bir tiptir. Kişiliği ve serüveni hemen her çağda zamanın görüş ve eğilimlerine göre yorumlanarak edebiyata ve sanata konu olmuş ve olmaktadır. Yerine göre egzotik ve ilkel karakteri üstünde durulur, kendi kardeşlerini kesip parçalarını yol üstüne serpen, ondan da öte kendi kanından doğmuş çocukları öldürüp babalarının önüne seren korkunç bir büyücü kadın diye gösterilir, yerine göre de seven ve hor görülen, fedakârlığı karşılıksız kalan, yabancılık, itilmişlik, kıskançlık duyan, bir kadının dramı canlandırılır gözümüzün önünde.
Medeia Kolkhis kralı Aietes ile Okeanos kızlarından İdyia’nın kızı, tanrı Helios'un torunu ve tanrıça Hekate'nin yeğenidir, Güneş soylulardandır, akrabaları olan Kirke ve Pasiphae gibi doğa dışı, tüyler ürpertici serüvenlerin kahramanıdır. Bu serüvenlerin canlandırılmasında oynadığı rol ilkel bir macera romanı kahramanının rolüdür. Argonaut'Iar destanı Odysseia'daki olaylardan daha eskilerini dile getirmekle çok daha yeni bir çağda kaleme alınmıştır. Bunun için bu destanın, daha doğrusu ilk macera romanının kahramanları çarpıcı renklerle çizilmiş, canlandırılmıştır. Bkz. Aietes, Aison, İason.
MEDEIOS
Medeia'ile İason'un oğlu. At adam Kheiron tarafından yetiştirildiği söylenir. Başkaca efsanesi yoktur (Theog. 1001).
MEDUSA
Phorkys ile Keto'dan meydana gelen azman yaratıklar olan Gorgo'Iarın biri. Hesiodos (Theog. 276 vd.) Gorgo'Iarın üçünün de adını (Stheımo, Euryale, Medusa) verdikten sonra, Medusa'nın üç kız kardeş arasında tek ölümlü varlık olduğunu ekler, buna karşılık Poseidon ile birleşmek şerefine erdiğini. Medusa'nın kafasını Perseus kestikten sonra, akan kanından tanrısal at Pegasos ile Khrysaor doğar. Bu maceraları yüzünden Medusa Gorgo'Iarın en ünlüsüdür, Gorgo deyince Sthenno ile Euryale değil, yalnız Medusa'nın adı akla gelir.
MELEBOSIS
Okeanos ile Tethys’ün kızlarından biri (Theog. 354).
MELITE
Nereus kızlarından biri (Theog. 247).
MELPOMENE
Musa'lardan biri, çokluk tragedyayı simgeler. Hesiodos Theogonia’nın başındaki (d. 77) Musa'lara Sesleniş'te onun adını dördüncü olarak sayar. Bkz. Musa'lar.
MEMNON
Şafak tanrıça Eos ile Troya kral soyundan Tithonos'un oğlu. Theogonia'da adı, ölümlülerle evlenen tanrıçaların sayıldığı bölümde geçer (d. 984 vd.). Memnon Aithiopis, yani Etyopya kralıdır, Troya savaşının Hektor'un ölümünden sonraki bölümünde önemli bir rol oynar, Troya'ya gelir ve Akhilleus'a karşı savaşa katılır, Memnon Akhilleus'un elinden ölür. Bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 258.
MENIPPE
Nereus kızlarından biri. (Theog. 260)
MENOITIOS ,
İapetos ile Klymene'nin oğlu, Atlas, Prometheus ve Epimetheus'un kardeşi. Bu Titan öbür kardeşleri gibi kurumlu ve kendini beğenmiştir, bu yüzden Zeus onu yıldırımlarıyla vurarak yeraltı ülkesine gönderir (Theog. 510-15).
METİS
Adı "akıl, us" anlamına gelen Metis, Okeanos ile Tethys'ün kızı, yani ikinci kuşak tanrılardandır. Hesiodos'un Theogonia'sında önemli bir yer tutar, Zeus'un evlenmeleri sayılınca en başta Metis ile birleşmesi söz konusu edilir (Theog. 886900). Baştanrının ilkin akıl ve usla birleşmesi simgesel bir anlam taşımaktadır, ayrıca Metis'ten doğacak olan tanrısal varlığın babasından daha güçlü olacağı falının da gerçekleşmemesi için Zeus'un Metis'i yutması ve Athena'yı tüm silahlı olarak kafasından çıkarması da aynı simgesel anlamın dile getirilmesidir. Krallık gücünü elde etmek, daha doğrusu elden kaçırmamak için onu taşıyan ya da taşıyacak olan varlığı içine alma, sindirme motifi Kronos efsanesinde rastlanan ve daha başka efsanelerde izi görülen bir konumdur. Kumarbi mythos'unda tam anlamıyla vurgulanan bu konum, hiç kuşkusuz Ön Asya kaynaklıdır. Bkz. Kronos.
MİNOS
Zeus ile Europe'nin oğlu, Sarpedon ile Rhadamanthys'ün kardeşi, Ariadne'nin babası, efsanelik Girit kralı. Theogonia'da yalnız bir kez adı geçer (d. 948). Bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 263.
MNEMOSYNE
Adı bellek anlamına gelen Mnemosyne, dişi Titan'lardan biridir. Zeus kızı Athena'yı üretmek için nasıl simgesel bir değer taşıyan Metis ile birleşmişse, esin perileri ve sanat yaratıcıları Musa'ları gün ışığına da Mnemosyne gibi belleği simgeleyen bir tanrıça ile birleşerek çıkarır. Theogonia'da Mnemosyne'nin adı üç kez geçer (d. 54, 135, 915), Musa'lara Sesleniş'te Mnemosyne'nin Zeus ile Pieria'da birleştiği yazılır, Pieria ise Hesiodos'un yurdu Boiotia'dadır.
MOİRA'LAR
Moira, pay ya da pay veren anlamına gelir. Efsanede üç olarak gösterilen Moira, yani kader tanrıçaları Hesiodos'ta "yaşama paylarımızı düzenleyenler" diye tanımlanır. Alın yazısı ye kader üstüne Yunan ilkçağının görüşü şudur: İnsan ana karnından doğar doğmaz kader onun ömür ipliğini bükmeye koyulur, üç Moira her insanın ipliğini büker dururlar, günün birinde de keserler, o anda insan ölür. İlyada'da dövüşen bir savaşçı için şöyle deniyor (İl. IV, 517) :
Bitti ömür yumağı tam o sırada...
Moira denince çokluk ecel, ölüm akla gelir, onun içindir ki Homeros destanlarında kader diye çevrilen Moira uğursuz ve zorlu olarak nitelenir. Ne var ki Moira Zeus'tan da daha güçlü ve üstündür. Tanrılar babası ona karşı gelemez, onun kararını değiştiremez. Savaş alanında oğlu Sarpedon yaralanınca Zeus ikirciklidir, sevgili oğlunu alıp kaçırmayı geçirir aklından, ama Hera kaderi ileri sürerek dikilir karşısına.
Homeros'ta bir ya da birkaç Moira'dan söz edilir, ama adları söylenmez, Hesiodos bunları üç kız kardeş diye tanıtır ve adlarını verir: Moira'lar Zeus'la Themis'in kızları, Hora'ların kardeşleridir (Theog. 905 vd.):
... Klotho, Lakhesis, Atropos tanrıçalar
ki bilge Zeus büyük üstünlük
vermiÅŸti onlara,
ki onlar verir yalnız insanlara
mutlu ya da mutsuz yaşama paylarını.
Burada Moira'lar yalnız ömür payını değil, bir de mutluluk ve mutsuzluk payını veriyor demektir insanlara. Kimi yerde Ker'lerle bir tutulan Moira'Iarın efsanesi yoktur. Onlar yarı dinsel, yarı filozofik bir görüşün canlandırılmış imgeleridir. Platon da Devlet'in son bölümünde, yeniden yeryüzüne çıkacak olan ruhların Moira'Iara baş vurduğunu anlatır (Dev. X, 620 d-e) :
"Bütün ruhlar hayatlarını geçtikten sonra gene o sırayla Lakhesis'e yaklaşmışlar. Lakhesis her birine kendi perisini vermiş; bu peri hayatı boyunca ona hizmet edecek, seçtiği kadere göre yaşatacakmış onu. Bu peri ilkin ruhu Klothoya götürüp onun eli altından ve döndürdüğü kirmenden geçiriyormuş; böylece ruh seçtiği kadere bağlanıyormuş. Ondan sonra Atropos, Klotho'nun eğirdiği kaderi ölçülmez hale sokuyor, sonunda ruh hiç arkasına dönmeden Kader'in tahtı önüne gelip duruyor, sonra öte yanına geçiyormuş".
MOMOS
Adı kınama, eleştiri anlamına gelen simgesel varlık, Nyks'ün oğlu (Theog. 214).
MUSA'LAR
İlkçağ yazınında bir tanrısal varlık vardır ki ondan söz ederken her ozan her yazar duygulanır, sesi bir başka içtenlik ve dokunaklılıkla çınlar kulaklarımızda. Bu varlık Yunanca "mousa", Latince "musa" diye adlandırılıp Batı dillerinin hepsine giren esin perisidir. Ama Musa yalnız şairlere şiirler esinleyen bir peri de değildir, etki alanı çok daha geniştir. Adının kökeni asıl kimliğinin açıklanmasına yardım eder: "Mousa" Yunanca akıl, düşünce, yaratıcılık gücü kavramlarım içeren "men" kökünden gelmedir. Bu kök Zeus'un Musa'ları üretmek için birleştiği Titan tanrıça Mnemosyne'nin adında da görülür, Athena'ya gebe kalan Metis'in adında da. O da demektir ki, kaba güçleri yenip başa geçtikten sonra kendi egemenliğini kurabilmek için Zeus tanrının ilk işi düzenli, ve düzenli, ölçülü oldukları oranda yaratıcı olan güçleri benimsemek olmuştur. Musa'lar işte bu gücün ürünü ve simgesidir. Bu güç ise tanrıya olduğu kadar insana da vergidir, giderek Olympos tanrıları insanüstü doğa güçlerinden uzaklaşıp insana yaklaşmayı amaç edindikleri zaman benimsedikleri bir güçtür. Musa'lar böylece insan ve tanrı arası birer varlık olarak düşünülebilir; insanı tanrı, tanrıyı insan yapar Musa'lar. Onun içindir ki böyle duygulanır şairler de onlardan söz ederken. İnsana yaşamanın asıl tadını bağışlayan bu tanrısal varlığı her alana, özellikle sanat alanına yerleştirmiş olmak ilkçağ düşüncesinin bir parıltısıdır. Kuru bir şâir diye tanınan Hesiodos bile bazan nasıl coşar Musa'lardan dem vurunca. Hesiodos kendi anlatır ki Helikon dağının yamaçlarında sürülerini otlatan bir çobanmış, "dünyanın yüz karası zavallı bir yaratık" iken Musa'lar onu görür, çiçek açan bir defneden kopardıklara bir dalı ona asa diye verir.
Homeros'un iki büyük destanı da Musa'lara seslenişle başlar, ama burada ozan tek bir Musa'ya seslenir ve ona tanrıça der sadece :
Söyle, tanrıça, Peleus oğlu Akhilleus'un
öfkesini söyle...
Anlat bana, tanrıça, bin bir düzenli
yaman adamı.
Musa'ların sevgilisi ozanın toplumda ne kadar saygı ve sevgi gördüğü Odysseia'da canlandırılan Demodokos tipinden bellidir. Bu tutum ve davranış Homeros'la başlar, ilkçağın son demlerine kadar süregider. Musa'ların yetki alanları çağlar ve şairlere göre değişir. Genellikle şöyle bir bölümleme yapılır: Kalliope, destan şairi ya da lirik şiir; Klio, tarih; Polhymnia, pantomim; Euterpe, flüt; Terpsikhore, dans; Erato, korolu şiir; Melpomene, tragedya; Thalia, komedya; Urania, gök bilimi.
Musa'ların kendilerine özgü efsaneleri yoktur, tanrıların bütün şenliklerinde ezgi söyler, dans ederler, Thetis'le Peleus'un, Kadmos'la Harmonia’nın düğünlerinde bulunmuşlardır. Adlarının geçmediği hemen de şiir yoktur.
NAUSINOOS
Kalypso ile Odysseus'un oğlu. Theogonia'nın son bölümünde adı geçer (d. 1018).
