ALTINCI KİTAP

I.

1. Caesar birçok nedeni göz önünde tutarak Gallia'da daha ciddi bir isyanın başlayacağını düşündü. Bu nedenle de Marcus Silanus, Gaius Antistus Reginus ve Titus Sextius'un yardımlarıyla asker toplamaya karar verdi. 2. Aynı zamanda şu an{25} prokonsül olan ve devlet işleri yüzünden komutan olmasına rağmen Roma civarında kalmakta olan Gnaeus Pompeius'tan{26}, Gallia Cisalpina'nın valisi sıfatıyla, kendine asker yemini ettirdiği yeni askerlerin Caesar'ın ordugâhına gitmeleri için emir vermesini istedi. 3. Geçmişte olduğu kadar gelecekte de Gallia'da Romalıların savaşta uğradığı zararları karşılamak için sahip oldukları kaynakları arttırmaya devam etmeleri zorunluydu. 4. Pompeius hem devlete hizmet etmek için hem de kişisel dostluğundan dolayı askerleri yolladı. Caesar'ın komutanları tarafından asker toplama işini çabucak bitirmişlerdi. Kış bitmeden önce üç lejyon oluştu ve askerler ordugâha geldiler. Böylece, Quintus Titurius Sabinus tarafından kaybedilen birliklerin yerine onların iki katı büyüklüğünde bir ordu oluşturulmuştu. Ayrıca asker toplamadaki çabukluk ve birliklerin büyüklüğü Roma halkının disiplin ve kaynaklarının ne derece büyük olduğunu Gallialılara öğretmişti.

II.

1. Treverler Indutiomarus'un yukarıda anlattığımız gibi öldürülmesinden sonra komutanlığı onun akrabalarına verdiler. Yeni komutanlar da Germenleri ayaklandırmaya çalışıyorlar ve para öneriyorlardı. 2. Yakındaki kabileleri razı edemeyince daha uzaktakilere gittiler. Kendilerine katılan birkaç kabile buldular. Bunlarla ittifak yapmak için yemin ettiler ve rehinelerle para işini güvence altına aldılar. İttifaka Ambiorix de katıldı. 3. Caesar olanları haber aldı. Her yanda savaş hazırlıkları vardı. Nerviler, Atuatuclar, Menapiler ve Rhen'in bu yanındaki Germenler ittifaka katılmışlardı. Senonlar emrettiği halde gelmemişlerdi. Çünkü Carnutlar ve komşu kabilelerle bir isyan hazırlıyorlardı. Germenler, Treverlerin elçileri tarafından isyana katılmaya razı edilmişlerdi. Caesar tüm bu nedenlerden dolayı savaşa mevsiminden daha erken hazır olmak gerektiğine karar verdi.

III.

1. Caesar kış bitmeden önce dört lejyonu topladı. Nervilere bir baskın yaptı. 2. Kaçma ya da toplanma fırsatı bulamadan önemli miktarda insan ve sığır ele geçirdi. Ganimetleri askerlere bıraktı. Topraklan yakılıp yıkılınca yerliler rehineler vermek zorunda kaldılar. 3. Daha sonra lejyonlar hızlı bir şekilde kışlık ordugâha çekildiler. 4. Her sene yaptığı gibi ilkbaharın başında bir Gallia toplantısı yaptı. Senonlar, Carnutlar ve Treverlerin dışındaki diğer tüm kabileler gelmişti. Gelmemelerini isyanın başlangıcı saydı. Diğer konulara önem vermediğini göstermek için Parisilerin bir kenti olan Lutetia'ya aldı. 5. Parisiler ile Senonlar komşuydular. Bir nesil önce iki kabile tek bir devleti meydana getiriyordu. Fakat isyana katılmadıkları sanılıyordu. 6. Karar kürsüden ilan edildikten sonra lejyonlarla Senonlara saldırdı. Çabucak buraya ulaştı.

IV.

1. Caesar'ın yolda olduğu duyulunca isyanın elebaşısı Acco, halkın kalelerde toplanmasını istedi. Fakat henüz toplantı bitmemişti ki Romalıların yaklaştığı haberi geldi. Planlarından vazgeçmek zorunda kaldılar. 2. Af dilemek için elçiler gönder diler. Önceden bu yana devletlerini korumuş olan Haedular aracılığı ile Caesar'a başvurdular. 3. Caesar, Haeduların isteği üzerine seve seve mazeretlerini kabul etti. Çünkü yaz mevsimi soruşturma zamanı değil, savaş zamanıydı. Yüz rehine istedi. 4. Rehineleri korumaları için Haedulara verdi. 5. Carnutlar da ordugâhına elçiler ve rehineler gönderdiler. Bağımlı oldukları Remleri kullanarak af dilediler. Onlara da aynı cevap verildi. 6. Caesar toplantıya son verdi ve kabilelerden atlılar istedi.

V.

1. Gallia'nın bu bölümündeki isyan sona erince Caesar bütün dikkatini ve çabasını Treverler ve Ambiorix ile olan savaşa yöneltti. 2. Cavarinus ile Senonların atlılarının kendisiyle birlikte gelmelerini emretti. Çünkü Cavarinus'un aksiliği ya da ona duyulan düşmanlık yüzünden eyalette bir karışıklık çıkmasını engellemek istiyordu. 3. Daha sonra Ambiorix'in kesin bir savaşa girişmeyeceğini bildiği için ne yapmak gerektiğini düşünmeye başladı. 4. Eburonların komşuları Menapilerdi. Bataklıklar ve ormanlar Menapileri koruyordu. Gallia'da sadece Menapiler bugüne dek Caesar bir kere bile elçi göndermemişlerdi. Ambiorix'in Menapilerle resmi dostluğu olduğu da biliniyordu. Ayrıca Treverler aracılığıyla Germenlerle de dost olmuştu. 5. Savaşa başlamadan önce Ambiorix' gelen yardımlar kesilmeliydi. Eğer bu yapılmazsa savaşı kaybedeceğini anlayınca Menapiler arasına saklanabilirdi veya Rhen'in diğer yanındaki kabilelere sığınırdı. 6. Kafasındaki planı uygulamaya karar verdi. Ağırlıkları Treverlerin topraklarında bulunan Labienus'a gönderdi. İki lejyonun kendi yanına gelmesini istedi. Kendisiyse hafif silahlı beş lejyonla Menapilerin topraklarına gitti. 7. Menapiler hiçbir birlik toplamamışlardı. Fakat arazinin avantajlarından yararlanarak bataklıklara ve ormanlara sığındılar. Bütün malları da oraya getirdiler.

VI.

1. Caesar birliklerini komutanlarından Gaius Fabius ve ordugâh genel komutanı Marcus Crassus arasında bölüştürdü. Hızlıca köprüler yaptırdı ve üç koldan ilerlemeye başladı. Çiftlik evlerini ve köyleri yaktı. Çok sayıda sığır ve insan ele ge-çirdi. 2. Bu hareketler Menapileri barış istemek için elçiler göndermek zorunda bıraktı. 3. Rehineleri kabul etti ve Ambiorix'i ya da elçilerini sınırlarının içine alırlarsa kendilerinin de düşman sayılacağını söyledi. Caesar bundan sonra Atrebatlı Commius'u Menapilerin arazisinde bırakarak Treverlerin topraklarına doğru hareket etti.

