Sanat Nedir? adlı kitabım, ilk kez gerçek biçimiyle yayımlanıyor. Rusya’da daha önce birkaç baskısı yapılan kitabımın sansür tarafından iler tutar yeri bırakılmadığı için sanat üzerine görüşlerimi merak eden herkesten yalnızca bu gerçek baskıdaki değerlendirmelerimi göz önünde bulundurmalarını dilerim. İmzamı taşıyan bu kitabın sansür tarafından iğdiş edilmesinin birkaç nedeni var. Uzun zaman önce aldığım bir karara göre, hiçbir kitabımı ahlak ve akıldışı bir kurum olarak gördüğüm sansüre teslim etmeyecek ve onları kalemimden nasıl çıktılarsa öyle yayımlayacaktım. Dolayısıyla bu kitabımı da yurtdışında yayımlamaya niyetleniyordum, ancak Moskova’da bir psikoloji dergisinin editörlüğünü yapan yakın dostum Profesör Grote, kitabımın konusunu öğrenince bunu yönettiği dergide yayımlamayı önerdi. Grote, birkaç ifadeyi yumuşatmaktan öte gitmeyecek çok önemsiz birkaç değişiklikle, kitabı bütünlüğüne hiçbir zarar gelmeden sansürden geçirebileceği sözünü verdi. Boş bulunup öneriyi kabul ettim ve imzamı taşıyan bu kitap son derece önemli kimi düşüncelerimin atılmış olmasının yanı sıra, bana tümüyle yabancı, hatta inançlarıma tümüyle ters, bambaşka birtakım düşünceler eklenmiş olarak yayımlandı.
Bu iş şöyle gelişti. İlkin Grote benim kimi düşüncelerimi yumuşattı, kimi kez bazı ifadeleri daha zayıf, daha güçsüz olanlarıyla değiştirdi; örneğin “her zaman” yerine “arada bir”, “tümü” yerine “bazıları” dedi; bu arada “kiliseye ilişkin”in yerini, “Katolikliğe ilişkin”, “İsa’nın Anası”nın yerini, “Madonna”, “yurtseverlik”in yerini, “sözde yurtseverlik”, “saraylar”ın yerini “konaklar” ya da “köşkler” vb. almıştı. Protesto etme gereği duymadım bu durumu. Kitabın dizgisi bütünüyle bitince, sansür bazı cümleleri olduğu gibi karalamak ya da örneğin, benim toprak mülkiyetinin zararından söz eden tümcemin yerine, topraksız proletaryanın zararı gibi bir tümce koymak istedi. Buna ve başka bazı değişikliklere daha rıza gösterdim. Bir iki küçük ifade yüzünden bütün bir kitabın yayımlanmaması gibi bir duruma neden olmamak gerektiği akla gelebilir burada. Ne var ki, bir değişikliğe göz yumduğunuzda, ikinci, üçüncü değişikliklere de göz yummanız bekleniyordu. Böylece yavaş yavaş kitabın bütünsel anlamını değiştiren ve benim asla söylemek istemediğim düşüncelerin bana mal edilmesi gibi bir durumla karşı karşıya kaldık. Sonuçta basımı bittiğinde, bütünlüğünden ve içtenliğinden bir şeyler kaybetmişti kitap. Yine de kitabın Rus okuruna hiç ulaşmamasındansa, güzel bir şeyler içeriyorsa eğer, bu haliyle de halka bir şeyler verebilir düşüncesiyle avunabilirdim. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Nous comptions sans notre hote. Dört günlük yasal sürenin sonunda kitap Petersburg’dan gelen emirle toplatılarak ruhani sansür kuruluna teslim edildi. Bunun üzerine Grote kitabın yayımı işinden tümüyle çekildi; dinsel sansür kurulu da kitapla dilediği gibi oynadı. Dinsel sansür kurulu Rusya’nın en kara cahil, en satılmış, en ahmak ve en despot kurumlarından biridir. Rusya’da devletçe benimsenmiş dinle herhangi bir şekilde uyuşmayan ve bu kurulun eline düşen bütün kitaplar, benim Rusya’da yayımlamaya kalkıştığım bütün dinsel kitaplarımın başına geldiği gibi hemen yasaklanır ve yakılır. Dergi yazı kurulu üyeleri söz konusu kitabımı kurtarmak için olanca çabalarını göstermeselerdi, olasılıkla bu kitabımın başına da aynı şey gelecekti. Bütün bu telaşlı koşuşturmaların sonunda –olasılıkla, sanatla benim ilahiyatla ilgilendiğim kadar ilgilenen, sanattan benim ilahiyattan anladığım kadar anlayan din adamlarından oluşan, ama aldıkları dolgun aylıkları ancak amirlerinin hoşuna gitmeyen her şeyi yok etmekle hak eden bir kuruldu bu– aylıklarını tehlikeye sokabilecek her şeyi kitaptan attılar ve gerekli gördükleri her yerde benim düşüncelerimi kendilerininkilerle değiştirdiler. Örneğin, benim “inandığı doğru uğruna” haça gerilmeyi göze alan İsa şeklindeki ifademde, “inandığı doğru uğruna” sözlerini karalayarak, yerine “insanlık uğruna” demişler, böylelikle de benim kilise dogmalarının en zararlılarından biri olarak gördüğüm kefaret dogmasının onaylanmasını üzerime yüklemişlerdi. Bütün kitabı bu şekilde değiştiren, “düzelten” dinsel sansür kurulu, ancak bundan sonra kitabın basılmasına izin verdi.
Bu durumu protesto edemezdim; Rusya’da olanaksızdır bu: Hiçbir gazete yer vermezdi protestoma; yazımı dergiden geri çekmem de editörü okurları karşısında zor durumda bırakacağı için olanaksızdı.
Konu böylece kaldı ve kitap benim imzamla, bana yüklenen ama bana ait olmayan düşünceleri içerir biçimde yayımlandı.
Rus okurları için yararlı olabilecek düşüncelerimin onlara benimsetilmesi gerektiğine ikna edildiğim için yazımı Rusya’da yayımlanan bir dergiye vermeye razı olmuştum; ama iş hiç de benim düşündüğüm gibi sonuçlanmadı: Yazar olarak benim adımı taşıyan yapıta göre, ben yalnızca sahte yurtseverliği kötü buluyor, gerçek yurtseverliği ise yüce bir duygu olarak görüyordum; yalnızca Katolik kilisesini saçma buluyor ve Madonna’ya inanmıyordum, ama Tanrı’nın Anası’na ve Ortodoksluğa inancım tamdı; öte yandan İncil’de yazılan her şeyi kutsal bulduğum gibi, bundan çok daha önemli olarak, İsa’yı insanoğlunun günahlarının bedelini ödemek amacıyla öldüğü için önemli buluyordum. Hepsinden önemlisi ise, kamuoyunun aykırı bulduğu her şeyi onaylıyor olmamdı; burada, onayımın dayandığı ve benim tek tek gösterdiğim nedenler, gerekçeler es geçilirken ve bunlardan hiç söz edilmezken, gerekçelerini açıklamadığım nedensiz onaylamalarım olduğu gibi bırakılıyordu.
Bu olayı böyle ayrıntılarıyla anlatmamın nedeni, kuşku duyulmaz bir gerçekliği vurgulamasından dolayıdır: Genellikle, çoğunluğun yararı gibi gerekçelerle vicdanınıza ters düşen bir kurumla uzlaştığınızda kendinizi kaçınılmaz olarak, çoğunluğun yararına bir şey yapmak şurada dursun, onaylamadığınız bir kurumun yasallığını benimsemiş, hatta bu kurumun neden olduğu kötülüklere ortak olmuş durumda bulursunuz.
Bir uzlaşmanın beni içine sürüklediği yanlışı hiç değilse bu açıklamayla düzeltebildiğim için memnunum.
17 Mart