[1] 19 Ağustos 1897’de Tolstoy, A. Rubinstein’ın Feramors operasının konservatuvarda yapılan provalarına katılmıştı. Orkestra şefi V.İ. Safonov’du. (Rusça metni yayına hazırlayanın notu)

[2] ... parnasyenler... ve maglar – Parnasyenler, 19. yüzyılın 60-70’li yıllarında Çağdaş Parnas adlı bir dergi çevresinde buluşan Lekont de Lil, J.M. Eradia, A. Sully-Prud’homme gibi Fransız ozanların oluşturdukları gruptu. Bu ozanlar, içerikten “bağımsız” “saf biçim”i savunuyorlardı. Maglar grubu ise Paul Adan, Joseph Peladan gibi dekadan sanatçılardan oluşuyordu. (Çev.)

[3] Fransız tarihçi ve filozof Joseph Ernest Renan, Marc Aurèle ve Antik Dünyanın Sonu adlı kitabında “seçilmişlerin egemenliği”ni savunuyordu. (Rusça baskıyı yayına hazırlayanın notu)

[4] Dünya Güzelliği, Genel Estetik Denemesi

[5] Estetik Sorunları

[6] Sübjektif duyularımızdan doğan beş sanat. Beş duyumuzla algıladığımız şeylerin estetik olarak işlenmesidir.

[7] Sanatın gereçlerinin iki, en çok üç duyu organıyla işlenmesi gerektiği düşünülüyor genellikle. Bunun doğru olduğunu sanmıyorum. Gündelik yaşamda başka bazı şeyler gibi, örneğin aşçılığın da bir sanat olarak görüldüğünü önemsememezlik edemem.

[8] Aşçılık sanatının hayvan kadavrasından tat duyumuza hoş gelen şeyler yaratması, kuşkusuz, estetik bir başarıdır. Tat alma organımıza seslenen sanatın (bundan böyle aşçılık sanatı diyeceğiz buna) temel ilkesi şudur: Bütün yenilen şeyler işlenmelidir (belli bir düşüncenin cisimlenmesi, ete kemiğe bürünmesi gibi) ve her durumda düşünc eyle anlatımın öznesi uyumlu olmalıdır.

[9] 9 8 Kostümcülük sanatı.

[10] 10 9 Dokunma duyusu içinde renk eksik olsa da, buna karşılık gözün tek başına aktaramayacağı ve hatırı sayılır bir estetik değere sahip olan bir mefhumu bize verir: yumuşaklık, ipeksilik, düzlük… Kadifenin güzelliğinde yumuşaklığının payı, pırıltısının payından daha az değildir. Düşlemlerimizdeki güzel kadını güzel yapan en önemli özelliklerden biri de teninin ipeksiliğidir. Her birimiz biraz dikkatle gerçek birer estetik haz kaynağı olan lezzet hazlarını muhtemelen hatırlarız

[11] Güzel Denen Muamma

[12] ...iyi oluş, iyilik – Rusçası: horoşestvo, dobrota. (Çev.)

[13] Güzel ruh, güzel düşünceler, güzel davranış.

[14] Biçim olarak güzel.

[15] 15 13 Schassler, Kritische Geschichte der Ästhetik, 1872, I, s. XIII (Estetiğin Eleştirel Tarihi) – (Tolstoy’un notu)

[16] 16 14 Hiçbir bilim estetik kadar metafizik düşlemler alanına bırakılmamıştır. Platon’dan nerdeyse günümüz resmi öğretilerine dek sanattan sürekli olarak, nihai ifadesini mutlak güzel anlayışında –gerçek nesnelerin değişmez, ilahi, ideal prototipinde– bulan incelmiş fantezilerle aşkın gizemlerin karışımı olarak söz edilmiştir. (Véron, L’esthétique, 1878, s.V – Tolstoy’un notu)

[17] Bkz: Schassler, agy. s. 361 (Tolstoy’un notu)

