67. SKY'DA MAÇ VAR

Sky'daki maçı izlemek için siktiğimin pabına gitmeden önce gelip çayımı yapsın diye Kate'le çocuğu bekliyorum. Hemen naşlasa iyi olur, amına koyiim, çünkü zaman geçiyo. Oturmuş, artık hiç kapanmayan, siktiğimin koca televizyonuna bakıyorum. Sırf Sky izleyebilmek için o sikik kutudan falan aldım ama bu gece pabda seyredecem. Ambiyans daha iyi oluyo orda.

Aklımda devamlı geçen Paskalya ve o siktiğimin sübyancı hayvanatı var. Asırlar geçti, o zamanlar biraz bahsedildi ama hep bildik boklar: siktiğimin pabından çıkan iki delikanlıyı gören olmuş mu vesaire... Bi amcığın işini halletmek için en iyi zamanlar, bu bayram tatilleri. İnsanların bi kokarcayı düşünmekten başka yapacak bi sürü işi oluyo. Bazan gidip şu Charlie'yi tekrardan bi göreyim diyorum, bi de o moruk amcıkları, kimsenin ötmeyeceğinden emin olmak için.

Siktiğimin dünyasını daha iyi bi yer haline getirdim, bu siktiğimin yaratıkları ölmeyi hak ediyolar, ben bunu böyle görüyorum. Aynen öyle. Eğer dürüst davranırsa polis de size aynı şeyi söyler. Şu gasteyle, News of The World ile aynı fikirdeyim. Bize o amcıkların adreslerini verin, gidip hepsinin kökünü kazıyalım. Siktiğimin sorunu tümden çözülsün. Sapık amcık Murphy ... göya arkadaş olacak, amına koyiim... Renton da öyle... kalbini koparıp içine işeyecem amına koyiim.

Sora endişeleniyonuz. Onlardan birine dönüştüğünüzü düşünüp korkuyonuz. Bütün o siktiğimin yaratıkları, Amerika'dakiler falan. Hepsi böyle de konuşuyo.

Sora o siktiğimin kitabına bakıyonuz, siktiğimin İncili'ne. Siktiğimin kodesinde bi sürü vardı. O boku nasıl okurlar anlamıyorum; tüm o eski İngilizce sözcükler, Kraliçe'nin İngilizcesiyle bile yazılmamış, amına koyiim. Ama bana dediklerine göre, İncil'de Tanrı insanı kendi suretinde yarattı deniyomuş. O zaman ben bunu Tanrı'ya benzemeye çalışmamak göt lalesine karşı büyük bi hakaret olur diye anlıyorum. Evet öyle, o sübyancı amcığı öldürürken Tanrı'yı oynuyodum. Ne varmış ki, amına koyiim?

Kanalları zaplıyorum ama her yerde bunlar var; sübyancılar, pedofiller, kokarcalar, her yer onlarla dolu. Siktiğimin kafayı yemiş bi psikoloğu çıkıp çocukken onların da tacize uğradığını söylüyo, ondan yapıyolarmış. Laf sıçtı balkabağı. Taciz edilen bi sürü amcık var ama böyle bişi yapmıyolar. O siktiğimin amcığına acıyacak mıydım tekrardan taciz edilecek diye yani, kodeste falan? Dünyadaki en hakkaniyetli şey bu olurdu heralde.

Ev üstüme üstüme geliyo, sikim bilir karı hangi cehennemde kaldı, ben de aşşağı inip bi gaste alıyorum. Dışarsı buz gibi, gasteyi alıp direkman geri çıkıyorum. Hep aynı şeyler var ama sonra ilgimi çeken bişi görüyorum.

SİKTİR.

Okurken kalbim durucak gibi oluyo:

ŞEHİRDEKİ KATİL AVINDA YENİ İPUCU

Geçen ay Leith'de bir pabda gerçekleşen cinayetle ilgili araştırmayı sürdüren polis, isimsiz bir telefon sayesinde umut verici bilgiler elde etti. Polis telefon açan kişiye yeniden irtibata geçmesi için çağrıda bulunuyor.

