1..Ey dillere destan Pierie Musa'ları,
Sözünü etmeye gelin Zeus'un,
Övmeye gelin babanızı!
Odur ünlü kılan, ünsüz bırakan insanları.
Zeus diledi mi şanlısın, dilemedi mi şansız.
5..Güçsüze güç verir, güçlüyü ezer,
Eğiverir mağrur başları, yüceltir alçak gönülleri,
Kamburu dimdik eder, dimdiki kambur
Yücelerde oturan, göklerden seslenen Zeus.
Beni dinle, gör beni, işit beni,
Dike'den yana gitsin yargıların,
10..Ben Perses'e gerçekleri söylerken.
iki türlü Kavga vardır bu dünyada,
Biri övülmeye değer, öteki yerilmeye.
Özden apayrıdır bu iki Kavga,
İnsanı kanlı savaşa götürür birisi,
Kötüsü, hiçbir ölümlü sevmez onu,
15..Zorla girer bu kör döğüşe,
Ölümsüzlerin zoruyla, buyruğuyla.
Öteki Kavgayı daha önce doğurdu Karanlık,
Göklerdeki tahtında oturan Kronosoğlu
Toprağın özüne kattı onu.
insanlara yararlıdır o Kavga,
20..O Kavga ki eli tutmaz insanları bile işe sürükler.
Başkası çift sürerken, ekin ekerken,
Evini barkını düzenleyip zengin olurken,
Sen yerinde boş oturabilir misin?
Mal mülk edinen komşuna imrenirsin.
İşte bu Kavgadır insanlar için hayırlı Kavga!
25..Çanakçı çanakçıya özenir, dülger dülgere,
Dilenci dilenciyi kıskanır, ozan ozanı.
Ey Perses, bu öğütler girsin kafana,
Kötü Kavgaya kapılıp işinden olma,
Pazar yerindeki döğüşlere kaptırma kendini.
Toprağa ektiğini vaktinde biçmemiş,
Ambarını Demeter'in buğdayıyla doldurmamış adamın
30..Nesine gerek onunla bununla itişmek, tartışmak?
Önce karnını doyur, sonra göz dikersin malına,
Sonra cenkleşirsin onunla bununla.
Bir daha zor geçer bu fırsat eline.
35..Ama gel bu dâvamızı halledelim seninle
Zeus'tan gelme doğru yargılarla.
Mirası paylaştık bitti, sen alacağını aldın
Yargıçlara bol bol rüşvet yedirerek,
O yargıçlar ki hak yemeye can atarlar.
Bilmez o kafasızlar ki,
40..Yarım daha büyük olabilir bütünden,
Bir tutam ebegümecinde, bir ot yapracığında
Bilmezler ne hazineler saklı olduğunu.
Tanrılar yer altına gizlemiş besinleri.
Yoksa insan bir gün çalışıp rızkını sağlar,
Sonra bir yıl sırtüstü yatardı,
45..Asar bırakırdı sapanını ocak başında,
Çözerdi çiftini çubuğunu, öküzlerini.
Zeus kızınca Prometheus'a,
Kendisini aldatan o sivri akıllıya,
Sakladı varını yoğunu insanlardan,
O gün bugündür dertlere boğdu insanoğlunu,
Zeus gizledi ateşini insandan.
50..Ama İapetos'un güçlü oğlu Prometheus
Çaldı Zeus'un ateşini insanlar için,
Sakladı onu narthex kamışının içinde.
Kızdı bulut devşiren Zeus, dedi ki ona:
"İapetosoğlu, sivri akıllı kişi,
55..Seviniyorsun ateşi çaldın, beni aldattın diye,
Ama bil ki dert açtın kendi başına da:
Çaldığın ateşe karşılık bir belâ,
Öyle bir belâ salacağım ki insanlara,
Sevmeye, okşamaya doyamıyacaklar bu Belâyı."
Böyle dedi ve kah kah güldü insanların, tanrıların babası,
60..Namlı şanlı Hepbaistos'u çağırdı hemen:
Bir parça toprak al, suyla karıştır, dedi,
İçine insan sesi koy, insan gücü koy,
Bir varlık yap ki yüzü ölümsüz tanrıçalara benzesin,
Bedeni güzelim genç kızlara.
Athena, sen de ona el işlerini öğret, dedi,
Renk renk kumaşlar dokumasını öğret.
65..Nur topu Aphrodite, sen de büyülerinle kuşat onu,
İstekler, arzularla tutuştur onu.
Yüz gözlü devi öldüren Hermeias, sen de
Bir köpek yüreği, bir tilki huyu koy içine.
Böyle dedi Zeus, onlar da yaptılar dediğini:
Koca Hephaistos, topal tanrı hemen
70..Bir kız kiçimine soktu toprağı.
Gökgözlü Athena süslü kuşağını sanverdi beline,
O canım Kharit'ler ve o güzelim Peitho
Altın gerdanlıklar taktılar boynuna
75..Hora'lar bahar çiçekleriyle donattılar saçlarını,
Hermeias doldurdu göğsüne yalan dolanı,
Uzaktan gürleyen Zeus'un oluyordu istediği,
80..Ses koydu içine o tanrılar kılavuzu
ve Pandora adını taktı.
Pandora bütün tanrıların armağanı demekti,
Çünkü bütün Olympos'lular insanların başına onu.
Tanrıların babası kurunca bu düzeni,
Epimetheus'a gönderdi Pandora'yı
85..Kılavuz tanrı Hermeias'la.
Epimetheus unuttu Prometheus'un dediğini:
Zeus'tan armağan alma demişti ona Prometheus,
Alırsan, ölümlüleri derde sokarsın demişti.
Armağanı aldı ve alınca anladı
Başına belâ aldığını.
90..Eskiden insanoğullan bu dünyada
Dertlerden, kaygılardan uzak yaşarlardı,
Bilmezlerdi ölüm getiren hastalıkları.
Pandora açınca kutunun kapağını,
95..Dağıttı insanlara acıları dertleri.
Bir tek Umut kaldı dışarı çıkmadık
Kapağı açılan dert kutusundan.
Umut tam çıkacakken Pandora kapamıştı kapağı,
Böyle istemişti bulutları devşiren Zeus;
100..O gün bugündür insanların başı dertte,
Toprak belâ doludur, deniz belâ dolu,
Geceler dert doludur, gündüzler dert dolu,
Salgınlar başıboş dolaşır sessizce
Ölümlülerin çevresinde,
Derin düşünceli Zeus ses vermedi onlara
Sessizce gelişlerini duymasın diye insanlar.
105..Görüyorsun ya Zeus'un dileğine karşı konmaz.
İstersen bu sözlerime başka sözler katayım da,
Daha düzenli, daha bilgince olsun söylediklerim.