VII.

1. Treverler Caesar Menapilerin topraklarındayken kalabalık birlikler toplamışlar ve Labienus'a ve beraberinde kışı geçiren lejyona saldırmaya hazırlanıyorlardı. 2. Aralarında iki günlük yol varken Caesar'ın iki lejyonla geldiği haberini aldılar. 3. Bunun üzerine on beş mil uzakta ordugâh kurdular. Germenlerden gelerek yardım birliklerini beklemeye başladılar. 4. Labienus düşmanın planını öğrendi. Düşmanların düşüncesizliği ya da umursamazlığı sayesinde bir çarpışma fırsatı bulunabilir diye düşündü. Bunun üzerine beş taburu ağırlıkları korumakla görevlendirerek yanında yirmibeş tabur ve kalabalık bir atlı birliği alarak yola çıktı. Bir mil uzaklıkta ordugâh kurmaya başladı. 5. Labienus ile düşman arasında kıyıları çok dik, geçilmesi zor bir nehir vardı. Labienus nehri geçmeyi düşünmüyordu. Düşmanın da geçmesini beklemiyordu. Her geçen gün düşmanın yardım birliklerinin gelmesi ümidini arttırıyordu. 6. Labienus savaş meclisi toplayıp bir konuşma yaptı. Eğer Germenler yaklaşıyorsa kendisini ve ordusunu tehlikeye atamazdı. Şafak vaktinde çadırları yakacaktı. Haber hemen düşmana ulaştırıldı. 7. Çünkü önemli sayıdaki Gallia atlılarının çoğunluğu belki de bir içgüdüyle düşmana yardım ediyorlardı. 8. Labienus geceleyin askeri tribunusları ve ön-yüzbaşıları yanına çağırarak planını anlattı. Düşmanı korktuğuna daha çok inandırmak için çadırlar yıkılırken her zamankinden daha fazla gürültü çıkarılmasını istedi. 9. Böylece sanki kaçıyormuş gibi davranıyordu. Ordugâhlar birbirine çok yakın olduğu için durum hemen düşmana haber verildi.

VIII.

1. Yürüyüş kolunun artçıları korunağın dışına çıktıklarında Galler beklenen ganimeti kaçırmamak için birbirlerini cesaretlendirmeye çalıştılar. Romalıların paniğe kapıldıkların bir sırada Germenlerin yardımını beklemeye gerek yoktu. Hem de bu kadar kalabalık birliklerle hem de kaçmakta olan düşmanı paniğe uğramış olan düşmana saldırmamayı gururlarına yediremediler. Bu yüzden tereddüt etmeden nehri geçtiler ve uygun olmayan arazide savaşmaya başladılar. 2. Labienus böyle olacağını önceden hesaplamıştı. Düşmanın tamamının nehri geçmesini sağlamak için ağır ağır ilerlemesine devam etti. 3. Ağırlıkları biraz ileriye gönderip, bir tepeye koydurdu. Daha sonra: "Askerler! İstediğiniz fırsatı buldunuz. Düşmanı geçilmez ve kötü bir arazide yakaladınız. 4. Caesar'ın yanında çok defalar gösterdiğiniz kahramanlığı benim yanımda da gösterin. Caesar'ın bu savaşı izlediğini varsayın." 5. Ayrıca sancakların düşmana çevrilmesini ve birliklerin açılıp yayılmasını emretti. Birkaç atlı birliğini ağırlıkları korumakla görevlendirdikten sonra geri kalan atlıları kanatlara yerleştirdi. 6. Askerlerimiz bağırarak kargılarını düşmana fırlattılar. Düşman kaçtığını düşündüğü Romalıların saldırıya geçtiklerini görünce karşı koymayı bile beceremedi ve en yakındaki ormanlara dağıldı. 7. Labienus kaçanları atlılarla kovaladı. Çok sayıda insan öldürüldü. Bir o kadar da esir alındı. Birkaç gün sonra kabileleri teslim oldu. Çünkü yardımlarına koşan Germenler Treverlerin bozguna uğradıklarını öğrenince geri dönmüşlerdi. 8. İsyana önderleri olan Indutiomarus'un akrabaları da ülkelerinden ayrılmak zorunda kaldılar. 9. Kabilenin önderliğine ve komutanlığına önceden de söylediğimiz gibi Romalılara sadık kalmış olan Cingetorix getirildi.

IX.

1. Caesar, Menapilerin topraklarından Treverlerin ülkesine geçtikten sonra Rhen'i geçmeye karar verdi. Bunun iki nedeni vardı. Birincisi Germen kabilelerinin Treverlere yardım göndermeleri; 2. İkincisiyse Ambiorix'in Germen kabilelerine sığınmasının önüne geçmekti. 3. Rhen'i geçmeye karar verdikten sonra daha önceden nehri geçtiği yerin biraz yukarısında bir köprü kurdurmaya başladı. 4. Köprünün planı biliniyordu ve belirlenmişti. Birkaç gün içinde köprü tamamlandı. 5. Köprünün Treverlerin arazisindeki ayağına güçlü bir muhafız birliği koydu. Böylelikle Treverler bir isyan çıkarırsa engellenebilirdi. Geri kalan birliklerini atlılarla birlikte karşıya geçirdi. 6. Ubiler önceden rehineler vermişler ve teslim olmuşlardı. Şimdi de sadık kaldıklarını anlatmaları için elçiler gönderdiler. Elçiler Trevelere hiçbir şekilde yardımda bulunmadıklarını ve sadık kaldıklarını söylediler. 7. Germenlere karşı duyduğu nefret yüzünden suçsuz olan kendilerine de zarar verilmemesini istediler. Daha fazla rehine isterse vereceklerini söylediler. 8. Caesar elçileri dinledi ve yardım birliği gönderenlerin Suebler tarafından gönderildiğini öğrendi. Ubilerin mazeretlerini kabul etti ve Sueblerin topraklarına giden yollar ve geçitler hakkında araştırma yapmaya başladı.

X.

1. Birkaç gün sonra Ubiler, Sueblerin ordularını toplamaya başladıklarını ve kendilerine bağımlı kabilelerden yaya ve atlılar istediklerini haber verdiler. 2. Olanları öğrenince yiyecek sorunu için önlemler aldı ve ordugâh için uygun bir yer aramaya başladı. Ubilere sürülerini indirmeleri ve mallarını kalelerde toplamaları için emir verdi. Böylece vahşi ve disiplinsiz yerlerde yiyecek kıtlığının önemli etki yapacağını ve kötü şartlar içinde çarpışmaya gireceklerini umuyordu. 3. Ubilere keşif birlikleri göndererek Sueblerin neler yaptıklarını öğrenmelerini söyledi. Ubiler emirlerini yerine getirdiler. 4. Birkaç gün sonra geri geldiler. Sueblerin Roma ordusu hakkında kesin bilgi edindikten sonra müttefiklerinden topladıkları birlikleriyle beraber ormanın en uzak yerlerine çekildiklerini öğrendi. 5. Orada Bacenis adı verilen sonsuz bir orman olduğunu ve ormanın ülkenin içlerine kadar uzandığını de belirttiler. Ayrıca bu orman Cherusklarla Sueblerin birbirlerine saldırmasına ya da bir zarar vermesine engel oluyordu. Ormanın bir köşesinde Suebler Romalıların gelmesini bekliyorlardı.