Paskalya tatilinden önceki Perşembe, Edinburgh'lu Gary Chisholm (35) Leith'li pab sahibi Charlie Winters (52) tarafından kan kaybından hayatını kaybetmiş halde bulunmuştu. Bay Winters bardan gelen bağrışmalar ve bir çığlık duyduğunda, mahzende bira fıçısını değiştirmekle meşguldü. Yukarı koşup Bay Chisholm'u içinde başka müşteri bulunmayan pabda boğazı kesik halde yerde yatarken buldu ve on beş-yirmi yaşlarında iki genci olay mahallinden kaçarken gördü. Bay Chisholm'a yardım etmek istese de, artık çok geçti.

Yeni alınan bilgiye göre, detektif D.I. Douglas Gillman yaptığı açıklamada, "Bu aşamada işimize yarayıp yaramayacağı belli olmayan yeni bilgiler aldığımız doğrudur. Salı gecesi isimsiz ihbarda bulunan şahsın bizimle yeniden temasa geçmesini bekliyoruz," dedi.

Kurbanın yaslı ailesi de polise gelecek ihbar telefonlarının artmasını bekliyor. Maktulün kız kardeşi Bayan Janice Newman (34) "Gary içinde bir nebze kötülük olmayan, harika bir insandı. Ağabeyimi öldüren caniyi nasıl korurlar anlayamıyorum," şeklinde konuşuyor.

Olay hakkında bilgi sahibi olanların arayabileceği telefon numarası: 0131-989-7173

 

Hepsi saçmalık. Kodeste size ilk anlattıkları budur, polis bunu yapıyosa umutsuz durumda demektir, polisin işleri kızıştırma yöntemi bu. Sora aklıma Second Prize amcığı geliyo, siktiğimin amcığı beni hiç aramadı. O siktiğimin amcık ağızlısı, boşboğazlı göt lalesi... göya o da arkadaşım olacak, amına koyiim...

TANRIYMIŞ, AMINA KOYİİM...

Din bokuna inandığımdan falan diil, o amcıklar siktiğimin sübyancılarından daha çok hasara neden olmuştur, bütün İrlanda'da falan. Zaten rahip denen göt lalelerinin hepsinin sübyancı olduğu artık kanıtlandı, o yüzden düşündüğünüzde her şey oturuyo. Murphy öldü artık, amına koyiim. Bitakım amcıkların sorunu bu işte: oturup biraz düşünmek için hiç zaman ayırmıyolar, amına koyiim. Beyinlerini kullanmıyolar.

Kate geliyo, çay demleyip çocuğu uyuttuktan sonra saçlarını yıkamaya başlıyo. Şimdi de kurutma makinasıyla fön çekiyo. Nasılsa evde oturucak, niye saçını yıkıyo ki. Heralde sabaha hazırlık, o siktiğimin butiğindeki mesaisi için. Orda veya o siktiğimin alışveriş merkezindeki başka bi dükkânda çalışan ve de ondan gözünü ayırmayan bi göt lalesi mutlaka vardır, eminim. Onu götürmeye uğraşan siktiğimin yüzsüz bi amcığı. Sick Boy'a benzeyen o parlak, kuku faresi tiplerden, hatunları kullanıp atan vicdansız orospu çocuklarından biri.

Neyse, onun gözü dışarda olmadığı sürece sorun yok. Ama gene de aklıma takılıyo. "İlk beraber oluşumuzda neler olmuştu, hatırlıyo musun?" diye soruyorum.

Kurutma makinasını kapatıp bana bakıyo. "Nası yani?" diyo.

"Hatırlasana, yatakta hani?"

Neden bahsettiğimi anlamış gibi bakıyo şimdi. Demek ki daha önce de düşünmüş. "Asırlar önceydi, Frank. Hapisten yeni çıkmıştın. Hiçbi anlamı yoktu," diyo hafiften yüzünü ekşiterek.

"Evet, artık önemli diil ama bundan başka kimlerin haberi var, merak ediyorum. Başka bi amcığa bahsetmedin hiç, diil mi?"

Bi sigara yakıyo. "Hayır... tabii ki bahsetmedim. Bu ikimizin arasında olan bi şey. Kimseyi ilgilendirmez."

"Çok doğru," diyorum. "Ama kimseye annatmadın, diil mi?"

"Hayır."

"O sikik Evelyn'e bile mi?" diye soruyorum. Cevabını dinlemeden devam ediyorum: "Çünkü kadınlar bi araya geldiğinde neler olduğunu bilirim. Dedikodu yaparsınız. Ha? Durmadan dedikodu yaparsınız, amına koyiim."