Sen de iyi dinle, iyi belle.
110..Olympos'ta oturan ölümsüzler yarattı
Ölümlü insanları ilk soyunu, altından.
O zamanlar Kronos'un gökleri tuttuğu zamanlardı,
Tanrılar gibi yaşıyordu insanlar
Kaygısız, rahat, acısız, dertsiz.
Belâlı ihtiyarlık çökmüyordu üstlerine,
Kolları bacakları her zaman dipdiri
115..Sevinip coşuyorlardı gamsız şölenlerde,
Tatlı uykulara dalar gibi ölüyorlardı.
Dünyanın varı yoğu onlarındı,
Toprak kendiliğinden bereket saçıyordu.
Sayısız nimetler ortasında rahat, memnun
120..Yaşayıp gidiyordu insanoğulları tarlalarında.
Bu ilk insanlar ölüp toprağa karışınca
Birer cin oldular Zeus'un dileğiyle,
125..İyi birer cin, toprağı ve insanları koruyan.
Yaman bir şerefe konmuş oldular böylece.
Sonra gümüşten ikinci bir soy yarattı
Olympos'ta oturan ölümsüzler.
Bunların boyları bosları da, akılları da
Çok başka türlüydü altın soylulardan.
130..Çocuklar yüz yıl çocuk kalıyordu
Evde, analarının dizinde çocukça oynaşarak.
Büyüyüp ergin çağa gelince,
Pek uzun sürmüyordu rahatları,
Başlarını derde sokuyorlardı çılgınlıklarıyle,
135..Ölçü nedir bilmiyordu coşkunlukları.
Ölümsüzleri saymıyor, tapınaklara gitmiyorlardı,
Oysa uygar insanların yasasıydı bu.
Kronosoğlu Zeus kızdı onlara,
Gömdü toprağa bu saygısız yaratıkları,
140..Yeraltı cinleri oldu gümüş soylular.
Bunlar şerefçe altındadır ötekilerin.
Bir üçüncü soy yarattı tanrılar babası Zeus.
Bu tunç soylular gümüş soylulara biç benzemiyordu,
145..Birer kütük gibiydi bunlar, güçlü kuvvetli, korkunç,
İşleri güçleri azıtmak, saldırmak, öldürmekti,
Bunlar ekmek yemiyordu, taş gibiydi yürekleri,
Korku salıyorlardı gittikleri yere.
Önünde durulmuyordu güçlerinin,
Yenilmek nedir bilmiyordu
Gürbüz omuzlarına çakılı kolları.
150..Tunçtandı silâhları, tunçtandı evleri,
Tunçla kazıyorlardı toprağı,
Çünkü kara demir yoktu henüz.
Bunlar kendi elleriyle yok olup,
Çekti gittiler öbür dünyaya.
Ve dünyada ad bırakmadan gittiler
Küflü paslı Hades'in ürpertili karanlıklarına.
Kapkara ölüm rüzgârları aldı onları,
155..Bırakıp gittiler pırıl pırıl ışıklarını.
Toprak yeniden örtünce bu soyu da,
Bir kuşak daha yarattı Zeus, Kronos'un oğlu.
Daha bereketli, daha doğru, daha yürekli olan bu soy
Yarı tanrı kahramanlar getirdi dünyaya.
İşte onlardır bu sınırsız topraklarda
160..Bizlerden önce gelen koca yiğitler.
Çetin savaşlarda, yürekler acısı kargaşalıklarda
Yitti gitti bu kahramanların hepsi,
Kimi yedi kapılı Thebai'nin duvarları önünde,
Oidipus sürüleri uğruna Kadmos'un toprağında,
Kimi gemilerde, denizler ötesindeki Troya'da,
165..Güzel saçlı Helene uğruna.
Sarıldılar herşeyi örten ölüm yorganlarına.
Kimilerine de Kronosoğlu Zeus, tanrılar babası,
İnsanlardan uzakta, dünyanın sınırlarında
Bir yurt ve bir hayat verdi mutlu ve ölümsüz.
170..Orda, o mutlu adalarda yaşıyor şimdi onlar,
Engin, derin Okeanos'un kıyılarında.
O mutlu yiğitlere yılda üç kez ürün verir
Çiçekler, tatlı meyvalar saçan Toprak Ana.
İnsanoğullarının beşinci soyuna gelince,
Keşke o soydakilerden biri olmasaydım ben,
175..Keşke daha önce ölsem, ya da daha doğmasaydım!
Çünkü bu beşinci soy demir soyudur.
Onlar gündüzleri didinir ezilirler,
Geceleri kıvranır dururlar
Tanrıların yolladığı türlü dertlerle.
Belâlarla karışık birkaç sevinçtir bulabildikleri.
Ama bir gün gelecek, Zeus, Kronos'un Oğlu
180..Bu ölümlü insan soyunu da yok ediverecek.
O zaman aksaçlı insanlar soyu gelecek.
O zaman ne baba oğullarına benziyecek,
Ne de oğulları babalarına,
Ne ev sahibi konuğunu bilecek, sevecek,
Ne dost dostunu, ne kardeş kardeşini bugünkü gibi.
185..Yaşlanır yaşlanmaz hor görülecek ana baba
Kaba kaba çatacaklar onlara.
Tanrı saygısı nedir bilmeyecek bu mutsuzlar,
Karınlarını doyuranların karınlarını doyurmıyacaklar.
190..Ne yeminin değeri kalacak, ne doğrunun, ne iyinin,
Yalnız kötülere, azgınlara gidecek saygıları,
Hâk güçlünün olacak yalnız, vicdan kalmıyacak.
Kötü insan saldıracak iyi insana,
Yalana dolana kaçıp, andlarını çiğniyecekler,
Zavallı insanların ayaklarına dolanacak
195..Kıskançlığın kem gözleri, kem dilleri.
O zaman bırakıp yeryüzünü Olympos'a gidecek
İnsanları bırakıp tanrılara sığınacak
Ak yüzlü, ak alınlı Aidos'lar, Nemesis'ler.
200..Yalnız acılar kalacak ölümlü insanlara,
Çare bulunmaz olacak kötülüklere karşı.
Şimdi krallara bir sözüm var,
Ne kadar söz bilir kişiler olsa da krallar.
Atmacanın biri alaca boyunlu bülbüle demiş,
Bülbülü sıkarken yaman pençelerinde,
205..Zavallıcık inlerken keskin tırrnaklar gövdesinde,
Şöyle demiş atmaca bizimkine hışmiyle:
"Ne bağırıyorsun be, pis ufaklık?
Senden daha güçlü birinin elindesin.
Ne kadar güzel türkü söylersen söyle,
Seni ben götüreceğim istediğim yere,
Orada ya yiyeceğim seni kıtır kıtır,
Ya da, dilersem, koyuvereceğim seni.
