Bu kitap Önsöz'de de belirtildiği gibi konsül
Aulus Hirtius tarafından eklenmiştir.
1. Balbus! Israrla söylediğin şeylere her gün ret cevabı vermemi bir özür dileme değil de tembel bir adamın başından savmak için söylediği sözler olarak var sayman nedeniyle çok zor bir görevi üstlendim. 2. Büyük Caesar'ımızın Gallia'da yaptıklarından söz ettiği eserinin baştaki ve sondaki bölümleri birbirini tutmuyordu. Bu nedenle bir ek yazmak zorunda kaldım. Ayrıca Caesar'ın iç savaşa dair yazdığı ve yarıda kalan eserini de tamamladım. İç savaş henüz sona ermediği için İskenderiye seferiyle başlayan bu eseri Caesar'ın öldüğü tarihe kadar devam ettirdim. 3. Yazılarımı okuyanlar bu işleri isteksizce yaptığımı anlayacaklardır. Böylece Caesar'ın yazılarının içine burnumu soktuğum için aptallık ve kibirlilikle suçlandırılmaktan kurtulabileceğim. 4. Ayrıca herkes benim yazdığım eserin bir başkası tarafından büyük emeklerle yaratılmış olan eserden güzel olamayacağını bilir. 5. Caesar yazılarını tarihçileri yaptığı büyük işler konusunda bilgisiz bırakmamak için yazmıştı. Fakat eser fazlasıyla beğenildi. Böylece tarihçiler ellerine bir fırsat geçirmekten çok büyük bir fırsatı kaçırmış oldular. 6. Fakat bizim Caesar'ın eserine hayranlığımız diğer insanların hayranlığından daha büyüktür. Çünkü onlar eserin ne kadar güzel olduğunu biliyorlar. Biz ise ne kadar çabuk ve kolaylıkla tamamlandığını biliyoruz. 7. Caesar'ın sadece üslubu güzel değildi. Ayrıca Caesar kendi planlarını en doğru bir şekilde açıklamak yeteneğine de sahipti. 8. Talih bana, İskenderiye ve Afrika seferlerine katılma fırsatını bağışlamadı. Bu seferler hakkındaki bilgimin çoğunu Caesar ile olan konuşmalarımızdan edindim. 9. Fakat bizi etkileyen olayları başka türlü, delil olarak göstermek istediğimiz olayları başka türlü dinleriz. Fakat hiç şüphem yok ki Caesar ile karşılaştırılmamak için çok sayıda mazeret ve nedene sahibim. Fakat yine de Caesar ile beni karşılaştırabilecek bir kimsenin ortaya çıkacağını sanarak sanırım kibirlilik yapmış oluyorum. Görüşmek üzere.
1. Artık Gallia'nın tamamı yenilmişti. Caesar bir önceki yazdan bu yana savaşmakta olan askerlerini artık kışlık ordugâhlarında dinlendirmek istiyordu. Bu arada birçok kabilenin isyan hazırlamakta oldukları haberini aldı. İsyanın nedeni mantıklı görünüyordu. 2. Galler'in bir tek yerde toplanmış olan bir orduyla Romalılara karşı durulamayacağını fakat birçok yerde çok sayıda kabile tarafından bir isyan başlatılırsa buna Romalıların ne gücünün yeteceğini ne de zaman bulabileceklerini düşündükleri anlatılıyordu. Bir kabilenin felakete uğramasıyla diğer kabileler bağımsızlıklarını kazanabileceklerse bundan kaçınmak doğru olmazdı
1. Caesar, Galler'in isyan hazırlıklarına engel olabilmek için ordugâh komutanı Marcus Antonius'u kendi kışlık ordugâhlarına da komutan olarak atadı. Aralık ayının son günü atlılarıyla beraber Bibracte kentinden Bituriglerin topraklan içinde yer alan ve Haedulardan uzak olmayan bir yerde bulunan onüçüncü lejyona doğru yola çıktı. Daha sonra onüçüncü ve onbirinci lejyonları birleştirdi. 2. Ağırlıkları korumak üzere her lejyondan ikişer tabur bıraktı. Ordunun geri kalan bölümünü Bituriglerin en verimli bölgelerine gönderdi. Biturigler geniş bir araziye ve çok sayıda korunaklı kentlere sahipti. Kışlık ordugâhtaki bir tek lejyonun Galler'in isyan hazırlıklarına engel olması çok zor görünüyordu.
1. Caesar'ın birdenbire yaptığı saldırıyla dağınık ve birbirinden uzakta bulunan insanlar çekilmeye bile fırsat bulamadılar. Bu sırada tarlalarını süren yerliler korunaklı kentlerine kaçmaya fırsat bulamadan atlılarımız tarafından yakalandılar. 2. Düşman saldırısının belirtisi olan çiftiliklerin toptan yakılması işinden Caesar'ın emriyle vazgeçilmişti. Caesar'ın amacı, uzağa kadar ilerleyecek olursa yiyecek ve yem kıtlığına uğramamak ve düşmanı yangınlarla paniğe düşürmemekti. 3. Binlerce kişinin yakalanması Biturigleri dehşet içinde bıraktı. Romalıların ilerlemesinden korkarak kaçanlar özel ve siyasal işbirliklerine güvenerek civardaki kentlere sığındılar. 4. Fakat bütün bunlar faydasızdı. Çünkü Caesar hızlı hareket ederek hemen her yerde görünüyordu. Böylece hiçbir kabileye bir başka kabilenin güvenliğini düşünme fırsatı vermiyordu. Hareketlerindeki çabukluk dostlarını sadık davranmak zorunda bıraktığı gibi tereddütte olanlar da korktuklarından dolayı barış şartlarını kabul etmek zorunda kalıyorlardı. 5. Biturigler Caesar'ın merhameti sayesinde kendilerine dostluk kapısının açık olduğunu ve komşu kabilelerin rehineler vererek hiçbir cezaya uğramadan Romalıların himayesine girebildiklerini gördüler. Kendileri de böyle yapmaya karar verdiler.
1. Kışın havanın dayanılmaz soğukluğuna rağmen askerler büyük çabayla yürüyüşlerine devam etmişlerdi. Caesar askerlerin emek ve sabrını ödülsüz bırakmamak için ganimet olarak her askere iki yüz sestertius{37}, her yüzbaşıya da ikibin sestertius vereceğini söyledi. Sonra lejyonları kışlık ordugâhlarına geri gönderdi. Kendisiyse kırk gün sonra Bibracte'ye döndü. 2. Oradaki mahkemelerle ilgilenirken Biturigler kendilerine savaş açmış olan Carnutlara karşı yardım istemek için elçiler gönderdiler. 3. Caesar elçileri dinledikten sonraki onsekizci günde ondördüncü ve altıncı lejyonları Arar üzerindeki kışlık ordugâhlarından çıkardı. Bu lejyonları daha önceki kitapta açıklandığı gibi yiyecek bulmaları için oraya yerleştirmişti. Yanına iki lejyon alarak Carnutları cezalandırmak amacıyla yola çıktı.
1. Düşmanlar ordumuzun yaklaştığını öğrenince diğer kabilelerin uğradıkları felaket hemen etkisini gösterdi. Carnutlar kışın barınmak için acele bir şekilde yaptıkları evlerin bulunduğu köyleri ve kentleri terkederek dağıldılar. Zaten daha önceki yenilgilerden sonra çok sayıda kentlerini de kaybetmişlerdi. 2. Caesar askerlerinin bu zamanlarda çıkması olası fırtınalardan etkilenmesini istemiyordu. Bu nedenle bir Carnut kenti olan Cenabum'da ordugâh kurdu. Askerlerinin bir bölümünü Galler'in evlerine, bir bölümünü ise kışın çadırların damını kapamak için aceleyle toplattırılmış olan kuru otlarla yaptırdığı kulübelere yerleştirdi. 3. Ayrıca süvarileri ve yardımcı birlikleri düşmanın kaçtığı yerlere gönderdi. Bu da işe yaradı. 4. Çünkü askerlerimiz çoğu zaman önemli ganimetlerle geri döndüler. Carnutlar kışın şiddetli olmasından ve tehlike içinde bulunmalarından dolayı büyük zorluklar çektiler. Vatanlarından kovulmuşlardı. Herhangi bir yerde uzun süre kalmaya cesaret edemiyorlardı. Çok şiddetli fırtınaların olduğu zamanlarda ormanlarda sığınacak bir yer de bulamıyorlardı. Bu nedenle dağıldılar ve etraftaki kabilelerin yanına sığındılar. Halkın büyük bir bölümü öldü.