Bunların onu düşündürdüğü belli. Kendi iyiliği için yalan söylemese iyi olur, amına koyiim. "Bunun dedikodusu olmaz ki, Frank. Bu çok özel bi şey, hem asırlar önceydi. Artık aklıma bile gelmiyo."

Ya, demek aklına bile gelmiyomuş. İki koca haftayı onu sikemeyen bi herifle uyuyarak geçirdiğini unutmuş demek. Hiçbi önemi yokmuş, ha? "Bu konuyu konuşmasanız iyi olur, o kıçı kırık Evelyn'le ve o öteki sikik arkadaşınla, hani şu acayip saçları olan karıyla..."

"Rhona," diyo çekinerek.

"Siktiğimin Rhona'sıyla... Yani bana hiç dedikodu yapmadığınızı mı söylüyosun sen şimdi? Erkekler hakkında falan?"

Gözleri korkmuş gibi kocaman açılıyo. Korkacak ne var ki acaba? "Evet, konuşuyoruz," diyo, "ama böyle şeyler hakkında diil..."

"Nası şeyler?"

"Özel şeyler, yatakta olan şeyler hakkında konuşmuyoruz."

Gözlerinin içine bakıyorum. "Yani yatakta olup bitenlerden arkadaşlarına hiç bahsetmiyosun, öyle mi?"

"Tabii ki hayır... N'oluyo Frank, bi sorun mu var?"

Sorunun ne olduğunu bi güzel anlatıyorum. "Peki o zaman, hep beraber çıktığımız o geceye ne diyecen? Black Swan'a gitmiştik hani, hatırlıyosun mu? Evelyn vardı, bi de o acayip saçları olan, neydi adı, gene unuttum."

"Rhona," diyo endişe içinde. "Ama Frank..."

Parmaklarımı şaklatıyorum. "Evet, Rhona. Peki, hani benden önce birlikte olduğun o amcık vardı ya, şehirde patakladığım o herif?" diye sorunca gözleri iyice açılıyo. "Ben hatırlıyorum, o gece pabdayken, Black Swan'dayken onun yatakta bok gibi olduğunu söylediydin, o çocuk hakkında böyle dediydin o gece, hatırladın mı?"

"Frank, saçmalıyosun..."

Parmağımı sallıyorum. "Soruma cevap ver! Dedin mi demedin mi, amına koyiim?"

"Evet... ama ben yalnızca... ondan kurtulduğum için çok mutluydum... seni bulduğum için de çok mutluyum!"

Beni bulduğu için mutluymuş, amına koyiim. Dalyaraktan kurtulmuşmuş. "Yani sırf ona bok atmak için mi söyledin bunu? Beni ve arkadaşlarını etkilemek için?"

"Evet, öyle!" diye nerdeyse şakıyo, mesele hallolmuş gibi.

İyice boka battığının farkında bile diil, amına koyiim. Çenelerini tutamayan bütün amcıklar gibi, konuştukça daha da dibe batıyo. "Peki. O zaman doru diildi demek, yatakta bok gibi olduğu? Çok iyiydi demek. Benden çok daha iyiydi demek, amına koyiim. Siktiğimin gerçeği bu mu o zaman, ha?"

Ağladı ağlayacak. "Hayır, hayır... yani... yatakta nası olduğunun bi önemi yoktu, öyle dedim çünkü ondan nefret ediyodum... çünkü ondan kurtulduğum için çok mutluydum. Yatakta nasıl olduğunun hiçbi önemi yoktu..."

Hafiften gülümsüyorum. "Öyleyse bittiği için öyle dedin, artık tarih olduğunuz için, amına koyiim."

"Evet!"

Karı ne dediğini bilmiyo, amına koyiim. Battıkça batıyo. "Peki biz ayrıldığımız zaman n'olacak? Ya biz de siktiğimin tarihine karışırsak? O zaman Leith'deki bütün pabları dolaşıp benim hakkımda da mı atıp tutmaya başlayacan? Öyle mi yapacan, ha?"

"Hayır... hayır... öyle diil..."

Ağzının payını veriyorum. "Olmasa iyi olur, amına koyiim! Çünkü tek kelime edecek olursan, senden geriye hiçbişi kalmaz. Varolmuş olduğuna dair tek bi kanıt bulamazlar ardında... anlaşıldı mı!"