XI.

1. Bu konudan söz etmeye başladığımıza göre şimdi Galler'in ve Germenlerin geleneklerini ve bu halklar arasındaki farkları açıklamanın gerekli olacağı kanısındayız. 2. Gallia'da her kabilede, her bölgede, her köyde hatta her ailede ayrı ayrı partiler vardır. 3. Önderler taraftarlarının gözünde büyük otoriteye sahiptirler. Bütün konuları ve planlar önderlerin düşüncelerine göre çözüme kavuşturulur. Bu durum çok eskiden kalmış bir gelenek gibi görünmektedir. 4. Amaçlan herhangi bir kimsenin daha güçlü olan komşulara karşı yardım sağlayabilmesidir. Çünkü hiçbir lider kendine bağlı insanların işkence ve baskı altında kalmasına ve aldatılmasına izin vermez. Eğer yardım edilmezse halkın üzerinde hiçbir etkisi kalmaz. 5. Aynı ilke hemen hemen Gallia'nın her yerinde geçerlidir. Çünkü tüm kabilelerde iki parti vardır.

XII.

1. Caesar Gallia'ya geldiği zaman bir partinin liderleri Haedulardan, diğerininki ise Sequanlardandı. 2. Sequanlar kalabalık bir orduları olmadığından dolayı Ariovistus'la ve Germenlerle ittifak kurmuşlar, büyük ödüller vaat ederek onları yanlarına çekmişlerdi. Haedular ise etkili kabileydi ve kendilerine bağımlı kabilelerin sayısı oldukça fazlaydı. 3. Sequanlar çok sayıda savaş yaptıktan sonra Haeduları katletmişlerdi ve 4. Haedulara bağımlı devletlerin büyük kısmını kendi yanlarına çekmişler, Haedu soylularının çocuklarını rehine olarak almışlardı. Haedular, Sequanlara hiçbir kötülük yapmayacakları konusunda yemin etmek zorunda kalmışlardı. Ayrıca Sequanlar işgal ettikleri araziden de çekilmemişlerdi. Bütün Gallia'nın önderliğini ellerinde tutuyorlardı. 5. Diviciacus yardım istemek üzere Roma'ya, senatoya gitmiş ancak hiçbir şey elde edemeden geri dönmüştü. 6. Caesar'ın gelmesiyle durum değişti. Haedulara rehineleri ve bağımlı devletleri geri verildi. Caesar'ın yardımıyla başka kabileler de Haedulara bağlandı. Çünkü Haedularla dostluk kurmuş olan kabileler daha iyi şartlar altında ve daha adaletli bir biçimde yönetiliyorlardı. 7. Böylece Haeduların itibarları ve etkileri arttı. Sonunda Sequanlar önde gelen kabile olma haklarını kaybettiler ve yerlerini Remler aldı. Remler de Caesar'dan aynı şekilde yardım görüyorlardı. Eskiden süregelen düşmanlıkları yüzünden Haedularla birleşemeyen kabileler Remlerle birleşiyordu. 8. Bu kabileleri Remler dikkatle koruyorlardı, böylece birdenbire ele geçirdikleri itibarı kaybetmemeye çalışıyorlardı. 9. Bu dönemde durum şöyleydi: Haedular en ileri gelen kabile sayılıyor, Remler ise önem bakımından ikinci sırada geliyorlardı.

XIII.

1. Gallia'nın önde gelen kimseleri iki sınıfa ayrılır. Halka ise neredeyse esir gözüyle bakılır. Kendiliklerinden hiçbir şey yapamazlar ve herhangi bir konu için halkın görüşü sorulmaz. 2. Halkın çoğu borçlan ya da vergileri nedeniyle soylulara köle olarak satılırlar. Soylular halk üzerinde bir efendinin kölesi üzerindeki tüm haklara sahiptirler. 3. Yukarıda sözü edilen iki sınıftan biri Druidler, diğeriyse şövalyelerdir. 4. Drudiler din işleriyle ilgilenirler, resmi ve özel kurban törenlerini yaparlar, ayinlerle ilgili sorunları çözerler. Gençler onlardan ders almak için toplanırlar ve büyük saygı gösterirler. 5. Genel ve özel bütün anlaşmazlıkları Drudiler çözümlerler. Herhangi bir suç işlenirse, birisi öldürülürse ya da miras ve sınır anlaşmazlıklarını Druidler çözer. Verilecek ödül ve cezalan da onlar belirler. 6. Herhangi bir kabile ya da kişi kararlan uygulamazsa Druidler onları cezalandırır. En ağır cezayı verirler. En ağır ceza kurban kesmenin yasaklanmasıdır 7. Kurban kesmesi yasaklananlar dinsiz ve vahşi sayılırlar. Herkes onlardan kaçar. Kimse onlarla konuşmaz. Bu insanlara dokunsalar bile zarar geleceğine inanırlar. İsteseler bile haklan verilmez. Hiçbir haklan yoktur. 8. Bütün Drudilerin bir önderi vardır. Aralarında büyük otoriteye sahiptir. 9. Önderleri öldüğü zaman eşit rütbede olan birkaç Druid varsa yeni önderi seçmek için oylama yaparlar. Hatta bazen iş çarpışmaya kadar gider. 10. Druidler yılın belli bir zamanında Carnutların topraklarındaki kutsal bir yerde toplanırlar. Kavgalı olan herkes buraya gelir ve Druidlerin kararlarına boyun eğerler. 11. Öğretilerinin Britannia'da ortaya çıktığını ve oradan Gallia'ya geçtiğine inanırlar. 12. Günümüzde bu konuyu daha iyi incelemek isteyenler Britannia'ya giderler.

XIV.

1. Druidler savaştan uzak kalırlar ve diğerleri gibi savaş vergisi ödemezler. Askerlik ya da başka görevleri yoktur. 2. Böyle büyük ayrıcalıklardan faydalanmak isteyen birçok soylu genç öğrenim görmek için gelirler. Aileler de çocuklarını buraya gönderirler. 3. Druidlerin okulunda bir çok mısra ezberletildiği anlatılır. Bu nedenle bazılarının yirmi yıl kadar öğrenim gördükleri söylenir. 4. Druidler öğrettiklerini yazıya dökmezler. Fakat özel ve resmi hesaplarında Hellen harfleri kullanırlar. Bence Hellen harflerini şu nedenlerden dolayı kullanırlar: Ya öğretilerinin halk tarafından öğrenilmesini istemezler ya da yazıyı kullanarak hafızalarını gelişiminin durmasını istemezler. Gerçekten de yazı öğrencinin ezberleme çabasını ve hafızasının gelişmesini engelleyebilir. 5. Ruhların ölmediğini ve ölümden sonra başka bedene geçtiği düşüncesi onların öğretilerinin en önemli noktalarından biridir. Bu inanç ölüm korkusunu ortadan kaldırır ve böylece onları kahramanlığa yöneltir. 6. Ayrıca yıldızlar ve hareketleri, evrenin ve yeryüzünün büyüklüğü, tabiatın özü, ölümsüz tanrıların kuvvetleri ve etkileri konusunda tartışmalar yapıp, bilgilerini gençlere öğretirler.