1. Artık yılın en sert mevsimi gelmişti. Caesar, yeni bir savaş çıkarabilecek düşman birliklerini dağıtmayı yeterli buldu. Ayrıca yerinde bir düşünceyle yaza kadar büyük bir savaş çıkmayacağını hesapladı. Bu nedenle Gaius Trebonius'u iki lejyonla birlikte Cenabumdaki kışlık ordugâha yerleştirdi. 2. Remlerden elçiler geldi. Onlar tüm Gailenden ve Belgalardan daha savaşçı bir kabile olan Bellovacların ve komşu kabilelerin Bellovaclı Correus ve Atrebatlı Commius'un önderliği altında ordular hazırladıklarını ve bir yere toplandıklarını öğrendi. Amaçları Remlere haraç ödeyen Suessionların topraklarına saldırmaktı. 3. Caesar cumhuriyetine büyük hizmetleri olmuş olan müttefiklerin bir felakete uğramamasını sadece kişisel şeref ve haysiyeti için değil aynı zamanda güvenliği için de önemli saymaktaydı. Bu nedenle onbirinci lejyonu yeniden kışlık ordugâhından çağırdı. Ayrıca Gaius Fabius'a mektup göndererek iki lejyonunu Suessionların topraklarına getirmesini emretti. Labienus'un yanındaki iki lejyonunun birini yanına çağırdı. 4. Böylece kışlık ordugâhların durumu uygun olduğu oranda ve strateji hareketlerinin gerekli kıldığı şekle göre devamlı bir çalışma ile savaşın yükünü sırayla lejyonlara yükletmiş oluyordu.
1. Birlikler toplanınca Bellovaclar üzerine yürüdü. Orada ordugâh kurduktan sonra atlı birliklerini çeşitli yerlere gönderdi. Atlılar ele geçirebildiklerini esir alacaklar ve esirlerden de düşmanın planlan hakkında bilgi toplayacaklardı. 2. Atlılar görevlerini yaptılar ve evlerde birkaç kişinin bulunduğunu haber verdiler. Bu kimseler tarım yapmak için değil casusluk yapmak için geri gönderilmişlerdi. 3. Caesar esirlere Bellovaclar'ın çoğunluğunun nerede olduğunu ve planlarını sordu. Esirler Bellovaclar'dan askerlik yapacak olanların tamamının ayrıca 4. Ambianların, Aulerclerin, Caletlerin, Veliocassların ve Atrebatlar'ın bir yerde toplandıklarını söylediler. Ordugâh olarak ormanın içinde etrafı bataklıklarla çevrilmiş yüksek bir yer seçtiklerini, bütün ağırlıklarını uzaktaki ormanlarda topladıklarını da belirttiler. 5. Ayrıca çok sayıda kişinin isyanın elebaşısı olduğunu, fakat çoğunluğun Correus'a boyun eğdiğini, çünkü Roma halkına karşı en çok Correus'un kin duyduğunu ifade ettiler. 6. Caesar bunların dışında birkaç gün önce Atrebatlı Commius'un çok yakındaki Germenlerden yardım istemek üzere ordugâhtan ayrıldığını da öğrendi. Germenlerin sayısı o kadar fazlaydı ki saymakla bitmezdi. 7. Fakat söylendiğine göre Bellovaclar önderlerin ve halkın isteğiyle büyük bir plan hazırlamışlardı. Caesar üç lejyonla gelirse savaşacaklardı. Çünkü ilerleyen günlerde çok daha kötü şartlar altında bütün bir orduya karşı savaşmak zorunda kalabilirlerdi. 8. Caesar daha kalabalık gelirse belirledikleri yerde kalıp pusu kuracaklardı. Böylece Romalıların mevsimden dolayı hem az hem de dağınık olan yem, zahire ve diğer gerekli maddeleri bulmalarını engelleyeceklerdi.
1. Çok sayıda esirin söylediklerini birbirini tutuyordu. Caesar esirleri dinledikten sonra hazırlanan planın sabır ve dikkate bağlı olduğunu, barbarların her zamanki düşüncesiz kararlarına hiç benzemediğini anladı. Bundan dolayı düşmanın Romalıların sayıca azlığına aldırış etmeden savaşa girmelerini sağlamak için elinden geleni yapmaya karar verdi. 2. Yanında eşsiz kahramanlıklarıyla ün salmış en eski yedinci, sekizinci ve dokuzuncu lejyonlar ve seçme askerlerden oluşturulmuş ve kendilerinden çok şey beklenebilecek onbirinci lejyon vardı. Bu lejyon şimdi sekizinci seferini yapıyordu. Fakat diğerlerine oranla hizmet süresi ve kahramanlık bakımından aynı ünü kazanmamıştı. 3. Bundan sonra komutanları topladı. Kendine haber verilen her şeyi komutanlara ilettikten sonra askerleri cesaretlendirmek için bir konuşma yaptı. 4. Sadece üç lejyonu göstererek düşmanı kesin bir savaşa girmeye zorlamak için yürüyüş kolunu şöyle düzenledi: Yedinci, sekizinci ve dokuzuncu lejyonlar bütün ağırlıkların arkasından gidecekti. Fakat ağırlıklar her zamankin-den fazla değildi. Caesar böylece düşmanın kendi istediğinden daha fazla asker görmesini engellemek istiyordu. 5. Böylece ordu bir kare oluşturarak beklenenden daha kısa bir sürede düşmanın karşısına çıktı.
1. Büyük özenle hazırladıkları planların Caesar'a haber verildiğini gören Gallialılar lejyonların adeta savaştaymış gibi düzenli adımlarla üzerlerine doğru ilerlediklerini görünce birliklerini ordugâhlarının önüne çıkardılar. Fakat savaşın tehlikeli olmasından, çabuk gelmemizden veya planımızın nasıl gelişeceğini görmek istediklerinden yüksek araziden ayrılmadılar. 2. Caesar savaşmak istiyordu ama düşmanın kalabalıklığını görünce onların karşısına bir ordugâh kurdu. Arada geniş olmayan fakat derin bir vadi vardı. 3. Ordugâhın oniki adımlık bir duvarla korunmasını, duvara orantılı bir yükseklikte göğüs siperi yapılmasını, onbeş ayak genişliğinde yanları dik bir çift hendek kazılmasını emretti. Ayrıca sık aralıklarla üç katlı kuleler kurulmasını ve üst bölümlerinin kapalı köprülerle birleştirilmesini ve cephelerinin sazdan örülmüş göğüs siperleriyle korunmasını istedi. Böylece çift hendek ve iki sıra askerle ordugâhı koruyabilirdi. 4. Bir sıra köprülerin üzerine koyulacaktı. Korunağın sağladığı güvenlik içinde ok, taş ve diğer silahlarını daha büyük bir cesaretle ve daha uzak yerlere atılabilecekti. Diğer sıra ise köprü sayesinde düşmana yalan olan duvar üzerine ok ve diğer silahların atılmasından korunacaktı. Girişlere kapılar ve daha yüksek kuleler koydurdu.
1. Korunağın iki amacı vardı: Siperlerin büyük olmasının ve korkmuş gibi davranmasının yerlilere umut vermesini bekliyordu. Ayrıca ne zaman yem veya yiyecek bulmak için uzağa gidilmesi gerekse çarpışma gerçekleşiyordu. 2. Çünkü her iki taraftan da birkaç kişi ileri çıkıyordu. Bazen bizim Galli veya German yardımcı birliklerimiz düşmanı daha hızlı kovalayabilmek için bataklığı aşıyordu. Bazense düşman bataklığı geçerek birliklerimizin geri çekilmesine neden oluyordu. 3. Ayrıca her gün yem bulmak için çıkıldığı zaman, yemin az ve birbirinden uzak çiftliklerden toplanması gerektiği için askerlerimiz tehlikeli yerlerde dağınık olarak yem aradıklarından kuşatılıyorlardı. 4. Bu olaylarda birliklerimizin önemsiz birkaç yük hayvanı ve esir kaybedince düşmanların kafasında aptalca bazı fikirler oluşmaya başladı. Commius'un yukarıda söylediğimiz gibi German yardımcı birlikleri getirmeye gitmesi ve az sayıda atlıyla dönmüş olması düşüncelerini güçlendiriyordu. Sayılarının beş yüzü geçmemesine rağmen Germenlerin gelişi yerlilerin güvenini arttırmıştı.