Telaşla çocuğun odasından tarafa bakıp tekrar bana dönüyo. Arkasından gözyaşlarına boğuluyo. Sanki sübyancı bi amcıkmışım da, çocuğa zarar verecekmişim gibi. "Bak şimdi," diyorum, "ağlama Kate, hadi... bak, öyle demek istemedim," diyip yanına gidip sarılıyorum. "...benden nefret eden çok fazla insan var, biliyosun mu? Bazı amcıklar arkamdan atıp tutuyolar ... sonra bana bişiler yolluyolar... postayla... onların eline silah verme... bütün demek istediğim bu... onların eline bana karşı kullanabilecekleri bi silah verme sakın."

O da bana sarılıyo: "Senin hakkında tek bi kötü söz duyamazlar benden Frank, çünkü sen bana iyi davranıyosun, beni dövmüyosun ama beni bi daha böyle korkutma, çünkü o da bunu yapardı ve ben dayanamıyorum... sen onun gibi diilsin, Frank... o tam bi pislikti..."

Oturup başını göğsüme yaslıyorum. "Tamam, geçti artık," diyorum ama içimden de diyorum ki: sen beni hiç tanımıyosun güzelim. Kafamın karıncalanmaya başladığını, kalbimin deli gibi attığını hissediyorum. Onları düşünüyorum; düşük çeneli Second Prize, Lexo, baş amcık Renton, siktiğimin Pasaklı Murphy'si. Evet, o amcık gebermediği için çok şanslı. Hâlâ da geberebilir, amına koyiim. Beni kullanmaya kalktı! Siktiğimin bi sübyancısı gibi. Aşırı şanslıydı, amına koyiim.

Ayrıca denyonun Chizzie sapığından da haberi var falan ya işte. Bunları nerden bildiğini öğrenecem amcıktan. Öyle kolay kurtulabileceğini sanıyosa çok yanılıyo.

Kurtulabilecek mi bakalım, amına koyiim.

İçeri giremem, hiç yolu yok, beni enseleyemezler. Ama artık adımlarımı dikkatli atmam lazım. Nerdeyse bütün amcıklar biliyo, ben de kendimi biliyorum ama düşüncelerime engel olamıyorum, insanların benden kaçtığını anlayabiliyorum ama... Kate'in saçlarını okşuyorum ama gene gerilmeye başladım, bi an önce siktirip gitmem lazım yoksa yapacaklarımdan sorumlu tutulamam. Toparlanıp maçı izlemek için dışarı çıkacağımı söylüyorum.

"Tamam..." diyo Kate gözlerini televizyondan ayırmadan, burda da seyredebilirsin demeye getirir gibi.

Başımla ekranı işaret ediyorum: "Pabda çocuklarla izlemek daha iyi. İnsan daha çok havaya giriyo."

Biraz düşündükten sonra, "Evet, senin için de iyi olur, Frank. O koltuktan kalkıp dışarı çıkmanın zamanı geldi artık," diyo.

Ne demek istediğini anlamaya çalışıyorum. Belki devamlı evde oturmam biraz şüpheli görünüyodur ama Philip amcığını Barnton'da bi ev soymaya yollamıştım. Götleğe hizmetleri için iki yüzük daha verdim. Dışarı çıkmam lazım. Karı beni hep dışarı yollamaya çalışıyo zaten. Kendisi çocuk yüzünden çıkamıyo ama gene de eve birilerini alması mümkün. "Sen de sakin bi gece geçirecen, ha?"

"Evet."

"Kimse gelmiyo mu? Siktiğimin Rhona'sı falan?"

"Hayır."

"Melanie'yle de mi takılmıyosun? Karı devamlı Leith'de zaten."

"Yok, evde oturup kitap okuyacam," diyip kitabını gösteriyo.

Kitabını okuyacakmış. Bunların hepsi boktan şeyler, insanların aklına yanlış fikirler sokuyolar. "Hiç kimse gelmiyo mu yani?"

"Hayır."

"Tamam, görüşürüz o zaman," diyip ceketimi üstüme geçiriyorum ve dışardaki soğuğa çıkıyorum. Kimseyle görüşmemesi iyi bişi. Sick Boy gibi amcıklar etrafta dolaşırken hele, herifin kafasının nasıl çalıştığını biliyoz. Siktiğimin Melanie'sine diyodur, senin bi sürü güzel arkadaşın vardır film için sikişmek istiyen falan diye...

SİKTİĞİMİN...

Merdivenlerden inerken duvara bi tane geçiriyorum...