[18] Bkz: Schassler, agy. s. 361 (Tolstoy’un notu)

[19] Ibid., 369. (Tolstoy’un notu)

[20] Ibid., 388-390. (Tolstoy’un notu)

[21] Knight, The Philosophy of the Beautiful, I, s. 165-166 (Tolstoy’un notu)

[22] Güzel ve Erdem Üzerine Düşüncelerimizin Kaynağı

[23] Schassler, 289, Knight, 168-169 (Tolstoy’un notu)

[24] Yüce ve Güzel Üzerine Düşüncelerimizin Kaynağına Dair Araştırma

[25] Kralik, Weltschönheit, Versuch einer allgemeinen Ästhetik, 304-306. K. Kralik, 124. (Tolstoy’un notu)

[26] Knight, 101. (Tolstoy’un notu)

[27] Schassler, 316. (Tolstoy’un notu)

[28] Knight, 102-104. (Tolstoy’un notu)

[29] Bilim ve Sanatta İyi Zevk Üzerine Düşünceler

[30] Güzel Üzerine Araştırma

[31] Schlasser, 331, 333. (Tolstoy’un notu)

[32] Ibid., 525-528. (Tolstoy’un notu)

[33] Knight, 61-63. (Tolstoy’un notu)

[34] Schassler, 740-743. (Tolstoy’un notu)

[35] Schassler, 769-771. (Tolstoy’un notu)

[36] Ibid., 87. (Tolstoy’un notu)

[37] Kralik, 148. (Tolstoy’un notu)

[38] Ibid., 820. (Tolstoy’un notu)

[39] Schassler, 828-829, 834, 84 1. (Tolstoy’un notu)

[40] Estetik Okumaları

[41] Ibid., 891. (Tolstoy’un notu)

[42] Ibid., 917. (Tolstoy’in notu)

[43] Schassler, 946, 984-985, 990, 1085. (Tolstoy’un notu)

[44] Ibid., 955-956, 966. (Tolstoy’un notu)

[45] Ibid., 1017. (Tolstoy’un notu)

[46] Ibid., 1065-1066. (Tolstoy’un notu)

[47] Schassler, 1107, 1124. (Tolstoy’un notu)

[48] Knight, 81-82. (Tolstoy’un notu)

[49] Ibid., 83. (Tolstoy’un notu)

[50] Schassler, 1122. (Tolstoy’un notu)

[51] Knight, 85-86. (Tolstoy’un notu)

[52] Knight, 88. (Tolstoy’un notu)

[53] Ibid., 88. (Tolstoy’un notu)

[54] Knight, 112. (Tolstoy’un notu)

[55] Ibid., 116. (Tolstoy’un notu)

[56] Ibid., 118. (Tolstoy’un notu)

[57] Ibid., 123-124. (Tolstoy’un notu)

[58] En tanrısal, özellikle de en mükemmel güzellik, giz içerir.

[59] Dünya, aşkın şeylerin içine kattığı, aşk sayesinde şeylerin nedeni olan mutlak güzelliğin yapıtıdır.

[60] Tolstoy alıntıladığı parçaların Rusça çevirilerini vermemiş; belki bizim de onun bu tutumunu izlememiz gerekirdi. Çünkü, zaten “belirsiz, sisli, açıklıktan uzak” olan metinlere, bir de çevirinin çevirisi olma özelliği ekleneceği için büsbütün anlaşılmaz olma tehlikesi vardı; buna karşın yine de –en azından bunların ne kadar sisli, karmaşık oldukları konusunda bir fikir verebilmek için– Rusça baskıyı yayına hazırlayan editörlerin notları esas alınarak alıntıların çevirileri yapıldı. (Çev.)