1. Caesar, düşmanın bataklık ve doğal yapısı bakımından korunaklı olan ordugâhı içinde günlerce kaldığını ve ordugâhın tehlikeli bir savaşa girişmeden alınamayacağını gördü. Ordugâhın elindeki kuvvetlerden daha kalabalık birlikler olmadan kuşatılamayacağını görünce Trebonius'a mektup gönderdi. Ona Titus Sextius komutasında Bituriglerin topraklarında kışı geçiren onüçüncü lejyonun oldukça çabuk bir biçimde çağırılmasını ve üç lejyonla beraber yanına gelmesini emretti. 2. Kendisiyse Remlerden Lingonlardan ve diğer kabilelerden atlılar istemişti. Atlıları sırayla yem bulmaya gidenleri düşman baskınına karşı korumaları için gönderiyordu
1. Her gün böyle yapılmaya devam ediliyordu. Fakat alışkanlık sonunda ihmal başladı. Bir şeyi uzun süre devam ettirmek genelde aynı sonucu doğurur. Bellovaclar bir yaya birliğiyle atlılarımıza ormanlık alanda pusu kurdular. 2. Ertesi gün de ormanlık alana süvariler gönderdiler. Amaçları önce askerlerimizi ileri çekmek, sonra da kuşatarak üzerlerine saldırmaktı. 3. Tesadüfen ilk saldırıya uğrayanlar Remler oldular. O gün yem bulmak Remlerin göreviydi. Düşman atlılarını görünce sayılarının daha kalabalık olmasına güvenerek onları kovalamaya başladılar. 4. Yayalar tarafından kuşatıldılar. Böylece atlı saldırılarında her zaman görüldüğünden daha çabuk dağıldılar. Kabilelerinin önderi ve atlı birliği komutanı Vertiscus'u kaybederek geri çekildiler. 5. Yaşlı olduğu için at üstünde bile güçlükle durabilen Verticcus Gailelin geleneklerine göre komutanlığı almamak için yaşlılığını bir mazeret olarak göstermemişti ve savaşın kendisi olmadan yapılmamasını istemişti. 6. Çarpışmayı kazanan düşmanın Remlerin önderini de öldürmesiyle savaş hevesi artmıştı. 7. Askerlerimiz ise uğranılan felaketten karakollar koymadan önce etrafta daha dikkatli keşif yaptırmayı ve çekilmekte olan düşmanı daha dikkatle kovalamayı öğrendiler.
1. Bu arada hemen her gün ordugâhın önünde, genellikle bataklığın sığ ve geçit veren yerlerinde bir çarpışma oluyordu. 2. Böyle bir çarpışmada Caesar'ın Rhen civarından atlılarla birlikte savaşmak için getirdiği Germenler toplu halde büyük çaba harcayarak bataklığı geçtiler. Kendilerini engellemeye çalışan birkaç kişiyi öldürdükten sonra ordunun geri kalan kısmını inatla kovaladılar. Sonuçta sadece baskına uğrayanlar ve uzakta bulunup yaralananlar değil gerideki yedekler bile paniğe kapıldılar. 3. Öyle şerefsizce bir panikti ki birkaç defa yerlerinden kovularak ordugâha kadar durmadan kaçmaya devam ettiler. Bazı kimseler ordugâhtan bile daha uzağa kaçmak zorunda kaldılar. 4. Düşmanın tehlike içindeyken paniği o kadar büyüktü ki küçük bir başarıdan sonraki gururları ve böbürlenmelerinin mi yoksa küçük bir felaketten sonraki korkulan mı daha büyük olduğuna karar vermek olanaksızdı
1. Aynı ordugâhta birkaç gün kaldıktan sonra Belrovacların önderleri Gaius Trebonius'un komutasındaki lejyonların yakına geldiklerini öğrendiler. Alesia'daki gibi bir kuşatmadan korkarak bütün yaşlıları, zayıf ve silahsız olanları geceleyin kalan ağırlıklarla gönderdiler. 2. Karmakarışık yürüyüş kolunu seyahatlerinde bile düzene sokmak üzerelerken şafak söktü. Gallialılar en kısa yolculuklarında bile yanlarında çok sayıda araba götürürler. Daha sonra birliklerini ordugâhlarının önüne dizdiler. Çünkü Romalıların ağırlıklar iyice uzaklaşmadan saldırıya geçmelerinden korkuyorlardı. 3. Fakat Caesar oldukları yerde kalırlarsa yokuşun dik olmasından dolayı düşmana saldırılamayacağını düşünüyordu. Ayrıca lejyonların yerlilere bulundukları yerden tehlikeye düşmeden çekilmeye olanak tanıyacak kadar ileri çekilmesi gerektiği görüşündeydi. 4. Bu nedenle iki ordugâh arasında hızlı bir kovalamayı engelleyecek, geçilmesi güç bir bataklığın ve diğer yanda da düşman ordugâhına kadar uzanan tepenin küçük bir vadiyle ordugâhtan ayrılmış olduğunu göz önünde bulundurarak, bataklık üzerinde dar köprüler kurdurdu. Lejyonları çabucak köprüler üzerinden geçirerek her iki yanı uçurumla korunan tepenin en yüksek noktasına geldi. 5. Orada lejyonları tekrar düzenledi ve tepenin ucuna vardı. Buradan ağır silah atılması düşman üzerinde büyük etki yaratabilirdi. Bu nedenle savaş hattını buraya kurdu.
1. Barbarlar durumlarına güveniyorlar, Romalılar herhangi bir nedenle tepeye tırmanmaya çalışacak olurlarsa savaşa girmekten çekinmiyorlardı. Birliklerini küçük gruplar halinde göndermiyorlardı. Yenilecek olurlarsa bozguna uğramaktan korkuyorlardı. Bunun için saf halinde kaldılar. 2. Caesar inatlarını görerek yirmi taburu orada bıraktı. 3. Orada ordugâh kurmak için bir yer bularak korunaklı hale getirilmesini emretti. Korunak tamamlanınca savaş düzeni aldırdı ve lejyonları surların önüne yerleştirdi. Atlıları atları gemli bir şekilde ileri karakolların yanma yerleştirdi. 4. Bellovaclar Romalıların kendilerini kovalamaya hazırlandıklarını görünce, bulundukları yerde geceyi geçiremeyeceklerini ve tehlikeye düşmeden daha fazla kalamayacaklarını anlayarak şöyle bir çekilme planı hazırladılar: Ordugâhlarında çok miktarda saman balyaları ve çalı çırpı demetleri vardı. 5. Bulundukları yerde samanları ve çalı çırpılan elden ele vererek safların önüne koydular. Caesar'ın kitabının önceki kısımlarında anlatıldığı gibi Gallialılar savaş sırasında saf halinde dururlar. Gün batarken verilen bir işaret üzerine ellerindeki ateşe verdiler. 6. Bir uçtan bir uca uzanan alev perdesi sayesinde düşmanlar Romalılar'ın gözüne görünmeden kaçmayı başardılar.
1. Caesar yangından dolayı düşmanın çekildiğini göremiyordu. Fakat bunun kaçmak için yapılmış bir hile olduğundan kuşkulanarak lejyonun ilerlemesini emretti. Atlı birliklerini düşmanı kovalamaları için gönderdi. Kendisi bir pusudan yani düşmanın olduğu yerde kalıp birliklerimizi kötü araziye çekmesinden korkarak yavaşça ilerledi. 2. Atlılar dumanın ve yoğun alevlerin içine girmekten çekindiler. Birkaç atlı coşkuyla girdiyse de atlarının başını görmekte güçlük çektiklerinden bir pusuya düşmemek için Bellovaclara serbestçe çekilme izni verdiler. 3. Böylece korku ve kurnazlıkla bir adam bile kaybetmeden başka bir yerde ordugâh kurdular. 4. Orada yaya ve atlı birlikleriyle pusu kurarak yem bulmaya çıkan Romalılara ağır kayıplar verdirdiler.
1. Bu saldırılar oldukça sıklaşmaya başlamıştı. Caesar esirlerin birinden Bellovacların önderi Correus'un birliğinden altıbin yaya ve bin atlı seçtiğini ve seçilen askerleri Romalıların bol yiyecek ve yem bulunduğu için asker kaydıracağını sandığı bir yerde pusu kurmaya göndereceğini öğrendi. 2. Caesar planı öğrenince her zamankinden daha fazla lejyon çıkardı. Yem toplayanlarla her zaman giden atlılarla gönderdi. Aralarına hafif silahlı yedekler koydu. Kendi oraya, lejyonların başında olabildiği kadar yaklaştı.
1. Düşman pusular kurmuştu. Pusu için her yönden bir milden fazla uzamayan ve her yandan ormanlar veya geçilmesi güç bir nehirle çevrili bir ova seçmişti. Ovanın etrafını bir ağ gibi pusularla sarmıştı. 2. Düşmanın amacını anlayan askerlerimiz ruhları ve silahları hazır bir halde oraya geldiler. Çünkü lejyonların arkadan geldiğini bildiklerinden savaştan korkmuyorlardı. 3.Correus askerlerimiz gelince önemli bir fırsat bulduğunu sandı. Birkaç kişiyle saldırdı. 4. Askerlerimiz düşmanın saldırısına direndiler ve bir yere toplanmadılar. Korku nedeniyle böyle bir toplanma olduğu zaman çok fazla insanın savaşa girmesi önemli kayıplara yol açar. Bu çoğu zaman süvari çarpışmalarında gerçekleşir.