NAUSITHOOS
Kalypso ile Odysseus'un oÄŸlu (Theog. 1017)
NEIKOS
Eris'ten doğma simgesel varlık, adı "kavga" anlamına gelir ve çoğul olarak kullanılır (Neikea).
NEILOS
Nil nehri, Okeanos ile Tethys'ün ilk çocuğu olarak adı geçer (Theog. 338).
NEMEIA yahut NEMEA
Yunanistan'da bir kent ve bir bölgenin adı. Efsanede Herakles'in öldürdüğü Nemeia arslanından söz edilir. Pontos ile Gaia soyundan Ekhidna'nın Orthos köpeğiyle birleşerek peydahladığı bir canavardır (Theog. 339, 331).
NEMERTES
Nereus kızlarından biri (Theog. 262).
NEMESIS
Nemesis, hem soyut bir kavramı simgeler, hem de tanrısal bir varlık olarak canlandırılır. Nyks yani Gece tanrıçası onu tek başına peydahlar (Theog. 223). İşler ve Günler'de Nemesis çoğul olarak kullanılır. Soylar efsanesinin sonunda, altın, gümüş ve bakır soyları gelip geçtikten sonra sıra demir soyuna gelince iyilik tanrıları yeryüzünden ayrılıp yerlerini Aidos ve Nemesis'e bırakacaklardır ve bütün belâlar insanların üstüne üşüşeceklerdir. Aidos, utanç, Nemesis de vicdan azabı olarak düşünülür. Nemesis tanrıların insanlardan öc almasını simgeler. Kimi zaman Erinys'lerle birlikte düşünülen Nemesis, insanların ölçüsüzlüğünü, kendilerine olan aşırı güvenci cezalandırılan bir tanrıçadır. Tragedya'da Ate ve Hybris ile birlikte önemli bir rol oynar.
NEREUS ve NEREUS KIZLARI
Nereus Deniz İhtiyarlarından biridir, Gaia’nın Pontos, yani Toprak'ın Deniz'le birleşmesinden doğmuştur Hesiodos şöyle tanıtır onu (Theog. 233 vd.) :
Deniz doğru sözlü Nereus'u yarattı:
En büyüğüdür o bütün çocuklarının,
babacan tanrı derler ona,
çünkü hem dürüst, hem yumuşak
huyludur,
doğruluktan hiç ayrılmaz düşünceleri,
hep doğruluktan, iyiden yanadır.
Nereus Okeanos kızı Doris'le evlenir, Doris de, "ekin vermeyen denizin ortasında" tam elli kız doğurur Nereus'a. Bunlara Nereus kızları denir ve Homeros da, Hesiodos da ballandıra ballandıra sayarlar adlarım (İl. XVIII, 38-49 ve Theog. 240-264), çünkü denizin köpüklü dalgalarını, renklerini ve çeşitli hallerini simgeledikleri gibi bu kızlar, efsanelerde önemli yer tutup rol oynayan kişiler de çıkmıştır aralarından: Akhilleus'un anası Thetis bir Nereus kızı, Poseidon tanrının eşi Amphitrite de bir denizkızıdır. Nereus kızları, babalarıyle birlikte denizin dibindeki bir sarayda yaşarlar. Bu saray da Ege denizinde, Knidos, yani Tekirburnu açıklarındaki bir mağaradaymış. Orada altın tahtların üstünde otururmuş Nereus'un birbirinden güzel elli kızı. Su yüzüne pek çıkmazlarmış, Nereus kimi kez yüze çıkarmış, beline kadar. İşte o zaman, elli denizkızı, deniz yüzünde oynayan ve koro halinde türkü söyleyen bir dans ve ezgi çemberi, ya da çelengiyle sararlarmış onu çepeçevre. Nereus kızları günlerini iplik dokumak, nakış yapmak ve şarkı söylemekle geçirirler, dalgalarla oynaşırlar, yunus balıklan ve efsanelik deniz yaratıklarıyle birlikte yüzüp gezerlermiş. Nereus kızları Amphitrite'nin alayında yer alırlar. Kimi zaman bir olaya karışıp yeryüzüne geldikleri de görülür. Akhilleus arkadaşı Patroklos ölünce derin bir yasa kapılır, anası Thetis'i yardıma çağırır, o da kız kardeşleri Nereus kızlarına dert yanar (İl. XVIII, 38 vd.) :
... Ulu anası bir çığlık attı, başladı
inlemeye,
tekmil tanrıçalar sardı çevresini,
denizin dibinde ne kadar Nereus kızı
varsa...
(Birkaç dize adlan sayılır) :
Denis dibinde daha ne kadar
Nereus kızı varsa
doldurmuşlar gümüş ışınlarla
mağarayı,
hepsi de durmadan dövüyorlardı
göğüslerini.
Thetis'in ardından, dalgaları yara yara Troya'ya giderler ve orada kıyıya çıktıktan bile görülür.
Nereus, bütün deniz tanrıları gibi biçim değiştirmek yetisine sahiptir. Herakles Nereus'tan Batı kızlarının bahçesine varmak için yolu sorunca, Deniz İhtiyarı cevap vermemek için bir sürü hayvan biçimine girer, Nereus kızları da yiğide yardım ederler ve babalarından istediği bilgileri nasıl alabileceğini öğretirler ona.
NESAIE
Nereus kızlarından biri (Theog. 249).
NESO
Nereus kızlarından biri (Theog. 261).
NESSOS
Okeanos ile Tethys'ten doğma bir ırmak (Theog. 341). Nessos Herakles efsanesinde önemli bir rol oynayan bir at-adam olarak canlandırılır. Bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 276.
NIKE
Nike zaferi simgeleyen bir tanrıçadır. Kanatlı, hızla uçan bir kız olarak canlandırılır. Hesiodos'a göre, Nike Pontos'lular soyundan Pallas'la Okeanos kızı Styks'ten doğmadır (Theog. 384). Olympos tanrılarından önceki kuşaktan olduğu halde, kimi mitograflar onu Athena’nın oyun arkadaşı olarak gösterirler. Nike tanrıça Athena’nın bir ek adı olduğu gibi Atina'da Zafer tapınağı da Athena’nın sayılırdı.
NOTOS
Adı Türkçe Lodos diye anılan güney rüzgârı. Hesiodos'a göre bütün rüzgârlar gibi Notos da Astraios'la Eos'un oğludur. Bkz. Rüzgârlar.
NYKS (GECE)
Adı gece anlamına gelip yeryüzü karanlığını simgeleyen Nyks, Hesiodos'un Theogonia'sında önemli bir rol oynar. İlk öğelerin doğuş süreci şöyle anlatılır Theonogia'da: Khaos'tan önce Gaia, sonra Erebos'la Nyks, yani yeraltı ve yeryüzü karanlıkları çıkar. Nyks'le Erebos sevişip birleşirler, bu birleşmeden Aither'le Hemera, Esîr'le Gün, yani ışıksal varlıklar doğar. Sonra Nyks kendi kendine üretmeye koyulur, ortaya çıkardığı varlıklar kötülüğü, açlığı, yıkım ve ölümü simgeleyen karanlık güçlerdir: Üç ölüm tanrısı Moros, Ker, Thanatos; Hypnos (Uyku) ve Oneiros (Düş); Hesperides yani Batılı Gece Kızları; Kader tanrıçaları Klotho, Lakhesis, Atropos; öc tanrıçası Nemesis ve kavga tanrıçası Eris; bir de her türlü kavga dövüş, katil, çekişme, didişmeyi simgeleyen tanrılar; gaflet tanrıçası Ate, belleği uyuşturan Lethe ırmağı ve en sonunda "belâların en kötüsü olan ant tanrı Horkos". Hesiodos Hades dünyasını anlatırken, Gece'ye ve ondan doğmuş varlıklara büyük bir yer ayırır ölüler arasında. Bütün bu adlara ayrı ayrı bakınız.
NYMPHA
Aslında başı örtülü, yani gelin anlamına gelen nympha kırlarda, sularda, ormanlarda yaşayan doğal ve tanrısal varlıkların dişi olanlarına verilen addır. Homeros'a göre nympha'lar Zeus'un kızlarıdır. Olympos'ta toplantıya çağrılınca tanrılar, nympha'lar da gelir katılırlar (İl. XX. 6 vd.) :
Themis dört bir yana gidip buyurdu
tanrılara,
gelip, Zeus'un evinde toplanın dedi.
Okeanos'tan başka hiç bir ırmak
gelmemezlik etmedi,
gelmemezlik etmedi hiç bir nymphe,
ne güzel korularda, ne dere
kaynaklarında oturanlar,
ne de yeşeren çayırlarda oturanlar.
Nympha'lar ikinci derecede önemli tanrıçalar sayılmakla birlikte, doğa ve insanlar üstüne etkili ve güçlü bilinirler, bu yüzden de büyük tanrıçalar gibi "yüce" ve "ulu" sıfatlanyle anılırlar : Doğadaki yerlerine göre adları değişir: Dryas, Hamadryas, Naias, Oreas adlı periler birer nympha sayılır, Nereus kızları da, denizde yaşayan nympha'lar dır.
Nympha'ların Zeus, Hermes, Apollon, Dionysos gibi büyük tanrılarla ilişkileri olduğu, Kirke ve Kalypso gibi nympha'ların Odysseus gibi bir ölümlüye gönül verdikleri masal ve efsanelerde uzun uzadıya anlatılır. Doğa içinde yaşadıkları için asıl erkek arkadaşları Pan, Satyr'ler, Silen'ler ve Priapos'tur. Bu cinlerle türlü ilişkiler kurarlar, ama nympha'lar çokluk erkekten kaçar, erkek düşmanı perilerse Artemis'in avcı kızları arasında yer alır. Çeşitli nympha'lar ve efsaneleri için adlarına bakınız.
OBRIAREUS
Obriareus yahut Briareus, Yüz Kollu Devlerden biri.
ODYSSEUS
Homeros destanının ünlü kahramanı Odysseus'un adı Theogonia'da iki kez geçer, Kirke ve Kalypso ile birleşmeleri dolayısiyle (Theog. 1012, 1017). Odysseus ve Odysseia için bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 282-288.
OIDIPUS
Ünlü tragedya kahramanı Oidipus'un adı Soylar Mythos'unda bakır ile demir soyları arasında yer alan Kahramanlar Soyundan söz ederken geçer (İşl. 163). Oidipüs efsanesi için bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 288-89.
OIZYS
Yıkım, belâ anlamına gelen soyut kavram. Nyks'ün ürettiği simgesel varlıklar arasında sayılır (Theog. 214).
OKEANOS
Hesiodos'a göre, Toprak ana Gaia Khaos'tan çıkar çıkmaz kendi kendine Uranos'la Pontos'u, yani Gök'le Deniz'i yaratır, sonra da Uranos'la "sarmaşıp kucaklaşıp doğurdu derin anaforlu Okeanos'u" (Tab. 1, 2). Okeanos, Gaia’nın on iki Titan evlâdından birincisidir. Ama Titan'lar arasında ayrı bir rol oynar, tanrı kuşaklarının kavgasına karışmamış, dünyanın ucuna çekilip oraya yerleşmiştir. Yunan erken ilkçağının dünya görüşüne göre, yeryüzü yuvarlak ve yassı bir diske benzer, Okeanos bu diski çepeçevre sarar. Okeanos aslında bir deniz gibi değil, evrensel bir ırmak ve ırmakların babası olarak tasarlanır. Derin anaforlu, burgaçlı diye, nitelenmesi akan bir su olduğundandır. İnsan dünyanın ucuna doğru hangi yönden giderse gitsin Okeanos'Ia karşılaşır. Bu ırmak dünyanın batı, kuzey, doğu ve güneyinde aşılmaz bir sınırdır. Güneş tanrı Helios akşam Okeanos'a batar, ertesi sabah gene Okeanos sularından doğup yükselir. Batı Kızlarının bahçesi Okeanos kıyılarındadır (Herakles). Odysseus Ölüler Ülkesine varmak için Okeanos kıyılarına gelir. Anası Antikleia şaşar buraya kadar gelebildiğine (Od. XI, 155 vd.);:
Nasıl geldin, çocuğum, sisli
karanlıklar ülkesine, diri diri?
YaÅŸayan insanlar kolay kolay
göremez buraları,
büyük ırmaklar var arada, korkunç
akıntılar var:
Önce Okeanos var, bulamazsın bir
sığ yerini,
sağlam yapılı bir gemin yoksa
aşamazsın onu.
