(1) Şâkirdan

Devşirme yönteminin aksine kalemiye mensupları müslüman nüfusun çocukları arasından alınır ve çalıştıkları bürolarda, usta-çırak ilişkisi içinde yetiştirilirlerdi. Devletin gizli yazı işleri de bu kalemlerde görüldüğü için Kalemiye adayları okuma-yazma öğrenmiş ve âdâb bilen gençler arasından son derece dikkatle seçilir, buna «çırağ edilme» tabir olunurdu. Mülâzım (çırak) denilen adaylar belirli süre çalıştırıldıktan (mülâzemet) sonra aralarından şâkird (stajyer) olacaklar seçilir ve ücretsiz olarak çalışmak üzere Divan-ı Hümâyun Kalemi başta olmak üzere, Mâliye, Defterhâne, Tersane, Tophâne ve diğer kalemlere hizmete alınmış olurlarlardı.

Kalemlerde sabahları meslekî eğitim görürlerdi. Bu kurumlarda şakird’lere (şâkirdan’a) resmî yazışmalarda kullanılan nesih, rık’a, divânî gibi yazı çeşitlerini güzel, hızlı ve hatasız yazma becerisi, inşâ (yazışma biçimleri) ilmi, kalem muamelâtı ve kâtiplik mesleğinin bazı incelikleri öğretilirdi. Daha sonra şâkirdlerin öğrenim döneminde gösterdikleri başarı ve kabiliyetlerine göre kendilerine maaş bağlanırdı.[277]

Kalem şakirdi bir gencin aylığa geçmesi, evinde ve çevresinde toplumsal bir aşama olarak kutlanırdı. Çünkü artık devlet memuru ve “Kalem efendisi” unvanını kazanmış ve toplum içinde önemli bir statü sahibi olmuştur. Diğer taraftan şakird’in özelliklerine, hâline, çalışkanlığına, zekâsına, terbiyesine göre kendisine bir takma isim (mahlâs) uygun görülür ve artık asıl adı unutulurdu.[278]

(2) Hacegân

Hacegân zümresinde olan memurlar “reis-ül-küttab”dan başlayarak sadrâzam kethüdası ve çavuş başı, şıkk-ı evvel, şıkk-ı sâni, şıkk-ı sâlis Defterdarları, nişancı, defter emini, büyük tezkireci, küçük tezkireci, rüznamçe-i evvel, beylikçi, başmuhasebeci, mektupçu, şehremini, tersane, darphane, matbah ve arpa eminleri, teşrifatçı, Anadolu muhasebecisi, atlı mukabelecisi, yeniçeri kâtibi, sipah kâtibi, silâhtar kâtibi, cizye muhasebecisi, mâliye tarihçisi, mâliye tezkirecisi büyük, küçük ruznamçeciler, piyade mukabelecisi, divan çavuşları kâtibi, cebeciler kâtibi, küçük evkaf, kalyonlar kâtibi, ulûfeciler kâtibi, garipler kâtibi, Tophane nazırı, İstanbul ve Selânik barudhaneleri nazırları, sergi nazırı, başmuhasebe kesedarı”dır. “Senelik tevcihat”a tâbi olan bu hacegân memuriyetleri dört sınıf üzerine yapılmaktadır.[279]

Birinci sınıf hâcegân, üç defterdar ile nişancı, reis ül-küttab ve defter emini olup bu vazifeye yeniden tâyin edilir veya senelik tevcihatta vazifelerinde bırakılırlarsa teşekkür için Arz Odası’nda Padişahın huzuruna girerlerdi. Bu altı kişinin görevlerine “menâsıb-ı sitte” denilirdi.

İkinci sınıf hâcegan, Mâliye’den “büyük rûznamçeci, baş muhasebeci ve Anadolu muhasebecisi”dir. Bunlar da “tâyin ve ibka”larında Padişah tarafından kabul olunurlardı.

Üçüncü sınıf hacegân, Tersâne emini[280] ile Saray’ın Bîrun ağalarından olan şehremini, Darbhâne emini, arpa emini ve masraf-ı şehriyârî kâtibi’dirler.

Dördüncü sınıf hacegân otuz sekiz kişidir. Bunların yirmi ikisi Mâliye dairesinin kalem âmirleri, diğerleri dört piyade ve dört süvari mukabelecileri, Kalyonlar kâtibi, Tersâne Anbarları emini, Tersâne Anbarları nazırı, Tersane reisi, Tophâne nâzırı, Hazinenin tahsilât ve tediyat müfettişi olan sergi nâzırı, Enderûn kâğıt emini, Bîrun kâğıt emini’dir.

Aslında yüzyıllar içinde hâcegân memuriyetlerinin bazan sayıları artmış veyahut bir kısım hacegânlıklar lâğv ve bazıları ilâve edilmiştir.

