Ek II

Nibelungların Yüzüğü’nün konusu şöyle bir şey:

İlk sahnede su perilerinin, yani Rhein nehri kızlarının, her nedense ırmakta sakladıkları altınlardan söz edilir; perilerin şarkı söyledikleri duyulur: Weia, Waga, Woge du Welle, Walle zur Wiege, Wage zur Wiege, Wage la Weia, Wala le Welle, Weia vb. vb. Kızlar bu minval üzre şarkı söylerlerken, cüce (Nibelung) de onları ele geçirmenin peşindedir, ancak kızlardan bir tekini bile yakalayamaz. Bu arada su perileri, cüceye hiç açmamaları gereken bir gizi açarlar: Her kim ki aşkı yadsır, ırmakta gizlenmiş olan ve onların korudukları altınları çalabilecektir. Cüce aşkı yadsır ve kızların koruduğu altınları çalar. Birinci sahne böylece son bulur.

İkinci sahnede çayırlara uzanmış bir tanrıyla tanrıça, devlerin onlar için kurmakta oldukları –geri planda görülmekte olan– kentten dolayı sevinç içindedirler ve aralarında, devlere emeklerinin karşılığı olarak Tanrıça Freia’yı vermekten söz ederler. Nitekim az sonra devler gelip ücretlerini isterler. Ancak Tanrı Wotan, Freia’nın devlere verilmesine karşı çıkar. Devler buna çok kızarlar. Bu arada cücenin altınları çaldığını öğrenen tanrılar, altınları cüceden alıp emeklerinin karşılığı olarak devlere vermeyi önerirler. Ancak devler tanrılara güvenmez ve Tanrıça Freia’yı rehin alırlar.

Üçüncü sahne yeraltında geçer. Altınları çalan cüce Alberich, her nedense cüce Mime’yi döver ve onun insanı hem görünmez yapabilen, hem de başka bir yaratığa çevirebilen miğferini alır. Tanrı Wotan ve öbür tanrılar gelirler, hem birbirleriyle, hem de altınları almak için cüce Alberich’le tartışırlar, ancak cüce altınları vermez ve oyun boyunca herkesin hep yaptığı gibi kendini mahvedecek bir adım atar: Büyülü miğferi başına geçirir, önce bir ejderha olur, sonra da bir kurbağa. Tanrılar kurbağayı yakalayıp başından miğferi çıkarırlar ve Alberich’i de yanlarına alarak giderirler.

Dördüncü sahne: Alberich’i evlerine götüren tanrılar, altınları geri getirmeleri için cücelerine emir vermesini söylerler. Cüceler altınları getirir, Alberich de hepsini tanrılara verir, ama büyülü yüzüğü alıkoyar. Tanrılar yüzüğü de alırlar. Bunun üzerine Alberich yüzüğü lanetler: Yüzük, ona sahip olan herkese uğursuzluk getirecektir. Devler gelirler, yanlarında Tanrıça Freia da vardır, devler tanrıça için kurtulmalık isterler: Tanrıçanın çevresine boyunca kazıklar dikerler, kurtulmalık olarak verilecek altınların bu kazıkların arasına dökülmesini ve Freia’nın başına kadar ulaşmasını isterler. Dedikleri yapılır, ancak altınlar yetmez, yetmeyince miğfer de konulur kazıkların arasına, devler yüzüğü de isterler. Ancak Tanrı Wotan yüzüğü vermek istemez. Bu sırada Tanrıça Erda gelir ve Wotan’a yüzüğü vermesini emreder, çünkü yüzük uğursuzdur. Wotan, Erda’nın dediğini yapar. Devler Freia’yı serbest bırakır, ancak aralarında kavga etmeye başlarlar, kavgada devlerden biri ölür. Vorspiel de böylece sona erer ve birinci perde başlar.

Ağaçlar arasında bir ev. Siegmund gelir, yorgundur, uzanıp yatar. Evin hanımı, Hunding’in karısı Sieglinde görünür, Siegmund’a sihirli sevda şerbeti sunar, sonra ikisi birbirlerini okşamaya, sevişmeye başlarlar. Sieglinde’nin kocası gelir, Siegmund’un düşman kabileden olduğunu öğrenmiştir, bu nedenle onunla dövüşmeye karar verir, ancak Sieglinde kocasına uyutucu bir içki içirir, Siegmund’un yanına gider.
Siegmund, Sieglinde’nin kendi kız kardeşi olduğunu öğrenir. Bu arada Siegmund’un babası, kızını kimsenin elde edememesi için ağaca bir kılıç saplamıştır, hiç kimse çıkaramamaktadır kılıcı saplandığı yerden. Ama Siegmund bir asılışta kılıcı çekip çıkarır ve kız kardeşiyle zina yapar.