210..Kendinden güçlüsüne ayak direyen zırdelidir:
Acı çeker, kepaze olur boşuna."
Böyle demiş yel kanatlı atmaca,
Yüce göklere uçan kuş.
Ama sen Perses, doğruluktan yana ol,
Aşırılığa kaptırma kendini.
Biz zavallılara iyi gelmez aşırılık,
Büyükleri bile yıpratır azgınlık,
215..Başlarına belâ geldi mi, ezilirler altında.
Doğru işlerden yana gidendir güzel yol, .
Haklı kazanır önünde sonunda,
Çeke çeke aklı başına gelir budalanın.
Yeminler gelir eğri yargıların ardından
Ve Hak yükseltir o zaman sesini
Rüşvetle hak yiyenlere karşı
220..Ve düşer ağlayarak ardına insanların,
O insanların ki sürmüşlerdir Hakkı haksızca
Evlerinden, yurtlarından dışarı.
Ama onlar ki yerliye yabancıya karşı
225..Doğru yoldan, doğru yargdardan ayrılmazlar,
Onların yurtları uygarlığa kavuşur,
Mutlu kişiler yaşar kentlerinde,
Delikanlıları besleyen barış gelir ülkelerine
Ye engin bakışlı Zeus, yüce tanrı,
Acı savaşlardan korur onları.
230..Bu haklardan yana gidenler düşmez hiçbir zaman
Açlık, kıtlık gibi belâlara,
Bol bol meyvalarını yerler şölenlerde
özene bezene işledikleri bahçelerinin.
Toprak bereketli bir hayat sunar onlara,
Dağda meşenin tepesi palamut dolar,
Gövdesi cıvıl cıvıl arı,
Koyunlar taşıyamaz olur yünlerini,
235..Babalarına benzer çocuklar doğurur analar,
Bolluk içinde yaşar giderler.
Uzak denizlere açılmazlar geçinmek için,
Bırakıp kendi bereketli yurtlarını.
Ölçüyü kaçıran, kötü yola sapan kişileriyse,
Cezalandırır engin bakışlı Zeus,
240..Bütün bir kent yıkılır bazen
Birtek kişinin işlediği suç yüzünden.
Belâ, veba, kıtlık iner göklerden,
Erkekler üretmez, kadınlar doğurmaz olur,
Evler yıkılır gider o zaman,
245..Kronosoğlu Zeus duvarları yerle bir eder,
Koca orduları bozguna uğratır,
Ya da darmadağın eder donanmaları.
Ey krallar, siz de düşünün bu haklı düzen üzerine:
Yanı başınızda insanlarla sarmaş dolaş ölümsüzler vardır,
Hep gözetler dururlar o insanları ki
250..Haksız yargılarla insanı insana ezdirirler,
Ve korkmazlar yukardan bakan tanrılara.
Otuz bine varır sayısı, ölümlüleri gözetlemek üzere
Zeus'un bizi besleyen topraklara yolladığı ölümsüzlerin.
255..Bunlar sisler içinde dolaşırlar dünyayı,
Kollarlar insanların iyi kötü işlerini.
Bir kız vardır, Zeus'un kızı, adı Dike,
Olympos'lu tanrılar sayarlar, severler onu.
Biri saygısızlık etmesin ona haksızlık edip,
Hemen gider oturur dizleri dibine.
Babası Zeus'un, Kronosoğlunun,
260..Ve dert yanar ona, insanların haksızlığından.
Ne yazık ki bütün halk çeker cezasını
Kötü karar veren yolsuz kralların.
Bunları görün de doğru yargılar verin, ey krallar,
Siz ki hep rüşvet yer, haksızlık edersiniz.
265..Başkasına haksızlık etmek kendine kötülük etmektir.
Kötü düşünce düşüneni yakar herkesten önce.
Herşeyi bilen Zeus'un herşeyi gören gözü
Bunu da görür, görmek dilerse,
Haklı haksız ne varsa kentte gözünden kaçmaz.
270..Ben de, oğlum da vaz geçeriz hemen bugün doğruluktan,
Eğer Hak hoş görürse haksızhğı.
Ama bir türlü inanmam
İşini bilen Zeus'un
Böyle işlere meydan vereceğini.
Ey Perses, beni can kulağıyla dinle,
275..Haktan yana ol, zorbalığı sil kafandan.
Budur buyruğu Kronosoğlunun insanlara.
Madem hak nedir bilmezler,
Kemiredursunlar birbirlerini
Balıklar, yırtıcı hayvanlar, kanatlı kuşlar.
Çalış, Kazan, Ye, Yedir...
Ama Zeus hak duygusunu vermiş insanlara,
Buysa en değerlisidir verdiklerinin.
Gözü herşeyi gören Zeus kayırır
280..Yargılarında haktan yana olanları.
Ama bile bile yalan yere yemin edip de
Hakkı çiğneyen, günaha girenler
Yaşadıkça azaldığını görürler döllerinin,
Oysa yeminlerine bağlı kalan kimseler
285..Gün geçtikçe arttığım görürler çocuklarının.
Koca Perses budalası, ben senin iyiliğin için konuşuyorum,
Aşağılığa kolay düşülür, dümdüzdür yolu.
Hemen varılır ona, kapı komşumuzdur,
Oysa üstünlükle aramıza alın terini komuş tanrılar,
Uzundur, sarptır onun yolu,
290..Zor çıkılır tepesine, ama bir de çıktın mı,
Ne kadar zor da olsa, kolaylaşır herşey.
Olgun adam odur ki düşüncesiyle bulur
En iyi olanı bugün de yarın da.
295..Odur doğru insan ki doğru söze kulak verir,
Hiçbir işe yaramaz o insan ki
Ne kendi görmesini bilir, ne de söz dinlemesini.
Perses oğlum, aklından çıkarma söylediklerimi:
Çalış ki açlık kaçsın bulunduğun yerden,
300..Sevdir kendini başı çelenkli Demeter'e,
Ambarını dolduracak olan ulu tanrıçaya.
Açlık işsiz insanlara yoldaştır,
Tanrılar da insanlar da kızar o kimseye ki
Hiçbir işe yaramadan yaşar,
Bal yapmaz yaban arılarına benzer,
305..İşten kaçıp başka arıların balını yer.
Güzel işlere bağla kendini ki
Buğdayın bol olsun mevsiminde.
Çalışanların sürüleri de olur, altınları da,
310..Çalışmakla sevdirirler kendilerini tanrılara.
Çalışmak değil, çalışmamaktır ayıp olan.
Çalışırsan, çok geçmez çalışmayan imrenir Kazancına,
Şan şeref hep kazancın ardından gelir.