XV.

1. Diğer sınıf şövalyelerden oluşur. Caesar'ın gelmesinden önce hemen hemen her yıl savaş olurdu. 2. Çünkü ya kendileri saldırırlar ya da savunma yaparlardı. 2. Şövalyeler savaş çıktığı zaman zenginliklerine paralel olarak yanlarında ücretli askerler ve yanaşmalar bulundururlar. Şövalyelere tanınan tek ayrıcalık budur.

XVI.

1. Gallia halkının tamamı dini görevlerine çok bağlıdır. 2. Bu nedenle ağır hastalar ya da savaşta büyük tehlikeye düşenler kurban olarak insan keserler ya da keseceklerine dair yemin ederler. Böyle kurban törenlerinde Druidler rahiplik yaparlar. 3. Bir insan hayatına karşılık bir başka insan hayatı feda edilmezse ölümsüz tanrıların kızgınlığının yatışmayacağına inanırlar. Hem özel hem de kamu yaşamında kurban törenleri yapılmaktadır. 4. Bazen çok büyük heykelleri ya da sazlardan yapılmış şeyleri canlı insanlarla doldururlar. Daha sonra ateşleyerek yakarlar. Alevler içindeki insanlar ölürler. 5. Ölümsüz tanrıların hırsızlık, eşkıyalık yaparken ya da birini öldürürken suçüstü yakalananların öldürülmesinden çok hoşlandıklarına inanırlar. Fakat suçluların sayısı azaldığından masum insanları da kurban ederler.

XVII.

1. Tanrılar içinde en fazla Mercurius'a{27} taparlar. Mercurius'un çok fazla heykeli vardır. Mercurius'u bütün sanatların yaratıcısı, her yolun ve yolculuğun önderi sayarlar. Ticaret ve para kazanma konularında büyük etkisi olduğuna inanılır. Daha sonra Apollon{28}, Mars{29}, Iupiter{30}, Minerva{31} gelir. 2. Bu tanrılar hakkında diğer tüm halklarla aynı şeyleri düşünürler. Apollon iyileştirir. Minerva sanat ve mesleklerin yaratıcısıdır. Mars savaş işleriyle ilgilenir. 3. Herhangi bir savaşa karar verdiklerinde ganimeti Mars'a vereceklerine yemin ederler. Kazanırlarsa esir ettikleri tüm canlıları öldürürler. Diğer eşyaları bir yerde toplarlar. 4. Kabilelerin birçoğunda böyle ganimetlerin kutsal yerlerde bir tepe oluşturdukları görülmektedir. 5. Herhangi bir kimsenin dini hiçe sayarak ganimetleri alıp evine götürdüğüne pek fazla rastlanmaz. Bunu yapanlar en ağır cezalara ve işkencelere uğratılırlar.

XVIII.

1. Gallialıların tamamı Dis ismi verilen bir tanrısal babadan doğduklarına inanırlar ve bunu da Uruidlerden öğrendiklerini söylerler. 2. Bu nedenle günleri gecelerin sayısına göre ölçerler. Doğum günleri, aylar ve yılların başlangıçları, gündüzü geceden sonra başlatarak hesaplanır. 3. Diğer törenlerde cizgiliforum.com şu bakımlardan farklılık gösterirler: Erkek çocukları askerlik yapacak yaşa gelmedikçe halkın ortasında kendilerine yaklaşamaz. Yine erkek çocukların çocuklukları zamanında genel yerlerde babalarının göreceği şekilde oturmaları ayıp sayılır.

XIX.

1. Erkekler evlenirken karılarından aldıkları drahomaya denk bir para ayırıp drahomaya eklerler. 2. Bütün para aynı yerde tutulur ve ikisinin de faizi alınır. Eşlerden biri öldükten sonra hayatta kalan paranın ve faizin tamamını alır. 3. Erkekler karılan ve çocuklarını öldürme yetkisine sahiptirler. Soylu bir erkek öldüğünde akrabaları toplanırlar. Eğer ölüm hakkında bir şüphe varsa kanları adeta bir köle gibi sorgulanır. Eğer kadın suçluysa ateşte yakılır ve her türlü işkence ve eziyete uğratılır. 4. Galler'in cenaze törenleri medeniyet seviyelerine göre oldukça pahalı ve masraflıdır. Ölen kişinin ardından en sevdiği şeyler hatta bu bir canlı bile olsa ateşe atılır. Çok kısa bir zaman öncesine kadar, yani yaklaşık bir nesil öncesine dek, ölülerle birlikte köleler ve yanaşmalar da yakılırdı.

XX.

1. Devlet işlerinin iyi bir biçimde yapıldığı kabilelerde halktan bir kimse eğer komşu kabileden kendi kabilesini ilgilendirecek bir dedikodu duyarsa yetkililerine bildirmek ve başka birine söylememek zorundadır. Kanun böyle yapmayı emreder. 2. Çoğu kez düşüncesiz ve tecrübesiz insanların böyle dedikodulardan etkilenerek paniğe kapıldıkları ve en önemli konularda yanlış kararlar aldıkları görülmüştür. 3. Yetkililer öğrendikleri şeylerin istediklerini saklayabilir istediklerini halkla paylaşabilirler. Meclisin dışında herhangi bir yerde devlet işlerinden konuşmak yasaktır.

XXI.

1. Germenlerin gelenekleri Galler'in geleneklerinden çok farklıdır. Dini törenleri düzenleyen Druidler yoktur. Kurban kesmeye de meraklı değillerdir. 2. Ancak görebildikleri ve güçlerinden yararlanabildikleri tanrılara inanırlar: Güneş, ateş, ay gibi. Fakat diğer tanrıları duymamışlardır. 3. Hayatları boyunca avcılık ve askerlikle ilgilenirler. Çocukluklarından itibaren zorlu bir yaşama alıştırılmışlardır. 4. Hastalanmadan yaşamlarını sürdürebilenler aileleri tarafından büyük saygı görürler. Bu durumun insanı daha güçlü yaptığını ve sinirlerine iyi geldiğine inanırlar. 5. Yirmi yaşından önce bir kadınlar birlikte olmanın çok ayıp bir şey olduğunu düşünürler. Zaten kadın-erkek konularda hiçbir gizlilik yoktur. Nehirlerde kadın-erkek karmakarışık bir şekilde yıkanırlar. Geyik derisinden paltolar ya da postlar giyerler. Vücutlarının büyük kısmını örtmezler.

XXII.

1. Tarıma da meraklı değildirler. Daha çok süt, peynir ve etle beslenirler. 2. Arazi ve tarlalar kişisel değildir. Kabilelerin önderleri ve memurlar kabilelere uygun gördükleri genişlikte bir tarla verirler. Bir sonraki yıl ise bu kabileleri göç etmeye zorlarlar. Böyle yapılmasının çok fazla nedeni vardır. 3. Eğer alışırlarsa askerlikten vazgeçip tarımla ilgilenmeye başlayabilirler. Ya da topraklarını büyütmek için daha zenginler fakirleri topraklarından kovabilir. Ayrıca iklim koşullarından etkilenmemek için evleri daha titizlikle yapabilirler. Bütün bunlar da parti kavgalarının ana nedeni olan para hırsına yol açabilir. 4. Amaçları her bir kimsenin servetinin kabilenin önde gelen adamlarıyla aynı olduğunu göstermek ve böylece halkı aza kanaat getirerek yaşatmaya çalışmaktır.