İkinci perdede Siegmund, Hunding’le dövüşecektir. Tanrılar aralarında dövüşçülerden hangisini zaferle ödüllendireceklerini tartışırlar. Kız kardeşiyle zina yapmasını onaylayan Wotan, Siegmund’dan yanadır ve dövüşü onun kazanmasını istemektedir, ancak karısı Fricka’nın baskısıyla Brünnhilde’ye Siegmund’u öldürmesini emreder. Siegmund dövüşe gider. Sieglinde bayılır. Brünnhilde gelir ve Siegmund’u öldürmek ister. Bu arada Siegmund, Sieglinde’yi de öldürmek ister, ancak Brünnhilde buna meydan vermez. Siegmund, Hunding’le dövüşür. Brünnhilde, Siegmund’u korur, buna karşılık Wotan da Hunding’i korumaktadır, kılıcı kırılan
Siegmund dövüşte yenilir, ölür. Sieglinde kaçar.

Üçüncü perde. Valkiriler görülür. Bunlar kadın savaşçılardır. Valkiri Brünnhilde atının terkisinde Siegmund’la görünür, Brünnhilde, emrine uymadığı için kendisine çok kızan Wotan’dan kaçmaktadır. Wotan onu yakalar ve ceza olarak Valkirilikten azleder. Ayıca ona bir de büyü yapar. Brünnhilde, kendini bir adam uyandırana dek uyuyacak, sonra da bu adama âşık olacaktır. Wotan, Brünnhilde’yi öper ve eski Valkiri uyumaya başlar. Wotan ayrıca Brünnhilde’yi çepeçevre saran bir de ateş yakar.

İkinci gün Mime’yi ormanda, ateş başında demir dövüp kılıç yaparken görürüz. Bu arada Siegfried ortaya çıkar. İki kardeşin –Siegmund’la Sieglinde’nin– zinalarının meyvesi olan bu çocuk ormanda cüce tarafından büyütülmüştür. Dünyaya geliş öyküsünü ve kırılan kılıcın babasına ait olduğunu öğrenen Siegfried, Mime’den yapmakta olduğu kılıcı kendisine vermesini ister ve gider. Üstü başı perişan bir gezgin kılığında Wotan girer ve korku nedir bilmeyen birinin, yapacağı bir kılıçla herkesi yeneceğini söyler. Cüce, bunun Siegfried olacağını düşünür ve onu zehirlemeye karar verir. Siegfried döner, demir dövüp babasının kılıcını yapar ve koşarak çıkar.

İkinci sahne. Alberich oturmuş, deve nezaret etmektedir. Dev, ejderha görünümündedir ve elde ettiği altınları korumaktadır. Wotan gelir ve her nedense Siegfried’in geleceğini ve ejderhayı öldüreceğini söyler. Alberich ejderhayı uyandırır ve onu Siegfried’e karşı koruyacağını söyler, buna karşılık istediği kendisine yüzüğü vermesidir. Ejderha yüzüğünü vermeye razı olmaz. Alberich çıkar gider. Mime ve Siegfried gelirler. Mime, ejderhanın Siegfried’e korkuyu öğreteceği umudundadır. Ama Siegfried korkmaz, Mime’yi kovar, ejderhayı öldürür. Ejderhanın kanının bulaştığı parmağını dudaklarına götürür, bu ona insanların gizli düşüncelerini öğrenme ve kuş dilini anlama yetenekleri kazandırır. Kuşlar ona hazinenin ve yüzüğün nerede bulunduğunu ve Mime’nin kendisini zehirleyeceğini söylerler. Mime gelir ve yüksek sesle Siegfried’i zehirlemek istediğini söyler. Onun düşüncesinin yüksek sesle dile getirilmesi, ejderhanın kanını tattığı için Siegfried’in insanların gizli düşüncelerini anlayabildiğini vurgular. Mime’nin kendisine ilişkin tasarılarını öğrenen
Siegfried onu öldürür. Kuşlar ona Brünnhilde’nin nerede olduğunu söylerler ve Siegfried Brünnhilde’yi bulmaya gider.