Yaradılıştan çıkarın çalışmaktır senin.
315..Kuş beyninle başkasının malına göz dikmeyi bırak da
Taştan ekmeğini çıkarmaya bak, beni dinle.
Utanç bırakmaz yoksulun yakasını,
Utanç mutsuzluğa bağlıdır, mutluluk yüz akına.
Zenginlik kapma kaçırmayla olmamalı,
320..Onu bize tanrılar vermeli ki değsin.
Kazanç tutkusu insanın aklını çeldi mi,
Ya da yüzsüzlük şeref duygusunu yok etti mi,
Zorla, bilek gücüyle zengin olabilir insan,
Dilini kötüye kullanarak da.
Ama tanrılar hemen hakkından gelir,
325..Evini, zenginliğini yıkar başına suçlunun.
Dilenciye, konuğa kötü davranmak suçtur.
Bir kardeşinin yatağına girip gizli gizli
Karısıyla oynaşanın iğrençtir suçu.
330..Yetimlerin hakkını yiyenin de öyle,
Yaşlı bir babaya saldıran, dil uzatanın da.
Bütün böylelerine Zeus'un kendi kızar,
Yaptıklarını acı acı ödetir onlara.
335..Temiz yüreğini uzak tut bu suçlardan.
Lekesiz ellerle kurbanlar kes tanrılara,
Pırıl pırıl butlar yak, kesene göre.
Yatarken de, kutsal şafak ağarınca da
Tanrılara sunulması gerekeni sun ki
340..Senden yana olsun yürekleri.
O zaman baba mirasını satmaz,
Başkasınınkini satın alırsın üstelik.
Seni seveni çağır sofrana, sevmeyeni değil.
Çağırdığın daha çok komşuların olsun.
Köyde başına birşey gelecek olsa,
Komşuların hemen yardımına koşar,
345..Uzaktaki dostlarsa zor gelirler.
Komşunun kötüsü belâdır, iyisi bir hazine:
Ne mutlu iyi bir komşusu olana.
Komşun kötü olmazsa öküzün ölmez.
Komşudan ödünç aldığını tanesi tanesine say,
350..Tastamam da geri ver, mümkünse fazlasıyla.
Böyle yaptın mı darlıkta yardım görürsün.
Kötü yoldan kazanç sağlamaya çalışma:
Kötü kazanç belâ getirir başına.
Seni seveni sev, sana gelene git;
Verene ver, vermeyene verme,
355..Verene herkes verir, vermeyene kimse vermez.
Vermek iyi, kapmak kötüdür, ölüm getirir.
Gönülden veren ne kadar çok verse o kadar mutludur,
Vermek sevinç getirir yüreğine.
Başkasından yüzsüzce kapılan şeyse
360..Ne kadar az da olsa içini karartır insanın.
Az üstüne az koyar, koydukça da koyarsan,
O az dediğin çok olabilir.
Varına ekleyen açlıktan ölmez.
Evinde yiyeceğin varsa başın derde girmez.
Aradığını evinde bulmaktan iyi ne var:
365..Dışarıdan gelen yıkar insanı.
Sende olanla yetindi mi işin yolundadır,
Sende olmayanı özlemeye başladın mı için için,
İşte o felâket: İyi düşün bunun üstüne!
Fıçının açılış ve bitişinde bol bol iç,
Ama ortalarda tutumlu ol.
Dibini bulan fıçıyı esirgemek saçma.
370..Dostuna vereceğini anlaştığın gibi ver.
Kardeşinle bir anlaşma yaparken bile
Şakaya vurup bir tanık çağır yanına.
Güven de güvensizlik de yıkar insanları.
Takıp takıştırıp, kıçını sallayıp
Aklını çelmesin kadının biri.
Gözü ambarındadır diller dökerken sana,
375..Ha kadına güvenmişsin, ha bir hırsıza.
Bir tek oğlun olsun baba mirasına konan,
Ancak böyle çoğalır evin zenginliği.
Sen yaşlanıp ölünce oğlun tutar yerini.
Ama çocuğu bol olursa, Zeus'un yardımı da bol olur
380..Çok kişi çok iş görür, ona göre de artar kazancı.
Zengin olmayı kodunsa aklına:
Dinle beni, iş yap, iş üstüne iş yap.
Ekini biç, görünce gökte
Pleiad yıldızlarını, Atlas kızlarını.
Görünmez oldukları zaman da ek toprağını.
385..Oyıldızlar kaybolur kırk gün kırk gece.
Ama yılın çarkı durmaz döner,
Ve insanlar bilemeye başlayınca oraklarını
Gözükürler yeniden gökte.
Bak söyliyeyim nedir tarlaların kuralı
İster deniz kıyısında ol, ister bozkırda,
390..Dalgalardan uzaktaki bereketli ovalarda:
Demeter'in işlerini vaktinde görmek istersen
Ekerken de, kazarken de, biçerken de
Göğsün bağrın açık çalışabilesin.
Öyle yap ki vaktinde büyüsün ürünlerin,
395..Yoksul kalıp kimseye minnet etmiyesin.
Öyle yapmadığın için kaç kez baş vurdun bana,
Ama artık benden ödünç alamazsın, bunu bil.
Çalış, Perses kardeş, sersemlik etme,
Tanrıların insanlara verdiği işi yap.
Yoksa günün birine çoluğun çocuğunla
Kapı kapı dolaşır dilenirsin.
400..Kimse aldırış etmez derdine,
Çok çok iki üç kez yardım koparabilirsin.
Ama fazla sıktın mı berkesi hava alırsın.
Ne kadar dil döksen boşuna.
Haydi beni dinle, borçlarından kurtul,
Kurtul ki açlıktan da kurtulasın.
Bir evin olsun, bir karın, bir de öküzün.
Karını parayla satın al ki.
Gereğinde yürüsün öküzlerin ardından.
Aracın, avadanlığın evinde olsun,
Olsun ki başkasından istemeyesin.
Vermedi mi, mevsim geçer, işin yüz üstü kalır.
410..Hiçbirini ne yarına bırak, ne öbür güne.
İşini tavsatanın ambarı dolmaz,
üstüne düşmediğin işten hayır gelmez,
İşini yarım bırakan belâ çeker başına.
Azgın güneş ter döktürmez olunca insana,
415..Zeus güz yağmurlarını salınca dünyaya,
Daha çevik olunca elimiz kolumuz,
Sirius yıldızı ölümlülerin başı üstünde
Gündüzden çok gece dolaşır olunca,
420..Baltanın kestiği ağaç daha az kurtlanır,
Yaprağını dökmüş, büyümesi durmuştur.
İşi mevsiminde yapmak istersen,
Ormanını o zaman kes:
Üç karış dibeğini, üç dirsek tokacını yap,
Dingilin yedi ayak oldu mu tamamdır.