1. Atlı birliklerimiz böylece mevzilerine yerleştiler. Dağınık kısımları, arkadaşlarının yanlardan sarılmasının önüne geçmek için birbiri ardı sıra savaşa başladı. Correus çarpışmaktayken düşmanın kalan bölümü ormanlardan dışarı çıktı. 2. Çeşitli yerlerde şiddetli bir çarpışma başladı. Yenen ve yenilen uzun zaman belli olmadı. Daha sonra bir yaya birliği ormanlardan yavaşça çıktı. Atlılarımız çekilmek zorunda kaldılar. Yukarıda, lejyonların önünde gitmek üzere gönderilmiş olduğunu söylediğim hafif silahlı yayalar atlılarımıza hemen yardım ettiler. Süvari birliklerimiz arasında mevzi alarak şiddetli bir savaşa başladılar. 3. Bir süre zaferi hangi tarafın kazandığı belli olmadı. Daha sonra savaş gereği pusuya yatanların ilk saldırısına uğrayan birlikler, hiçbir kayıp vermemiş olduklarından dolayı üstün gelmeye başladılar. 4. Bu sırada lejyonlar yaklaşmaktaydı. Hem bizim tarafa hem de düşman tarafına düzenli birlikler gelmiş olduğuna yönelik raporlar getiriliyordu. 5. Askerlerimiz arkadan gelenlere güvenerek daha büyük bir istekle çarpışmaya başladılar. Çünkü durumu geciktirirlerse zaferdeki şan ve şerefe lejyonlar da ortak olacaktı. 6. Düşmanın cesareti kırıldı. Çeşitli yollardan kaçma çareleri aramaya başladı. Fakat bu faydasızdı. Çünkü Romalılara tuzak kurdukları yerler kendilerine tuzak oldu. 7. Dağılmış ve yorgun birliklerinin çoğunu kaybetmelerinden dolayı korkuya kapılarak ormana ve nehir civarına kaçtılar. Fakat atlılarımız kaçanları öldürdüler. 8. Hiçbir felaketle yenilmeyen Correus bu sırada, savaştan kaçıp ormanlara çekilmeyi gururuna yediremedi. Teslim olması için yaptığımız bütün davetleri de umursamadı. Büyük bir cesaretle çarpışarak çok sayıda askerimizi yaraladıktan sonra, öfke içindeki askerlerimiz onun üzerine ok atmak zorunda kaldılar.
1. Caesar savaş alanına ulaştığı zaman çarpışma bitmiş, izleriyse canlılığını kaybetmemişti. Böyle büyük bir bozgundan sonra düşmanların yenilgiyi öğrendikten sonra sekiz mil uzaklıktaki ordugâhlarını terk edecekleri sanılıyordu. Caesar nehir yolu üzerinde önemli bir engel oluşturmasına rağmen ordusunu nehirden geçirerek ilerledi. 2. Fakat Bellovaclar ve diğer kabileler kaçan bir kaç kişiyi ve ormanlar sayesinde ölümden kurtulmuş yaralıları aralarında görünce başlarına geleni anladılar. Her şey aleyhlerine dönmüştü. Correus öldürülmüş, atlıları ve en iyi yayaları yok edilmişti. Romalıların kendilerine saldıracaklarını sanarak bir toplantı için işaret verdiler. Bağırarak Caesar'a elçiler ve rehineler gönderilmesini istediler.
1. Herkes bu düşünceyi kabul etti. Atrebatlı Commius savaşta kendilerinden yardım aldığı Germenlerin yanına kaçtı. 2. Diğerleri hemen Caesar'a elçiler gönderdiler. Ona birliklerinin tamamını teslim edebileceklerini söylediler. Fakat merhameti ve insanlığı dolayısıyla hiçbir zaman vermeyeceğinden emin oldukları bir ceza ile yetinmesini istediler. 3. Anlatılanlara göre Bellovacların atlı savaşından sonra tüm güçleri kaybolmuştu. Binlerce yaya öldürülmüş, yenilgiyi haber verecek bir tek adam bile kalmamıştı. 4. Fakat felaketin büyüklüğüne rağmen Bellovacların bir avantajı vardı. O da savaşı çıkaran, halkı kışkırtan Correus'un ölümüydü. Çünkü onun yaşadığı sürece senato, cahil halk kadar bile güce sahip değildi.
1. Caesar elçilerin isteklerini şöyle cevapladı: "Bir yıl önce Bellovaclar ve diğer kabileler birlikte savaşa giriştiler. Bellovaclar herkesten fazla direndiler. Diğerleri yenilince de savaşı bırakmadılar. 2. Bir suçun sorumluluğunu ölülere yüklemenin ne kadar kolay olduğunu biliyorum. Fakat önderler istemezse , senato karşı olsa bütün vatandaşlar taraftar olmasalar kimse aşağı tabaka halk arasından küçük bir grup ile savaşa girişmeye ve devam ettirmeyi beceremezdi." Fakat yine de kendi başlarına getirdikleri felaketle yetineceğini de sözlerine ekledi.
1. Ertesi gece elçiler cevaplarını kabilelerine bildirdiler. Rehineleri tamamladılar. Bellovacların başına gelenleri gören diğer kabileler elçileri hazırladılar. 2. Rehineler vererek emirlerini yerine getirdiler. Yalnız Commius bunu yapmadı. 3. Çünkü canını başkasının eline bırakmaktan çekiniyordu. Aslında Titus Labienus bir yıl önce Caesar Yakın Gallia'da mahkemelerle ilgilenirken Commius'un diğer kabileleri ayaklandırdığını ve Caesar aleyhine bir isyan hazırladığını öğrenerek bunun engellenebileceğini söylemişti. Commius'u çağırırsa ordugâha gelmeyeceğini düşünüyordu. Commius'u kuşkulandırmak istemedi. 4. Onu öldürmek için Gaius Volusenus Quadratusu konuşma bahanesiyle gönderdi. Bu iş için görevlendirilen birkaç yüzbaşıyı da Volusenus'la gönderdi. 5. Konuşmak üzere buluştular. Volusenus, Commius'un elini yakaladı. Bu önceden kararlaştırılmış bir işaretti. Bir yüzbaşı ya heyecandan ya da Commius'un arkadaşlarının engel olmasıyla Commius'u öldüremedi. Fakat ilk darbeyle kafasını yardı. 6. Her iki taraf da kılıçlarını çektiler ama iki tarafında düşündüğü şey çarpışmaktan çok kaçmaktı. Çünkü bizimkiler Commius'un ağır yaralandığını sanıyorlardı. Gallialılar ise bir tuzak olduğunu bildiklerinden dolayı etrafta daha fazla asker olmasından korkuyorlardı. Daha sonra Commius'un bir daha Romalıların gözüne görünmekten kaçmış olduğu söylenir.
1. Caesar en savaşçı kabileler yenilgiye uğratılınca artık direnecek bir kabile kalmadığını, tersine çok sayıda insanın kentlerden ayrıldıklarını, kendi vatanlarında Romalılara boyun eğmemek için köylerden bile kaçtıklarını görerek, ordusunu çeşitli bölümlere ayırmaya karar verdi. 2. Ordugâh genel komutanı Marcus Antonius'u onikinci lejyonla birlikte kendi kuvvetleri arasına aldı. Gaius Fabius'u yirmibeş taburla Gallia'nın başka bir yerine gönderdi. Çünkü orada bazı kabilelerin isyan başlattığını öğrenmişti. O bölgelerdeki Gaius Caninius Rebilus'un komutasındaki iki lejyonun yeterince güçlü olmadığını biliyordu. 3. Titus Labienus'u kendi yanına çağırdı. Fakat Labienus ile birlikte kışlık ordugâhlarında yerleşmiş olan onbirinci lejyonu, Roma vatandaşlığı haklarına sahip kolonileri korumak ve Tergeste{38} halkının beş yıl önce yazın barbarların bir baskını yüzünden uğradıkları felakete benzer bir felakete uğramalarına engel olmak üzere İtalya Gallia'sına gönderdi. Tergeste halkı Illyria korsanlarının baskınına uğramıştı ve neredeyse hepsi öldürülmüştü. 4. Kendisi Ambiorix'e ait topraklan yağmalamak için yola çıktı. En sonunda korkup kaçan bu adamı yakalama umudunu yitirdi. Kendisi için en iyi planın şu olduğuna karar verdi: Ülkesindeki halkı, evleri, hayvanları öyle yok edecekti ki sağ kalabilen herkes Ambiorix'den nefret edecekti. Böyle büyük bir felaketten sonra Ambiorix'in vatanına dönme şansı kalmayacaktı.
1. Caesar hem lejyonları hem de yedek birlikleri Ambiorix'in ülkesinin çeşitli yerlerine gönderdi. Ölüm, yangın ve talanla her şeyi yok etti. Çok sayıda insanı öldürdü ve esir aldı. Daha sonra Labienus'u iki lejyonla Treverler'in topraklarına gönderdi. 2. Treverler, Germenlere yakın olmaları ve her zaman savaş halinde olmalarından dolayı barbarlık ve kültür bakımından Germenlerden çok farklı sayılmazlardı. Bir ordu tarafından zorlanmazlarsa emirlere boyun eğmiyorlardı.
