Second Prize amcığını zorla dışarı çıkardım, bi de Spud Murphy'yi aradım çünki şu June meselesini iyice bi anlamak istiyorum. Bazı amcıklar oltanın yanlış ucundalar burda veya bazı amcıklar beni zorluyo, amına koyiim. Arkadaşlar. Aslında hiçbi amcık siktiğimin gerçek bi arkadaşı olamaz, yaşlandıkça bunu daha iyi anlıyosun. Second Prize, bilardo masasında, sinirli ve de gergin falan, siktiğimin lubunyaları gibi domates suyu içmeye çalışıyo, amına koyiim. Amcığa domates suyunu verecem ben şimdi. Siktiğimin anti-sosyal amcığı. "Alkolizm hakkında söyledikleri her şey zırva. Bi bira içsen ölmezsin. Bi tanecik bira, amına koyiim!"
"Yok, içemem Frank, doktor dedi ki," diye başlıyo hemen. Küçük gözleri inancın ışığı dedikleri o beyni yıkanmış gerzek şeyle salaklaşmış halde. Götümün inancını siktiğimin ışığı.
Sıçarım böle işin içine. "O amcıklar ne bilir ki? Anneme de sigarayı bırak dedilerdi. Günde altmış tane içiyo. Diyo ki, 'N'apiim Frank, sinirlerimi yatıştırıyo. Bi tek bu işe yarıyo, ilaçlar filan hikâye.' Ben de ona diyorum ki: 'Sigarayı bırakırsan esas o zaman ölürsün.' Direkman şoka girer amına koyiim, onu öldüren de bu olur. Ona dedim ki, 'Bozuk olmayan şeyi tamir edemezsin.' Bence sen de bi tanecik bira içebilirsin, amına koyiim."
"Yok, içemem..."
"Bak şimdi gidip bi bira alacam, o kadar," diyorum ve bardaki Charlie'ye gidip iki bira alıyorum. Amcık herif bunu içse iyi olur; içilmiyecek içki için para harcamam ben, amına koyiim. Biraları götürürken bara giren bi amcık görüyorum ama Spud diil. Bilardoya başlamak için Second Prize'ın yanına gidiyorum. "Hadi bakalım, yenilmeye hazırlan, göt herif seni."
Annemi ve ona nası yardım etmeye çalıştığımı düşünüyorum. Ama onun için hiç farketmiyo, amına koyiim. Siktiğimin bingosuna gidebildiği sürece sorun yok. Bana kalsaydı bütün o yerleri kapattırırdım, hem para hem zaman kaybı. Atlar başka, onlar en azından eğlenceli amına koyiim.
Neyse, Second Prize'ı bozuyorum şindi. Bi oyunda yeniyorum, yeni oyuna başlıyoz ama benim gözüm hep kapıda. Murphy hâlâ görünürlerde yok. "O biraya dokunmadın, göt herif," diyorum Secks'e.
"Of, Franco... içemem abi ya..."
"İçemez misin, içmez misin," diyorum amcığın gözünün içine bakaraktan. Sora nedense arkama dönüp barda durmuş Records'ın yarış sayfasını okuyan herife bakıyorum. Bu herifte bişi var. Herifi içerden tanıyorum veya duymuşum. Siktiğimin bi sapığı bu herif. Amcıkların hepsini tanıyorum ben, yüzleri aklıma kazımayı kendime iş edindim. Hepsi benden kaçıp saklanmaya çalışırdı çünkü o sikik gözlerinin içine bakmak istediğimi bilirlerdi amına koyiim. Naapmıştı bu herif bakiim? Bu çocuk kaçıran mıydı yoksa kör pilice tecavüz eden mi? Küçük bi oğlana mı sarkmıştı yoksa? Hatırlayamıyorum, amına koyiim. Önemli olan, bu siktiğimin yaratığının, şurdaki pisliğin, siktiğimin bi sapığı olması. Amcığa bakıyorum, orda öyle oturmuş, benle ve Second Prize'la aynı pabda, siktiğimin barında elinde siktiğimin Record'ıyla oturmuş öyle.
Bardaki Charlie sanki normal bi insanmış gibi ona bira servis ediyo ve diğer moruk amcıklar köşede oturmuş bana bakıyolar, amına koyiim. Yüzlerinde gülücükler falan var ama bana da o amcığa baktıkları gibi bakıyolar. Bütün gördükleri hapisten çıkmış kötü bi amcık. Ben o amcıkla aynı diilim ve hiçbi zaman da olmayacam valla. Bu amcık orda ölece içkisini içiyo, canının istediği gibi! Elini kolunu sallayarak siktiğimin sokaklarında dolanıyo, okulların çevresinde, küçük çocukları bekleyip onları evlerine kadar takip ediyo...
Evet, işte orda, benimle aynı helaya çişini yapıyo, benim pabımda amına koyiim. Siktiğimin sapığı. Çiş yapıyo, amına koyiim! "Orda siktiğimin bi sapığı var," diyorum Second Prize'a, o topları dizerken, "Başıboş dolaşan siktiğimin bi sapığı," diyorum.