[61] Du fondement de l’induction (Tolstoy’un notu). Güzel olmayan bir hakikatin zihnimizin bir mantık oyunundan ibaret kaldığını ve adına layık biricik sağlam hakikatin güzellik olduğunu söylemekten korkmayalım

[62] Taine, Philosophie de l’art, t. I, 1893, p. 47. (Tolstoy’un notu)

[63] Knight, 139-141. (Tolstoy’un notu)

[64] Knight, 134. (Tolstoy’un notu)

[65] Güzelin ve Sanatın Psikolojisi.

[66] Tanrı’dan başka gerçek yoktur, Tanrı’dan başka hakikat yoktur, Tanrı’dan başka güzellik yoktur.

[67] L’esthétique, p. 106. (Tolstoy’un notu)

[68] Rusçası: vkus. Bu sözcüğün tat, lezzet, üslup, tarz, gusto... gibi anlamlarının da olduğu düşünülmelidir. (Çev.)

[69] Zevkin Doğası ve İlkeleri

[70] İnsanın Kökeni

[71] Knight, 238. (Tolstoy’un notu)

[72] Ibid., 239-240. (Tolstoy’un notu)

[73] Ibid., 240-243. (Tolstoy’un notu)

[74] Ibid., 247.

[75] Ibid., 250-252.

[76] Knight, 258-259. (Tolstoy’un notu)

[77] Ibid., 243. (Tolstoy’un notu)

[78] kanon – metinde de böyle geçiyor. Rusça’da kilise konseyince belirlenen yasalar, ahkam, akide anlamlarında kullanılıyor. (Çev.)

[79] prerafaelit – (Latince prae –ön, önce– ve Rafael’den) Ortaçağın ve “erken rönesans”ın Rafaello’ya kadar olan döneminin “saf” sanatını benimseyen ve burjuva kültürünün romantizmini eleştirerek ortaya çıkan 19. yüzyıl İngiliz sanatçılarının oluşturdukları gruba (Prerafaelit Kardeşlik) verilen ad. Sonraları W. Morris önderliğinde ortaçağ el sanatlarını yeniden canlandırmak gibi girişimleri oldu (Çev.)

[80] tırmalanma – tahriş anlamında. Rusçası: razdrajenie. (Çev.)

[81] Kalıcı bazı nesnelerin ya da geçmiş bazı olayların, yalnızca sanatçıda bir hoşlanma duygusu değil, belli sayıda seyirci ya da dinleyicide –bundan elde edebilecekleri kişisel çıkardan ayrı– hoş bir izlenim yaratmaya yönelik olarak yeniden üretilmesidir.

[82] katarsis (Çev.)

[83] Bénard, L’esthétique d’Aristote et de ses successeurs. Paris, 1889, p. 28. (Tolstoy’un notu)

[84] Güzel ve sanat kuramına biraz daha yakından bakmak isteyenler göreceklerdir ki, gerek Aristoteles’de, gerek Platon’da, gerekse bunların ardıllarında güzel ve sanat birbirlerinden ayrılmışlardır.

[85] Die Lücke von fünf Jahrhunderten, welche zwischen die kunstphilosophischen Betrachtungen des Plato und Aristoteles und die des Plotins fällt, kann zwar auffällig erscheinen; dennoch kann man eigentlich nicht sagen, dass in dieser Zwischenzeit überhaupt von ästhetischen Dingen nicht die Rede gewesen, oder dass gar ein völliger Mangel an Zusammenhang zwischen den Kunstanschauungen des letztgenann-ten Philosophen und denen der ersteren existiere. Freilich wurde die von Aristoteles begründete Wissenschaft in nichts dadurch gefördert; immerhin aber zeigt sichin jener Zwischenzeit noch ein gewisses Interesse für ästhetische Fragen. Nach Plotin aber (die wenigen, ihm in der Zeit nahe stehenden Philosophen, wie Longin, Augustin usw. kommen, wie wir gesehen, kaum in Betracht, und schliessen sich übrigens in ihrer Anschauungsweise an ihn an), vergehen nicht fünf sondern fünfzehn Jahrhunderte, in denen von irgendeinem wissenschaftlichen Interesse für die Welt des Schönen und der Kunst nichts zu spüren ist. Diese anderthalbtausend Jahre, innerhalb deren der Weltgeist durch die mannigfachsten Kämpfe hindurch zu einer völlig neuen Gestaltung des Lebens sich durcharbeitete, sind für die Ästhetik hinsichtlich des weiteren Ausbaus dieser Wissenschaft verloren. (Kritische Geschichte der Ästhetik, von Max Schassler, Berlin, 1872, c. 253, § 25. – Tolstoy’un notu)

