On üç ve On dördüncü yüzyıllardaki Âhi hareketi, Osmanlı şehirlerinin hepsinde flama, bayrak gibi ayırıcı alâmetleri de bulunan güçlü esnaf teşkilatı biçiminde devam etti. Osmanlı devletinde ticaret hayatı serbest rekabete değil, karşılıklı denetim, yardımlaşma ve imtiyaz usûllerine dayanıyordu. Üretim de geleneklere bağlı olarak yapılmaktaydı. Nitekim gelenekler esnaf teşkilatı içindeki hiyerarşinin de bir bakıma garantisi olarak kabul edilmiştir.
İslamî cemaat nizâmına dayalı Osmanlı toplumunda loncalar, tarikat bağlantıları ile bireyin ekonomik yaşam içinde denetlenebilmesini daha kolay sağlıyorlardı. Rekabet ortamı bulunmayan bir ortamda meslek sahiplerinin yaşayabilmek için lonca içinde bulunmaları zorunludur. Başka bir deyişle âhilerin bağımsız davranışlarına loncalarda rastlanmaz. Fütüvvet ve Ahiliğin izleri, ancak mistik tarikat törenlerine benzer şekilde yapılan mesleğe kabul ve derece yükseltme törenlerinde görülür.
Aslında lonca sisteminde İslam Osmanlı esnaf kültüründeki “ilk usta kültü” hâkimdir. Dolayısıyla sanat kollarının her birinde ustalar zincirinin başlangıç aldığı ulaştığı bir “pîr” bulunmaktadır. Örneğin ilk usta, kendisine Cibril-i Emin vasıtasile ekincilik sanatı öğretilen Adem Peygamber’dir. Daha sonra Allah tarafından diğer peygamberlere de birer sanat öğretilmiştir.[601]
Dolayısıyla her meslek ve sanat kolunun “pîr” denilen bir “ilk usta”sı, kendi simgesi sayılan bir sancağı ve içlerinde en dürüst, bilgili ve hürmete değer olanı, üstad-reis olup, kendisine “ahî” denilen lonca şeyhi vardır. Eğer birden fazla meslek bir arada ise lonca reisi olan «ahî»lerden birisi hepsinin reisi olup, kendisine de «ahî baba» denililirdi.
Esnaf ve sanatkârların davranışları, giyinişleri hatta yaşayışları bağlı oldukları loncaların “pîr”lerine kadar uzanan gelenekleri, töreleri ve törenleri ile sınırlandırılmıştır. Lonca’nın “pîr”den başlayan hiyerarşisi vardır. Yamaklıktan başlayarak bir üst dereceye geçebilmek için daima gerekli beceriyi kanıtlamak gerekiyordu. Her aşama geçilirken yapılan geleneksel törenler yeni başlayanları lonca gelenekleri konusunda da eğitiyordu. Kalfalık için usta muvafakati yeterli ise de ustalık için loncanın da onayı gerekiyordu. Çünkü yalnız ustalar lonca içinde yer alabilmekteydi.
Örneğin esnâf-ı paşmakçıyan (çizme, postal ve ayakkabıcılar)’ın pîri Muhammed Ekber-i Yemenî; saatçiler’in pîri Hazret-i Yusuf ; kaynakçılar, kılıç, kama, tüfeng, tabanca, zırh, üzengi, gem, mıhçıyan ve mismaran (çivi yapanlar) gibi her türlü demir işleyenlerin pirleri Hazret-i Dâvud; her türlü fişeng imal edenlerin pîri Çemşîd idi.[602]
a. Lonca Şeyhi
Lonca şeyhi genellikle meslekte başarılı olmuş ve varlıklı üyelerden biridir. İşyerleri arasında bir dükkanın üzerinde kendisi için ayrılan toplantı odasında iş kolunu yönetir, toplantılar yapar. Esnaf şeyhinin yürüttüğü meslekî rolü, kendisinin dinî, siyasî saygınlığını da arttırıyor ve belde yönetiminde itibarî bir yer sağlıyordu. Şeyh’ten sonra gelenler kethüda ve yiğitbaşı’dır. Kethüda hükümetin tanıdığı ve resmî görevlilere karşı doğrudan sorumlu geniş yetkilerle donatılmış kişidir. Nitekim kadı ve muhtesib’ler, bazı kararları kethüda ile birlikte alırlar.