Amcık herif, hele bi denesin, başına neler geleceğini biliyo, amına koyiim.

Paba giderken June amcığını Walk'ta yürürken yakalıyorum, arkasından karşıya geçecekmiş gibi bağırıyorum. Karar aldırmak ne demekmiş gösterecem ben ona; siktiğimin yüzsüz amcığı, domuzcuğun yanına yirmi beş metreden fazla yaklaşamayacakmışım. Tek yapmak istediğim karıya Murphy ile Sick Boy'un hatası olduğunu anlatmak, her şeyi yanlış annamışlar falan ama amcık karı arkasını dönüp kaçıyo! Arkasından dur amına koyiim diye bağırıyorum, açıklamak istiyorum ama andaval amcık gözden kayboluyo. Siktiğimin uyuşuk orospusu!

Siktiğimin cebinden pab işini hatırlatmak için bizim çocukları, Nelly ile Larry'yi arıyorum çünkü Malky önceden gidip yer tutmuştur bile zaten. Malki Dalki. Düşündüğüm gibi, amcık herif çoktan gelmiş, Larry ile Nelly de arkalarda bi yer bulmuşlar. Etrafta o bildik hava var. Bütün amcıklar sana bakıyo, bakışlarından ne demek istediklerini anlıyosun: "Hey, seni iyi tanırım ben, göt lalesi." Bunların hepsi arkadaş veya siktiğimin sözde arkadaşları.

Sky'daki Hibs maçını izliyoz. Çok iyi oynuyolar, zaten Sky'daki hiçbi maçı kaybetmezler. Zitelli süper bi kafa şutuyla gol atıyo. Üç-bir, çok kolay maçtı, amına koyiim.

Herkes sapık amcıktan bahsediyo. Ben keşke başka bir şeyden bahsetseler diye düşünerek öylece oturuyorum ama aynı zamanda da acayip hoşuma gidiyo.

"Kesin o yüzüklü veletlerden biri yapmıştır," diyo Malky. "Oruspu çocuğu heralde küçükken buna biraz dokundurdu, çocuk doldu da doldu, büyüyünce de herifi gebertiverdi! Al bakalım seni bok suratlı sübyancı sapık!"

"Olabilir," diyorum Larry'ye bakarak, herifin suratında kocaman, salak bi gülüş var. Bu amcık neden böyle mutlu, sikim bilir.

Şimdi de herkese fıkra anlatıyo. "Fife'lı bi bakkal buz gibi dükkânında, elektrikli sobanın yanında oturuyomuş. Dükkâna bi kadın girmiş, tezgâha bakıp adama demiş ki, 'Ayrshire pastırmanız bu mu?' demiş. Bakkal da kadına, 'Yok, yalnızca ellerimi ısıtıyodum,' demiş."

Amcığın espri anlayışını hiç annamıyorum. Bi tek Malky denyosu gülüyo.

Nelly bana dönüp diyo ki: "Şu sapığı geberten amcığı göreydim, herife oracıkta bi bira ısmarlardım."

Çok komik, bunu öyle bi söylüyo ki avaz avaz bağırmak istiyorum: O zaman pamuk eller cebe göt herif çünkü tam karşında oturuyo, amına koyiim. Ama isterse arkadaşım olsun, ne kadar az insan bilirse o kadar iyi. Second Prize'ı bi türlü aklımdan çıkaramıyorum. Ya herif gene içmeye başlayıp orda burda öterse... Larry sırıtmaya devam ederken kafam karıncalanmaya başlıyo, onun için helaya gidip bi tane çizgi çiziyorum, amına koyiim.

Döndüğümde amcıklardan teki herkese bira almış. Malky dolu bardağı gösteriyo: "Bu senin, Frank."

Amcığa başımı sallayıp bi yudum alırken bardağın üstünden Larry'ye bakıyorum; herif gözünü bana dikmiş, sikik suratında hâlâ o salak sırıtış.

"Sen neye bakıyon la öyle? diye soruyorum amcığa.

Omuzlarını silkip, "Hiiç," diyo.

Kafamdan geçen her şeyi biliyomuş gibi, orda öylece oturmuş sırıtıyo amcık. Nelly masanın altından uzattığım çilek paketini alırken bişiler olduğunu anlıyo. "N'oluyo burda, amına koyiim?" diye soruyo.