Platon’un ve Aristoteles’in estetik görüşlerini Plotin’inkinden ayıran beş yüz yıllık boşluk şaşırtıcı gibi görünebilir. Ancak, bu zaman dilimi içinde estetik sorunlardan hiç söz edilmediğini ya da adları sayılan filozoflardan sonuncusu ile ilk ikisinin sanata bakışları arasında hiçbir bağıntı olmadığını öne sürebilmek de mümkün değildir. Aristoteles’in kurduğu bilim kendinden sonra her ne kadar geliştirilmediyse de, bu süre içinde estetik sorunların bütün bütüne ilgiden yoksun kaldığı da söylenemez. Ne var ki Plotin’den sonra (zaman olarak onu izleyen Longin, Augustin vb. gibi filozofları burada anmak gerekmez, çünkü bunların hepsinin düşünceleri Plotin’inkine eklemlenir) geçen beş yüz değil, tam bin beş yüz yıl var ki, bu süre içinde estetik sorunlara karşı bilimsel bir ilgi duyulduğunu ortaya koyabilecek hiçbir ciddi belirti yoktur.

Dünya ruhunun değişik mücadeleler vererek son derece yeni yaşam biçimleri oluşturduğu bu bin beş yüz yıllık süre içinde, bilimsel doğrultuda daha da gelişmesi anlamında estetiğe hiçbir şey verilmemiştir. (Estetiğin Eleştirel Tarihi, Max Schassler, Berlin, 1872, s. 253, § 25 )

[86] Kitapların yazgıları, okurların anlayışlarına göredir. (Latince –Kitapların yazgısını okurların algılaması belirler, anlamında.– Çev.)

[87] Yaşamdan yorgunluk, şimdiki çağı küçük görme, sanatın yanılsamaları arasından görülebilen bir başka zaman için yazıklanma, çelişki tutkusu, ayrılıp bir başına kalma gereksinimi, ince zevkleri olan insanların basitliğe duydukları heves, olağanüstülükler karşısında çocukça bir hayranlık, hastalıklı bir hayalperestlik, allak bullak olmuş sinirler, en önemlisi de umutsuzca bir kösnüllük çağrısı. (Gençler, René Doumic.)

[88] Hüsnütabir –Rusçası: eufemizm– Belli durumlarda, ortamlarda uygun kaçmayacağı düşünülen sözcükler yerine, daha uygun olacağı düşünülen sözcükler kullanma. Örneğin, aptal yerine, anlayışı kıt demek. (Çev.)

[89] Türkçesi: S. Eyüboğlu ve M.C. Anday. (Çev.)

[90] Çorba ve Bulutlar (Çev.)

[91] Unutulmuş Şarkılar

[92] Seslerin küçük korosu. (Çev.)

[93] Otlar sessizlikte ıstırapla inleyip yakınıyorlar. (Çev.)

[94] Sis efekti, akşam efekti, batan güneş efekti. (Çev.)

[95] Griye çalan yeşil. (Çev.)

[96] La terre, Illusion, Le Mal – Toprak, Yanılsama, Kötülük. (Çev.)

[97] Ne kadar hızlı olursa, o kadar uzun sürecek. (Çev.)

[98] Vaat Edilmiş Toprak99 * Bütün sanat türleri iyidir, sıkıcı olanlar dışında. (Çev.)

[99] Bütün sanat türleri iyidir, sıkıcı olanlar dışında. (Çev.)