Second Prize bişi yapmıya niyeti yokmuş gibi bana bakıyo. Bütün o siktiğimin Hıristiyanlık ve affedici olma boku herifin beynini eritmiş. Burdaki bütün amcıklar naapacağını sapıtmış. "Herif içkisini içiyo Frank, rahat bırak onu. Hadi," diyo, çabuk çabuk topları dağıtarak, amcığın ağzına sıçacağımı biliyomuş gibi.
Bütün bu amcıklara nooluyo böle, amına koyiim?
Nası baktığımı görmüş gibi bana bakıp gözlerini kırpıştırıyo ve başını öne eğiyo. "Sıra sende, Frank," diyo Secks ama ben dinlemiyorum çünkü gözlerim hâlâ bardaki amcıkta.
Sapıktaki kkkk'yi uzatarak, "Sapık," diyorum Secks'e, sonra vuruşumu yapmak için eğiliyorum. June'un bıçakladığı yer acayip acıyo. Yüzümü buruşturup sapığın kafası olduğunu hayal ederek bi tane yeşil topu aşşağı indiriyorum. Artık sabrım tükenmek üzere, amına koyiim.
"İyi vuruştu Franco," ya da öyle bişi diyo Second Prize ama anlamıyorum çünki gözlerim gene siktiğimin barında.
Second Prize yavşamaya başlıyo. "Franco... hadii..." diyerek dokunulmamış birayı eline alıyo. "Hadi içelim," diyo ama bu bok için artık çok geç, onu dinlemediğimi biliyo. Birdenbire harekete geçip anında pezevenk göt lalesinin karşısında bitiyorum.
"Altı siktiğimin yüz altmış altısı, amına koyiim. Şeytanın numarası," diye fısıldıyorum amcığın kulağına.
Herif aniden dönüyo. Bunları daha önceden de duymuş gibi, arıza arıza bana bakıyo. Gözlerimi gözlerine dikiyorum, sanki ruhunu çekip alıyorum, o korkuyu görebiliyorum şimdi, amına koyiim ama başka bişi daha görüyorum, içindeki çürümüşlüğü, siktiğimin leş kokulu çürümüşlüğünü, sanki aynı şeyi o da bende görüyo, paylaştığımız bişi var gibi. O zaman aynını öteki amcıklar da görmeden harekete geçmem lazım, çünkü ben bununla aynı diilim, hiç yolu yok, amına koyiim.
Bu amcıkta gördüğüm şey ne...
Onun kendini nasıl gördüğü, başka insanlara acımasızca davranarak oluşturduğu o görüntü, Begbie olarak öylesine tanıdığı bi adamın, benim karşımda dururken etrafında çatırdamaya başlıyo. Evet, dehşet içinde, korku ve acıdan başı dönüyo, sapık derecede, süper hasta. Aklı ve vücudu ona her çeşit oyunu oynuyo. Ve bu amcık onun karşısındaki gücümü görerek kendisinin öbür insanlar üzerindeki gücünün etkisini hissediyo. Teslimiyetin, başka bi amcığın iradesine koşulsuz şartsız boyun eğmenin o müthiş, özgürleştirici hissini yaşıyo. Bu şiddetin çok ötesinde, amına koyiim, cinselliğin bile ötesinde bişi, bi çeşit aşk, kibir dolu ve tuhaf bi kendine tapınış, siktiğimin egosunun bile çok ötesinde bişi. Bişi buluyorum... bişi...
Yo... yo... kes şu pezevenk muhabbetini...
Ama sert erkek olmak bu demektir zaten, bi yolculuk, kendi sınırlarını bulmak için çıktığın sana zarar veren bi av süreci, amına koyiim, çünkü siktiğimin sınırları hep senden daha sert bi erkek şeklinde karşına çıkar. İri yarı, güçlü, kaskatı bi herif karşına çıkıp sana gösterir, öğrenmene yardım eder, haddini bildirir, sikik parametrelerin neymiş anlarsın. Chizzie... herifin adı buydu... Chizzie.
Yo... amcık konuşmaya çalışıyo ama onu konuşturmuyorum, amına koyiim. Kaşlarımın hafiften yukarı kalktığını hissediyorum ve elimdeki bardak bu sapığın... adı neydi, Chizzie amcığının boynuna geçiyo.
Amcık ciyaklayarak boynunu tutuyo, bütün bar kan içinde kalıyo. Bi damar ya da atardamar kesildi. Acayip olan şey, amcığa bunu yapmayı düşünmemiştim bile, yanlızca ikramiye olaraktan çıktı, amına koyiim. Şanslıymış, çünkü ben daha yavaş olmasını isterdim. Saldırdığı çocukların onun karşısında yaptıkları gibi bağırıp çağırmasını, yalvarıp yakarmasını isterdim. Ama duyduğum tek çığlık andaval amcık Second Prize'dan geliyo. Sapığın kanları fışkırmaya devam ederken moruk amcıklardan biri bağırıyo: "Aman Tanrım."