Larry'yi işaret ediyorum: "Amcık herif orda oturmuş salak salak sırıtıyo, andaval amcık der gibi de bana bakıyo," diyorum.

Larry kafasını sallayarak ellerini havaya kaldırıp, "Ney?" derken Nelly'nin bakışları sertleşiyo. Malky etrafa, barın öteki tarafına bakıyo. Sandy Rae ile Tommy Faulds orda içki içiyo, bilardo masasında da bikaç velet var.

"Ne demeye çalışıyosun Larry, ha?" diyorum.

"Bişi demek istemiyorum Franco," diyo Larry masum masum. "Bi tek şu golü düşünüyodum," diyip golün tekrar gösterildiği ekranı işaret ediyo.

Ben de diyorum ki, tamam, boş ver o zaman ama bu amcığın bazan çok götü kalkıyo, adımını denk alsa iyi olacak. "İyi, siktiğimin denyo amcıkları gibi salak salak sırıtıp bana bakmayı kes o zaman. Söyleyecek bişiyin varsa açık açık söyle, amına koyiim."

Larry omzunu silkip arkasını dönerken Nelly helaya gidiyo. Çilek hiç fena diil, Sandy hep en iyisini bulur zaten. Bana hep en iyisini verir en azından. Kesilmiş mal satmaya kalkarlarsa başlarına geleceği bilir amcıklar.

"Arkadaşın Sick Boy dallamanın teki, ha Franco? Seks filmleri çekmeler falan," diye sırıtıyo Larry.

"Bana o amcıktan bahsetme. Götlek herif pabının üst katında iki tane kıllı am siktirip sonra da büyük bi Holywood yapımcısı gibi ortalarda dolaşıyo, amına koyiim. Siktiğimin Steven Spielberg'ü amcığı gibi ya da adı her neyse işte."

Nelly geri gelince Malky ona bakıp soruyo: "Bu mal kimden çıkıyo böyle?"

Ama Nelly duymazdan geliyo çünkü hani heladayken aklına bişi gelir de çıkar çıkmaz herkese anlatmak istersin ya, aynen öyle bi durumda olduğu belli. "Beni en çok ne fitil ediyo, biliyonuz mu," diyip kimsenin bişi demesine fırsat vermeden söylüyo, "Burdaki bütün göt laleleri kodese girdi." Birasından büyük bi yudum alırken mavi Ben Sherman'ına biraz damlatıyo ama farkında bile diil. Pis, pasaklı amcık.

Herkes başını sallayarak birbirine bakıyo.

"Girmeyen birini tanıyonuz mu? Sen tanıyosun," diyo bana bakarak, "ben tanıyorum," diyip kendini gösteriyo, "sen de tanıyosun," diyip Malky'ye baktıktan sonra, "sen de," diyo salak salak sırıtmaya devam eden Larry'ye.

Valla, benim aklıma ilk olarak koca Lexo amcığı geliyo ama Nelly hepimizi şaşırtıyo: "Alec Doyle. O ne kadar yattı ki? Bi sene mi? On sekiz ay mı? Hiçbişi diil. Amcığın rahatı yerinde."

Malky ciddi ciddi Nelly'ye bakıyo. "Ee, ne demek istiyosun? Doyle ispiyoncu mu yani?"

Nelly'nin gözleri kaskatı. "Sadece rahatı yerinde diyorum."

Larry'nin suratı bi anda ciddileşiveriyo. "Haksız sayılmazsın, Nelly," diyo usulcana.

"Tabii ki haklıyım, amına koyiim," derken acayip sıkkın görünüyo Nelly.

Malky bana dönüyo: "Sen ne diyosun Frank?"

Nelly dahil masadaki herkese tek tek bakıyorum, direk gözlerinin içine. "Benim kitabımda Doyle her zaman sağlam bi adam olmuştur. Elinde bişi yoksa, birine öyle durduk yere ispiyoncu diyemezsin. Yani gerçek deliller yoksa. Gepgerçek, siktiğimin delilleri, amına koyiim."

"İyi dedin, Frank," diye hınzır hınzır başını sallıyo Larry, "ama Nelly'nin de haklı olduğu bi nokta var," diyip Nelly'den paketi alıyo ve helaya yollanıyo.

"Ben kimseye ispiyoncu falan demedim," diyo Nelly bana Larry giderken, "ama sözlerimi iyice bi düşün," dedikten sonra dönüp Malky'ye de bi işaret çakıyo.