Sonraları coğrafya bilgileri artınca, Okeanos büyük denizlere, özellikle batıda Atlantik Okyanusuna verilen ad olmuştur. Hesiodos Theogonia'da Okeanos'un Titan kız kardeşi Tethys'le evlendiğini söyler. Denizde dişi unsuru simgeleyen Tethys'in ürettiği yaratıklar sayılmakla bitmez. Okeanos'la Tethys'ten, önce bütün ırmaklar meydana gelir. Bunların birkaçı sayılır Theogonia'da, toplamının üç bin olduğu söylenir.
Okeanos'la Tethys'ten doğma üç bin dişi varlık da vardır: Okeanos kızları. Bunların arasında Metis, Dione, Thetis, Eurynome, Philyra gibi tanrı ya da kahramanlarla birleşmiş ünlü kişiler bulunur. Okeanos'la Tethys tanrılardan uzak, kendilerine göre bir hayat sürerler. Olympos tanrılarından bazılarını saraylarında konuk ettikleri de olur. İlyada'da Hera şöyle anlatır (İl. XIV, 200 vd.) :
Gidiyorum bol besi veren toprağın
bir ucuna,
tanrıların atası Okeanos'la, ana
Tethys'i görmeye,
onlar almışlardı beni Rheia’nın
elinden,
saraylarında iyice beslemişler,
büyütmüşlerdi.
Aiskhylos'un Prometheus tragedyasında Okeanos Zeus'a karşı ayaklanan Titan'ı Olympos tanrılarıyle barıştırmaya uğraşan bir arabulucu rolünde çıkar karşımıza. Koro da Okeanos kızlarından meydana gelmiştir. Okeanos'un uzlaştırıcı tutumu Prometheus tarafından şiddetle kınanır, tanrı da çabalarından vazgeçerek yatağına döner.
OLMEIOS
Helikon dağında bir kaynak. Musa'lara Sesleniş'te adı, Permessos ve Hippokrene ile birlikte geçer (Theog. 6).
OLYMPOS
Olympos Yunanca bir kelime değildir. Bu adın kaynağı ve anlamı büsbütün açıklanmamışsa da, eski Anadolu dillerinden geldiği ve genellikle yüksek dağ anlamına kullanıldığı anlaşılmaktadır. Dorukları gökte bulutlara karışan ulu dağların tanrıları konut olduğu inancı Yunan'a Sümer'den gelmiş olabilir. Nitekim Olympos tanrıları diye anılan Zeus kuşağı yalnız Olympos dağında görülmez — ki asıl Olympos dağı yanlış bir düşünceye göre Makedonya-Tesalya'da bilinir— İda dağı gibi başka yüksek dağlarda da toplanırlardı. Ayrıca Anadolu'da sayısı yirmiye varan Olympos adlı dağlar olduğa gibi, Girit'te, Kıbrıs'ta ve Yunanistan'da bu adı taşıyan dağlar çoktur. Homeros destanlarında tanrılar Olympos dağında şölen yapar, insan sorunlarını tartışır, toplantılarda aralarında sohbet ya da kavga eder gösterilirler. Olympos daha çok gök tanrı Zeus'un merkezidir, Apollon ve Musa'lar gibi oyun ve ezgiden hoşlanan tanrılar Parnassos, ya da Helikon dağlarında toplanmaktadırlar.
Olympos ve Olympos'Iu tanrıların adı Hesiodos'un Theogonia'sında sık sık geçtiği gibi, iki kuşak arasında, yani Titan'larla Zeus kuşağı arasında olan büyük çatışmanın da Olympos dağı ile Othrys dağlarında geçer. Theogonia'ya göre bu savaşta Titanlar Othrys dağında mevzilenmişler (Theog. 630 vd.), Olympos tanrıları ise kendi konutları olan Olympos tepesinde. On yıl sürdüğü söylenen cenk (d. 636) Yüz Kolluların araya girmesiyle büsbütün kızışır ve gök gürültüleri ile çakan şimşekler arasında koca Olympos'un temelinden sarsıldığı ve depremin Tartaros'a kadar yankılandığı söylenir (Theog. 680-87).
ONEIROS
Adı düş, rüya anlamına gelen simgesel varlık. Nyks'ün çocuğu ya da çocukları, çünkü Ölüm ve Uyku (Thanatos ve Hypnos) tekil olarak gösterildiği halde, Oneiros bir sürü olarak betimlenir (Theog. 212).
ORTHOS
Ejderler soyundan olup Ekhidna ve Typhon'dan doğma bir köpeğin adı. Bu köpek Geryon'un öküzlerini beklerken Herakles eliyle öldürülür (Theog. 293, 309, 327).
OTHRYS
Thessalia'da bir dağ. Adı Theogonia'da bir kez geçer (d. 632) ve Titanlarla Olympos tanrıları arasındaki cenkte Titan'ların Othrys dağının tepesinden döğüştükleri söylenir.
PALLAS
Titanlardan Krios ile Eurybie'nin oğlu, Astraios ile Perşes'in kardeşi. Pallas Okeanos kızı Styks ile birleşir ve Zetos, Nike, Kratos ile Bie'yi meydana getirir (Theog. 376, 383). - Tanrıça Athena'nın adına eklenen Pallas’ın Titanlar soyundan bu Pallas ile bir ilişiği olup olmadığı pek bilinmez. Pallas Athena adı Theogonia'da yalnız bir kez geçer (d. 577), bu dizenin de sonradan eklenmiş olduğu sanılır.
PANDION
Atina kralı, Prokne ile Philomela'nın babası. Pandion, kızı Prokne'yi Trakya kralı Tereus'a verir, Prokne Itys adlı bir oğlan doğurur, ama Tereus Philomela ile ilişki kurar, bunu kızkardeşine söyleyememesi için de dilini keser, iki kız-kardeş Tereus'tan öc almak için birleşirler ve Itys'ü kesip babasına yedirirler. Tanrılar bu korkunç cinayet karşısında Prokne'yi bülbüle, Philomela'yı kırlangıca, Tereus'u da hüthüt kuşuna dönüştürürler. Pandion'un kızı diye Philomela'nın adı işler ve Günler'de bir tek kez (d. 568) geçer.
PANDORA
Pandora efsanesi Hesiodos'un eserinde önemli bir yer alır, Prometheus efsanesi ile sıkı sıkıya bağlı olarak Theogonia'da (d. 570-612) ve işler ve Günler'de (d. 42-105) uzun uzadıya anlatılır. Prometheus tanrılardan ateşi çalarak insanlara verince, tanrılar bu suçuna ceza olarak hem İapetosoğulları soyunun hem de bütün insanlığın başma belâ olsun diye kadını yaratırlar. İki öyküde de kadının nasıl bir özenle tanrılarca yaratıldığı ve Prometheus'un ahmak kardeşi Epimetheus'un aklını çeldiği belirtilir. Kadın bütün kusurları ve zaafları ile Epimetheus'a dert olmakla kalmaz, tanrıların kendisine verdikleri bir kutuyu da açarak bütün salgın ve hastalıkların dünyaya yayılmasına neden olur. Merakını yenemeyen dişi yaratık son anda kutunun kapağını kapamaya çalışır, ama umuttan başka bütün dertler, belâlar artık kutudan fırlamış olur. Hesiodos da bu meseli kadının yeryüzünde ne denli bir belâ olduğunu vurgulamak için abartarak anlatmaktadır. Pandora efsanesi orta doğu ve özellikle Samî kaynaklı bir efsane olsa gerek, çünkü ilk kadının yaratılışı, yani Âdem ile Havva efsanesinin Yunan mythos'una aktarılmış bir kopyasına benzer. Kadını her kötülüğün, her türlü dert ve belânın, başlangıcında görmek Yunan görüşlerine uymaz, nitekim Hesiodos'tan sonra bu efsaneyi pek işleyen olmamıştır. Yunan yazınında Homeros'un şiiri ve onun yansıttığı iyimser, gülümser dünya görüşü ağır basmış, karamsarlığı olduğu kadar kadın düşmanlığını, kadını hor görmeyi ve her türlü kötülüğü ve suçu ona yükleme eğilimini silip süpürmüştür.
PANOPEIA
Nereus kızlarından biri (Theog. 250).
PARTHENIOS
Okeanos ile Tethys'ün oğullarından bir ırmağın adı. Karadenize dökülen Bartın çayı olduğu sanılır (Theog. 344).
PARNASSOS
Eteğinde eski adıyla Pytho, sonradan Delphoi diye anılacak olan Apollon'a adanmış kutsal kentin bulunduğu dağ (Theog. 499).
PASITHEA
Nereus kızlarından biri (Theog. 246).
PASITHOE
Okeanos kızlarından biri (Theog. 352).
PEGASOS
Medusa’nın kanından doğma kanatlı at. Gorgo'lar arasında yalnız Medusa ölümlüydü ve Perseus'un onun kafasını kesince, kanından iki varlık ortaya çıkmış: biri Pegasos, öteki Khrysaor (Theog. 281). Hesiodos, Pegasos adının kökenini şöyle açıklar: Pegasos, tekil olarak kaynak, çoğul olarak sular anlamına gelen "pege-pegai" dan türemiştir, Pegasos Okeanos kıyılarında, onun sularından çıkma olduğu için bu adı almış; ayrıca bu kanatlı at pınar ve çeşme başlarında bulunmaktan hoşlanırmış. Bir gün ayağını yere vurarak Helikon dağının eteğinde Hippokrene, yani at çeşmesini meydana getirmiş. Bellerophontes'in Pegasos atına binerek Khimaira'yı öldürdüğüne de atıf vardır Theogonia'da (d. 325).
PEITHO
Okeanos ile Tethys'ün kızlarından biri (Theog. 349). Adı "kandırma, baştan çıkarma" anlamına gelir ve bu sıfatıyla Aphrodite'nin alayında yer alır, nitekim Zeus, tanrı Hephaistos ile tanrıça Athena'ya Pandora'yı süsleme görevini verince, Kharit'lerle birlikte Peitho da yaratılan güzel kızın boynuna altın gerdanlıklar geçirir, bu kılıkla Pandora erkeği baştan çıkarma, kandırma çabasına girişir.
PELEUS
Akhilleus'un babası, tanrıça Thetis'in ölümlü kocası (Theog. 1006).
PELİAS
İason'un babası Aison'un üvey kardeşidir, yeğenini tahttan uzaklaştırmak için Karadenizde Kolkhis ülkesinden Altın Postu almaya gönderir onu, bu serüvenden canlı dönmiyeceğini umarak. İason kendisine tutulan Medeia’nın yardımıyla Altın Post'la birlikte Yunanistan'a dönünce, büyücü Medeia Pelias'ı gençleştirme bahanesiyle kızlarına kestirip bir kazanda pişirtir (Theog. 996).
PEMPHREDO
Phorkys ile Keto'dan doğma Graia denilen yaratıkların biri. Doğar doğmaz ihtiyarlayan Graia'ların adı "kocakarı" anlamına gelir (Theog. 273).
PENEIOS
Okeanos ile Tethys'in ırmak oğullarından biri, Tesalya'da akan bir ırmak (Theog. 343).
PERMESSOS
Helikon dağında akan bir pınar (Theog. 5)
PERSEIS
Okeanos kızlarından Perseis, tanrı Helios ile birleşerek Kirke, Aietes, Pasiphae gibi yarı ölümsüz varlıklar meydana getirir (Theog. 356, 957).
PERSEPHONE
Zeus ile Demeter'in kızı. Kore, yani genç kız olarak da anılır. Yeraltı ülkesinin kralı tanrı Hades tarafından kaçırılınca Demeter'in yası ve sonunda Zeus'un kızının altı ay yeraltında, altı ay yeryüzünde, anasının yanında kalmasına karar vermesi Yunan mythos'una yansımış doğulu bereket efsanesidir. Theogonia'da Persephone Hades'in karısı olarak "korkunç" olarak nitelenir (Theog. 768).
PERSES
Krios ile Eurybie'nin oğlu, Astraios ile Pallas'ın kardeşi. Perses Asteria ile evlenir ve Hekate'yi üretir (Theog. 377, 409).
PETRAIE
Okeanos kızlarından biri (Theog. 357).
PHAETHON
Şafak tanrıça Eos ile bir ölümlü insan olan Kephalos'un oğlu, adı "parlak, parıldayan" anlamına gelir (Theog. 987). Başka bir kaynağa göre Phaeton Şafak tanrıçanın değil de, Helios yani Güneş tanrının oğludur. Bu sıfatla Güneş'in arabasıyla atlarını birgün alır ve kendi başına Helios'un yolunu yapmaya koyulur, ama yeryüzüne fazla yaklaştığı için dünya tutuşur, Phaethon da Zeus'un fırlattığı yıldırımla çarpılıp ölür. Bu efsane için bkz. Mitoloji Sözlüğü s. 311-12.