1. Bu sırada Gaius Caninius büyük bir düşman birliğinin Pitconların topraklarında bir araya geldiğini Duratius'dan gelen mektuplardan öğrendi. Duratius, halkının bir bölümünün isyanına rağmen Romalılarla her zaman dost kalmıştı. Bunun için Caninius derhal Lemonum kentine doğru ilerledi. 2. Lemonum'a yaklaştığında esirlerden, Andların önderi Dumnacus'un komutasındaki binlerce kişi tarafından Duratius'a saldırıldığını ve Lemonum'da kuşatıldığını öğrendi. 3. Zayıf lejyonlarla düşmana saldırmaya cesaret edemeyen Romalı komutan korunaklı bir yerde ordugâh kurdu. 4. Dumnacus Caninius'un yaklaştığını öğrenince bütün birliklerini lejyonlara ve Roma ordugâhına saldırmaya yöneltti. Çok fazla zaman ve asker kaybedip ordugâha bir zarar veremediğini görünce tekrar Lemonum'u kuşatmak için geri döndü.
1. Aynı zamanda Gaius Fabius çok sayıda kabileyi yeniden ele geçiriyordu. Aldığı rehinelerle egemenliğini güçlendiriyordu. Gaius Fabius, Rebilus'dan gelen bir mektuptan Pictonların topraklarında olanları öğrendi. 2. Duratius'a yardım etmek için yola çıktı. Dumnatus, Fabius'un geldiğini görünce umutsuzluğa kapıldı. Düşman aynı zamanda hem Roma ordusuna karşı koymak, hem de kasaba halkını kuşatmaktan korkarak bütün birlikleriyle geri çekildi. Kendisini, genişliği yüzünden ancak bir köprüyle geçilebilen Liger nehrinin diğer yanına geçirinceye kadar güvende olmadığını biliyordu. 3. Fabius henüz düşman tarafından görülmemişti ve Caninius ile birleşmemişti. Fakat araziyi tanıyanlardan öğrendiğine göre paniğe kapılmış olan düşmanın, gitmekte olduğu yere gideceğini tahmin etti. 4. Bunun nedenle birlikleriyle aynı köprüye doğru ilerledi. Süvarilere atlarını fazla yormadan kendi ordugâhına dönebilecek bir mesafeye kadar yürüyüş kolunun ilerisinde gitmelerini emretti. 5. Romalı süvariler aldıkları emre uygun olarak kovalamaya başladılar. Dumnacus'un yürüyüş koluna saldırdı. Saldırı düşmanın ağır yükleri varken ve kaçarken yapıldığı için çok fazla adam öldürüldü. Önemli ganimet ele geçirildi. Böylece görevlerini başarıyla yerine getiren atlılarımız ordugâha geri çekildiler.
1. Fabius bir sonraki gece atlıları önden gönderdi. Kendisi gelinceye kadar savaşmalarını ve yürüyüş kolunu oyalamalarını emretti. 2. Emirlerin uygulaması için, cesaret ve ihtiyatta bir benzeri bulanamayacak bir adam olan atlı birliği komutanı Quintus Atius Varus, askerleri cesaretlendirdikten sonra düşmanın yürüyüş kolunu yakaladı. 3. Atlı birliklerinin bir bölümünü uygun yerlere yerleştirdikten sonra kalan bölümle savaşa başladı. Düşmanın atlıları büyük bir cesaretle çarpıştılar. Çünkü yayalar atlıları destekliyordu. Yürüyüş kolu bir uçtan bir uca durdu. Yayalar atlılarına yardım etmeye başladılar. Şiddetli bir çarpışma oldu. 4. Süvarilerimiz bir gün önce yendikleri düşmanı küçümsüyorlardı. Lejyonların arkadan gelmekte olduklarını bildiklerinden geri çekilmeyi şerefsizlik sayıyorlardı. Savaşı kendi başlarına bitirmek istediklerinden yayalara karşı büyük bir istekle çarpışıyorlardı. 5. Düşman ise bir gün önce Romalılara yardım gelmeyeceğini duyduklarından dolayı atlılarımızı yok etmek için ellerine önemli bir fırsat geçtiğini sanıyordu.
1. Savaş uzun süre büyük bir şiddetle devam etti. Dumnacus atlılara destek verebilemek için bir saf oluşturmaya çalıştı. Birdenbire birbirine yanaşık lejyonlar göründüler. 2. Düşmanın atlı birlikleri lejyonları görünce paniğe kapıldılar, yayalar için de durum aynıydı. Ağırlık kolları karmakarışık oldu. Bağırıp çağırarak her yana kaçıştılar. 3. Atlılarımız direnen düşmana karşı bir süre daha çarpıştıktan sonra, zaferin getirdiği coşku ve sevinçle korkunç naralar atarak, kaçan düşmanı kuşattı. Atların kovalamaya, kolların vurmaya gücü kaldığı sürece öldürdüler. 4. Böylece eli silahlı veya anlatmış olduğumuz gibi silahlarını atmış olan onikibin adam öldürüldü. Bütün ağırlık kolu ele geçirildi.
1. Yenilgiden sonra Gallia'da isyanın başlangıcında her taraftan katilleri toplayan, azat etmeye söz vererek köleleri kandıran, her kabileden sürgün edilmiş olanları çağıran, eşkıyaları evinde saklayarak Romalıların erzak ve ağırlık kollarını kesen Senonlu Drappes'in kaçanlar arasında olduğu öğrenildi. İkibin kişilik bir birlik toplamıştı ve Roma eyaletine doğru ilerlemekteydi. Aynı zamanda Gallia isyanının başında eyalete saldırmak isteyen ve ismi daha önceki kitapta da geçen Cadurclu Lucretius da ona katılmıştı. 2. Bunları duyan Caninius katillerin ve eşkıyaların eyalette bir isyan çıkarmaya çalışıp panik oluşmasını engellemek için iki lejyonla Drappes'i kovalamaya başladı.
1. Gaius Fabius, ordunun kalan bölümüyle Carnutlara ve Dumnacus'la yaptığı savaşta birliklerinin yıpranmış olduğunu bildiği diğer kabilelere karşı hareket etti. 2. Aslında son zamanlarda yaşadıkları bozgundan dolayı daha sadık davranacaklarını düşünüyordu. Fakat yine de bir fırsat bulurlarsa Dumnacus'un önderliğinde yeniden isyan edebilirlerdi. 3. Fabius bu kabilelere karşı çabuk ve büyük bir başarı kazandı. 4. Birçok defa yenilen fakat bir türlü barış yapmayan Carnutlar rehineler vererek teslim oldular. Gallia'nın en uzak sınırları üzerinde okyanus kıyılarındaki Armoric adı verilen kabileler, Carnutlardan ders çıkararak Fabius ve lejyonların gelişiyle emirlere boyun eğmek zorunda kaldılar. 5. Dumnacus kendi vatanından kovuldu. Tek başına ve gizlice Gallia'nın en uzak bölgelerine sığınmak zorunda kaldı.
1. Fakat Drappes ile Lucretius, Caninius'un lejyonlarıyla yaklaştığını öğrenince ordu arkalarından kovalarken, Roma eyaletinin sınırlarına girerlerse öldürüleceklerini anladılar. Ayrıca ellerinde serbestçe dolaşmak ve eşkiyalık yapmak fırsatı da kalmamıştı. Bu nedenle Cadurclar'ın topraklarında durdular. 2. Felakete uğramadan önce bile Lucretius'un orada büyük etkisi vardı. İsyan çıkaran bir kimsenin yerliler arasında itibarı her zaman yüksektir. Kendisinin ve Drappes'in birlikleriyle eskiden kendisine ait olan ve doğal yapısı bakımından çok korunaklı olan Uxellodunum'u işgal etti. Kentte yaşayanlarla askerlerini birleştirdi.
1. Gaius Caninius hemen oraya geldi. Kalenin etrafında çok dik kayalar olduğunu ve korunmasa bile askerlerinin buraya çıkmalarının çok güç olduğunu gördü. Fakat kent halkının önemli zenginlikleri vardı. Bunları gizlice kaçırmaya kalkışırlarsa süvarilerden ve lejyonlardan kaçamazlardı. Bu nedenle askerlerini üç gruba ayırarak yüksek yerde üç ayrı ordugâh yaptırdı. 2. Ordugâhların bulunduğu yerlerde kenti kuşatmak için askerlerinin gücü yettiğince siperler yaptırmaya başladı.