[100] Bütün sanat türleri iyidir, anlaşılmayanlar –ya da– bir etki yaratmayanlar dışında. (Çev.)

[101] Yaşam deneyimi fazla. (Çev.)

[102] Giyom (Wilhelm) Tell’inki gibi. (Çev.)

[103] Hem yekparelik, hem tamamiyet anlamında. (Çev.)

[104] Kol kaslarındaki gerginlik değişikliklerine duyarlı olan bu aygıtın, müziğin kaslarda ve sinirlerde yarattığı fizyolojik değişiklikleri gösteren çok hassas bir ibresi var. (Tolstoy’un notu)

[105] Bulaşma ve kapılma, burada Rusça zarazitsya sözcüğüne karşılık olarak kullanılıyor. Sözcüğün, hastalığa tutulmak, yakalanmak, birine bir hastalığın bulaşması, genel bir sevince kapılmak gibi anlamları var. (Çev.)

[106] Prolog (Çev.)

[107] (Latince) Burada, “Öldürücü darbeyi vur!”, “Bitir işini! anlamında, başparmak aşağı indirilerek verilen işaret. (Çev.)

[108] Burada iyi sanat olarak gördüğüm örnekleri sıralarken, kendi seçimime özel bir önem vermediğimi belirtmeliyim; çünkü bütün sanat dallarında yetersiz bilgiye sahip olduğum gibi, ayrıca aldığım yanlış eğitim sonucu beğenisi iğdiş edilmişler topluluğunun bir üyesiyim. O bakımdan eskiden edinilmiş alışkanlıkla, gençliğimde beni etkilemiş bir şeyin bu özelliğini mutlak bir üstünlük olarak kabul etme yanılgısına düşebilirim. Burada yer verdiğim örnekler yalnızca düşüncelerimi daha iyi açıklamaya ve bugünkü bakış açıma göre içerik yönünden bir sanat yapıtının üstünlüğünden ne anladığımı göstermeye yöneliktir. Bu arada, kendi yazdığım yapıtları kötü sanat kategorisine soktuğumu da belirtmeliyim. Bunun tek istisnası, birinci gruba giren Tanrı Gerçeği Görür adlı öykümle, ikinci gruba giren Kafkasyalı Tutsak adlı öykümdür. (Tolstoy’un notu)

[109] tarz (Çev.)

[110] İlk kez 1898 yılında İngiltere’de Rusça olarak basılan V.G. Çertkov’un Özgür Söz dergisinde yayımlanan bu yazısında Tolstoy, Rusya’da yayımlanan yapıtları üzerindeki sansür baskısını anlatmıştır. (Çev.)

[111] Tolstoy 1893-94 yıllarında Rusya’da yayımlanan 5 ciltlik Maupassant Seçme Yapıtları için yazmıştır bu yazıyı. (Çev.)

[112] şirret yaratık (Çev.)

[113] boynuzlu ve gülünç (Çev.)

[114] Beni avutun, eğlendirin, hüzünlendirin, yüreğimin tellerine dokunun, düş kurdurun bana, güldürün beni, ürpertin, ağlatın, düşündürün. Yalnızca birkaç kafa, seçilmiş birkaç kafa ise şunu der sanatçıya: Bana güzel bir şeyler yapın; olabildiğince size özgü, sizin yaradılışınızı, mizacınızı yansıtan… (Tolstoy’un notu)

[115] Burada Hıristiyanlığın yetersizliği açıkça görülmektedir: Aşırı bir ahlakçılık var Hıristiyanlıkta; güzellik tümüyle gözden çıkarılmış durumda. Oysa bütün felsefe için güzellik dışsal bir üstünlük, tehlike, rahatsızlık vb. değil, tıpkı erdem gibi Tanrı’nın bir bağışıdır. Erdem kadar değerlidir güzellik; güzel bir kadın tanrısal bir amacı, bir niyeti ifade eder; tıpkı dâhi bir erkek ve erdemli bir kadın gibi. Kadın da bunu bilir, bununla gurur duyar. Bedeninde taşıdığı bu sınırsız zenginliği içgüdüsel olarak duyumsayan kadın bilir ki, aklı, yeteneği, ciddi bir takım erdemleri olmasa da, sahip olduğu bu şey ilahi varlığın en önemli tezahürlerinden biridir: Dünyada sahip olduğu bu en güzel armağanı göstermesi, sahip olduğu eşsiz mücevheri sergilemesi nasıl yasaklanabilir?