PHASIS
Okenaos ile Tethys'ten doğma ırmaklardan biri (Theog; 340). Karadenizin Rusya sınırındaki Poti ırmağı ile bir tutulur.
PHERUSA :
Nereus kızlarından biri (Theog. 248).
PHIKS
Ekhidna'nın Orthos ile birleşerek ürettiği canavarlardan biri (Theog. 326). Konutunun Boiotia dağlarında olduğu söylenen bu yaratık sonradan Sphinks ile karıştırılmıştır.
PHILOTES
Kara Sevda diye çevirdiğimiz (Theog. 224) Philotes Gece'nin tek başına ürettiği simgesel varlıklardan biridir.
PHILYRA
At-adam Kheiron'un anası (Theog. 1002). Bir efsaneye göre Philyra'ya Kronos gönül vermiş ve karısının kıskançlığından korktuğu için ona at biçiminde yaklaşmış, bu yüzden oğlu yarı at yarı insan biçiminde doğmuş.
PHOBOS
Savaş tanrı Ares ile tanrıça Aphrodite'den doğmuş ve savaşta korkup kaçışı simgelendiren tanrısal varlık. Deimos'un kardeşi olarak gösterilir (Theog. 934).
PHOİBE
Uranos ile Gaia'dan doğma, dişi Titanlardan biri. Phoibe kendisi gibi Titan soyundan olan Koios ile evlenir ve Leto ile Asterie'nin anası olur (Theog. 136, 404).
PHOIBOS
Apollon'un ek adı, parlak anlamına gelir (Theog. 14).
PHOKOS
Adı fok balığı anlamına gelen Phokos, Nereus kızı Psamathe (psamathe de kum, kumlu anlamına gelir) ile Aigina kralı Aiakos'un oğludur, Aigina adasından ayrılmış ve Yunanistan'da Phokis bölgesini kurmuş (Theog. 1004).
PHONOS
Adam öldürme, katil anlamına gelen Phonos Theogonia'da (d. 228) çoğul olarak kullanılır ve Eris'ten doğma olumsuz simgesel varlıklar arasında yer alır.
PHORKYS
Gaia'nın Pontos'tan olan çocuklarından biri, Nereus, Thaumas, Keto ve Eurybie'nin kardeşi. Phorkys Keto ile evlenir ve Graia'larla Gorgo'ları üretir (Theog. 237, 270, 333, 336).
PIERIA
Makedonya'da Olympos dağını çevreleyen bölgenin adı. Mnemosyne bu yörede Zeus ile sevişerek Musa'lara gebe kalmış (Theog. 53).
PLEIAD YILDIZLARI
Ülker ya da Yedi Kardeşler denilen yıldız topluluğu. Pleiad'ların adı Theogonia'da değil de, yalnız İşler ve Günler'de geçer (bk. 383, 572, 615, 619).
PLEKSAURE
Okeanos kızlarından biri (Theog. 353).
PLOTHO
Nereus kızlarından biri (Theog. 243).
PLUTO
Okeanos kızlarından biri (Theog. 355).
PLUTOS
Demeter tanrıçanın ölümlülerden Girit'li İasion ile birleşerek doğurduğu simgesel bir tanrı: Plutos zenginlik anlamına gelir ve bereket tanrıçası ile bir çiftçinin birleşmesini simgeler (Theog. 963).
POLYDORE
Okeanos kızlarından biri (Theog. 354).
POLHYMNIA
Musa'ların biri, adı "çok ezgili, övgülü" anlamına gelir ve pantomim sanatını simgeler :(Theog. 78).
POLYDOROS
Kadmos ile Harmonia'nın oğlu, Semele, Agaue ve Autonoe'nin kardeşi (Theog. 968)
PONOS
Acıyı, ıstırabı simgeler, Eris'ten doğmuş kavramsal tanrılar arasında yer alır (Theog. 226).
PONTOPOREIA
Nereus kızlarından biri, adı "denizi geçen" anlamına gelir (Theog. 256).
PONTOS
Adı deniz anlamına gelen Pontos, Gaia'nın tek başına meydana getirdiği bir tanrısal varlıktır. Gaia Pontos'u ürettikten sonra onunla birleşir ve denizle ilişkili ve çoğu azman ya da olağanüstü olan tanrılar doğurur: Nereus, Thaumas, Phorkys, Keto ve Eurybie. Efsanelerde adları geçen azman ve canavarların hemen hepsi Pontos soyundan üremedir (Theog. 107, 132, 233).
POSEIDON
Olympos'lu tanrılar arasında denizi simgeleyen ve denizin mutlak hâkimi sayılan Poseidon Homeros destanlarında Poseidaon diye anılır; Poti-dan'dan türeme bu ad başka Hint-Avrupa dillerindeki biçimiyle karşılaştırılacak olursa, "denizin efendisi" anlamına gelir. Hesiodos'un Theogonia'sında Poseidon, Kronos'la Rheia’nın oğlu olarak gösterilir. Kronos öbür çocukları gibi Poseidon'u da doğar doğmaz yutar, sonra Zeus anası Rheia’nın yardımıyle kaçırılıp babasına öbür kardeşlerini kusturunca Poseidon'a da deniz egemenliğini verir. Poseidon sonra Amphitrite ile evlenir ve Triton'u üretir. Destanlarda Poseidon'a verilen sıfat "Enosigaios" yani yeri sarsan, titretendir. Poseidon elinde tuttuğu üçlü yabayla yalnız dalgaları kabartıp denizi altüst etmekle kalmaz, çepeçevre sardığı toprakları da sarar. Güçlü bir tanrıdır, Zeus'Ia boy ölçüşmekten çekinmez, onun buyruklarına baş eğmekten hoşlanmadığı gibi, öbür tanrıIarla birlik olup tanrılar babasını zincire vurmaya bile kalkışmıştır (İl. I, 400). Troya savaşında keyfine göre kimi zaman Akha'Iarı, kimi zaman Troya'lıları tutar. Poseidon Odysseus'a karşı dinmez bir kin besler. Bunun nedeni de oğlu Polyphemos'un tek gözünü kör etmesidir. Yüzü Yanıklardan dönüşünde deniz tanrı Odysseus'u bir sal üstünde görür, kendi kendine öfkeli öfkeli konuştuktan sonra eyleme geçer (Od. V, 291 vd.) :
Böyle dedi, yığdı bulutları üst üste
bir anda allak bullak etti denizi,
üçlü yabasını tutuyordu elinde,
salıverdi çeşitli yellerin kasırgasını
tekmil,
toprağa, denizi kapladı bulutlarla,
karanlık boşandı göklerden,
Euros'la Notos ve uluyan Zephyros,
ve koca dalgalarla açık gökten kopan
Boreas
estiler dört bir yandan boğuşa boğuşa.
Zeus'un buyruğuyle Odysseus'un İthake'ye dönmesini önleyemeyince, bu kez onu kurtaran Phaiak'lar üstüne yığdırır öfkesini.
Adının geçtiği başlıca efsaneler şunlardır: Apollon'la birlikte Troya surunun yapılmasını üzerine alır, Laomedon sözleşilen ücreti ödemeyince denizden bir canavar salar kıyılara. Laokoon'un ölümüne de gene bir deniz canavarı sehep olur. Poseidon yakınlarının ya da tuttuğu kimselerin yakarmalarını dinler, dileklerini hiç şaşmadan gerçekleştirir.
Birçok şehirlerin koruyucusu olmak için başka tanrılarla yarışmaya girdiği ve çokluk onlara yenildiği görülür : Örneğin Atina halkı Poseidon'un tuzlu gölü yerine Athena'nın zeytin ağacını seçer. Poseidon'un aşkları da efsane konusu olmuştur. Asıl karısı Amphitrite ile denizin altındaki sarayda -ki bu saray Ege kıyılarında imroz ya da Tenedos'un dip yarlarında bilinir- rahat bir ömür sürer. Ne var ki ürettiği döller hep dev, azman ya da yamyamdır. Amphitrite'den çocuğu olmamıştır.
POLYNOE
Okeanos kızlarından biri (Theog. 258).
PROMETHEUS
Hesiodos'un iki eserinin de en önemli, en ilginç ve en düşündürücü kişisi olan Prometheus eski Yunan yazınının, başka yapıtlarında da büyük bir yer tuttuğundan bu tanrı üstüne yaptığımız bir incelemeyi burada olduğu gibi vermeyi uygun gördük. Prometheus, Titan'lar soyundandır: Hesiodos'a göre İapetos'la Okeanos kızı Klymene'nin oğludur. Bu Titan çiftinin dört oğlu olur: Atlas, Menoitios, Prometheus ve Epimetheus. Dördünün de kaderi tüyler ürperticidir: Zeus, Atlas'ı dünyanın ucuna dikip gök kubbesini omuzlarına yükler, Menoitios'u yıldırımla çarparak yerin dibine kapatır, Prometheus'u zincirlerle bir sütuna bağlar ve karaciğerini bir kartala yedirir, Epimetheus'un başına kadın belâsını salar. Neden bu eşi görülmedik, olağanüstü cezalar? İapetos oğulları Titan soyundan oldukları için mi? Hayır. Zeus'un İapetos oğullarına özel bir hıncı vardır, bu hıncın asıl nedenini de onlara verilen sıfatlardan anlıyoruz: Bu Titan'lann dördü de kafa gücünden, pay almışlardır, akıldan yana üstündürler ve bu üstünlükleriyle övünüp Zeus'a karşı gelmeye yeltenirler. Akıl gücüyse Zeus'un tekelindedir, o bu güçle ele geçirmiştir dünya egemenliğini. Bu gücü başkasında görmek dinmez bir öfke doğurur içinde. Prometheus da bu öfkeyi körükler durur: Sivri aklını, geleceği önceden görme gücünü Zeus'u aldatmak, kuşkulandırmak, küçük düşürmek için kullanır. Burada Hesiodos'un pek üstünde durmadığı, Aiskhylos'un alabildiğine işlediği bir temaya ışık tutmalıyız : Üçüncü devrimin hazırlanması.
Adı "önceden gören" anlamına gelen Prometheus kâhindir ve Gaia, Kronos'a nasıl devrileceğini haber verdiyse, Prometheus da Zeus'un bir gün tahtından düşeceğini bilir. Aiskhylos'a göre Prometheus, Klymene'nin değil, başka bir adı Themis (Adalet) olan Gaia'nın oğludur. Bu bilgiden edindiği üstünlükle Prometheus, Zeus'u sürekli bir kuşkunun baskısı altında tutar. "Prometheus" tragedyasının ekseni olan bu tema Hesiodos'ta da sezilir. Ancak onu göz önünde tutarsak, Mekone olayını gereğince anlayabiliriz. "Theogonia" da (535-560) anlatılan bu efsane etiolojik, yani açıklayıcı bir nitelik taşır: Kurban törenlerindeki bazı geleneklerin nereden geldiğini bildirir; ama bizim için asıl önemi Zeus-Prometheus kavgasını bambaşka bir motif üstüne kurmasıdır: Prometheus başlangıçtan beri insanlardan yana geçmiştir, onlara dayanarak Titanların öcünü almak ve Olympos'lulann egemenliği yerine insanların egemenliğini getirmek emelindedir. Yeni bir devrimin hazırlayıcısıdır. Zeus'u aldatmakla onu insanlara karşı kışkırtır. Kurduğu düzen tanrılar için küçük düşürücüdür. Zeus bile bile aldanır, ama oldu bittiyi önleyemez. Bu onur yarasından öc almak içindir ki, ateşi vermez olur insanlara. Prometheus da tanrıyı bir daha aldatır ve ateşi çalıp götürür insanlara verir. İki kez küçük düşürülen tanrılar tanrısı artık kaba kuvvete baş vurmak zorundadır: Eşi görülmedik, korkunç cezalar salacaktır Prometheus'un başına. Hesiodos'un öyküsünde Aiskhylos'un Prometheus'unda, giderek Goethe'nin verdiği Prometheus yorumunun tohumlarını bile bulabiliriz: Zeus aldatılmış, insanların gözünde küçük düşürülmüş, gülünç olmuş bir tanrıdır. Egemenliği gerçek bir güce dayanmaz, çünkü akıl gücü tanrılardan insanlara geçmiştir. Devrim, üçüncü ve son devrim olmuş bitmiştir: İnsan kendi gücünün bilincine varmış, tanrıya karşı ayaklanmıştır. Ona isterse tapar, isterse hiçe sayar onu, güçsüz ya da güçlü olduğu oranda tapar ya da hiçe sayar. Tanrı, insanın elinde bir oyuncaktır, asıl tanrı, yani asıl yaratıcı, insanın kendisidir. Aiskhylos'un "Prometheus" unda yalnız tanrıların rol oynadığı belirtilir durur. Oysa bu tragedya bütün koşulları ve sorunlarıyle insanlık dramını yansıtır demiştik. Prometheus insanın temsilcisidir, içinde çırpındığı olaylar da günümüzün deyimiyle politik diye nitelenebilecek insan toplumlarına özgü olaylardır. Ama Prometheus ne bakımdan insandır ve dramı niçin insanlığın dramı oluyor? Prometheus ateşi tanrılardan çalmış ve insanlara vermiş, tanrıların kurmuş olduğu düzene karşı geldiği için de zincire vurulmuş, yaman bir ceza çekmektedir. Mıhlanmış olduğu kayadan bize seslenip, eylemini, eyleminin uyandırdığı tepkiyi, kendini ve karşısındakileri eleştirip değerlendirmektedir. Prometheus olayını bugün bir tiyatro yazarı ele alsa, karşımıza bir yargılama sahnesi koyar ve tutuklusu, tanrıları, yargıçlarıyle bir duruşmayı canlandırırdı. Biz de örneğin Kafka’nın "Duruşma" sını inceler gibi inceleyelim "Zincire Vurulmuş Prometheus"u. Anlayışına, günümüzün gözüyle ancak bu yoldan yarabiliriz.