1. Kent halkı kuşatmayı görünce Alesia'da olanları düşünüp kendi sonlarının da aynı olmasından korktu. Lucretius zamanında Alesia'da bulunduğundan her şeyden önce yiyecek sorununu çözmeye çalışıyordu. 2. Bu nedenle iki komutan oy-birliğiyle askerlerin bir bölümünün burada kalmasına, hafif silahlıların ise kente yiyecek bulmakla görevlendirilmelerine karar verdiler. Planın beğenilmesi üzerine Drappes ile Lucretius bir sonraki gece ikibin kişinin kentte bırakılmasına diğerlerinin dışarı çıkarılmasını emrettiler. 3. Gidenler birkaç günde Cadurclar'ın topraklarından oldukça fazla miktarda yiyecek topladılar. Halkın bir kısmı onlara yardım ederken, diğerleri de yiyeceklerinin ellerinden alınmasını engelleyemiyordu. Geceleri çok defa ordugâhlarımıza saldırdılar. 4. Gaius Caninus kentin etrafını kuşatmakta acele etmedi. Çünkü korunaklar tamamlandığında her bir yeri savunamamaktan ve az sayıda askerle buraları korumaktan çekiniyordu.
1. Lucretius ve Drappes daha sonra kentin on mil uzağına yerleştiler. Buradan yiyecekleri yavaş yavaş içeri sokmak istiyorlardı. Komutanlar işleri aralarında paylaştılar. 2. Drappes birliklerin bir kısmıyla ordugâhı korumak için geride kaldı. Lucretius hayvan kollarını kasabaya gönderdi. 3. Çok sayıda askeri burada bırakarak gecenin aşağı yukarı onuncu saatinde yiyecekleri ormanlar içindeki dar yollardan kente taşıtmaya başladı. 4. Ordugâh nöbetçileri çıkan gürültüyü duydular. Gözcüler göndererek olayı haber verdiler. Caninus hazır bekleyen askerlerle en yakındaki ordugâhtan harekete geçerek şafaktan biraz önce yiyecek taşıyanlara saldırdı. Beklenmedik saldırıdan korkan düşman en yakındaki birliğe sığındı. Askerlerimiz kaçtıklarını görünce daha şiddetle saldırarak dört beş kişiyi bile sağ bırakmadılar. Lucretius birkaç kişiyle kaçtı. Ordugâha dönmedi.
1. Canininus daha sonra esirlerden düşmanın bir kısmının Drappes ile birlikte on iki milden uzak olmayan bir ordugâhta olduklarını öğrendi. Haberin gerçekliğini çok sayıda kimseye sorarak teyit ettirdi. 2. Komutanlardan birinin kaçması nedeniyle geri kalanların kolayca yenilebileceğini tahmin etti. Ayrıca başlarına gelen felaketi Drappes'e haber verecek bir kimsenin kurtulmamış olmasını büyük şans sayıyordu. 3. Saldırıda bir tehlike görmediği için düşman ordugâhına, en hızlı hareket edebilen birliklerini, yani atlıları ve German yayalarını gönderdi. Bir lejyonu üç ordugâh arasında böldükten sonra, diğer lejyonu hafif yükle kendi komutasına aldı. 4. Düşmana yaklaştığı zaman ileri gönderdiği keşif kollarından yerlilerin geleneklerine uygun olarak yüksek araziden ordugâhı nehrin kıyılarına indirdiklerini öğrendi. Aynı zamanda Germenler ve atlılar birdenbire saldırıp düşmanı baskına uğratarak savaşa girmişlerdi. 5. Bu haber üzerine savaş için silahlanmış ve hazırlanmış olan lejyonu görevlendirdi. Birdenbire yüksek arazi her yandan kuşatılarak ele geçirildi. 6. Germanlar ve atlılar, lejyonun sancaklarını görünce daha şiddetle çarpışmaya başladılar. Askerlerimiz her yandan saldırıya geçti. Düşmanın çoğu öldürüldü ya da esir alındı. Çok fazla ganimet ele geçti. Drappes de esirler arasındaydı.
1. Tek bir askerin bile yaralanmadığı bu parlak zaferden sonra Caninius kenti kuşatmaya döndü. 2. Böylece, dışarıdaki düşman ortadan kaldırılmış oluyordu. Böyle bir düşmanın varlığı nedeniyle o güne kadar askerlerine ayırmamış ve kenti her yandan kuşatmaya başlamamıştı. Her tarafta siperlerin yapılmasını emretti. Ertesi gün Gaius Fabius kendi birlikleriyle oraya geldi. Kentin bir kısmını da kendisi kuşatmaya başladı.
1. Bu sırada Caesar ordugâh komutanı Marcus Antonius'u onbeş taburla Bellovacların topraklarına gönderdi. Belgaların ikinci bir isyan çıkarmalarını engellemek istiyordu. 2. Kendisi diğer kabileleri ziyaret etti. Çok sayıda rehine aldı. Korkanları cesaretlendirici sözler söyledi. 3. Caesar bir önceki kitapta anlattığı, savaşın başladığı Carnutların ülkesine gelince onların suçlarının büyüklüğü nedeniyle çok korktukları görüldü. Onları korkudan bir an önce kurtarmak için isyanı başlatan Gutruatus'un cezalandırılmasını istedi. 4. Gutruatus kendi vatandaşlarına bile güvenmemesine rağmen çabucak yakalandı ve ordugâha getirildi. 5. Caesar istememesine rağmen büyük kalabalık halinde toplanan ve savaşta başlarına gelen felaketlerin sorumlusu olarak gördükleri bu adamın idam edilmesini istediklerinden dolayı idam kararı aldı. Ölünceye kadar kamçılanarak başı kesildi.
1. Caesar, Caninius'dan aldığı mektuplarla Drappes ve Lucretius tarafından yapılanları ve kent halkının niyetlerini öğreniyordu. 2. Az sayıda olduklarından onları pek umursamıyordu ama inatları nedeniyle cezalandırılmaları gerektiğine inanıyordu. Çünkü bütün Gallialılar kendilerinde Romalıları yenmek için güç değil direnç eksik olduğuna inanabilirlerdi. Öteki kabileler de onları örnek alarak ve arazi durumlarına güvenerek bağımsızlıklarını yeniden kazanmak isteğine kapıla-bilirlerdi. 3. Bütün Gallialıların Gallia valiliğinin bitmesine bir yıl kaldığını ve eğer bir süre daha dayanabilirlerse bağımsızlıklarını yeniden kazanacaklarına inandıklarını biliyordu. 4. Bu nedenle Quintus Calenus'u lejyonlarla birlikte arkadan kendisini izlemesini emrettikten sonra kendisi atlılarla Caninius'un yanına doğru hareket etti.
1. Beklenmedik bir anda Uxelledunum'a gelişi herkesi şaşırttı. Kentin siperlerle çevrilmiş olduğunu, düşmanın kuşatılmaktan kurtulmasının olanaksız olduğunu gördü. Kaçanlardan, kent halkının yiyeceğinin bol olduğunu öğrendi. Onları susuz bırakmak için bir plan hazırladı. 2. Vadinin dibinde bir nehir akıyordu. Nehir tepeyi tamamen kuşatıyordu. Tepenin üzerindeyse her tarafı çevrili Uxellodunum kenti bulunuyordu. 3. Arazinin durumu nehrin başka bir yöne çevrilmesine uygun değildi. Çünkü dağın aşağısında ve çok alçakta akıyordu. Çukurlar kazarak nehrin yönünü değiştirmek olanaksızdı. 4. Fakat kent halkı su almak için dik bir yokuş inmek zorundaydı. Askerlerimiz bir tehlikeyle karşılaşmadan ya da yaralanmadan düşmanın bu dik yokuşu inmesini engelleyebilirdi. 5. Caesar düşmanın içinde bulunduğu zorluğu görerek okçuları ve sapancıları etrafa yerleştirdi. Kolay inilecek yerlerin karşısına da ağır silahlılar koyarak halkın su almasını engellemeye başladı.
1. Büyük bir kalabalık su alabilmek için surların dibinde bir yere toplandı. Orada nehir bir daire çiziyordu. Dairede üçyüz ayaklık bir derinlik vardı ve buradan su alınabiliyordu. 2. Romalılar kent halkının buradan su almasına engel olmak istiyorlardı. Fakat sadece Caesar bunun nasıl yapılabileceğini görüyordu. O yerin tam karşısında tepeye doğru bir siper ve taraça yaptırmaya başladı. Bunlar büyük emeklerle ve sürekli çarpışmalarla tamamlandı 3. Çünkü kent halkı yukarıdan aşağı koşarak ilerliyor, hiç tehlikeye düşmeden uzaktan çarpışmaya giriyor ve ilerlemeye devam eden askerlerimizin çoğunu yaralıyordu. 4. Fakat askerlerimiz siperlikleri ileri çıkarmaktan ve arazinin güçlüklerini yenmekten vazgeçmediler. Aynı zamanda siperliklerden su kaynağına gizli lağımlar kazdılar. Bu işler hiç tehlike olmadan ve düşmanı şüpheye düşürmeden yapılabiliyordu. 5. Taraça atmış ayak yüksekliğindeydi ve üzerine on katlı bir kule konmuştu. Aslında kule duvarla aynı yüksekliğe ulaşmak için değil, kaynağın üzerine çıkabilmek için yapılmıştı. Çünkü hiçbir kuşatma aracıyla bu sağlanamazdı. 6. Ağır silahlarla kuleden kaynağa giden yol üzerine atış yapmaya başlandı. Kent halkı tehlikeye düşmeden su alamıyordu. Yalnız sığır ve yük hayvanları değil, düşmanın büyük bir bölümü de susuzluktan ölüyordu.