XXIII.

1. Bir kabilenin sınırlarının dışındaki alanı yakıp yıkarak bir çöl haline getirmesi büyük şeref kabul edilir. 2. Komşularının tarlalarından çekilmek zorunda kalmaları, oralara yerleşememeleri büyük bir kahramanlık olarak algılanır. 3. Böylece bir baskına uğrama korkusu da ortadan kalktığı için güvenlik içinde yaşadıklarına inanırlar. 4. Bir kabile savaşa girdiğinde seçilen komutanlar herkes üzerinde ölüm hakkına sahiptirler. 5. Barış olduğunda kabilenin bir önderi yoktur. Bölgelerin ve köylerin liderleri adaleti sağlar, kavgaları çözümlerler. Kabilenin sınırları dışında yapılan eşkıyalığı ayıplamazlar. 6. Aksine gençleri alıştırmak ve tembelliklerini üzerlerinden atmaları için iyi fırsat olarak görürler. 7. Herhangi bir bölgenin önderi bir toplantıda "Ben sizin lideriniz olacağım, benimle beraber hareket etmek isteyenler ortaya çıksın" şeklinde konuşabilir. Böyle bir durumda onun yandaşları ayağa kalkıp yardım edeceklerine söz vererek alkışlarlar. 8. Söz verip de onunla birlikte hareket etmeyenler asker kaçağı ve hain sayılır. Böyle insanlara güven duyulmaz. 9. Misafire saldırmayı doğru bulmazlar. Herhangi bir nedenle evlerine gelenleri korurlar, misafirleri kutsal bir şahıs olarak görürler. Evleri herkese açıktır ve yemeklerini herkesle paylaşırlar.

XXIV.

1. Eskiden Gallialıların kahramanlık bakımından Germenlerden üstün olup saldıran tarafın onlar olduğu söylenir. Nüfuslarının daha kalabalık ve topraklarının da daha dar olmasından dolayı Rhen'in diğer yanında koloniler kurarlarmış. 2. Böylece, Germania'nın Hercynia Ormanı civarındaki en verimli bölgeleri Volca Tectosaglar tarafından işgal edilmiş. Eratosthenes{32} ve başka bazı Hellenler bu ormanı Orcynia ormanı olarak adlandırmaktadırlar. 3. Tectosaglar halen orada yaşamaktadırlar. Savaştaki kahramanlıkları ve adaletleri sayesinde büyük ün kazanmışlardır. 4. Fakat bugün diğer Germenler gibi fakirlik içinde yaşadıklarından dolayı Germen geleneklerini kabul etmişlerdir. Fakat Gallialılar eyaletimize yakın bir yerde yaşadıklarından dolayı gerekli ve lüks mallara kolaylıkla ulaşabilmektedirler. 5. Bundan dolayı yavaş yavaş yenilgiye alışmışlar ve askerlik bakımından Germenlerle karşılaştırılamaz bir duruma düşmüşlerdir.

XXV.

1. Yukarıda sözünü ettiğimiz Hercynia ormanının genişliği yük taşımayan bir kimse için dokuz günlük yoldur. Kapladığı alanı başka şekilde ölçmek olanaksızdır. Çünkü Germenlerin yollan ölçmek için hiçbir araçları yoktur. 2. Orman Helvetler, Nemetler ve Rauraclar'ın topraklarından başlar, Istres Nehri boyunca devam ederek Daclar ve Anartların sınırlarına kadar uzanır. 3. Orada orman nehirden uzaklaşarak sola doğru genişler. Çok büyük olduğundan çok fazla kabilenin topraklarından geçmektedir. 4. Germania'da bir kimse "bu ormanın sonuna kadar gittim" diyemez. Atmış günlük yol gidilse bile yine nerede başladığı anlaşılamaz. 5. Ormanda çok sayıda vahşi hayvan yaşamaktadır ve bu hayvanlar başka hiçbir yerde yaşamazlar. Bu vahşi hayvanlar arasında başka yerde bulunmayanlar ve üzerine konuşulması gerekenler şunlardır:

XXVI.

1. Geyik biçiminde bir öküz vardır. Öküzün alnının ortasından ve iki kulağı arasından sadece bir boynuz çıkar. Bildiğimiz boynuzlardan daha uzun ve düzdür. Ucunda açık bir el gibi dallar ve budaklar yayılır. Dişi ve erkeğin başlıca özellikleri aynıdır. Boynuzların şekli ve büyüklükleri bakımından da birbirlerine benzerler.

XXVII.

1. Ayrıca elk ismi verilen geyikler de vardır. Görünüşleri ve alacalı derileri bakımından keçilere benzerler. Fakat daha büyüktürler ve boynuzları düzdür. Bacaklarında boğumlar ve eklemler yoktur. Uyumak için yere yatmazlar. 2. Herhangi bir şekilde yere düşerlerse bir daha kalkamazlar. 3. Uyumak için ağaçları kullanırlar. Bedenlerini ağaçlara yaslayıp, eğik bir biçimde dinlenirler. 4. Avcılar elklerin izlerini bulduklarında geçtikleri yoldaki bütün ağaçlan köklerinden koparırlar. Bazen de ağaçların diplerini toprak hizasında koparıp dışarıdan bakıldığında sanki burada bir ağaç yokmuş gibi gösterirler. 5. Elkler, ağaçlara yaslandıklarında güçsüzleşmiş ağaç devrilir ve hayvanda bununla birlikte yere düşer.

XXVIII.

1. Bir de yaban sığırları vardır. Filden biraz daha küçüktür. Görünüşü, rengi, biçimi boğaya benzer. 2. Çok kuvvetli ve çeviktir. İnsanları ve hayvanları gördüklerinde rahat vermezler. Germenler büyük çaba harcayarak sığırları hendeklere düşürüp öldürürler. 3. Gençleri bu iş için eğitirler ve böylelikle antrenman yaptırırlar. En fazla sığır öldürenler boynuzlarla birlikte halkın arasına gelirler ve büyük alkış toplarlar. 4. Sığırlar yavruyken bile ele geçirilseler evcilleştirilemezler. 5. Boynuzlarının büyüklüğü ve görünüşleri bakımından bizim boğalarımızdan farklıdırlar. 6. Yerliler boynuzlan büyük bir titizlikle toplayıp, gösterişli içki ziyafetlerinde içki kabı olarak kullanırlar.

XXIX.