Prometheus savunuyor ve ne diyor bu savunmada? İki kavram üstünde durup direniyor, değer olarak benimsediği iki kavram: Bilinç ve özgürlük. Bilinç ve özgürlük insana özgü değişmez değerler olarak her zaman ve uygar her toplumda benimsenegelmiştir. Bunları savunurken Prometheus bugün de bir sanığın duruşmada baş vuracağı kanıtlamaya baş vuruyor : Ne yaptımsa, diyor, bile bile yaptım. Eyleminin uzun bir düşünme ve tartışma sonucu bilinçli ve istemli bir eylem olduğunu ileri sürerek, bu eylemin suç olarak yorumlanmasından doğacak bütün tepkilere sonuna kadar katlanmaya bazır olduğunu bildiriyor. Bu bilinç hem bir gurur, hem bir katlanma duygusu doğuruyor içinde. Şu sözlerle dile getiriyor duygularım :
Ama ben biliyordum başıma gelecek
olanı:
Bile bile, isteye isteye suç işledim.
Bana gelince, ben bu çileme
katlanacağım.
Çilesine katlanamayıp, ölmeyi özleyen
İo'ya Prometheus şöyle der :
Benim acılarıma hiç katlanamazdın
demek!
Kader ölmeme de izin vermiyor
benim:
Yalnız ölüm kurtarabilirdi beni,
Oysa benim iÅŸkencelerimin sonu yok
Zeus tahtından düşmedikçe.
Hiç bir umuda yer vermeden düşünce ve davranışında direnen Prometheus'un bu bilinçli tutumunu başkaları anlamaz ve gurur ya da kibir diye nitelerler. Koro şöyle der :
Sözünü sakınmıyorsun,
başına gelen boyun eğdirmiyor sana.
Okeanos da şöyle:
yine de uslanmış değilsin, diretiyorsun,
dertlerine dert katmaktan
korkmuyorsun.
Benden öğüt dinlersen, dikine gitme.
"Sözünü sakınmıyorsun" diye çevirdiğimiz Yunan "agan eleutherostomeis" deyimi, "dilin fazla özgür" anlamına gelir. Prometheus'a bilinci özgürlük sağlamaktadır. Dramın özü de bu özgürlük - kölelik tragedyanın yazıldığı çağı göz önünde tutmakla anlayabiliriz. V. Yüzyıl Atina'sında kölelik de, zorbalık da yasalara uygun canlı kurumlardı. Prometheus herhangi bir köle gibi "desmotes", yani zincire vurulmuştur; işkencesinin büyüklüğü zincire vurulmuş olmasında değil, bir tanrı iken köle durumuna düşürülüp, köleliğinin bu kadar kötü koşullar içinde geçmesindedir; Ne var ki köleliği doğal ve olağan sayan bir ortamda Zeus-Prometheus ilişkisini bir sorun olarak ortaya atmak, yargılarcasına tartışmak ve hakkın köleden yana olduğunu belirterek, zorbalığı bütün ayrıntılarayle eleştirip yermek Aiskhylos'un tek başına giriştiği ve başarıyla sonuçlandırdığı koca bir iştir. Tragedyasına eşsiz bir değer veren bu sorunu adım adım inceleyebiliriz "Prometheus"ta. Titanları yenip yönetimi ele aldıktan sonra, Zeus bir düzen kurmaya girişmiştir. Bu düzende kendine krallık tahtını ayırdığı halde, öbür tanrılara da şeref payları, egemenlik alanları dağıtmıştır. Ne var ki bütün tanrılar paylarına düşen alanı yönetirken Zeus'un buyruğuna uymak zorundadırlar. Piyeste karşımıza çıkan tanrıların hepsi bu düzeni benimsemiş, Zeus'un buyruklarını isteyerek ya da istemeyerek yerine getirmektedirler. Tek baş kaldıran Prometheus'tur. Kavga Zeus'la Prometheus arasındadır ve bir özgürlük-kölelik kavgasıdır. Evreni yöneten, tanrıların ve insanların egemeni Zeus özgürdür, prangaya vurulmuş, ıssız bir kayalıkta sonsuzluğa dek işkencelere mahkûm, ölümsüz olduğu için canına kıyma özgürlüğünden de yoksun Prometheus köledir. Ama bakalım gerçekten de öyle mi?
Prometheus'u kayaya çıkan Kratos (Güç) şöyle diyor :
Her varlık çoktan bir kaderle
yükümlenmiş,
Tanrıların başıdır yalnız yükümlü
olmayan:
"Zeus'tan başkası özgür değildir".
Olaylar da Kratos'un bu sözünü doğrulamaktadır : Sert, amansız, insafsız bir zorba gibi dünyayı keyfine göre yöneten Zeus her isteğini yüzde yüz gerçekleştirmektedir. Evren "Prometheus" tragedyasında Prometheus ve İo gibi Zeus'un kurbanları, Kratos, Bia, Hephaistos'la Hermes gibi Zeus'un uşakları, ve Okeanos gibi Zeus'un dalkavuklarıyle dolmuştur. Geçmişi yendikten sonra, Zeus bugün ve yarını da yasalarının tekeline geçirmişe benzer. Oysa gerçek tam tersinedir: Gerçekte Zeus köle, Prometheus özgürdür. Bu özgürlüğü Prometheus nasıl ele geçirmiştir? Burada efsaneyi bir yana itip, kendi çağımızın egemenlik kavgalarına bakabiliriz: Yönetimi ele geçirmiş nice iktidar sahibi kişi ya da partiler vardır ki, karşılarına dikilip direnen tek tük düşünce sahiplerini susturup yok edebileceklerini sanırlar, oysa sonuç umduklarının tersine çıkar: iktidar sahipleri devrilir gider, düşünce sahipleri yener ve kalır. İnsan toplumunun bu değişmez yasasının bilincine varan Aiskhylos onu Prometheus diye bir efsanelik kişinin ağzından bildiriyor bize dek : Akıl gücü kaba güçten üstündür, düşünceye gem vurulamaz, özgür düşünce tutuklanamaz, susturulamaz, alt edilemez, olaylar nasıl, gelişirse gelişsin, gelecekte egemenlik kaba kuvvetin değil, özgür düşüncenindir. Aiskhylos toplumların yönetiminde, geçmiş, hal ve geleceği bu açıdan eleştirerek, bize eşsiz değerde bir politika dersi veriyor bu tragedyasıyle : Akıl gücünün kaba kuvveti nasıl yendiğini adım adım izledikten sonra, akıl gücü üstüne kurulan yönetimin akla ve özgür düşünceye saygıyı elden bırakıp, ona sırt çevirince, nasıl zayıfladığını ve devrilmek tehlikesiyle karşı karşıya geldiğini gösteriyor. Zeus bütün kurbanları, uşakları, dalkavuklarına karşın bir çocuk gibi zayıf ve çaresizdir : Onu yıkımdan kurtaracak tek kişi aklı gücünün taşıyıcısı Prometheus'tur. Zeus tutukladığı düşmanının elinde tutukludur aslında. Efsane, Prometheus'a, geleceği öngören bilici der, çağımızsa biliciye inanmaz, ama düşünürün akıl gücüyle gelecep öngördüğünü, insanlığa yaptığı bu hizmete karşılık kör iktidarların baskısına uğrayıp olmadık cezalara çarpıldığını da bilir. Aiskhylos'un tragedyasını bu açıdan okuyun, göreceksiniz ki çağımızın dramını yansıtır. Bu kadarıyle "Prometheus" politik piyesin ta kendisidir, ama Aiskhylos politika anlayışının en derinini yansıtmakla kalmamış, uygarlık değerlerinin ne olduğunu kavrayıp dile getirmekle insancıl eserin en özlüsünü de vermiştir. Ateşi tanrılardan çalıp insanlara vermek ne demektir? Başkalarının bir efsane niteliğinden öteye götüremedikleri bu sembolü Aiskhylos insanlık açısından ele alıp, uygarlığın tarihçesini çizmek gibi tiyatro eserlerinde eşine rastlanmayan güç bir işi başarmaktadır. Düşüncesi gönlümüzün olaylarını aydınlatacak kadar derine giden bu yazarın sanat ustalığı da şaşırtıcıdır : Okuyucu dikkat etti mi ki başlangıçta Zeus'un uşakları Prometheus'u kaba güce baş vurarak tutukladıkları sahnede, Prometheus bir tek söz söylemez : Kayaya kakılmasına, zincire vurulmasına ve Kratos'un sövüp saymalarına sessizce katlanır, ama tragedyanın sonunda Zeus'un casusu Hermes'le kölelik-özgürlük tartışmasında tanrıları beş paralık ettikten sonra, başına saldıkları doğal belâları bir bir izleyip diliyle canlandırır gözümüzün önünde, dünya başına yıkılıp koroyla birlikte gömülüp yok olana dek konuşmakta direnir Prometheus. Son sözünü söyler ve sonra ölür. Kıyamet de kopsa son söz özgür düşüncenindir, demek istiyor Aiskhylos.
RHEIA (yahut RHEA)
Uranos'la Gaia'dan doğma "Rheia, anası Gaia'nın birinci tanrı kuşağında yaşadığı serüvenin bir tıpkısını ikinci kuşakta yaşar. Kardeşi Kronos'a eş olur ve onunla üçüncü tanrı kuşağı olan Olympos'luları üretir. Ne var ki Rheia çocuk doğurdukça Kronos onları yutar, bunun nedenini şöyle anlatır Hesiodos (Theog. 462 vd.) :
Korkuyordu Uranos'un maÄŸrur
torunlarından biri
ölümsüzler arasında kral olacak diye.
Gaia ve Uranos bildirmiÅŸti ki ona
ne kadar güçlüler güçlüsü de olsa
kendi oÄŸluna yenilmekti kaderi.
Rheia bu durumda çok üzülür ve Zeus'u dünyaya getirmedenönce Uranos'la Gaia’nın yardımıyle Girit'in Diktos mağarasına saklanır, orada doğurur. Sonra da koca bir taşı bezlere sarıp Kronos'a verir; tanrı bunun bir taş olduğunu anlamadan midesine indirir. Bkz. Kronos.
RÜZGARLAR
Efsanede dört büyük rüzgârın adı geçer, bunlar Notos (Lodos), Boreas (Poyraz), Zephyros' ve Euros'tur. Görüldüğü gibi Notos ve Boreas rüzgârları adlarını biraz değişiklikle bizim poyraz ve lodos'a vermişlerdir. Ne var ki bunların doğrultusunda 34 derecelik bir kayma olmuş, Notos'a bugün kıble, Boreas'a yıldız denilmiştir. Zephyros batı rüzgârı, yani bizim karayel'dir, Euros ise doğu rüzgârı yani keşişleme. Bu rüzgârlar Yunan şiirinde, özellikle Odysseia'da çok önemli bir rol oynar. Özgün ve renkli kişilikleri vardır. Bkz. Hom. Odysseia V, 291 vd; X. 19 vd.