425..Sekiz ayak kesersen bir tokmak da çıkar.
Ona karşılık bir araba için tekerleği üç karış kes.
Eğri ağaçlardan bol ne var,
Ama dağda bayırda arayıp
Yaş meşeden bir sap bul,
430..En dayanıklısı odur...
İki sapan yap kendine evinde,
Biri parçâsız olsun, biri parçalı.
Biri kırılırsa ötekine koşarsın öküzleri.
435..Dingil için defne ve karaağaç iyidir,
En az onlar kurtlanır,
Ökçe için kuru meşe, sap için de yaş meşe.
Güçlü bir çift öküz bul dokuz yaşlarında:
Bu yaş, öküzlerin delikanlılık çağıdır,
İşe en elverişli oldukları çağ;
Çift sürerken kavgaya tutuşmaz,
440..Sapanı kırıp işi yarım bırakmazlar.
Çifti sürerken adam da kırk yaşında olmalı,
Sabah sabah dört çizikli koca bir ekmeği yemeli.
Sağa sola bakmadan, eş dost aramadan,
Kendini işe vermeli sapanın arkasında.
Daha genç oldu mu, fazla tohum atar,
445..Delikanlıların başı havada olur,
Oynıyacak arkadaş arar sağda solda.
İşe koyulmadan turnanın sesini bekle:
Bulutların ardından gelsin her yılki çığlığı,
450..Ekin zamanını o haber verir,
Yağmurlu kış günleri onunla başlar.
Turnalar öttü mü gökte,
Öküzü olmayanın yüreği sızlar.
O mevsimde insanın, ahırında
Kıvrım kıvrım boynuzlu öküzleri olmalı.
"Ver öküzlerini ve arabanı" diyebilirsin komşuna,
Ama o da: "Öküzlerim koşulu" diyiverir sana.
455..Bir araba yaparım demek dile kolay:
Kaç parçası var bir arabanın, budala,
Onları önceden evine toplaman gerek.
Ekin sabahları geldi mi doğru tarlaya!
Efendi uşak erkenden iş başına,
460..Yaş, kuru toprak kazılmalı,
Kazılmalı ki başaklarla donansın.
Ekeceğin toprak dinlenmiş olmalı,
Baharda havalanmış, yazın çapalanmış olmalı.
O zaman umutlarını boşa çıkarmaz.
Nadas uğur getirir, çoluğunu çocuğunu, ağlatmaz.
465..Toprağın Zeus'una, ak yüzlü Demeter'e dua et
Olgun dolgun etsin kutsal başağı.
Sapanın kolunu aldın mı avucuna,
Dokun değnekle sırtına
Boyunduruğa asılan öküzlerin.
Bir oğlancık gelsin ardından,
Bir tırmıkla örtsün tohumların üstünü
470..Kuşlara yem olmasın diye.
Düzenli iş insanların baş nimeti,
Düzensiz iş baş belasıdır.
Göklerin Zeus'u dilerse oldurur,
Başlarını yere sarkıtır buğdayların.
475..O zaman örümcek ağlarından kurtulur kabın kaçağın
Ve tadarsın sevincini
Evinde karnını doyurmanın.
Rahat edersin alaca bahar gelinceyedek,
Gözün başkasının malında olmaz,
Başkasının gözü sende olur.
Kutsal toprağı kazmakta geç kalırsan,
480..Hasat zamanı çömelir toplarsın
Bodur kalmış, toza bulanmış başakları.
Cılız demetleri asık yüzle koyarsın sepete,
Görenler acır haline.
Zeus tanrının günü gününe uymaz,
Aklından neler geçer bilemez ölümlü insanlar.
Toprağını geç kazdıysan,
485..Olsa olsa şudur bunun çaresi:
Beklersin guguk kuşu öter
Meşenin dalları arasında,
İnsanların yüzü, güler koca dünyada:
Zeus üç gün üç gece yağmur yağdırır,
Öküzün ayağı birkaç parmak sulara batar.
Ancak o zaman son güne kalan çiftçi
490..İlk günde işe başlayana yetişebilir.
Hep aklında olsun bunlar:
Ne baharı kaçır, ne de güz yağmurlarını.
Kış günlerinde oturakalma sakın
Şehir meydanlarında, ocak başlarında.
Soğuklar insanı tarladan uzaklaştırır,
495..Ama çalışanın yapacak işi vardır evinde.
Karakışta uyuştun mu açbîlaç kalırsın,
Ayağını avucuna alır ovar durursun.
Aylak gezip boş umutlar besliyen adam
Ekmeksiz kaldığı gün başlar dert yanmaya.
Geçimi sağlama bağlanmamış yoksul
500..Ondan bundan bir şeyler umarak
Oturakalır pazar yerlerinde.
Hizmetçilerine yaz ortasında söyle:
Her yazın bir kışı var,
Başınızı sokacak kulübeler yapın.
Karakış kötü günleriyle bastırınca
Öküzlerin birer ikişer ölür,
505..Koruyun kendinizi belâlı kırağılardan,
Toprak donar esince acı Poyraz,
Atları bol Trakya ovalarından gelip
Allak bullak edince engin denizi,
Dağları, ovaları uğultulara boğunca.
Dar boğazlara bir saldırmasın Poyraz,
Saçları havada binlerce meşeyi,
510..Koca koca çamları serer anaç Toprağın üstüne.
O zaman bir çığlık yükselir bütün ormanda,
Hayvanlar titreşir, kısarlar kuyruklarını,
Sırtlarında kalın postları olanları bile.
Buz gibi girer onların da içlerine
Ne kadar tüylü müylü de olsalar.
515..Öküzün gönünü bile deler geçer,
Keçinin iri kıllarını dinlemez.
Yalnız bol yünlü koyunlar dayanır
İhtiyarların belini büken Poyrazın gücüne.
Nazik tenli genç kıza da işlemez,
520..Çünkü o evde tatlı anasının yanında kalır.
Altın Aphrodite'nin işlerini bilmez henüz,
Körpe bedenini yıkar, yağlar,
Sonra gider uzanır evinin bir köşesine.
Oysa bu kış günlerinde kemiksiz
Ayaklarını kemirir durur
525..Ateşsiz evinde, kasvetli kovuğunda.
Güneş koşacak çayırlar göstermez ona,
Çünkü o, kara insanlar ülkesi üstünde gezer,
Geç gelir Hellenleri aydınlatmaya.
O zaman ormanların boynuzlu boynuzsuz konukları
530..Çenelerini zangır zangır titreyerek
Koşuşurlar dere tepe.
Bir tek kaygısı vardır hepsinin:
Sık fundalık, derin mağara bulup sığınmak.