1. Caesar Ubilerin keşif birliklerinden Sueblerin ormanların içine çekildiklerini öğrendikten sonra yiyecek kıtlığından korktu. Yukarıda belirttiğimiz gibi Germenlerin tarıma meraklı olmadıklarını bildiği için daha fazla ilerlememeye karar verdi. 2. Fakat yine de Germenlerin kafasında geri geleceği düşüncesinin var olmasını ve yardımcı birliklerinin gecikmemesini istiyordu. Bunun üzerine köprünün 3. Ubilerin tarafında ikiyüz ayaklık kısmını yıktırdı. Köprünün başında dört katlı bir kule yaptırdı ve oniki taburluk bir birliği köprüyü korumaları için görevlendirdi ve burayı korunaklarla güçlendirdi. Burarım komutanlığına genç Gaius Volcatius Tullus'u atadı. 4. Caesar ekinler olgunlaşmaya başladığında Ambiorix'e karşı bir sefere başladı. Yol Arduenna ormanı içinden geçiyordu. Arduenna ormanı Gallia'daki ormanların en büyüğüdür. Rhen kıyılarından ve Treverlerin sınırlarından başlayıp Nervilerin topraklarına kadar uzanır. Uzunluğu beş yüz milden daha fazladır. Lucius Minucius Basilus'u belki eline hızlı hareket ederse bir fırsat geçerse diye önden atlılarla birlikte yolladı. 5. Geldiği belli olmasın diye ordugâhta ateş yakmamasını istedi. Kendisinin hemen arkadan geleceğini söyledi.

XXX.

1. Basilus verilen emirleri uyguladı. Hızlı hareket ederek gelmesini beklemeyen düşmanlara tarlalarındayken baskın yaptı. Ambiorix'in birkaç atlıyla bulunduğunu öğrendiği yere hareket etti. 2. Her şeyde özellikle de askerlikte şansın büyük etkisi vardır. Çünkü Ambiorix'in habersiz ve hazırlıksızken baskına uğraması bir şans olduğu gibi (çünkü Basilus'un geldiği haberi öğrenilmeden önce kendisi oraya ulaşmıştı), yanındaki bütün askeri donanım, arabalar ve atlar ele geçirildiği halde ölümden kurtulabilmesi de yine büyük bir şanstı. Olay şöyle gerçekleşti: Yaşadığı evin diğer Gallia evleri gibi ormanlarla çevrili olmasına rağmen 3. (Galler sıcaktan kaçabilmek için çoğu zaman ormanların ve nehirlerin yakınlarında yaşarlar), adamları askerlerimizin saldırısına dar bir yerde bir süre karşı koydular. Çarpışma devam ederken adamlarından biri Ambiorix'i ata bindirdi. 4. Ormanlar içine kaçtığı anlaşılamadı. Böylece hem baskına uğramasında hem de kurtulmasında şansın büyük etkisi oldu.

XXXI.

1. Ambiorix'in askerlerini kesin bir savaşa sokmama nedeni anlaşılamadı. Belki özel bir nedeni vardı belki de baskına uğradıkları için zaman ve fırsat bulamamışlardı ve ordunun geri kalan kısmının hemen arkadan geldiğine inanıyordu. 2. Fa-kat bilinen tek şey tarlalar içindeki herkese haber göndererek herkesin kendi başının çaresine bakmasını istedi. Adamlarının bazıları Arduenna ormanının içine kaçtı, bazıları da uzaklara giden bataklıklara sığındı. 3. Okyanusa yakın olanlar met ve cezirler nedeniyle oluşturduğu adalarda saklandılar. 4. Çoğu kendi topraklarını terk edip canlarını ve mallarını yabancı insanlara emanet ettiler. 5. Eburonların yarısının kralı olan Catuvolcus, Ambiorix'in yanındaydı. Fakat artık yaşlanmıştı ve yorulmuştu. Savaşın güçlüklerine katlanamadığı ve kaçmaya da gücü yetmediği için Ambiorix'e böyle bir planı teklif ettiğinden dolayı her türlü küfürle lanet ederek kendini bir porsuk ağacına astı. Bu ağaçtan hem Gallia'da hem de Germania'da çok fazla sayıda vardır.

XXXII.

1. Germen kabilelerinden sayılan ve Eburonlarla Treverler arasında yaşayan Segniler ve Condruslar Caesar'a elçiler gönderdiler. Kendilerini düşman saymamasını istediler. Rhen'in bu yanında yaşayan tüm Germenlerin birlikte davranmadıklarını belirttiler. Kendileri savaşı akıllarından geçirmemişti ve Ambiorix'e yardımcı birlikler göndermemişlerdi. 2. Caesar, esirlere sorarak konuyu araştırdı. Eburonlardan herhangi birisi kaçarken kendilerine gelecek olursa yanına göndermelerini istedi. Eğer yaparlarsa kabilelerine saldırmayacağını söyledi. 3. Daha sonra birliklerini üçe bölüme ayırarak bütün lejyonların ağırlıklarını Atuatuca'da topladı. 4. Atuatuca kalesi Eburonların topraklarının tam ortasında yer almaktadır. Titurius ve Aurunculeius kışı burada geçiriyorlardı. Caesar, kalenin yerini çok beğeniyordu. 5. Önceden yapılan korunaklar da durmaktaydı. Böylece askerlerin işi kolaylaşacaktı. Ağırlıkları korumak için son olarak toplanmış üç lejyondan birini ve İtalya'dan getirdiği ondördüncü lejyonu bıraktı. 6. Lejyonun ve ordugâhın komutanlığına Quintus Tullius Cicero'yu getirdi. Yanına ikiyüz süvari verdi.

XXXIII.

1. Orduyu böldükten sonra Titus Labienus'a üç lejyonla okyanusa doğru, Menapilerin sınırlarına komşu olan bölgeye hareket etmesini, 2. Gaius Trebonius'a da üç lejyonla Atuatucların topraklarını yakıp yıkmasını emretti. 3. Kendisiyse geri kalan üç lejyonla Mosa Nehri'ne akan Scalde Nehri'ne ve Ambiorix'in birkaç atlı ile gitmiş olduğunu duyduğu Arduenna Ormanı'nın en uzak kısımlarına doğru yola çıkmaya karar verdi. Giderken yedi gün sonra geleceğine söz verdi. 4. Çünkü o gün ordugâhta bırakılan lejyonun yiyecek alacağını biliyordu. 5. Labienus'a ve Trebonius'a eğer bir tehlike olmazsa aynı gün geri dönmelerini söyledi. Böylelikle tekrar birlikte karar alabilmek ve düşmanın stratejisini tartışmak mümkün olacaktı.

XXXIV.

1. Yukarıda söylediğimiz gibi hiçbir yerde, kendini savunacak bir birlik ya da kale yoktu. Fakat halk etrafa kaçışmıştı. 2. Herkes kendisini biraz savunabileceği bir gizli bir vadi, orman ya da geçilmez bir bataklıkta toplanmıştı 3. Buraları yerliler tarafından biliniyordu. Bu nedenle çok dikkatli hareket etmek gerekiyordu. Belki dağılmış birliklerden ordunun tamamına bir zarar gelmezdi ama tek tek askerlerimiz için tehlike söz konusuydu. Gerçi bu konu da bir dereceye kadar ordunun güvenliğiyle ilgiliydi. 4. Çünkü askerlerimizin çoğu yağmalamak için uzaklara gidiyordu. Ayrıca ormanlardaki gizli ve bilinmeyen yerlerde durup düzenli olarak ilerlememize engel oluyorlardı. 5. Caesar işi tamamlamak, bu vahşi adamların kökünü kazımak isterse, çeşitli yönlere çeşitli birlikler göndermesi ve askerleri geniş aralıklarla hareket ettirmesi gerekiyordu. 6. Roma ordusunun geleneklerine ve kurallarına göre, bölükleri sancakları etrafında tutmak isterse, yerliler arazinin avantajlarından yararlanabileceklerdi. Düşmanlar arasında her zaman pusu kurmak ve dağınık birliklerimize saldırmak cesaretini gösterebilecek adamlar vardı. 7. Böyle güç bir durumdayken gerekli bütün önlemler alındı. Caesar, düşmana zarar vermek düşüncesinden vazgeçti ve askerlerimiz intikam ateşiyle yanıp tutuşmalarına rağmen öncelikle onların canlarını koruyacak önlemler aldı. Etraftaki kabilelere elçiler gönderdi. 8. Hepsine ganimeti paylaşacaklarını söyleyerek Eburonların topraklarını yağmalamaya çağırdı. Ormanlar içinde kendi askerlerinden çok Galler'in adamlarının hayatını tehlikeye atmak istiyordu. Ayrıca etraflarını kalabalık bir şekilde sararak işlediklerini kötülüğün intikamını kabilenin adını silerek almak istiyordu. 9. Her yandan kalabalık bir birlik hemen toplandı.