SELENE
Selene Ay'ın simgesidir. Hyperion'la Theia’nın kızı, Güneş tanrı Helios'la Şafak tanrıça Eos'un kardeşidir. İki atın çektiği gümüş tekerlekli bir araba üstünde gökleri dolaşan güzel bir kadın olarak canlandırılır, birçok sevgilileri olduğu anlatılır: Zeus'la birleşmiş ve ondan Pandia adlı bir kız doğurmuş, Arkadya'da tanrı Pan'la sevişmiş, Pan da ona bir beyaz öküz sürüsü armağan etmiş. Ama en ünlü aşkı Beşparmak dağlarının çobanı Endymion'dur. Endymion'dan elli kızı olduğa bir efsanede anlatılır.
SEMELE
Kadmos'la Harmonia’nın evlenmesinden dört kız doğar : Ino, Autonos, Agaue ve Semele. Zeus Semele'ye âşık olur, ama karısı Hera onu kıskanır; ihtiyar bir sütnine şekline girerek yanına gelir ve Semele'ye, "Zeus'a yalvar da sana kendini tanrı olarak bütün görkemiyle göstersin" der. Semele kanarak Zeus'tan bunu ister. Zeus da şimşek ve yıldırımlarla kendisini gösterince Semele yanar; yanarken, de karmadaki yedi aylık çocuğu, Zeus'un oğlu Bakkhos'u düşürür. Zeus çocuğu kurtarır, baldırının içine saklar. Vakti gelince Bakkhos, ya da Dionysos adiyle anılan tanrı Zeus'un baldırından yeniden doğar.
SISYPHOS
İlkçağın efsanelik kişileri arasında zamanımızın yazar ve düşünürlerini en çok ilgilendiren biri de Sisyphos'tur Prometheus gibi insanları tanrılara karşı tuttuğundan, Odysseus gibi insan aklı ve kurnazlığıyle tanrılara bile üstün olduğundan olsa gerek. Sisyphos tanrılara karşı suç işlemiş kişidir, onlarla boy ölçüşmeye giriştiği için de ölüler ülkesinde korkunç bir cezaya çarpılır. İlkin adına Odysseia'da rastlanır. Hades'te gördüğü Sisyphos'u şöyle tanımlar Odysseus (Od. XII, 593 vd.) :
Sisyphos'u gördüm, korkunç işkenceler
çekerken:
Yakalamış iki avucuyle kocaman bir
kayayı,
ve kollarıyle, bacaklarıyle dayanmıştı
kayaya,
habire itiyordu onu bir tepeye doÄŸru,
işte kaya tepeye vardı varacak, işte
lamam,
ama tepeye varmasına tam bir
parmak kala,
bir güç itiyordu onu tepeden
gerisingeri,
aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden
baş belâsı kaya,
o da yeniden itiyordu kayayı tekmil
kaslarını gere gere,
kopan toz toprak habire aÅŸarken
başının üstünden,
o da habire itiyordu kayayı, kan ter
içinde.
Çağımız Fransız yazarlarından Albert Camus "Le Mythe de Sisyphe" adlı denemesinde Sisyphos'u anlamsızlığın (absürde) bir simgesi diye tanımlar. Yaptığı iş anlamsız ve yararsızdır, ama bu. işi sonsuzluğa dek görmekle yükümlüdür Sisyphos. Bu korkunç işkencenin bir gün biteceğini bile umamaz. Sisyphos umutsuz kahramandır, ama insan kahramandır, çünkü bilinçlidir. Camus insan yaşamının anlamsızlığı içinde insan onurunun gene de, dış etkenlerin anlamsızlığına, koşulların kaçınılmaz baskısına karşın zorunlu olan yükü bile bile taşımak olduğunu belirtir ve Sisyphos'un bu korkunç işkenceden her şeye karşın bir zevk duyduğunu, bilincin verdiği sevinçle bir çeşit mutluluğa, umutsuzluğun mutluluğuna erişebileceğini ileri sürer. Sisyphos'u da böylece anlamsızlığı akıl ve bilinç gücüyle yenen insan kahraman olarak karşımıza diker. Tanrı ne yaparsa yapsın onu yenememiştir.
STEROPES
Uranos (Gök) ile Gaia’nın (Toprak) birleşmesinden doğan tek gözlü devlerden biri. Adı "parlak, ak, parıltılı" anlamına gelen Steropes Zeus'a şimşeği armağan etmiştir Bkz. Kyklop'lar.
STYKS
Styks, Hesiodos'a göre Okeanos'un kızları arasında en başta gelenidir. Styks, Pontos'un döllerinden Pallas'la birleşir ve Zelos, Nike, Kratos'la Bia'yı doğurur Gene Hesiodos'a göre Zeus Titan'ları yenip tanrılar arasında şeref paylarını dağıtırken Styks ilk yanına gelen olmuş (Theog. 397 vd.).
Styks bir yeraltı ırmağı olarak görülür, tanrılar bu ırmak üstüne yemin ederler. Yemin Olympos'ta olursa, Zeus Iris'i gönderir, Styks'i getirtir. Styks üstüne yemin eden yeminini bozacak olursa, korkunç bir cezaya çarpılır: Bir yıl boyunca ağzına ne tanrı balı, ne tanrı şarabı koyabilir, soluk alamaz, sonra da dokuz yıl boyunca tanrılardan, toplantı ve şölenlerinden uzak durmak zorundadır. Styks karanlıkta gürül gürül akan Okeanos'un bir kolu sayılır, suları koca ırmağın sularının onda biri kadardır.
TANTALOS
Lydia kralı Tantalos hem efsanede dal budak salmış lânetli bir soyun atası, hem ölüler ülkesinde çektiği ceza ile ünlüdür. Kendisi Zeus'la Pluto'nun oğlu sayılır Karısının adı üstüne kaynaklarda ayrılık vardır, ama çocuklarının Pelops'la Niobe olduğu genellikle kabul edilir.
Soyu sopuyle lânete uğramasını gerektiren suçun ya da suçların ne olduğunu efsaneler açıkça dile getirmez : Tantalos Sipylos (Manisa) dağında krallık kurmuş, çok güçlü ve zengin bir adammış. Asıl suçunun bu üstünlüğü, tanrıların kendisine bağışladığı nimetlerden gurur duyması, şımarıp ölçüyü kaçırması olduğu ileri sürülür. Gerçek neden başka olsa gerek: Tantalos da öbür Anadolu'lu tanrı ve kahramanlar gibi, Olympos'luların düzenine aykırı düşen bir din ve efsane çemberinin kişileridir. Anaerkil bir düzeni Ana Tanrıça'nın egemen olduğa bir din görüşünü simgelerler. Sipylos yamaçlarında kayaya oyulmuş bir Kybele heykelinin bulunması, Niobe efsanesinin bu dağın eteğindeki Sardes'e yerleştirilmesi buna kanıttır. Başka bir din ve düzen adına baş kaldırdıkları içindir ki cezaya çarpılmışlar, lanete uğramışlardır. Tantalos bir söylentiye göre Hermes'e Zeus'un köpeğini vermemek için yalan yere yemin etmiş, Zeus'un öfkesi bu yüzdenmiş. Ya da tanrıların sofrasına çağrılmış tanrıların sırlarını açığa vurmuş, ya da tanrı balıyla şarabı aşırmış. Kendisine yüklenen çok daha büyük bir suç tanrıları denemek için oğlu Pelops'u doğrayıp tanrıların önüne çıkarmasıdır. Tantalos işkencesi diye dillere geçmiş olan cezasını Homeros Odysseia'da şöyle anlatır (Od. XI, 582 vd.) :
Tantalos'u gördüm, korkunç
işkenceler çekerken:
Duruyordu bir gölün içinde, ayakta,
yüksele yüksele çıkıyordu su çenesine
kadar,
ama içmek için davrandı mıydı,
damlasını alamıyordu suyun,
ihtiyar adam eÄŸiliyor, eÄŸiliyor,
eÄŸiliyordu,
su da çekiliyor, çekiliyor, yok oluyordu
emen toprakta,
ve bir çamur peyda oluyordu
ayaklarının dibinde, kapkara,
ossaat bir tanrı kurutuveriyordu gölü.
Yemişler sarkıyordu başının önünde
dallı budaklı ağaçlardan,
armutlar, narlar, pırıl pırıl elmalar,
ballı incirler, tombul zeytinler
sarkıyordu,
ama ihtiyar adam, koparayım diye
ellerini uzattı mıydı,
bir yel geliyor, savunuyordu onları
kara bulutlara,
TARTAROS
Tartaros yeraltındaki ölüler ülkesinin en derin yeridir. Titan'larla tanrılar arasındaki savaşta deprem Tartaros'a kadar uzanır, bu savaşta yenilen Titan'ları da Zeus Tartaros'a kapatır. Tartaros'un en iyi tanımlandığı yapıt Hesiodos'un Theogonia'sıdır. Theog. 736'da başlayan uzun bir parçada "sisli" Tartaros bütün ayrıntılarıyla betimlenmektedir. Cehennemin böyle çatılı bir tablosu bir daha ancak Vergilius'un Aeneis'inde, yahut Dante'de bulunur.
TEISIPHONE
Adam öldürme suçlarının öcünü alan Erinys'lerden biri Bkz. Erinys'ler.
TERPSIKHORE
Musa'lardan biri, dansı ve hafif şiiri simgeler Bkz. Musa'lar.
TETHYS
Uranos'la Gaia'nın kızı, dişi Titan'lardan sonuncusu. Denizin verimliliğini simgeleyen Tethys tanrı Okeanos'la birleşir ve üç bini aşkın dişi varlık doğurur. Dünyanın bütün ırmakları da Okeanos'la Tethys'ten doğma sayılır. Bir efsaneye göre Tethys Zeus'un Kronos'a karşı savaşı sırasında Hera'yı yanına almış ve büyütmüştü. Hera İda dağında Zeus'u bulup onunla sevişmeyi kafasına koyunca, kavga etmiş olan Okeanos'la Tethys'in yanına gitmek üzere olduğunu, onu bildirmeye geldiğini ileri sürer.
THALIA
Bitkisel gelişmeyi, doğanın fışkırmasını dile getiren bu ad :
1. Musa'lardan birinin adıdır. Yetki alanı komedyadır. Apollon'la sevişip Korybant'ları doğurduğu da anlatılır. Bkz. Musa'lar.
2. Zeus'la Eurynome'nin kızı, Kharit'lerin biri. Bkz. Kharit'ler.
THANATOS
Ölümü simgeleyen tanrı. Nyks'in çocuğu, Uyku'nun kardeşidir. Birbirinden ayrılmayan Hypnos'la Thanatos yeraltında Tartaros'un derinliklerinde otururlar (Hes. Theog. 755 vd.).
THAUMAS
Pontos'la Gaia’nın oğlu,Elektra ile evlenir ve İris'Ie Harpya'ları üretir (Bkz. Harpya'lar).
THEİA
Uranos'la Gaia’nın kızı, dişi Titanlardan biri Hyperion'la evlenir ve Eos, Helios ve Selene'yi doğurur
THEMIS
Themis, Uranos'la Gaia’nın kızıdır, yani ikinci tanrı kuşağından ve dişi Titanlardandır. Hesiodos, Themis'in adını Titan'lar arasında saydıktan sonra, uzun süre ondan söz etmez, ta ki Olympos tanrıları Titan'ları yensin ve Zeus, Kronos'tan doğma öbür kardeşleriyle egemenliği paylaşıp yeni düzeni kursunlar. Ondan sonra da Zeus her kuşaktan tanrıçalarla birleşme ve üretme yoluna gider. İlk evliliği Metis'ledir; onu Athena'ya gebe bırakır. İkinci evliliği Titan kızı Themis'ledir (Theog. 901 vd.).
Peki Themis kimdir? Doğada mevsimlerin, yılların ve sanatların düzenini sağlayan bir tanrıça üçlüsüyle canlı varlıkların arasında hayatla ölüm dengesini kurup, kader ipliklerini ellerinde tutan ikinci bir tanrıça üçlüsünü doğuran bu güçlü tanrısal varlık kimdir ve neyi simgeler? Themis, kanundur, kuraldır, yasanın ta kendisidir. Ama gelip geçici yasa değil, tanrılar dünyasında da, insanlar dünyasında da değişmez, evrensel ve ölümsüz doğa yasasıdır. Tanrısal yasadır, onun karşıtı insansal yasa ise Nomos'tur.