Ölümlüler üç ayaklı yaratık gibi
Belleri iki büklüm, başları önlerinde
535..Göç ederler ak karlardan kurtulmak için.
O zaman beni dinlerseniz, kendinizi korumak için
Yumuşak bir urba ve uzun bir hırka giyin,
Sıkı dokunmuş kumaşlardan olsun giysiniz,
540..İyice sarının ki tüyleriniz diken diken olmasın soğuktan.
Ayaklarınıza sık papuçlar geçirin
öküz derisinden, içi keçeli.
Kışın en soğuk günleri gelince de,
Oğlak derilerini öküz barsağıyla dikip
545..Yağmura karşı bir kalkan gibi sırtınıza koyun,
Başınıza da bir keçe külâh geçirin ki,
Kulaklarınız sırıl sıklam olmasın.
Çünkü Poyraz'da sabahlar soğuk olur.
O sabahlar bereket yüklü bir sis
Yıldızlı gökten iner toprağa,
Ve kaplar bu dünya mutlularının tarlalarını.
550..Tükenmez ırmaklardan suyunu alan bu sis
Sert bir rüzgârla yerden havalanıp
Kâh akşam üstü yağmur olup düşer,
Kâh fırtına olup savrulur gökte
Trakyanın Poyrazı iterken yoğun bulutları.
Bir an önce işini bitirip evine dön ki,
555..Kara bir bulut gökten düşmesin üstüne,
Islatmasın elini kolunu, üstünü başını.
Kısacası o soğuk aydan sakın,
Ayların en belâlısıdır o,
Koyunlar için de belâlı, insanlar için de.
O ayda insanlar daha çok yemek isterken
Öküzlerin yemini yarıya indirirsin,
560..Uzun geceler yem aratmaz onlara.
Yaşamını günlerin gecelerin süresine uydur
Ta ki yıl sona erdirsin dönüşünü,
Ve bütün varlıkların anası Toprak
Donansın yeniden türlü yemişlerle.
Güneş dönmeye yüz tuttuktan sonra
565..Zeus altmış kış günü doldurunca
Büyük Ayı Okyanustan ayrılır
Ve karanlıklar içinden pırıl pırıl yükselir.
O zaman atılır ışığa doğru Pandion'un kızı
İnce, keskin çığlıklı kırlangıç:
Yeni bir bahar gelmiştir artık insanlara.
570..Asmanı buda o gelmeden, sırasıdır.
Evi sırtında gezen salyangoz,
Gökte Ülker yıldızı görünür görünmez
Topraktan bitkiler üstüne çıkmaya başladı mı,
Bağları çapalama zamanı gelmiştir artık.
Bileyin orakları, uyandırın ırgatları.
575..Hasat zamanı, güneş denizi kurutunca,
Bırakın artık gölgede öğle uykularını,
Sabahlara kadar yatakta kalmayın artık.
Elini çabuk tutacaksın o zaman
Geçimini sağlama bağlamak istiyorsan.
Güneşle kalkıp ürünü alacaksın içeri:
Şafak günlük işin üçte birini bitirir,
Şafak yol kazandırır, işi ilerletir,
580..Şafak söker sökmez yoldadır nice insan,
Boyunduruğa vurulmuştur nice öküz.
Deve dikenleri çiçek açtı mı,
Ağır yaz günlerinde ağustos böceği
Konup bir ağaca türküye başladı mı,
Hızla çarparak kanatçıklarını,
585..Keçiler daha yağlı, şarap daha tatlıdır,
Kadınlar daha azgın, erkekler daha gevşek,
Sirius yıldızı kafalarını, dizlerini yakar,
Derileri yanar kavrulur sıcaktan.
O zaman bir kayanın gölgesine uzanmalı insan,
Byblos şarabı, güzelce kabarmış ekmek olmalı,
590..Emzirmez olmuş keçilerin sütü,
Ormanlarda beslenmiş bir dananın
Ya da yeni doğmuş bir kuzunun eti.
İçer kızıl şarabı yatarsın gölgeye,
Gönlünce yer içersin doyasıya,
Serin yellere doğru çevirip yüzünü
595..Tertemiz bir kaynaktan su alıp
Bire üç katarsın şarabına.
Orion yıldızları gözüktü mü
Irgatlarına söyle rüzgârlı bir yerde
Yuvarlak bir harman üstüne
Yığsınlar Demeter'in kutsal buğdayını,
600..Sonra da ölçeklerle doldursunlar küplere.
Sizi besleyecek taneler eve yerleşti mi,
Kimsesiz bir uşak bulun derim size,
Bir de çocuksuz hizmetçi kız,
Hizmetçi ana oldu mu, başa belâdır.
Keskin dişli bir köpeğiniz de olacak,
Bol bol yedireceksin onu ki
605..Gündüzuyurun biri malınızı çalmasın.
Otu samanı da ambara yığın ki
Bol bol yiyeceği bulunsun
Öküzlerinizin ve katırlarınızın.
Bu işler bittikten sonra, bırakın
Köleleriniz dizceğizlerini dinlendirsinler,
Öküzleri de çıkarın boyunduruk altından.
Orion ve Sirius gökün tepesine gelip te,
610..Gül parmaklı Şafak Kutup yıldızım gördü mü,
O zaman, Perses, topla getir bütün salkımları.
On gün on gece açıkta tut,
Beş gün beş gece de kapa üstlerini.
Altıncı gün çıkar özünü salkımların,
Doldur küplere Dionysos tanrının
Sevinç yüklü nimetlerini.
615..Ülker, Hyad ve Orion görünmez olunca,
Ekinini ekmeğe bak, mevsimidir artık.
Tohum ne olacaksa olsun toprağın altında.
Tehlikeli deniz yolculukları mı çekiyor seni?
O zaman unutma ki Ülker burcu
620..Orion'dan kaçıp sisli denize gömülünce
Bütün rüzgârların coşacağı zamandır.
Deniz şarap küplerine döner o zaman,
Gemilerle açılmaya gelmez.
Toprakta çalışılır, dediğim gibi.
Gemini çekersin kıyıya,
Taşlar yığarsın dört bir yanına.
625..Islak soluklu rüzgârlardan korumak için
Geminin, tıkacını da çıkar ki
Zeus'un yağmurları tekneyi çürütmesin.
Bütün donatımı derli toplu içeri al,
Güzelce katla denizci geminin kanatlarını
Dümeni de ocak başına koy kurusun,
630..Ve bekle deniz mevsiminin gelmesini.
Gelince sür denize hızlı gemini,
Ne yükleyeceksen yükle içine
Yurduna kârla dönebilmek için.
Babamız gibi yap sen de, koca budala Perses,
O da bir gün daha güzel yaşama umuduyla
635..Aştı engin denizleri bırakıp ardında
Aiolya’nın Kyme kentini,
Geldi buralara kara gemisiyle.