Arkaya sıçrayıp siktiğimin salak bi pilici gibi sızlanmasın diye Secs'in çenesine bi tane geçiriyorum: "Kapa çeneni, amına koyiim!"
Sapık şimdi bara tutunmaya çalışırken yere kapaklanıyo ve kanları yerdeki marleylerin üstüne yayılıyo. Second Prize müzik kutusunun yanında durmuş siktiriboktan bi dua okuyo, amına koyiim.
"Saçmaladın ama Franco," diyo Charlie, kafasını sallayarak, "sapık olsun olmasın, burası benim pabım."
Ben amcığa bakıp parmağımla onu işaret ediyorum. Second Prize hâlâ siktiğimin duasını okuyo, ruh hastası manyak. "Bakın," diyorum Charlie'yle öteki moruklara, "bu amcık sapığın teki. Sıradaki sizin veya benim çocuğum olabilirdi," derken amcığın bacakları atıyo ve ölüyo, yüzünde çok huzurlu bi ifade var. Kendimi siktiğimin bi azizi falan gibi hissediyorum. "Dinle Charlie," diyorum, "bize on dakka ver, polisi o zaman ararsın. Bu herifi geberten iki tane veletti," diyorum bardaki bütün amcıklara. "Amcığın teki ötecek olursa... hem de bi sapık için ötecek olursa, yalnızca kendinin diil hayatında tanıdığı herkesin başını belaya sokmuş olur, amına koyiim. Anlaşıldı mı?"
Charlie konuşuyo: "Hiç kimse bi sapık için ötmez, Franco. Benim demeye çalıştığım şey, ben burda bi iş yapmaya çalışıyorum. Unutma, Johnny Broughton bu barda cinayet işleyeli en fazla beş-altı sene oldu. İnsanlar ne düşünecek?"
"Bunları biliyorum Charlie ama elimde diildi. Seni kollayacam, biliyosun," diyorum ve gidip ön kapıyı kilitliyorum. Şu anda Spud veya başka bi amcığın buraya gelmesini istemiyorum.
Barın arkasından bi bez alıp bilardo masasının kenarlarını ve ıstakalarla topları siliyorum. Bira bardaklarını boşaltıp yıkıyorum. Second Prize'a dönüyorum: "Rab, gidiyoz. Hadi. Unutma Charlie, on dakka, sora telefon ediyosun. Biz burda diildik, tamam mı?"
Öteki iki moruğa bakıyorum. Biri Jimmy Doig, öbürü Dickie Stewart. Hiçbişi anlatmazlar. Charlie işe polis karışacağı için kıllandı falan ama ispiyoncu diildir. "Burayı baştan aşşağı bi temizlemek lazım, Charlie," diyorum, "sonuçta içeri bi sapık girdi, ha? Kimbilir ne mikroplar bulaştırmıştır," diyip öteki moruklara dönüyorum. Bi tanesi iyi ama öbür amcık tir tir titriyo. "Sen iyi misin?"
"Evet, Frank, evet, sorun yok oğlum," diyo sakin olan herif, Jimmy Doig. İhtiyar Dickie biraz kasılmış ama kendinde: "Sorun yok, Frank."
Sora dışarı çıkıyoz, yan sokaklardan birine çıkan boş bi araziden geçiyoz, sokakta kimseye görünmemeye çalışıyoz ve yukardan bakan kimse var mı diye kontrol ediyoz. Second Prize'a siktirip gitmesini söylüyorum çünkü herif Top of The Pops'da kötü Elvis taklitleri yapan şu amcık ağız Shakin Stevens gibi titriyo.
Spud'ı merdivenlerde yakalıyorum, daha yeni çıkıyo, beni görünce endişeleniyo biraz. "Hey, Franco... geç kaldım, kusura bakma abi, telefonda Ali ile konuşuyodum... biraz tartıştık da. Ben de tam Nicol's'a geliyodum."
"Ben de gitmedim zaten. Second Prize'la şehirde takıldık, amcık herif Leith'e gelmek istemedi," diyorum. "Gelirsem içmeden duramam dedi."
Spud bana bakıp, "Haa," diyo, sora soruyo: "Bişi mi öğrenmek istiyodun... June'la ilgili?"
"Siktir et, önemli diil," diyorum. "Baksana, ben senle Nicol's'a gelemeyecem. Bizim hatunla biraz atıştık da, geri dönüp onu görmem lazım ama önce bi Joe abime uğrıycam."
"Tamam... şey, ben de Port Sunshine'a gidip bi bira içiim bari, Ali'yi görmüş olurum."
"Peki," diyorum, "siktiğimin hatunları, ha?" Onu merdivenlerin başında bırakıp Joe abimlere gidiyorum, iki tane siktiğimin ambulansıyla iki polis arabası siktiğimin Walk'unda cıyak cıyak öterken ben umarım o çok bilmiş orospu yengem evde diildir diye düşünüyorum.