Themis Olympos'ta yaşar. Tanrıların toplantılarına başkanlık eder, Olympos'taki düzeni de o korur. Homeros da tanır, bilir onu, Hera'yla, Zeus'la konuştuğunu gösterir İlyada'da. Ama çok söz edilmez Themis'ten, efsanesi öyküsü yoktur. Her yerde ve her zaman vardır o kadar. Ürettiği tanrısal varlıklarla sürdürür etkisini, bu varlıklar da tanrılardan daha güçlü oldukları için, ehramın tepesinde oturur gibidir Themis. Adı da koymak, yerleştirmek, oturtmak anlamına gelen bir kökten türemiştir.
TITANOMAKHIA
Bkz. Devler ve Tanrılar Savaşı.
TITHONOS
Troya kralı Laomedon'un oğlu, Priamos'un ağabeyisi Tithonos çok yakışıklı bir gençmiş. Şafak tanrıça onu kaçırıp sarayına yerleştirmiş. Memnon'la Emethion adında iki oğulları olmuş. Eos'un sevgilisine ölümsüzlüğü verdiği halde sürekli gençliği bağışlamayı unutmasından dolayı Tithonos'un ihtiyarlıktan büzülüp büzülüp bir çekirge haline gelmesi hakkında Eos maddesine bakınız.
TRITOGENEIA
Bkz. Athena.
TRITON
Poseidon'la Amphitrite'nin oğlu. Hesiodos bu deniz tanrısını Theog. 930 vd. de tanımlar.
Triton efsanelerde büyük bir rol oynamaz. Argonaut'lara Akdenize çıkmanın yolunu gösterdiği söylenir. Birçok kaynaklarda Libya'da Tritonis gölünde oturduğa, Pallas adlı bir kızı olduğu, bu kızın tanrıça Athena’nın efsanesinde rol oynadığı belirtilir. Triton, kimi zaman bir tanrıya değil de, birçok deniz yaratığına verilen ad olur. Poseidon tanrının alayında yer alır ve çokluk belden yukarı insan, belden aşağı balık olarak imgelendirilir.
TUFAN
Tufan efsanesinden Hesiodos'un Theogonia'sında iz bulunmaz. Oysa Deukalion'un, yani dünyayı sular bastıktan sonra yok olmaktan kurtulan tek adamın karısı diye gösterilen Pyrrha efsaneye göre Pandora'nın kızıdır. Soylar efsanesine ve genellikle insanlığın gelişimine bunca önem veren Hesiodos'un, Doğu ve özellikle Samî kaynaklı olduğu anlaşılan Tufan efsanesine hiç değinmemesi şaşılacak bir noktadır. Pandora'yı bütün bir efsane kompleksinin baş kişisi olarak alan Hesiodos kızı diye bilinen ve onun gibi ikinci Havva rolünü simgeleyen Pyrrha'yı nasıl olur da bilmez? Bunun açımlanması Hesiodos'un Yunan pantheon'unun bütün efsaneleriyle değil, daha çok baş tanrı Zeus ile ilgili söylencelerine önem verişi olabilir.
TYPHON
Adı İlyada'da Typheus diye geçen Typhon Khrysaor'la Kallirhoe'nin oğludur, Ekhidna ile birleşerek Orthos, Kerberos, Khimaira ye Hydra gibi azmanlar üretir. Hesiodos Theogonia'nın başlangıcında Typhon için bu soy ağacını verdikten sonra, sonradan eklenmiş bir parçada onu yanardağ tanrısı olarak çarpıcı renklerle tanımlar: Titan'lar gökten kovulduktan sonra Gaia Tartaros'la son bir kez birleşip Typhon'u doğurmuş (Theog. 825 vd.). Typhon Theogonia'da başında yüz yılan kafası bulunan, gözleri alev saçan bir canavar olarak tanımladıktan sonra, Zeus ile savaşı anlatılır. Bu korkunç savaştan sonra Typhon yerin dibine kapatılır ve Etna yanardağı olarak simgelenir.
URANİA
Musa'lardan biri. Adından da anlaşıldığı gibi gök bilimini simgeler. Bkz. Musa'lar.
URANOS
Gök'e kozmik varlık ve ilk tanrı kuşağı arasında erkek ve baba tanrı olarak verilen ad. Uranos Gaia ile birleşerek birçok tanrısal varlıklar türetir, bunları doğar doğmaz Toprak'ın bağrına, tıkaması, oğlu Kronos'un elinden hayalarının kesilmesi ve bu olay üzerine egemenliğin ikinci tanrı kuşağına geçmesi Gaia, Aphrodite, ve Kronos maddelerinde anlatılmıştır.
UYKU
Bkz. Hypnos.
YÜZ KOLLULAR
Yunanca Hekatonkheires diye anılan Yüz Kollu devler Theogonia'da Uranos ile Gaia'nın çocukları olarak tanımlanır. Uranos öbür oğulları Titan'lar gibi bunlardan da kuşkulanıp Yüz Kolluları yerin dibine kapatır. Ne var ki Zeus ve Olympos tanrıları bu azman yaratıkları Titan'lara karşı savaşlarında ortak olarak kullanmayı akıl eder ve onları yer altından çıkarırlar. Devlerle Tanrılar arasındaki savaş o zaman kızışır. Hesiodos bu savaşı olanca rengiyle anlattıktan sonra, yardımlarına karşılık olarak Yüz Kolluları Tartaros'ta Titan'lara bekçi olarak diker.
ZEUS
Hesiodos'un Theogonia ve İşler ve Günler adlı eserlerinde baş tanrı Zeus'un ne büyük bir yer tuttuğu yukarıda verdiğimiz incelemelerden belli olmaktadır. Zeus başka eserlerde de büyük bir rol oynar. Ancak Hesiodos'un Zeus tasarımının örneğin Homeros destanlarında çizilmiş olan portresinden ne denli farklı olduğunu incelemelerimizde belirttik. Okuyucunun bu iki ayrı görüş arasındaki farkı somut olarak görebilmesi için, Mitoloji Sözlüğünde bulunan ZEUS maddesini buraya almayı uygun bulduk.
Tanrıların tanrısı, tanrıların babası, büyüğüdür Zeus. Bu yetkiyi nasıl elde ettiğini anlatmadan önce, adının kökeni ve anlamı üstünde duralım :
I. ADI.
a) Kökeni. Hint-Avrupa dillerinin hemen hepsinde görülen bir kökten üremedir Zeus adı. Bu sözcüğün kaynağında olan div- kökü (ki aslında V ile değil de, en eski Yunancada bulunup, sonraları alfabeden silinen 'digamma' harfiyle yazılırdı) Yunancada zeu- ve di- olarak iki biçimde belirir. Nitekim çekiminde de bu çifte kökenlilik görülür : Nom. Zeus (özne hali); Voe. Zeul (ey Zeus!); Gen. Dios (Zeus'un); Dat. Dii (Zeus'a); Acc. Dia (Zeus'u). Sanskritçede, Pers ve İtalya uluslarının dillerinde, sonradan da Latince ve Latinceden gelme dillerde bu kök zeu-, dyeu-, dieu-, diu- diye belirir; örneğin eski Hinçte Devas, die, diewas; Latincede Iupiter (ya da Iuppiter) Zeus Baba anlamına gelen Dies-piter'den; ama bunun gen. hali Iövis (Iupiter'in); aynı kuruluş eski Hintçede Dyaus-pita, Gök Baba; gene Latincede deus (tanrı), dea (tanrıça), divus ile divinus (tanrısal); Fransızca dieu (tanrı), divin (tanrısal), devin (tanrısözcüsü). Zeus'tan gelme, tanrısal anlamına gelen dios sıfatı Yunancada da vardır, nitekim Zeus'un oğlu ve Zeus'un baldırından çıktığı anlatılan şarap tanrı Dionysos'un adı da aynı köktendir. Dios sıfatını Homeros özellikle dia theaon deyiminde kullanır; "tanrıçaların tanrısalı, ulu, yüce tanrıça" anlamına gelen bu deyim, ne tuhaf ki Homeros destanlarında en büyük Olympos tanrıçalan için değil, Thetis, Kalypso, Kirke gibi, çoğu Olympos dışında yaşayan yan tanrıçalar için kullanılmaktadır.
b) Anlamı. Birçok ad ve sözcük türeten div- kökeninin anlamına gelince, ilkel insan bununla gökün parlaklığını, ışıltılı aydınlığını dile getirmek istemiş olsa gerek. Tanrıların tanrısı Zeus gerçekten de göktür, gök tanrıdır, gökle ilgili doğal güçlerin hepsini kişilendiren varlıktır. Işık, aydınlık, bulut, gök gürlemesi, şimşek ve yıldırım Zeus'un egemenliği altındadır, ne var ki Yunan insanın evren ve tanrı görüşü bize dil yapıtlarıyle aktarıldığı çağlarda doğal güçler olduğu gibi değil, insan biçiminde birer simge olarak canlandırılmaktadır, yani Zeus daha ilkel bir evren görüşünde Uranos, Gök Tanrı diye adlandırılan doğanın kendisi değil, doğayı insan düzenine benzer bir düzene sokup, yönetimini ele alan bir insan tanrıdır. Yunan mythos'unda Uranus'tan Zeus'a dek olan evrim ve gelişimin nasıl düşünülüp dile getirildiğini dünyanın yaratılış efsanesini incelerken gördük (Theogonia).
II. SIFATLARI.
Bu sıfatlar iki türlüdür : Tanrının doğa ile ilgili niteliklerini, bir de insan tanrı olarak özelliklerini belirtir.
1. nephelegereta : Bulutları devşiren. Homeros destanlarında Zeus'un adına en çok eklenen kalıp sıfattır; hypsibremetes: Göklerden gürleyen; asteropetes : Şimşek savuran; terpikeraunos : Yıldırım seve; erigdoupos : Uzaklarda gürleyen, -uzaklardan gürleyen, asıl anlamı, gök gürültüsü uzaktan duyulan, yankılanan.
Bir de aigiokhos sıfatı geçer Homeros destanlarında. Aslında "keçi derisinden kalkan taşıyan" anlamına gelen ve Zeus'tan başka tanrıça Athena için de kullanılan bu sıfatı biz "kalkanlı" diye çevirmekten başka çare bulamadık. Ama bu kalkanın bir öyküsü var. Tanrıça Rhea, Zeus'u doğurduğu zaman, çocuklarını ana karnından çıkar çıkmaz yutan kocası Kronos'tan kaçırmak için Girit'te bir mağaraya kapatmıştı, Amaltheia diye bir orman perisi de bebeği bir keçiye emzirtmişti. Güneş tanrı Helios'tan doğma korkunç bir yaratıkmış bu keçi, Titan denilen devler bile donakalırmış onu görünce. Zeus büyüyüp egemenliği elde etmek için giriştiği savaşta bu keçinin derisinden bir kalkan yapıp, Titan'lara karşı kullanmış onu, bu kalkana sonralan Athena öldürdüğü Gorgo canavarının saçları yılanlarla örülü kafasını da katmıştı. Kalkan yılanlardan saçaklı, püsküllü olarak anlatılır, savaşta düşmana karşı kullanıldı mı, dehşet içinde püskürtür her göreni (Gorgo).
2. Zeus'un adına hemen her zaman eklenen iki sıfattan biri soyadı niyetine kullanılan Kronos oğlu, öteki de Olympos'ludur. Bu ikincisi tanrının yüksek dağlarda konut kurduğu - Hellen'ler gökü simgeleyen tanrıyı bile gökte oturtmaz, doruğu göklere ulaşan ulu dağlara yerleştirirlerdi, nitekim Olympos, ulu dağ anlamına gelir -bir de belli bir kuşaktan ve tanrı soyundan olduğunu göstermektedir. Tanrı soyları üçtür; Uranos'la Kronos soylarından sonra, Olympos tanrılarının egemenliği nasıl ele geçirdiklerini ilerde anlatacağız. Zeus bu savaşı kazanınca Olympos'ta taht kurar, oğlu demirci tanrı Hephaistos'un yaptığı krallık asasını eline alır (İl. II, 101) ve "insanların, tanrıların babası" olarak yönetimini sürdürür. Krallık gücünü simgeleyen değneğini kime verirse o kral olur, bütün krallar "diotrephes", yani Zeus'tan doğma, Zeus'tan yetişmedir.
Yağmuru yağdıran, gökü gürleten, şimşeği çakıp savuran Zeus'tur. Öyle ki "yağmur yağmak" diye bir fiil vardır, onun öznesi Zeus'tur : Zeus huei (Zeus yağıyor) denir (İl. XII, 25 : "Zeus da boyuna yağmur yağdırdı durdu"). Odysseus salına binmiş, tam vatan toprağına kavuşacakken, düşman deniz tanrı Poseidon bir fırtına salar üstüne (Od. 291 vd.), bahtsız Odysseus yakınır :
Kalkanlı Zeus, engin gökyüzünü
nasıl da kaplıyor kara bulutlarla!