Üçüncü perde. Wotan, Erda’yı çağırır. Erda önbilicilik yapıp Wotan’ın başına gelecekleri söyler ve ona öğütler verir. Siegfried görünür, Wotan’la önce ağız dalaşı yaparlar, sonra dövüşmeye başlarlar. Bu sırada Siegfried’in kılıcı, Wotan’ın her şeyden güçlü mızrağını parçalar. Siegfried, Brünnhilde’nin bulunduğu ateşin içine girer ve onu öper. Brünnhilde uyanır, silkinip tanrıçalık niteliğinden sıyrılır ve kendini Siegfried’in kollarına atar.

Üçüncü gün.

Üç Norn, altın bir halat örmekte ve gelecekten söz etmektedirler. Nornlar az sonra çıkarlar. Aynı anda Siegfried’le Brünnhilde görünür. Siegfried Brünnhilde’yle vedalaşır, ona yüzüğü verir ve çıkar.

Birinci sahne. Rhein kıyısı. Hem kendisi evlenmek, hem de kız kardeşini evermek isteyen bir kralımız var. Kralın kötü yürekli kardeşi Hagen, krala Brünnhilde’yle evlenmesini, kız kardeşini ise Siegfried’e vermesini önerir. Siegfried görünür. Siegfried’e bütün geçmişini unutturan ve kralın kız kardeşi Gutrune’ye âşık olmasını sağlayan bir iksir içirirler.
Siegfried, Brünnhilde’yi Gunther’in karısı yapmak için Gunther’le birlikte atla yola çıkar. Dekor değişir. Brünnhilde parmağında yüzüğüyle oturmaktadır. Bir Valkiri gelip Tanrı Wotan’ın mızrağının kırıldığını söyler ve yüzüğü Rhein nehrinin perilerine vermesini öğütler. Bu sırada Siegfried gelir, büyülü miğfer aracılığıyla Gunther’e dönüşür, Brünnhilde’den yüzüğü ister, sonra kendisiyle yatması için onu zorla alır götürür.

İkinci sahne, Yine Rhein kıyısı. Alberich ve Hagen yüzüğü nasıl ele geçirebileceklerini tartışmaktadırlar. Siegfried gelir, Gunther için bir gelin bulduğunu, geceyi onunla geçirdiğini, ancak gelinle arasına boylu boyunca kılıcını uzattığını anlatır. Brünnhilde gelir, Siegfried’in parmağındaki yüzüğü tanır ve yüzüğün gerçek sahibinin Gunther değil, Siegfried olduğunu söyler. Hagen herkesi Siegfried’e karşı kışkırtır ve ertesi gün onu ava çıktıklarında öldürmeye karar verir.

Üçüncü sahne. Yine Rhein’ın su perileri. Periler birbirlerine olup bitenleri anlatırlar. Derken, yolunu yitirmiş Siegfried görünür. Su perileri ondan yüzüğü isterler, ama Sieg
fried vermez. Bu sırada avcılar görünürler. Siegfried başından geçenleri anlatır. Hagen, ona belleğini geri getirecek, her şeyi anımsamasını sağlayacak bir iksir içirir. Böylece Sieg
fried, Brünnhilde’yi nasıl uyandırdığını ve ona nasıl sahip olduğunu anlatır. Herkes büyük bir şaşkınlığa kapılır. Hagen, Siegfried’in sırtına bir bıçak saplar ve sahne değişir. Gutrune, Siegfried’in cesediyle karşılaşır. Gunther ve Hagen yüzük konusunda tartışırlar ve Hagen, Gunther’i öldürür. Brünnhilde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar. Hagen, Siegfried’in parmağından yüzüğü çıkarmak ister, ama bu anda el havaya kalkar. Brünnhilde, Siegfried’in parmağından yüzüğü çıkarır ve Siegfried’in ölüsü yakılmak için ateşe götürülürken, atına atladığı gibi ateşin içine dalar. Bu sırada Rhein nehri yükselir ve dalgalar ateşe kadar uzanırlar. Irmakta üç su perisi vardır. Hagen, yüzüğü ele geçirmek için ateşin içine dalar, ama periler kendisini tutup oradan uzaklaştırırlar. Bu sırada yüzüğün perilerden birinin parmağında olduğu görülür.

Yapıt böyle sona erer.

Benim bu derme çatma özetimin öyküye dair doğru dürüst bir izlenim vermekten uzak olduğunu biliyorum. Bununla birlikte, ne kadar eksik, yarım yırtık bir özet de olsa, yapıtın bütününü oluşturan dört kitapçık okunduğunda elde edilebilecek izlenimin bundan daha bütünsel, daha eksiksiz bir izlenim olacağını sanırsanız yanılırsınız. Hatta, tam tersine.