Sadrazam eğer Serdâr-ı Ekrem’likle İstanbul’dan ayrılan sadrazam sefere hareket ettiği zaman kendisine mensup hacegân ile beraber giderdi.[281]

On altıncı ve On yedinci yüzyıllarda Divan-ı Hümâyûn kalemlerinın en kıdemli halifelerine hâcegânlık pâyesi veriliyordu. On sekizinci yüzyılda vezirlerin kendi divân efendilerine, sadâret kethüdâsına, bazı nâzırlara, beylikçi, mektupçu ve teşrifatçılara da hâcegân unvanı verildi.

On sekizinci yüzyıldan itibâren Avrupa devletleriyle siyasî ilişkilerin artmasına bağlı olarak Kalemiye de önem kazanmış, sadrazamlar reisülküttâblar arasından seçilmeye başlanmıştır.

(3) Mâliye Kalemleri

Aslında Devlet’in siyasî, idarî ve hukukî işlerini yürüten Kalemiye Tariki’nin başlıbaşına mâliye işlerinde uzmanlaşmış bölümüdür.

Bununla beraber, On altı ve On sekizinci yüzyıllar arasında Devlet’in Merkez Mâliyesi olan Defterhâne’de otuzdan fazla kalem ve her kalem’de (büro’da) “hace” ve “halife” denilen yardımcısı, kâtiplerle şakird’ler (kâtip adayları) çalışmaktadır. Bunlardan en önemlileri Başdefterdar, Reis Efendi, Defteremini, Beylikçi, Büyük Ruznamçe, Başmuhasebeci Cizye ve Haraç Muhasebecisi, Mevkufatçı, Mâliye Tezkirecisi, Mukabeleci’dir. Başdefterdar dışındaki defterdarlarla bu kalemlerin âmirleri, kalem ricâlinden sayılırdı.

Mâliye kalemleri’nde Mâliye ve Beytülmal ile ilgili malî kanun ve nizamname niteliğindeki ferman’lar, buyruldu’lar ne “Mâliye Ahkam Defteri”ne istinsah edilip (kopyalanıp) resmiyetleri tescil edilirdi.

e. Seyfiye Tariki

Seyfiye Osmanlı yönetiminde ”Üç Tarik”[282] olarak isimlendirilen zümrelerden “askerle ilgili” olanıdır. Bazan Ehl-i Örf “ de denirdi. Aslında “Ehl-i Örf” deyimi bir anlamda bu zümrenin “İlmiye” tarikinden ayrı bir yapıda olduğunu da vurgulamaktadır.

Seyfiye tariki en genel anlamda. Osmanlı Ordusu’nda kara ve deniz askerleri zâbitan ve ümerâsının oluşturduğu zümreye verilen ad’dır. Bununla beraber Ordu-yi Hümâyûn’un genellikle “Kapıkulu” denilen ve yönetime katılan muvazzaf (profesyonel) ricâlinin oluşturduğu sınıftır. Nitekim Ocak kanunnâmelerinde Seyfiye tarikindekilerin yükselmeleri de genel anlamıyla belirlenmişti. Bunların kendi sınıfları içinde ulaşabileceği en üst rütbe Mirmiranlık ve Beylerbeyiliği idi.

Diğer taraftan Fâtih Kanunnâmesi’nde Beylerbeyilik “Mal Defterdarlarının ve Nışancı olanların ve beş yüz akçe kadıların ve dört yüz bin akçeye varmış Sancakbeylerinin yolu” olarak gösterilmekte, Mal Defterdarı iken Nışancı yapılanlara da Beylerbeyilik verilmektedir.

Ayrıca Enderun’dan, Kapı Ağalığı’ndan ve Yeniçeri Ağalığı’ndan da Taşra’ya beylerbeyi olarak çıkılabilmektedir.[283] Bununla beraber “vezir” pâyesine sahip beylerbeyilerinin mertebesi diğerlerinin üzerindedir.[284]

f. Merâtib-i Teşrifât (Hiyerarşi)

Osmanlı Devleti’nin hükümranlığı bünyesini oluşturan idarî hiyerarşinin kudreti ile sağlanmıştır. Daha önce de belirtildiği gibi, Tanzimat Fermanı öncesinde vezirler de dahil olmak üzere Seyfiye, İlmiye, Kalemiye (ve Mâliye) müntesibleri, yâni bütün devlet memurları görevlerine bir yıl süreyle tayin olunurlardı. Her yıl Şevvâl ayında bütün memurların tayinleri yenilenirken bir kısmının yerlerinde bırakılıp, bazılarının çıkarılması; vezirlerin eyâletleri yöneten beylerbeyi’ler arasında çok başarılı olanlara verilmesi, bununla beraber sadrazam’ın vezirler arasından seçilmeyip en layık görülenin yapılması gibi temel uygulamalar Devlet’in yönetiminde “meritokrasi”nin bir ilke olarak varlığını gösteriyor.

- Ek Tablo: 3