Bolluktan, zenginlikten, rahattan değil,
Kör olası yoksulluktan kaçıyordu,
Geldi Helikon'un eteğinde
Bu lânetli Askra'ya yerleşti,
640..Bu kışı sert, yazı çekilmez, tatsız kasabaya.
Unutma, Perses, her işini mevsiminde yap,
Hele denize ne zaman açılacağını iyi bil.
Küçük gemileri övebildiğin kadar öv
Ama malını büyük gemiye yüklemeye bak:
Yükün çok oldu mu, kazancın da büyük olur,
645..Yeter ki rüzgârlar ters esmesin.
Uçarı gönlün kazanç peşine düşerse,
Kurtulmak istersen borçlardan
Ve yürekler acısı açlıktan,
Öğretirim sana yasalarını
Uğultusu birden gökleri tutan denizin,
Her ne kadar biçbir şey anlamasam da
Denizcilikten ve gemilerden.
650..Engin denizlere açılmadım henüz
Yalnız Euboia'ya gittim bir kez, Aulis'e,
Hani o Akhaların koca bir ordu toplayıp da
Kutsal Hellas'tan kızları güzel Troya'ya giderken
Denizlerin durulmasını bekledikleri yere.
Ordan da Khalkis'e gitmiştim
655..Yiğit Amphidamas'ın yarışlarına katılmaya:
Birçok ödüller komuştu kahraman oğulları.
Herkes bilir benim orada
Bir yiğitlemeyle birinci gelip
İki kulplu bir üçayak kazandığımı.
Helikon Musa'larına sunmuştum onu
Onların beni günün birinde
Ozanlık yollarına düşürdükleri yere.
660..Başka bir görgüm olmadı
Binbir eklentili tekneler üstüne.
Ama ben yine de söyliyebilirim sana
Neler düşündüğünü deri kalkanlı Zeus'un,
Çünkü Musa'lar öğrettiler bana
Söylenmezi dile getiren ezgileri söylemesini.
Yaz ortasındaki gün döneminden sonra
Elli gece elli gün sürer insanların
665..Denize açıldıkları mevsim.
O mevsimde gemilerin paralanmaz,
Deniz tayfalarını elinden almaz.
Ama deprem tanrısı Poseidon,
Ya da ölümsüzlerin kralı Zeus
İlle de yok etmek istiyorsa onu, o başka.
Çünkü iyilikler de onlardan gelir, kötülükler de.
670..O mevsimde rüzgârın nerden eseceği bellidir,
Ve belâlı değildir dalgalı deniz.
Korkma o zaman, rüzgârlara güven
Sür hızlı gemini denize, yükle yükleyeceğini,
Ve bir an önce dönmeye bak yurduna.
Ne yeni şarabı bekle, ne de güz yağmurlarını,
675..Ne de kış habercisi Lodos fırtınalarını.
O Lodoslar altını üstüne getirir denizin,
Güz yağmurları boşanır ve deniz belâlı olur.
Bir başka mevsimi daha vardır denizciliğin:
İlk baharda incir ağacının tepesinde
680..Kuzgun pençesi gibi yapraklar gördün mü
Açıl denize; bahar seferlerinin zamanıdır.
Ama övme o mevsimi, yüreğin hoşlanmaz ondan.
Tam vaktini bilip belâyı önlemek zordur,
Ama insanlar yine de açılır denize
685..Çünkü görmez olur yüreklerinin gözü:
Para fakir fukaranın canı ciğeridir,
Oysa ne kötü şeydir dalgalar içinde ölmek.
Hadi sen beni dinle, iyi düşün bunlar üstüne:
Bir geminin karnına yükleme varını yoğunu,
690..Çoğunu karada bırakıp azını gemiye koy.
Amansızdır denizde karşına çıkacak belâ:
Fazla yüklü arabanın oku birden kırılıp
Yitirmiş gibi olursun içine bütün yüklediklerini.
Ölçülü ol, neyi ne zaman yapacağını bil.
695..Vakti zamanı gelince evine bir kadın al;
Bu işi ne otuzundan çok sonra yap,
Ne de çok önce, o aradadır tam zamanı.
Kadın dört yıl genç kız kalıp
Ergenliğinin beşinci yılında evlenmeli.
Kız oğlan kızla evlen ki,
Doğru bildiğin yola sokabilesin onu.
700..En iyisi yakınlarından biriyle evlenmektir.
Ama önceden iyice düşün taşın:
Evlenmen bir alay konusu olmasın komşularına.
Erkek için en büyük nimet
İyi bir karısı olmaktır bu dünyada;
En büyük mutsuzluk da kötü bir karısı olmak,
Bir karı ki boğazından başka şey düşünmez,
Ve erkeği ne kadar güçlü olursa olsun,
705..Çırağısız yakar onu, erkenden yıpratır.
Mutlu ölümsüzlere gereken saygıyı göster.
Arkadaşına kardeşim deme hiçbir zaman,
Dersen, kötü davranamazsın artık ona karşı.
Ve güzel konuşayım derken yalan söyleme.
710..Kardeş dediğin kötü söyler, kötülük ederse,
Öcünü iki katlı almalısın ondan.
Sonradan dostluk kurmak isterse seninle,
Af dilemeye kalkarsa, kabul et.
Demek zavallı bir insanmış
Dostlarını bir orda bir burda seçen.
Açık davran, yüzün yüreğinin aynası olsun.
715..Ne konuksever desinler sana, ne konuksuz,
Ne yoksul dostu, ne de büyüklerin düşmanı.
İnsan yüreğini yıpratan körolası fakirliği
Kimsenin yüzüne vurma hiçbir zaman,
Ölümsüz tanrıların bir cilvesidir bu.
Kendini tutan dil bir hazinedir insan için,
720..Ölçülü dil ise dillerin en değerlisidir.
Kötü söyleyene başkası daha kötü söyler.
Ortak masraflı şölenlerde surat asma:
Keyfin daha büyük, masrafın daha az olur.
Gün doğarken ellerin kirli olmasın sakın,
725..Zeus'a da, öbür tanrılara da şarap sunarken.
Yoksa dinlemezler seni, duaların boşa gider.
Ayakta su dökme güneşe karşı,
Hele gün battıktan sonra sabaha kadar
Ne yola işe, ne yol dışına,
Soyunup dökünsen bile:
730..Geceler ölümsüz mutlularındır.
Tanrılara saygısı olan saklanıp çömelir,
Ya da kapalı bir avlu duvarına sokulur.
Sonra evinde ocak yakınında
Ayıp yerlerini yıkanmadan gösterme sakın.