Süslenmekle görevini yerine getirir kadın; bir sanattır yaptığı şey, üstelik de –bir açıdan– sanatların en güzeli, en incesi. Akılları bir karış havada bazı insanların dudaklarında beliren kinayeli gülüşler hiç utandırmamalı bizi. İnsan bedenini, yani mükemmelliği süslemek, güzelleştirmek gibi zorlu bir sorunun cesaretle üstesinden gelen Yunanlı sanatçıyı deha olarak nitelendirirken, Tanrı’nın en güzel yaratısı olan kadın güzelliğini çaput sorunundan ibaretmiş gibi görmek istiyoruz. Bütün o zarafeti, inceliğiyle bir kadın kıyafeti, başlı başına bir sanattır, kendine özgü bir yüce sanat.

Bu yüceliğe ulaşmış çağlar ve halklar, büyük çağlar, büyük halklardır... ve Hıristiyanlık bu türden yüce atılışları dışlamasıyla, önüne koyduğu sosyal idealin toplumda ancak çok çok sonraları (ta insanların öfkelerinin, coşkulu pietizmce mezhep boynuna geçirilen dar boyunduruğu kıracağı günlerde) egemen olabileceğini göstermiştir. (Tolstoy’un notu)

[116] güzel bir şey yaratmak (Çev.)

[117] İlk kez 24 Mart 1909’da Russkoe Slovo adlı gazetede yayımlanmıştır. (Çev.)

[118] Tolstoy’un ilk kez 1899 Ocak ayında okuduğu ve “Öykü değil, göz kamaştırıcı bir inci tanesi” diye adlandırdığı Çehov’un Duşeçka adlı öyküsü üzerine yazdığı bu yazı 1906 yılında kendi yayını olan Krug Çteniya’da yayımlanmıştır. (Çev.)

[119] Kukin adının gülünçlüğü, başparmağın işaret parmağı altından gösterilmesi hareketine Rusça’da verilen ad olan kukiş’le benzerlediğinden dolayıdır. (Çev.)

[120] Duşeçka, Rusça duh, duşa – ruh, can sözcüklerinden türemiştir; “canım, sevdiğim, bir tanem, ruhum” gibi sevgiyle sesleniş için kullanılan türevleriyle zengin bir anlam dağarı olan bu sözcükle, “Duşeçka’nın ruhu” diyerek Tolstoy da bir bakıma “ruh”un altını çizen, onu pekiştiren bir sözcük oyunu yapıyor. (Çev.)

[121] İlk kez Kasım 1906’da Rus Sözü gazetesinde yayımlandı bu yazı. Bir yıl sonra ise ayrı basım olarak çıktı: Önce Rusya’da, sonra İngiltere’de. 22 Eylül 1903 tarihli günlüğünde, “Bir haftadır Shakespeare üzerine bir şeyler yazmaya çalışıyorum,” diyerek konuyla ilgili çalışmasının tam ne zaman başladığını açıkça belirtiyor Tolstoy. Önce Amerikalı edebiyatçı ve toplumsal eylem adamı Ernst Crosby’nin “Shakespeare ve İşçi Sınıfı” başlıklı çalışması için önsöz olarak yazmaya başladı yazısını, ama sonra konuya büsbütün kaptırınca kendini, önsöz olmaktan çıkıp bağımsız bir niteliğe büründü yazısı.

