[1128] “Nice hâliyü’z-zihin kimseler sadr-ı evvelde vâkî olan men’ rivâyetlerini hacer-i câmid gibi taklîd-i mahz ile dutub aslını tedbîr ve mülâhaza etmeden red ve inkâr eyledi. Felsefe ilimleri deyû zemme mübtelâ olup yeri göğü bilmez câhil iken âlim geçindi. Devlet-i Osmâniyye evâilinden Sultan Süleyman zamanına gelince hikmet ile Şerîat ilimlerini cem’eyleyen muhakkıklar iştiharda idi. Sonra Ebu’1-Feth Sultan Mehmed Han Medâris-i Semâniyye binâ idüp kânun üzre şuğl oluna deyû vakfıyesine kayd ve Şerh-i Mevâkıf ve Hâşiye-i Tecrîd derslerini ta’yin eylemiş idi. Sonra gelenler bu dersler “felsefîyyatdır” deyû kaldırup “Hidâye ve Ekmel” dersleri okutmağı ma’kul gördü. Yalnız ana iktisar nâma’kul olmağla ne felsefîyyat kaldı ne “Hidâye” ne “Ekmel” kaldı ve bununla sûk-ı ilm’e kesad gelüb ehli inkırâza karîb olmağla ..”.