XXXV.

1. Eburonların topraklarındaki yağma devam ederken yedinci gün yaklaşıyordu. Caesar yedinci gün ağırlıkların ve lejyonların yanına dönmeyi kararlaştırmıştı. 2. Bu noktada savaşta şansın ne kadar önemli olduğunu ve nasıl fırsatlar hazırladığını görmek mümkündür. 3. Düşman daha önce söylediğimiz gibi dağılmış ve paniğe uğramıştı. Bizi tehdit edebilecek bir güçleri yoktu. 4. Rhen'in diğer yanındaki Germenler arasında Eburonların topraklarının yağmalandığı ve herkesin ganimete katılmaya çağırıldığı haberi yayıldı. 5. Rhen kıyısında yaşayan Sugambrlar ikibin atlı topladılar. Sugambrlar daha önce söylediğimiz gibi kaçan Tencterleri ve Usipetleri topraklarına almışlardı. 6. Kayıklar ve sallarla Rhen'i Caesar tarafından yaptırılan ve bir birlikle korunan köprünün otuz mil kadar aşağısından geçtiler. Önce Eburonların sınırlarına gelip etrafa dağılmış olan kaçakları yakaladılar. Barbarların çok hoşlandıkları sığırlardan fazlasıyla ele geçirdiler. Yağmalayacaklarını düşünerek daha uzaklara gittiler. 7. Hiçbir bataklık, hiçbir orman savaş ve eşkıyalık yapmak için doğmuş olan bu adamalara engel olamadı. Esirlere Caesar'ın nerede olduğunu sordular. Uzaklara gittiğini ve bütün ordusunu götürdüğünü öğrendiler. 8. İşte o zaman esirlerden biri "siz neden küçük bir ganimetin ardından koşuyorsunuz. Oysa şimdi elinizde daha büyük bir ganimete kavuşmak fırsatı var. 9. Üç saat içinde Atuatuca'ya gidebilirsiniz. Roma ordusunun bütün mallan oradadır. O kadar az sayıda askerleri var ki bir duvarı dahi kuşatamazlar. Ordugâhtan çıkmaya cesaret edemeyeceklerdir." 10. Adamın sözleriyle umutlanan Germenler ele geçirdikleri ganimeti gizli bir yerde saklayıp Atuatuca'ya doğru yola çıktılar. Konuşan adamı da kılavuz olarak yanlarına aldılar.

XXXVI.

1. Önceki günlerde Cicero, Caesar'ın önerisine uyarak, büyük bir dikkatle askerlerini ordugâhta tutmuş, kimsenin korunakların dışına çıkmasına izin vermemişti. Yedinci güne gelindiğinde Caesar'ın geleceğinden emin olamadı. Çünkü uzağa gittiğini duymuştu. Döneceği hakkında da hiçbir haber gelmiyordu. 2. Ayrıca sert davranması ve ordugâhtan dışarı çıkmaya izin vermemesi bazı askerlerin sanki bir kuşatma altındaymış gibi yaşadıklarından şikâyet etmelerine yol açmıştı. Dokuz lejyon ve çok büyük bir atlı birliğiyle dağılmış ve neredeyse yok olmuş bir düşmanla karşılaşınca şansının yaver gitmeyeceğini ve üç millik bir alanda bozguna uğrayacağını aklına bile getirmiyordu. Yakındaki tarlalardan buğday getirmek üzere beş tabur gönderdi. Tarlalarla ordugâh arasında bir tepe vardı. 3. Ordugâhta çok sayıda hasta vardı. İyileşmiş olan üçyüz kadar asker yiyecek toplamaya gönderildi. Ayrıca çok sayıda ordu bakkalı, ordugâhta kalmış olan çok sayıdaki yük hayvanı ile onları izlemek için izin aldılar.

XXXVII.

1. Şans eseri tam bu sırada Germen atlıları ortaya çıktılar. Geldikleri hızla ordugâhın içine girmeye kalkıştılar. 2. O yanda bir orman vardı. Ordugâha yaklaşıncaya dek kimse onları göremedi. Duvarın dibinde çadır kurmuş olan tüccarlar bile geri çekilemediler. Askerlerimiz böyle bir baskınla bozguna uğradılar. 3. Nöbetçi birliği ilk saldırıya güçlükle dayanabildi. 4. Düşmanlar başka bir giriş yeri bulabilmek için etrafa dağıldılar. 5. Askerlerimiz kapıları zorlukla koruyabildiler. Girilebilecek bütün yerler doğal koşullar ya da korunaklar nedeniyle kapalıydı. 6. Ordugâhın her yanında bir panik başlamıştı. Herkes bağrışmanın nedenini birbirine soruyor, kimse birliklerin nereye gideceğini, kimin hangi birliğe katılacağı konularına önem vermiyordu. 7. Kimileri şimdiden ordugâhın ele geçirildiğini söylüyor, kimileriyse düşmanın orduyu ve Caesar'ı yok ettiğini ve zafer kazanarak buraya geldiğini söylüyordu. 8. Çoğu kimse bulunulan yerden dolayı batıl inançlara kapılıyor, gözlerinin önünde aynı kalede öldürülmüş olan Cotta ile Titurius'un uğradıkları felaket akıllara geliyordu. 9. Panik yüzünden barbarların esirlerden duydukları ve içeride kimsenin olmadığı yönündeki düşünceleri güçleniyordu. 10. Her şeyi parçalayarak içeri girmeye uğraşıyorlar, böyle büyük bir fırsatı kaçırmamak için birbirlerini cesaretlendiriyorlardı.

XXXVIII.

1. Muhafız birlikleriyle geride bırakılmış hastalar arasında Publius Sextius Baculus isminde bir adam vardı. Caesar'ın yanında ön-yüzbaşılık yapmış olan Baculus'tan önceki savaşlarda bahsetmiştik. 2. Baculus beş gündür yemek yemiyordu. Kendisinin ve diğerlerinin güvende olmadığından şüphelenerek silahsız bir şekilde dışarı çıktı. Düşmanın çok yaklaştığını ve durumun tehlikeli bir hal aldığını gördü. Yanındakilerden silah alarak kapının önünde durdu. 3. Nöbetçi birlikteki yüzbaşılar onu izlediler ve kısa bir süre sonra hep beraber karşı koymaya başladılar. 4. Baculus ağır yaralanıp, bayıldı. Zorlukla içeri sürüklenerek kurtarıldı. 5. Böyle bir savunma askerlerimize korunaklara girme ve savunmaya benzer bir şeyler yapabilme fırsatını verdi.