735..Cenaze dönüşlerinde çocuk yapayım deme,
Bu işi kutsal bayram dönüşlerinde yap.
Durmaz akar güzelim ırmaklardan geçerken
Ayaklarını suya sokmadan önce dua et
Gözlerini akıntıya dikerek,
Ve tertemiz pırıl pırıl sularda ellerini yıka.
740..İçini ve ellerini yıkamadan ırmaktan geçen
Tanrıların öfkesini çeker üstüne, başına dert açar.
Kurban törenlerinde tırnaklarını kesme sakın,
Hele kara demirle kuruyu yaştan ayırma.
Maşrabayı küpün üstünde bırakma
745..Şarap içerken, uğursuzluk getirir.
Ev yaparken çıkıntı bırakma hiçbir yerinde ki,
Kuzgunlar konup ötmesinler kötü kötü.
Önce tanrılar için kullanılmamış kaplarda
Ne yemek ye, ne yüzünü yıka, bu da belâ getirir.
750..On iki yaşında bir çocuğu
Kutsal şeyler üstüne oturtma, iyi değildir,
Erkekliğinden hayır gelmez o çocuğun;
On iki aylık da olsa, sonu kötü olur.
Bir kadının yıkandığı suda
Bir erkek yıkanmamalı hiçbir zaman.
Bundan da kötülük gelir, bir zaman için de olsa.
755..Kurban etlerini yıkarken
Tanrı sırlarıyla eğlenmeye kalkma:
Bu da pek kızdırır tanrıları.
Kaynak başlarında işeme sakın,
Ne de ırmakların denize döküldüğü yerde,
Oralarda yıkanmaya da kalkma, iyi değildir.
760..Bunları yap ki, insanlar kötü demesinler senin için;
İnsanın adı çok kolay kötüye çıkar,
Ama sonra çok zordur herkesin dilinden kurtulmak.
Ün dediğin kolay kolay ölmez,
Hele büyük kalabalıklara yayıldığı zaman.
Ün de bir tanrıdır ölümsüz.
765..Zeus'un günlerini gereğince kutlamak istersen:
Söyle adamlarına en iyi gün ayın otuzudur
İşleri yoluna koyup payları dağıtmak için.
İnsanların saygıyla gözeteceği günler vardır,
Ve bilgeliğin ta kendisi Zeus'un günleri şunlardır:
770..Birinci, dördüncü ve yedinci günler kutsaldır
-Leto altın başaklı Apollon'u yedinci gün doğurmuştur-
Sekizinci ve dokuzuncu günler de öyle,
Ama bu iki gün insan işleri için de elverişlidir.
Onbirinci, onikinci günlerin ikisi de iyidir
775..Hem koyun kırkmak, hem ekin biçmek için.
Ama onikinci onbirinciden çok daha iyidir:
Uçarı örümcek ağını o gün örer
Günlerin uzadığı mevsimde;
İşini bilen karınca da o gün rızkını toplar.
Kadın o gün tezgâhını kurup işine başlar.
Ama ayın onüçüncü günü
780..Tohum atayım deme sakın,
Buna karşılık ağaç dikmenin tam günüdür.
Aym ortasındaki altıncı gün
Ağaç dikmeye hiç elverişli değildir.
O gün erkek çocuğun doğması iyidir,
Ama kızlar o gün ne doğmak, ne de evlenmeli.
785..Ay başının altıncı günü de
Kızların doğmasına iyi gelmez,
Ama oğlakları, koçları kısırlaştırmaya,
Koyunlara ağıl kurmaya elverişlidir o gün.
Erkek çocuk doğurmak için bire birdir:
O gün doğan çocuk şakacı olur,
Yalan söylemesini, atıp tutmasını sever.
790..Ayın sekizinci günü domuzu ve böğüren boğayı
Onikinci günü sabırla katırları iğdiş edin.
Uzun günler mevsiminin büyük yirminci günü
Bir yargıç doğdu mu cin fikirli olur.
Onuncu gün erkek çocuk doğmalı,
Ayın ortasındaki dördüncü gün kız çocuğu.
O gün ellerinizi üstlerine sürüp yatıştırın
795..Eğik boynuzlu, yanpirik yürüyüşlü öküzleri,
Azı dişleri keskin köpeği, sabırlı katırları.
Ayın başında ve sonundaki dördüncü günler
Yüreği kemiren acılardan sakınmalı,
O gün toptan tanrılara verilecek gündür.
800..Ayın dördüncü günü bir kadın getirin evinize,
Bu konuda sizi en iyi aydınlatacak
Kuşlara danıştıktan sonra.
Ayların beşinci günlerinden sakının:
Belâlı, uğursuz günlerdir o günler.
Bir ayın beşinci günüdür ki
Erinys'ler Yemin tanrısını kuşattılar,
O yemin tanrısı ki, Savaş'ın oğlu olarak
İhanetleri açığa vuracaktır.
805..Ayın ortasındaki yedinci gün
-Büyük bir özenle izleyin o günü-
Atın harmana Demeter'in kutsal buğdayını,
Ve oduncu kessin çatı kütüklerini.
Gemilere en uygun ağaçlardan
Teknelerin türlü kalaslarını.
Dördüncü gün başlayın gemileri donatmaya.
810..Ayın ortasından sonraki dokuzuncu gün
Akşamı güzel olan bir gündür.
Ayın başlangıcındaki dokuzuncu gün
İnsanların bütün dertlerden kurtulduğu gündür:
Hem ağaç dikmelere iyi gelir,
Hem erkek dişi bütün doğumlara;
O günün, toptan kötü olduğu görülmemiştir.
Az kişi bilir yirmi dokuzuncu günün
Günlerin en iyisi olduğunu
815..Fıçıları açmak ve boyunduruğa vurmak için
öküzleri, katırları ve tez ayaklı atları,
Ve sürmek için şarap rengi denize
Dizi dizi kürekçileriyle hızlı gemiyi;
Az kişi bilir o günün ne günü olduğunu.
Dördüncü günler de fıçı açabilirsin.
Ayın ortasındaki gün en kutsalıdır.
820..Ama az kişi bilir yirminci günün
Gün doğarken en iyi gün olduğunu
Ve gün batarken o kadar iyi olmadığını.
İşte bu günlerdir gerçekten değerli günler
Bu dünyada yaşayan insanlar için.
Öteki günler değişken, ne iyi ne kötü günlerdir,
İnsanlara hiç de yararlı değildir o günler.
Kimi insan şu günü över, kimi insan bu günü,
Ama az insan bangi günün iyi olduğunu bilir :
825..Aynı gün bir anadır, bir üvey ana.
Ne mutlu o insan ki, bilip günlerini
Ölümsüzleri kızdırmadan görür işini,
Göklerin buyruğuna uyar ve suçlu olmaz.