1. İçinde bulundukları kötü durumdan korkuya kapılan kent halkı fıçıları yağ ve zift doldurup yakarak korunaklara attılar. Aynı anda şiddetli bir çarpışma başladı. Romalıların tehlikeli bir duruma düşmesini ve yangını söndürememesini istiyorlardı. 2. Korunaklarımızda birdenbire yangın başladı. Çünkü yokuş üzerine atılan her şey siperliklerle taraça üzerinde kalıyor, önüne gelen engellerin üstünde bile yangın çıkarıyordu. 3. Askerlerimiz çarpışmanın tehlikeli ve arazinin uygun olmaması yüzünden kötü durumda kalmışlardı. Fakat yine de her güçlüğe son derece yiğitlikçe karşı koyuyorlardı. 4. Çünkü harekat hem yüksek arazide, hem de ordumuzun gözü önünde geçiyor, her iki taraftan da korkunç bağırışmalar yükseliyordu. 5. Böylece herkes yiğitliğini göstermek için düşmanın oklarına ve yangına göğüs geriyordu.
1. Caesar askerlerinden çoğunun yaralandığını görerek birliklerine kentin her yanından dağa çıkmaları, surlara saldırıyormuş gibi yaparak bağırıp çağırmalarını emretti. 2. Böylece kent halkı korkuya kapıldı. Başka yerlerde ne olup bittiğini kesin olarak bilmedikleri için silahlı adamlarını korunağa yapılan saldırıdan geri çağırarak surların üzerine çektiler. 3. Çarpışma bitince hemen askerlerimiz korunaktaki yangını söndürdüler. 4. Kent halkı çok fazla insanın susuzluktan ölmesine karşın direnmeye devam ediyordu. Fakat en sonunda lağımlar sayesinde suyun yönü değiştirildi. Böylece çok uzun zamandan beri akan kaynak kuruyuverdi. 5. Kaynağın kuruması kent halkının ümidini o kadar kırdı ki başlarına gelenlerin insan eliyle değil tanrılar tarafından yapıldığına inanmaya başladılar. En sonunda susuzluk yüzünden teslim olmak zorunda kaldılar.
1. Caesar herkesin onun merhametini bildiğinden haberdardı. Sert bir önlem alırsa bunun onun zalimliğinden olduğunu düşünmeyeceklerini biliyordu. Ayrıca diğer kabileler de başka yerlerde benzeri planlar yaparlarsa bir şanslarının olmaya-cağını arılıyorlardı. 2. Bu nedenlerle hayatta kalanların ibret olacak bir cezaya çarptırılmalarına karar verdi. Silah taşımış olan herkesin elini kesti. Cezalarının herkesçe görülmesi için canlarını bağışladı. 3. Yukarıda Caninius tarafından esir alındığını anlattığım Drappes zincire vurulmanın öfke ve üzüntüsüyle belki de daha ağır bir ceza çarptırılacağından korkarak birkaç gün yemek yemedi. Bu nedenle öldü. 4. Ayrıca savaştan kaçtığını yazdığım Lucretius, Arvern'li Epesnactus tarafından yakalandı. 5. Sık sık yer değiştiriyordu ve yaşamını uzun süre aynı kişiye emanet etmiyordu. Caesar'ın büyük düşmanı olduğunu biliyordu ve tehlikeye düşmeden uzun süre aynı yerde kalamayacağını biliyordu. 6. Roma halkının en sadık dostu Arvernli Epesnactus hiç tereddüt etmeden Lucretius'u zincire vurarak Caesar'a gönderdi.
1. Bu sırada Labienus, Treverlerin topraklarında başarılı bir atlı savaşı yaptı. Treverlerden ve Romalılar aleyhine hiçbir yardımdan çekinmeyen Germenlerden çok sayıda adam öldürdü. Önderlerini canlı olarak ele geçirdi. 2. Esirler arasında gerek yiğitlik, gerek soyluluk bakımından çok önde gelen bir adam olan Haedulu Surus da bulunuyordu. Haedular arasında silahlı tek adam Surus'tu.
1. Caesar olanları öğrenince Gallia'nın her yerinde işlerin yolunda gittiğini gördü. Bütün Gallia'nın yenildiğine ve itaat altına alındığına karar verdi. Fakat Publius Crassus tarafından kısmen ele geçirilmiş olan Aquitania'ya daha önce hiç gitmediğinden iki lejyonla beraber oraya doğru yola çıktı. 2. Yazın son günlerini orada geçirmek istiyordu. Bu iş de diğerleri gibi çabucak ve başarıyla sonuçlandırıldı. Çünkü Aquitania'daki bütün kabileler elçiler göndererek rehineler verdiler. 3. Da-ha sonra bir atlı birliğiyle Narbonne'ye doğru yola çıktı. Orduyu komutanların komutası altında kışlık ordugâhlarına yerleştirdi. 4. Dört lejyonu Marcus Antonius, Gaius Trebonius ve Publius Vatinius{39} ile Belgaların topraklarında bıraktı. İki lejyonu Gallia'da büyük etkilerinin olduğunu bildiği Haeduların topraklarına gönderdi. İkisini Carnutlar'ın topraklarında Turonlar arasına yerleştirdi. Bu lejyonlar okyanus sınırındaki bütün bölgeyi koruyacaklardı. Geri kalan diğer iki lejyonu Arvernlerden çok uzakta yaşamayan Lemoviclerin arasına yerleştirdi. Böylece Gallia'nın hemen her yerinde bir ordu bulunmuş oluyordu. 5. Kendisi birkaç gün eyalette kaldı. Geçici mahkemeleri yönetti. Siyasi davalara baktı. Uygun bulduğu kimselere ödüller verdi. 6. Çünkü eyaletin sadakati ve yardımı sayesinde bastırdığı isyanında herkesin karakterini öğrenmek için eline büyük fırsatlar geçmişti. Daha sonra Belgaların topraklarındaki lejyonların yanına çekildi. Nemetocenna'da kışı geçirdi.
1. Orada Atrebatlı Commius'un süvarimizle bir çarpışma yaptığını öğrendi. 2. Antonius kışlık ordugâha geldiğinde Atrebat kabilesi bize sadıktı. Fakat Commius yukarda anlattığım gibi yaralandıktan sonra bir isyan sırasında vatandaşlarına yardım etmek için hazır bekliyordu. Vatandaşları bir savaşa girerlerse onları öndersiz ve komutansız bırakmak istemiyordu. 3. Kabilesi Romalılarla barış halindeydi ama yine de o eşkıyalık yaparak yaşıyordu. Yollarda pusu kurarak kışlık ordugâhlara erzak taşıyanlara zarar veriyordu.
1. Gaius Volusenus Quadratus'u süvari komutanı olarak Antonius'un yanında görevlendirmişti, kışı birlikte geçireceklerdi. Antonius Quadratus'u düşman atlılarını kovalamakla görevlendirdi. 2. Eşsiz bir cesarete sahip olan Volusenus, Commius'dan nefret ettiği için bu görevi seve seve kabul etti. Pusular kurarak sürekli Commius'un atlılarıyla başarılı çarpışmalar yapıyordu. 3. Sonunda daha şiddetli bir çarpışmada Volusenus Commius'u yakalamak isteyerek gereksiz yere birkaç kişi ile onu kovalamıştı. Commius tüm gücüyle kaçarken Volusenus'u çok uzaklara çekmişti. Romalıya karşı büyük bir kin besleyen bu adam, birdenbire yanındakilere dönüp kendisini yaralayan bu adamı cezasız bırakmamalarını söyledi. Daha sonra atını çevirip diğerlerinin yanından ayrılarak hiç düşünmeden komutana doğru hızla ilerledi. 4. Bütün atlıları da aynı şeyi yaparak zaten birkaç kişi olan süvarilerimizi kovalamaya başladılar. 5. Commius atını mahmuzladı. Quadratus'un atıyla yan yana gelince mızrağını doğrulttu. Tüm gücüyle fırlatarak Volusenus'un uyluk kemiği ortasına sapladı. 6. Komutanları yaralanınca erlerimiz karşı koymaktan ve atlarını çevirerek düşmanı kovalamaktan çekinmediler. 7. Çok sayıda düşman askerlerimizin şiddetli saldırısına karşı koyamayarak yakalandı. Kimisi kaçarken ezildi, kimisi öldürüldü. Komutanları çevikliği sayesinde öldürülmekten kurtuldu. Hayatını tehlikeye atıp ağır yaralanan Romalı komutan ordugâha getirildi. 8. Fakat Commius ya öfkesi yatıştığından ya da yanındakilerin çoğu öldüğü için Antonius'a elçiler gönderdi. Antonius'un istediği yere gelmeye, emirlerine boyun eğmeye söz verdi. Sözünü rehinelerle de pekiştirdi. 9. Korktuğu için tek bir isteğinin olduğunu ve kendisinin herhangi bir Romalının önüne çıkarılmamasını istedi. Bu isteğin haklı bir korkudan kaynaklandığını sanan Antonius isteğini kabul ederek rehineleri aldı. 10. Caesar'ın her yıl için bir kitap yazdığını biliyorum. Fakat ben böyle yapmayı gereksiz buluyorum. Çünkü Lucius Paulus ve Claudius Marcellus'un{40} konsül oldukları bir sonraki yıl Gallia'da önemli bir şey olmadı. 11. Fakat bu zaman içinde Caesar ve ordusunun durumundan kimseyi bilgisiz bırakmamak için birkaç şey yazarak bu kitaba eklemeye karar verdim.