XXXIX.

1. Bu arada yiyecek toplama işini bitiren askerlerimiz gürültüyü duydular. Süvariler hızla gelerek durumun ne kadar kötü olduğunu gördüler. Fakat orada korkmuş askerleri içine alacak hiçbir siper yoktu. 2. Son zamanlarda askere alınmış, savaşın ne olduğunu bilmeyen bu adamlar, tribunuslara ve yüzbaşılara bakıp onların ne diyeceğini bekliyorlardı. Hiç kimse ne kadar cesur olursa olsun bu beklenmedik durum karşısında soğuk-kanlılığı kalamazdı. 3. Germenler uzaktaki sancakları görünce saldırıyı durdurdular. 4. Önce uzağa gittiğini duydukları lejyonun geri geldiğini sandılar, fakat daha sonra sayılarının fazla olmadığını görerek saldırıya geçtiler.

XL.

1. Ordu bakkalları en yakındaki tepeye koştular. Hızlıca oradan aşağı inerek sancakların ve bölüklerin arasına girdiler. Bu olay zaten korkmuş olan askerleri daha da fazla endişelendirdi. 2. Askerlerin kimileri bir kama oluşturarak içeri girmeyi önerdi. Çünkü ordugâh çok yakındı. Belki birkaç kişi ölebilirdi ama diğerleri kurtulurdu. 3. Kimileriyse sırtüstü mevzi alarak tehlikeyi karşılamak gerektiğini düşünüyordu. 4. Bu düşünce eski askerler tarafından beğenilmedi. Bunun üzerine birbirlerine cesaret vererek komutanlıklarına getirilmiş olan Roma şövalyesi Gaius Trebonius'un etrafında düşman hatlarını ortasından yardılar. Bir tek asker bile yaralanmadan ordugâha girdiler. 5. Hemen arkalarından ordu bakkalları ve atlılar da aynı hızla içeri girdiler. Askerlerin kahramanlığı sayesinde canlarını kurtardılar. 6. Fakat sırt üstü mevzilenmiş olanlar askerliğin ne olduğunu bilmiyorlardı. Beğendikleri yerde kalıp, yüksek arazide kendilerini savunmaya çalıştılar ama beceremediler. Diğerlerine faydalı olan enerji ve hızı gösteremediler. Aksine ordugâha çekilmeye çalışırlarken kötü bir araziye düştüler. 7. Kimi yüzbaşılar savaştaki başarılan sayesinde diğer lejyonun aşağı rütbelerinden bu lejyonun yüksek rütbelerine geçirilmişlerdi. Eskiden kazandıkları şan ve şerefi kaybetmemek için büyük bir cesaretle çarpışarak öldüler. 8. Bir kısmı yüzbaşıların kahramanlığı sayesinde düşman biraz geri püskürtülünce hiç beklememelerine karşın içeri girdiler. Diğerleri ise Germenler tarafından kuşatılarak öldürüldüler.

XLI.

1. Germenler ordugâhı ele geçiremeyeceklerini anladılar. Çünkü askerlerimizin artık ordugâhta mevzilendikleri görülüyordu. Bunun için ormanlarda gizledikleri ganimetlerle Rhen'in diğer yanına çekildiler. 2. Düşmanlar gittikten sonra bile ordugâhta öyle büyük bir korku vardı ki, atlılarla gönderilmiş olan Gaius Volusenus ordugâha geldiği zaman Caesar'ın hiç kayıp vermediğine ve çok yakında olduğuna askerleri inandıramadı. 3. Panik herkesin ruhunu öylesine kaplamıştı ki hepsi çıldırmış gibiydi. Bütün ordunun yok edildiğini, atlıların ise kaçıp kurtulduğunu söylüyorlardı. Eğer böyle olmasa Germenler bu kadar rahatlıkla ordugâha saldıramaz diyorlardı. 4. Caesar gelince korku ortadan kalktı.

XLII.

1. Savaşta neler olup bitebileceği bilen Caesar döndüğünde sadece bir tek şikâyette bulundu. O da taburun ilerideki birliklerden ve ordugâhtan çok uzağa gönderilmiş olmasıydı. 2. Önemsiz de olsa kötü bir olaya yol açmamak gerekirdi. Şans gücünü düşmanın aniden gelmesiyle göstermişti. Germenlerin siperlerden ve ordugâhın kapılarından geri dönmeleriyse daha büyük bir şanstı. 3. En şaşırılacak şey ise Ambiorix'in ülkesini yağmalamak için Rhen'i geçmiş olan Germenlerin Roma ordugâhına saldırmaları ve Ambiorix'in en çok istediği şeyi yapmalarıydı.

XLIII.

1. Caesar düşmana zarar vermek için yeniden yola çıktı. Etraftaki kabilelerden önemli birlikler toplayarak etrafa gönderdi. 2. Gözüne görünen her kötü, her çiftliği yakıyor, ele geçirilen hayvanlar da getiriliyordu. 3. Ekinler çok kalabalık olan askerlerimiz ve hayvanlar tarafından yeniliyordu. Bazı durumlardaysa yağmur yüzünden toplanamıyordu. Böylelikle birileri canını kurtarsa bile daha sonradan açlıktan dolayı ölecek gibi görünüyordu. 4. Büyük bir süvari birliği her yana ya-yıldığı için esirler ele geçiriliyordu. Onlar Ambiorix'in henüz kaçtığını, hatta gözden kaybolmadığını söylüyorlardı. Kaçanları yakalamak ümidiyle askerlerimiz büyük sıkıntılara katlanıyorlardı. 5. Caesar'ın beğenisini kazanmak isteği bir insanın gücünü çok aşan çabalar harcamalarına yol açıyordu. Fakat her seferinde Ambiorix'i tam yakalamak üzereyken, 6. o gizli yerlerden ve vadilerden kaçıyor, gece karanlığından yararlanarak başka bölge ve ülkelere çekiliyordu. Yanında en fazla dört atlı bulunduruyor, canını sadece onlara emanet ediyordu.

XLIV.

1. Söylediğimiz şekilde bu bölgeler yakılıp yıkıldıktan sonra Caesar orduyu iki tabur eksiği ile bir Rem kenti olan Durocortorum'a geri götürdü. Orada tüm Gallia kabilelerini toplantıya çağırdı. Senonların ve Carnutların yaptıklarına dair bir soruşturma başlattı. İsyanın elebaşı Acco'yu idama mahkûm etti ve geleneksel olarak cezasını verdi. 2. Kimileri soruşturmadan korkup kaçtılar. 3. Kaçanları isyancı ilan etti. Daha sonra iki lejyonu Treverlerin topraklarındaki kışlık ordugâha, ikisini Lingonlara, diğer altısını Senonların topraklarındaki Agendincum'a yerleştirdi. Ordunun yiyecek sıkıntısını da çözdükten sonra kararlaştırıldığı üzere İtalya'ya geçici mahkemeleri yönetmeye gitti.