“Shakespeare ve Dram Sanatı”nı Tolstoy 1904 Aralık ayında bitirdi. Sert polemik ögeleri taşıdığı için sağlığında yayımlatmak istemiyordu bu çalışmasını. Ancak dostlarının baskılarına dayanamadı ve Kasım 1906’da yayımlanmasına izin verdi. (Çev.)

[122] Lear’de önemli olan Cordelia’dır. Bir kızın babasına karşı annelik duyguları içinde olması derin bir konudur. Her şeyden daha çok saygıya değen bu analık duygusu, zindanda yaşlı babasını sütüyle besleyen Romalı kız söylencesiyle hayranlık verici bir şekilde aktarılmış. Ak sakallı ihtiyarı açlıktan ölmekten kurtaran o gencecik memeden daha kutsal bir gösteri yoktur. Bu, Cordelia’nın (kız evlat) memesidir. Shakespeare, hayalinde canlanan bu imgeyi bulur bulmaz, oyununu yarattı… Cordelia tipi zihninde canlanınca, tıpkı şafağa layık bir yer yaratmak isteyen ve bu amaçla da üzerinde ışıyıp dursun diye koca dünyayı yaratan Tanrı gibi, tragedyasını yazdı.

[123] Onu yapmak bayağı eğlenceliydi.

[124] Barbar, İskit ya da açlığını gidermek için kendi soyundan gelenleri iştahla tıkıştıran biri, bana senin kadar yakın olsun, bir zamanlar kızım olan senin kadar benden acıma ve yardım görsün.

[125] crown – taç (Çev.)

[126] Şu anda kız olan ve benim gidişime gülen, kız kalamaz uzun süre, yeter ki bir şeyler değişmesin.

[127] Ay ışığı soslu pirzola

[128] Gülümsemesi ve gözyaşları güzel bir günü andırıyordu, dudaklarında uçuşan mutluluk gülümsemesinin gözlerde kimin konuk olduğundan haberi yok gibiydi, gözlerdeki o konuklar elmaslardan aşağı yuvarlanan inciler gibi çıktılar oradan.

[129] Bilmiyorum, kurnazlık nasıl çalabilir hayat denen hazineyi, hayat kendiliğinden eğer bu hırsızlığa teslim oluyorsa: Düşündüğü yerde olsaydı, şu anda düşünemiyor olacaktı.

[130] Ölüm kokuyorlar.

[131] Kasıtlılığa tanık olmak (bir şeyin bile bile yapıldığını görmek), bütün heyecanını yok eder insanın.

[132] Daha sonra Danimarka kralı olacak Hamlet’in, kardeşi Fengon tarafından öldürülen babası Horwindille’in intikamını kurnazlıkla alışı ve bu öyküye ilişkin başka bir takım durumlar.

[133] Olmak ya da olmamak.

[134] Evfuizm – Evfues (Grekçe: euphyēs). İngiliz yazar G. Lili’nin sürekli mecazlarla, metaforlarla, aşırı ince konuşan roman kahramanının adından. (Çev.)

[135] earnest – ciddi (Çev.)

[136] (Latince intermedius – arada olan, aradaki) Bir oyunda ya da operada perdeler arasında oynanan, gülmece ağırlıklı kısa piyesler; çoğu kez bir müzik numarası. (Çev.)

[137] Telkin –Rusçası: vnuşenie – Bilincini, istencini etkileyerek birine bir düşünce ya da davranışı benimsetme karşılığı kullanıyorum bu sözcüğü. (Çev.)

[138] Okur sakın benim kalemimden çıkmış ve rastlantı sonucu oyun türünde kaleme alınmış metinleri, çağdaş oyunlara yönelik bu değerlendirme dışında tuttuğumu sanmasın. Geleceğin tiyatro oyunlarının temelini oluşturacağını düşündüğüm özden, dinsel içerikten yoksun olarak görüyorum kendi oyunlarımı da. (Tolstoy’un notu)