Allak bullak etti denizi
tekmil kasırgaları koptu çeşitli yellerin,
ölüm uçurumu açılıyor önümde,
besbelli!
III. DESTANLARDA ROLÜ.
Zeus Troya savaşında büyük bir rol oynar, İda dağının tepesi olan Gargaros doruğundan yönetmektedir savaşı. Onun istemi, buyruğuyle olur ne olursa, talih kimi zaman Akha'lann, kimi zaman Troya'lıların yüzüne güler. Bu yönetimi Zeus insanlara işmarlar vererek gerçekleştirir. Tanrının buyruklarını insanlara ulaştırmak Zeus'un kuşu kartalın görevidir; onun uçuşuna göre işmar iyiye ya da kötüye yorulur. Akha'lar kötü durumdadır, Agamemnon Zeus babaya yakarır (İl. "VIII, 245 vd.) :
Böyle dedi, Zeus acıdı onun göz
yaşına,
yok olmasın istedi ordusu, işmar etti,
gönderdi kartalı, kuşların en şaşmaz
olanını,
bir yavru geyik vardı kartalın
pençesinde,
kartal attı onu Zeus'un güzel sunağı
önüne
orada Akha'lar her ÅŸeyi bilen Zeus'a,
kurban keserlerdi.
Anladılar Zeus'tan geldiğini görünce
kuÅŸu,
saldırdılar Troya'lılara doludizgin
hepsinin savaştaydı aklı fikri.
Odysseus İthake'ye dönmüştür, karısı Penelopeia ile kendini tanıtmadan görüşür, ama onun önünde ağır bir iş vardır, sarayına yerleşmiş olan, malını mülkünü sömüren talipleri yok etmek. Yalvarır Zeus'a (Od.. XX, 98 vd.) :
Karada, denizde çektiğim bunca
dertten sonra, Zeus baba,
siz tanrılar istedinizse kavuşturmak
beni toprağıma,
bir ses versin içerde uyuyan
insanlardan biri
dışarda da bir başka işmarın
görünsün senin!
Yakardı ve böyle dedi, akıllı Zeus da
dinledi onu:
bulutların üstünden, ışık saçan
Olympos'un doruÄŸundan
ossaat gürledi ve tanrısal Odysseus da
sevindi.
Evden gelen sesi de bir kadın verdi,
değirmen çevirmekteydi bu kadın az
ötede,
on iki değirmen taşı vardı halkların
önderi Odysseus'un
bunların on ikisini de kadınlar
çevirirdi,
arpa ve buğday öğütürlerdi, insanlara
iyilik olsun diye.
Öbür kadınlar uykudaydı,
öğütmüşlerdi unlarını,
bir bu çalışıyordu, çünkü güçsüzdü,
hepsinden.
İşte bu kadın durdurdu değirmen
taşını ve dedi ki:
Tanrıların ve insanların kralı,
Zeus baba,
amma da sert gürledin buraya yıldızlı
gökten,
Bu senin işmarın olsa gerek, çünkü
bir tek bulut yok,
ne olur, ben zavallının da getiriver
dileÄŸini yerine:
Bugün Odysseus'un konağında
çekilecek neşeli şölen,
ne olur, talipler için son şölen olsun,
dizlerim çözüldü, tükendi yüreğim
un öğüte öğüte,
dilerim, yedikleri son yemek olsun
onların bu.
Böyle dedi, Odysseus da bu söze,
Zeus'un gürleyişine sevindi,
demek artık öç alacaktı Zeus bu
suçlardan.
Zeus'un kişiliği ve oynadığı rol bakımından İlyada ile Odysseia arasında bir fark vardır sanki: İlyada'da Zeus'u karşımızda görür, eylemlerini izleriz; Odysseia'da ise tanrı doğrudan doğruya karşımıza çıkmaz, ancak sunu, dua, dilek ve ant içme gibi dinsel törenlerde görürüz etkisini, kuşu kartalla, gök gürültüsü ya da şimşekle belli eder varlığını. Doğal bir güç olmaktan çıkmış, bir tüzelkişi, bir ilke olmuştur.
Zeus "ksenios" yani konukseverdir, yahut ele düşmüş, sıla uğruna yalvaran gariplere saygı ve sevgi göstermesini buyurur. Odysseus onun adına sığınır Tepegöz Polyphemos'un mağarasına, ama "töre nedir, yasa nedir bilmeyen ve yalnız kaba gücüne güvenin o adam" (Od. 214) tanrının uygarca kurallarını hiçe sayıp kıtır kıtır yer Odysseus'un arkadaşlarını. Bunun içindir ki tek gözünden olmakla cezasını bulur.
Zeus hakka dayanan insanca bir düzenin kurucusu ve koruyucusu sayılır. Homeros destanlarında tanrıların ve insanların babasına verilen bu rol Hesiodos'un eserinde daha da kesin olarak belirmektedir. İlyada'nın son bölümünde Akhilleus, oğullarını kestiği, kentini yağma ettiği kral Priamos'a Hektor'un ölüsünü geri verdikten sonra, şu kanatlı sözleri uçurur (İl. XXTV, 518 vd.) :
Talihsiz adam, ne acılar çekmiş
yüreğin!
Nasıl göze aldın gemilere gelmeyi
tek başına,
nasıl göze aldın benim gözüme
görünmeyi?
Ben ki öldürdüm nice soylu oğullarını
senin.
Demirden bir yürek varmış göğsünde,
Hadi gel, otur üstüne şu iskemlenin,
ko uyusun bağrımızda acılar.
Ne yapalım yasımız çok büyükse,
ne çıkar yürek donduran iniltilerden!
Talihsiz ölümlülere tanrılar şu
kaderi dokudu:
Yaşayacak insanlar acı içinde.
Ama ölümsüzlerin hiç bir kaygısı yok.
İki tane küp durur Zeus'un eşiğinde,
biri kötü, biri iyi bağışlarla dolu.
Zeus karıştırır bunları, sunar
ölümlülere,
iyisinden de, kötüsünden de pay alır
insanoÄŸlu.
Ama yalnız kötü bağıştan pay alırsa
bir adam,
yoksul olur, hor görülür,
zorlu açlıkla sürünür tanrısal toprağın
üstünde,
tanrılar, insanlar dönüp de bakmaz
yüzüne.
Ama Zeus insanların kaderini elinde mi tutar, yani insan kaderinin mutlak hâkimi midir, tek tanrılı dinlerin Tanrısı gibi? Troya savaşında uzak Lykia'dan gelmiş ordusuyle Troya için savaşan Sarpedon diye bir yiğit vardır. Zeus'un oğludur o, Zeus gözü gibi sever onu, ne var ki Patroklos'la teke tek savaşa girince, Sarpedon kötü duruma düşer, alt edilmek üzeredir ki, tanrıların babası şöyle danışır Troya'lılara karşı Akha'lardan yana olan karısı tanrıça Hera'ya (İl. XVI, 433 vd.) :
Çok yazık, insanlar arasında en çok
sevdiğim Sarpedon’a!
Menoitios oÄŸlu Patroklos'un elinden
ölmek onun kaderi.
İçimde yüreğim bir o yana gider, bir
bu yana,
göz yaşı döktüren savaştan geri alıp
onu,
kaçırıp bıraksam mı Lydia’nın semiz
toprağına,
yoksa bıraksam ölsün mü Menoitos
oÄŸlunun elinden?
Hera da ayrıcalığa meydan vermemek için bunu yapamayacağını söyler: Zeus oğlu Sarpedon'u kaçırırsa, bir başka tanrı çıkıp da kendi oğlunu korumak, kurtarmak isteyecek, düzen bozulacak, haksızlık olacak. Zeus ister istemez uyar bu mantığa ve oğlunun ölümüne seyirci kalır.
Demek ki Zeus'un üstünde ve Zeus'tan da üstün bir "kader" vardır. Zeus'un bu güçle ilişkilerinin ne olduğu Hektor'un ölüm sahnesinde belli olur iyice. Hektor Akhilleus'la teke tek savaşa koyulmuştur, yaman bir savaştır bu. Hektor uzun bir süre karşı koyar, ama sonunda dayanamaz, korkuyla kaçmaya başlar iki yiğit dolanır dururlar Troya surlarını, tanrılar katındaysa durum şöyledir (İl. XXII, 166 vd.) :
Seyirci olmuşlardı tanrılar tekmil,
ilkin söze başladı insanların,
tanrıların babası:
Şu surların çevresinde ne görüyorum
böyle,
görüyorum sevdiğim bir adamın
kovalandığını,
sızlıyor Hektor için sızım sızım
yüreğim,
bana ne çok sığır budu yakmıştı o,
yakmıştı çok yarlı İda dağının
doruklarında,
Troya kalesinin üstünde yakmıştı.
Şimdiyse tanrısal Akhilleus kovalıyor
onu
hızlı ayaklarıyle, İlyon'un çevresinde.
Hadi düşünün bakalım, tanrılar,
danışın,
kurtaracak mıyız Hektor'u ölümden,
yoksa bırakacak mıyız bu yiğitliğiyle,
alt etsin onu Akhilleus, Peleus oÄŸlu?
Gök gözlü tanrıça Athene karşılık
verdi, dedi ki:
Ne diyorsun, kara bulutlu babam,
ak yıldırımlı!
Kaderi çoktan belli, ölümlü bir
adamdır bu,
kaçırmak istersin onu canlara kıyan
ölümden?
Yap yapacağını ama, biz tanrılar
onaylamayız yaptığını.
Bulutları devşiren Zeus karşılık verdi,
dedi ki:
Korkma kızım, Tritogeneia,
konuşmadım açık yürekle,
yumuÅŸak davranmak isterim sana.
Gecikme bari, yap düşündüğün gibi.
İki yiğit ovada cebelleşedursun (D. XXII, 208 vd.) :
Ama pınarlara, yunaklara dördüncü
geliÅŸlerinde,
bir altın terazi kurdu baba tanrı,
acıklı ölümün iki tanrıçasını kodu
kefelere,
biri Akhilleus'unkiydi, biri at sürücü
Hektor'unki,
ortasndan tuttu kaldırdı teraziyi,
ağır bastı Hektor'un kara günü,
kefe düştü yuvarlandı Hades'e dek.
Sonra da Athene'nin Hektor'u aldatmak için kurduğu kahpece düzene ve Apollon'un Hektor'u kaderine bırakmasına seyirci kalır. İnsanların ve tanrıların babası Zeus, kaderin elinde sadece bir araçtır demek. Bu kader kimdir, nerede ve nasıl duyurur buyruğunu? Ömür ipliğini büken üç tanrıçanın adı geçer Homeros destanlarından sonraki metinlerde: Atropos, Klotho ve Lakhesis'tir bunlar, ama insan dramlarının en büyüğünün oynadığı bu sahnede kader tanrılardan üstün bir varlık olarak kulis arkasında kalmaktadır.
IV. EFSANELERİ.
a) Doğuşu. Zeus Kronos'la Rhea'nın altı çocuğundan sonuncusudur Kronos babası Uranos'u nasıl alt edip egemenliği elinden almışsa, Zeus da ikinci kuşak tanrılarını yener ve üçüncü kuşak, yani Olympos tanrılarının egemenliğini kurar. Bu süreci Hesiodos Theogonia'da anlatır (Theog. 451 vd.) :
b) Evlenmeleri. Zeus Titan soyundan tanrıçalarla ve kendi kuşağından kardeşleriyle birleşip bir sürü tanrısal varlık üretmeye koyulur. Bu evlenmelerin tablo biçiminde sayımı ve ürettiği döller aşağıda verilmiştir.
ZEUS'ÜN EVLENMELERİ :
Tanrıçalarla
Metis : Athena
Themis : Hora'lar, Moira'lar
Dione : Aphrodite
Eurynome : Kharit'ler
Mnemosyne : Musa'lar
Leto : Apollon, Artemis
Demeter : Persephone
Hera: Ares, Hebe, Eileithyia, (Hephaistos)
Kadınlarla
Alkmene : Herakles
Antiope : Amphion, Zethos
Kallisto : Arkas
Danae : Perseus
Aigina : Aiakos
Elektra : Dardanos, Iasion, Harmonia
Europa : Minos, Sarpedon, Rhadamanthys
Io : Epaphos
Laodameia : Sarpedon
Leda : Helena, Dioskur'lar
Maia : Hermes
Niobe : Argos, Pelasgos
Pluto : Tantalos
Semele: Dionysos
Taygete : Lakedaimon