İçki alıp Dode kedisinin evine gidiyoz. Sick Boy bi şişe de absinthe aldı falan işte. Biraz riskli çünkü kopmasını istediğimiz Dode, biz diiliz hani. Sick Boy duvardaki Hun posterine iğrenerek bakarken ben deri divana gömülüyorum. Yer çekimi kanunu, tastamam yani.
George Kuzen seksi kedilerin gelme olasılığından çok memnun görünüyo, dürüst olmak gerekirse dünyadaki en kötü şey de diil bu hani. Ama sanırsam Sick Boy eve gelmeyi garantilemek için uydurdu bunu, biliyosun mu?
Kuzen Dode'a çaktırmamak lazım çünkü şu anda Batı Sahili kedisinin duymak isteyeceği en son şey bu olur. "Hatunlar nerde kaldı Simon, kafa kızlar mı..."
"Çok manyak karılar," diyerek başını sallıyo Sick Boy. "Mükemmeller. Miki filmlerde oynuyo hepsi," diye miyavlıyo sepetteki kedilerin en sapığı, Dode gözlerini devirip dudaklarını büzerken.
Sick köpecik bardaklara absinthe koymadan önce bana başıyla bi sinyal çakıyo ve elini ağzına götürerek onu lafa tut işareti yapıyo.
"Ee," diye söze başlayıp Dode'u oyalamaya çalışıyorum, "anlat bakalım Dode, sana neden Kuzen Dode diyolar?" Bu arada Sick Boy gayet normal bişimiş gibi Dode'un bardağına GHB damlatıyo. Beni çok açmaz cidden de abi. Diyolar ki ölçüyü kaçırırsan kalbin zınk diye durabilirmiş falan, öle duruverirmiş işte. Ama Sick Boy n'aptığını biliyo gibi, gözleriyle dikkatlice ölçüyo sanki koyarken.
Dode hikâyesini anlatıp merakımı gidermeye çok hevesli. "Hikâyesi şöle: Glasgow'da bi arkadaşım vardı, adı Boaby, herkese "kuzen" derdi." Sick Boy içkisini eline veriyo. "İşte çocukluktan gelen bişi, ta ikimiz Drum'dayken," diyo içkisinden bi yudum alarak. "Geceleri çıkmaya başladıktan sora durumdan haberi olmayan bikaç kişi benden Kuzen Dode diye bahsettiğini duymuş... Üstüme yapıştı kaldı öle..." diyo, bardağından yudumlar almaya devam ederek.
Çok geçmeden Dode'un göz kapakları ağırlaşıyo. Sick Boy'un, arkadaşlarının kasetini çıkartıp Chemical Brothers koyduğunu fark etmiyo bile. "Miki filmler..." diye sayıklarken gözleri kapanıp divana düşerekten nakavt oluyo.
Sick Boy'la ben anında herifin cebine dalıyoruz, kendimi biraz kötü hssederim sanmıştım çünkü Dode cidden iyi çocuk falan hani. Ama yok yani, içimdeki hırsızlık geni anında devreye giriyo ve kafam acayip iyi oluyo, herifin her şeyini yağmalamak istiyorum ama Sick Boy izin vermiyo, "Yok artık lan, bırak onu," diyo cebinden arakladığım para destesini göstererek.
Haklı hani, yamyamlık bu yaptığım, cebindeki bi sürü paranın birazını alsam farketmez dedimdi. Ama Sick Boy'un neyin peşinde olduğunu biliyorum hani. Şu Clydesdale kartını bulup el koyuyoz.
Merdivenlerden inip saat tam 11:57'de bankamatiğe geliyoruz, numarayı girince makinanın çalışması ikimizi de hiç şaşırtmıyo, 500 pound çekiyoz, sora aynı şeyi 12:01'de tekrardan yapıyoz. "Weedgie'ler, ha," diyo hafiften kasılmış bir sesle Sick Boy, arkasından şefkatle ekliyo, "Göt laleleri."
"Evet ama bu durum bizim işimize yarıyo," diyorum.
"Çok doğru," diyo Sick Boy paranın yarısını bana verirken ama ben alırken biraz parmaklarını sıkıyo: "Eroin falan yok, dostum. Küçük hanım için hoş bi hediye alırsın, ha?"
"Peki, tamam," diyorum. Kedi parayı nası harcıyacağıma bile karışıyo artık yani, ona ne ki. Ama kendimi iyi hissediyorum, eski günlerdeki gibi, ben ve Sick Boy, manyaklar gibi işe çıkıyoz falan, eskiden ne kadar iyi olduğumuzu hatırlıyorum hani, en iyi bizdik ya... Valla, belki bazı çocuklar kadar da iyi diildik aslında hani. Şimdi Kuzen Dode için öz kötü hissediyorum çünkü iyi çocuk cidden, nerdeyse arkadaşım falan ama olan oldu artık, biliyosun mu? Ayrıca o da böle üstünlük taslamasaydı, öle kışkırtıcı havalara girmeseydi yani. Yükseklerden atıp tutarsan birisi gelip boyunun ölçüsünü alıverir işte böle. Sick Boy da bunu unutmamalı ama bana n'oluyo ya, aynı Franco gibi düşünmeye başladım!
Dode'un evine dönüp kartını cüzdanına, cüzdanını da cebine geri koyuyoz. Sick Boy koyu bi kahve yapıp biraz soğuttuktan sora Dode'a içiriyo. Kafein herifi ayıltıyo ve bacakları atınca sehpaya çarpıp içkileri deviriyo.
"Vay kedioğlan, vay be!"
"Taklaya geldin, Dode," diye gülüyo Sick Boy, en sevgili Weedgie çocuğumuz şaşkın şaşkın oturup gözlerini oğuştururken.
"Ha..." diyo Dode kendine gelmeye başlayaraktan, "Bu absinthe çok manyakmış ya," diyerek inliyo ve şöminenin üstündeki saate bakıyo. "Azıma sıçiim, tempus fugit,[39] tastamam."
"Tam Glasgowlu işi oldu," diyo Felinus Vomitus[40] - Sick Kedi'ye taktığım yeni Latince isim bu. "Çeneleri hiç durmaz ama iş içmeye geldi mi Leith'li çocukların hızına yetişemezler!"
Dode sendeleyerek kalkıyo ve öz meydan okuyarak içkilere doru sürünmeye çalışıyo. "İçmek mi dedin? Sana içmeyi göstericem şimdi ben!"
Bi an Sick Boy'la göz göze geliyoz, Dode efendinin parasını bitirmeden tekrar sızmasını umaraktan.