Evet, ayrıca Larry de düşünse iyi olur. Milleti gaza getirip duruyo amcık. Bu göt lalesinde bişiler var, n'olduğunu bulan ben olmayayım, bunu hiç istemez.

İşte, hepimiz tellenmişiz, başka bi yere uzamaya karar veriyoz, falan. Vine'da bi bira içtikten sonra Swanney'de bikaç tane daha yuvarlıyoruz. Buralar hâlâ eski Leith gibi ama her şey yavaş yavaş değişiyo, amına koyiim. Walk Inn'e yapılanlar bana acayip koydu. İnanamıyorum, bi zamanlar orda ne müthiş geceler geçirmiştim. Bikaç bar daha turladıktan sonra gene ilk başladığımız yere dönüyoruz.

Bizim Philip denen velet de orda. Hem de benim gittiğim pabda. Bu küçük amcıkla arkadaşlarının benim takıldığım yere takılmalarını istemiyorum. "Hemen toz ol, amına koyiim," diyorum.

"Ben Curtis'i bekliyorum, arabayla gelip beni alıcak," diyo. Arkasından umutlu gözlerle soruyo: "Bana biraz kok bulamazsın diil mi?"

Küçük amcığa bakıyorum. "Çilek alacak parayı nerden buluyosun sen amcık herif?"

"Curtis'den."

Eh, evet, mantıklı. Sick Boy'un sikindirik tayfasında bol para var nasılsa. Renton'a rasladıklarını söyleyen bikaç kişi var gene. Sick Boy onu görüp de bana söylemediyse...

Philip denen velet hâlâ başımda. Nelly ile beraber barda oturan Sandy Rae'yi çağırıyorum. Larry ile Malky sarhoş olmuş maskaralık yapıyo. Sandy yanıma geliyo. Küçük amcığa iki paket veriyo. Sırık boylu, sıska bir götveren geliyo, sonra çıkıp göt lalesinin düldülüne bindiklerini ve basıp gittiklerini duyuyorum.

Nelly geliyo, beraber Larry ile Malky'ye bakıyoz. "Wylie denen amcık bütün gece bizimle kafa bulup durdu," diyo Nelly.

"Evet," diyorum.

"Şunu bilesin, Franco, herif senin arkadaşın olduğu için çok şanslı, yoksa çoktan kafasını dağıtmıştım amcığın," diyo Larry'ye bakarak. "Siktiğimin denyosu."

"Bunun sana mani olmasına izin verme," diyorum.

Nelly kalkıp yanlarına gidiyo ve Larry'nin kafasını bikaç kere üst üste kumar makinasına çarpıyo. Sora herifi çevirip suratına güzel bi sağ kroşe geçiriyo. Larry yere düşünce biraz üstünde tepiniyo. Malky elini Nelly'nin omzuna koyup onu durduruyo. "Bu kadar yeter. "

Nelly duruyo, Malky de Larry'yi yerden kaldırıp dışarı çıkartıyo. Larry dönüp Nelly'ye bakarak bişiler söylüyo, zar zor elini kaldırıp parmak sallamaya çalışıyo ama Malky onu kolundan tutup pabdan dışarı sürüklüyo.

"Siktiğimin denyosu," diyo Nelly bana bakarak.

Düşünüyorum, Nelly ile arkadaşız ama yakında karşı karşıya gelecez, bu kesin. "Amcık herif, bütün gece aranıp durdu," diyerek başımı sallıyorum. Az sonra Malky geri geliyo: "Taksiye atıp eline bi onluk tutuşturdum, siktir git dedim. Bişisi yok, biraz sersemlemiş o kadar."

"Bişiler atıp tuttu mu?" diye soruyo Nelly. "Çünkü istediği zaman teke tek dövüşebilirim onla."

"İyi ama amcığa dikkat et, Nelly," diyo Malky, "çünkü bu herif tam bi bıçak bileycisidir ve asla unutmaz."

"Ben de unutmam, amına koyiim," diyo Nelly ama gene de bayağı düşünceli olduğu belli. Sabah uyandığında, "Of, götümü siksinler, çok fazla çilek yaptım, sonra da tutup Larry'ye saldırdım" falan olacak yani. Çünki bunun gibi amcıkların kavga edebilmek için çileğe ve biraya ihtiyacı vardır. Benimle onun arasındaki fark bu işte.