1. Caesar'ın Belgaların topraklarında kışı geçirirken sadece bir amacı vardı. Bütün kabilelerle dost olmak ve hiçbir kabilenin isyan etmemesini sağlamak. 2. Gerçekten de en az istediği şey eyaletinden çıkmak üzereyken bir savaşa girişmek zorunda kalmaktı. Çünkü ordusunu güneye doğru götürmeye hazırlanırken arkasında bütün Gallia'nın bir tehlike olmadığını görerek savaşa girmesinden korkuyordu. 3. Bu nedenle kabilelere iyi davrandı, yeni vergiler yüklemedi, zaten bir çok savaşla yorulmuş olan Gallia'yı boyun eğme şartlarını daha yumuşak hale getirdikten sonra çok daha kolayca sakinleştirdi
1. Kış bittikten sonra her zamankinden daha erken bir tarihte İtalya'ya doğru yola çıktı. Bağımsız kentleri ve kolonileri ziyaret ederek Marcus Antonius'un rahipliğe aday gösterilmesini önermek istiyordu. 2. Kişisel etkisini kendisine çok bağlı olan ve adaylığını koymak için gönderdiği bir adam uğruna kullanmaktan büyük zevk alıyordu. Aynı zamanda Marcus Antonius'u başarıya ulaştırmayarak Gallia'yı terk ettiği zaman Caesar'ın etkisini kırmak isteyen birkaç kişinin entrikalarına karşı mücadele etmekten de hoşlanıyordu. 3. Antonius'un rahip seçildiğini İtalya'ya varmadan önce yolda duymuştu. Antonius lehine oy vermiş olan kentlere ve kolonilere teşekkür etmek, ertesi yıl almak istediği memuriyet için aday gösterilmesini sağlamak için yoluna devam ediyordu. 4. Çünkü düşmanları küstahça övünüyordu. Lucius Lentulus ve Claudius Marcellus'un, Caesar'ı her türlü memuriyetten ve şereften yoksun bırakmamak için konsül seçildiklerini ve konsüllüğün halk tarafından sevilen ve daha fazla oy almış olan Servius Galba'nın elinden sadece Caesar'ın dostu ve yardımcısı olduğu için zorla alındığını söylüyordu.
1. Caesar bütün kentler ve koloniler tarafından inanılmaz bir sevgi ve saygıyla karşılandı. 2. Çünkü bütün Gallia'ya karşı yaptığı şanlı savaşlardan sonra ilk defa oralara geliyordu. Kapıların, yolların ve Caesar'ın geçeceği her yerin süslenmesinde akla gelebilecek hiçbir şey unutulmamıştı. Çocuklarıyla birlikte halk onu karşılamaya geldi. 3. Her yerde kurbanlar kesiliyordu. Sofralar pazar yerlerini ve tapınakları dolduruyordu. Böylece uzun zamandan beri beklenen zaferin sevincini, mümkünse herkesten önce duymak istiyorlardı. Zenginlerin ihtişamı, fakirlerinse heyecanı çok büyüktü.
1. Caesar Gallia'nın İtalya'ya ait bütün kısımlarından geçtikten sonra hızla Nemetocena'daki ordunun yanına döndü. Lejyonları kışlık ordugâhlarından Treverlerin topraklarına çağırdı. Kendisi de oraya gitti. 2. Orada, orduyu denetledikten sonra Titus Labienus'u Gallia'nın İtalya'ya ait bölümüne komutan olarak atadı. Amacı konsüllük adaylığına daha fazla yardım göstermesi için bu eyaleti kazanmaktı. Kendi askerlerin sağlığı için yer değiştirmelerine yetecek kadar yürüyüş yaptı. 3. Yürüyüşler sırasında Labienus'un kişisel düşmanları tarafından sık sık kışkırtıldığını duyuyordu. Ayrıca birkaç kişinin senatoya bir veto karan verdirerek kendini ordusunun bir kısmından yoksun bırakmayı amaçladıklarını haber alıyordu. Fakat Labienus hakkında söylenilen hiçbir şeye inanmadığı gibi senatonun kararının tersine de herhangi bir şey yapmak istemiyordu. Çünkü senato üyeleri serbestçe oy verirlerse dâvayı kazanacağını sanıyordu. 4. Gerçekten halk tribunusu Gaius Curio, Caesar'ın davasını ve yerini savunmayı üstlenmişti. Herhangi bir kimse Caesar'ın ordusundan dolayı kuşkulanıyorsa Pompeius'un ordusunun da aynı benzeri bir korkuya neden olacağını söylüyordu. Bu nedenle her iki komutanın silahlarını bırakmasını ve ordularını serbest bırakması için önlemler alacağına yönelik çok defa senatoya söz vermişti. Böylece devlet bağımsız olabilirdi. 5. Bu boş bir söz değildi. Hatta kısmi oy verme şekliyle senatodan bir karar bile çıkarmaya çalıştı. Fakat konsüller ve Pompeius'un dostları bunu kabul etmedi. Böylece öneri bir işe yaramamış oldu.
1. Böylece senatonun düşüncesi anlaşılabiliyordu. Aynı zamanda önceden yaptıklarını da doğrulayacak nitelikteydi. Çünkü bir yıl önce Caesar'ın makamına yapılan saldırı sırasında Marcellus zamansızca Pompeius ve Crassus'un çıkardığı yasanın tersine senatoya Caesar'ın eyaletleri hakkında bir tasan önermişti. Herkes düşüncesini söyledikten sonra Caesar'a karşı duyulan kıskançlıktan yararlanılarak elde edilecek herhangi bir makama göz dikmiş olan Marcellus senatoyu ikiye ayırma ya çalışırken kalabalık meclis Marcellus'un düşüncesinin tersine bir karar aldı. 2. Fakat olanlar Caesar'ın düşmanlarının cesaretini kırmadı. Aksine verdikleri karan senatoya zorla kabul ettirmek için başka önlemler aramaya çalıştılar.
1. Sonra Parth seferine Gnaeus Pompeius tarafından bir lejyon, Caesar tarafından diğer bir lejyon gönderilmesine ve bu iki lejyonun da sadece bir kişiden alınmasına dair senatoya bir karar verdirildi. 2. Çünkü Gnaeus Pompeius, Caesar'a göndermiş olduğu birinci lejyonu sanki kendininmiş gibi verdi. Pompeius bu lejyonu Caesar'ın eyaletinden toplamıştı. 3. Caesar düşmanlarının niyeti hakkında en ufak bir şüphesi olmamasına karşın lejyonu Pompeius'a geri gönderdi. Yakın Gallia'da bulundurduğu onbeşinci lejyonunun senato kararına göre kendisine teslim edilmesini emretti. Onun yerine onüçüncü lejyonu, onbeşinci lejyonun çekildiği yerleri korumak için İtalya'ya gönderdi. 4. Kendisi orduyu kışlık ordugâhlara yerleştirdi. Gaius Trebonius'u üç lejyonla Belgaların topraklarına yerleştirdi. Gaius Fabius da üç lejyonla Haedulara doğru yola çıktı. 5. Böylece Gallia'nın en cesur kabilesi olan Belgalar ve çok etkili bir kabile olan Haedular, ordular tarafından kontrol edilirlerse tam bir güvenlik kurulacağı düşünüyordu. Kendisi İtalya'ya gitti.
1. Oraya geldiği zaman senato kararıyla Parth seferine gönderilmesi gereken ve kendisi tarafından sağlanan iki lejyonun, konsül Gaius Marcellus sayesinde Gnaeus Pompeius'a verildiğini ve İtalya'da bekletildiğini öğrendi. 2. Bu hareket Caesar'a karşı ne gibi bir tuzak hazırlandığı konusunda hiç kimsenin kafasında en ufak bir kuşku bırakmadı. Fakat Caesar, silaha başvurmaktansa görüşme yoluyla sorunu çözme ümidi kaldığı sürece her şeye boyun eğmeye karar verdi...{41} acele etti.
S O N