Bir yıl için seçilen kethüda’nın yardımcısı yine esnaf arasından seçilen ve kadı tarafından onaylanan “yiğitbaşı”dır. Lonca üyeleri içinden gelmesi sebebiyle mesleğin yakından bildiği sorunlarını kethüdaya aktarmakta ve diğer taraftan da kadı’dan gelen kararları üyelere iletmektedir. Bazı kalabalık loncalarda ihtiyaca göre birden fazla yiğitbaşı olabilir. Başka bir deyişle her hirfetin (veya lonca’nın) başında bir şeyh, bir kethüda, bir veya birkaç yiğitbaşı bulunur. Bunlar hirfet’i temsil eden gedikli ustalar tarafından seçilir ve kadıya tasdik ettirilerek şeriye siciline işletilir. Devletin bu yöntemle vergi toplanması, fiyat politikası, ham madde ya da üretimin miktar ve kalitesi gibi ekonomik ve teknik yönlerden esnaf loncalarını kolayca denetleyebileceği açıkta görülüyor.
Önceleri “ahî baba” adı ile anılan “şeyh”lerin On yedinci yüzyıla doğru etkinliği azalmağa başladı. Eski disiplinin kaybolduğu dönemde artık şeyhler meslek loncalarının lider ve etkin kişisi olmaktan uzaklaşmışlardı. Şeyh, mesleğe kabul sırasında veya özel günlerde yapılan töreni yöneten, törende dua eden kişi olmanın ötesine geçememiştir. Törenler ise dinî anlam taşımaktan çok, geleneksel hâle gelmiştir. Ancak gelenekler sonuna kadar terk edilmemişlerdir. Herşeye rağmen esnaf şeyhlerinin şehir yönetiminde dinî, siyasî ve meslekî saygınlığı vardır. Şeyhin ölümü halinde meslek üyeleri toplanarak yeni şeyhin seçim işini kısa zamanda tamamlamak zorundaydılar.
b. Kethüdâ
Şeyhten sonra gelen “kethüdâ” ustaların kendilerine yetki devrettiği, çarşının düzeni, güvenliği, ham madde taksimi, ürünün pazarlanması, çırağın kalfa ve usta olma törenlerini düzenleyen, üyeler arasında çıkan anlaşmazlıklarda uzlaşma sağlayan görevlidir. Devletin esnafla ilişkilerini sağlar.
Ancak On yedinci yüzyılda şeyhin konumunun dinsel ağırlık kazanması üzerine, esnaf loncalarında ustalar arasından seçilen kethüdâ loncanın gerçek reisi durumuna yükseldi. Seçimi kadı tarafından tasdik edilerek Şer’iye siciline de işlenen kethüda, devlet ve lonca üyeleri tarafından “resmen” tanınan tek kişidir. Lonca heyetinin kararıyla yolsuzluğu tesbit edilen esnafa “darb” cezası uygulatabilirdi. Falaka ve değneği herkesce görülebilen bir yerde asılı dururdu.
Kethüda’nın yardımcısı ve esnaf arasından seçilen yiğitbaşı lonca üyelerine yakın olması sebebiyle sorunları kethüdaya aktarması, devletten gelen kararları da üyelere bildirmek görevini üslenmiştir.
Lonca hayatında törenler ve hiyerarşi çok önemlidir. Lonca toplantılarına yalnız ustalar ve mesleğin ihtiyarları (emeklileri) girebilir. Çıraklar ve kalfalar çağırılmazlarsa gelemezlerdi. Toplantılarda yaşlılar minderlerde, gençler zemin üzerinde diz çökerek otururlardı.
Çıraklar her şeyden önce lonca gelenekleri konusunda da eğitilir. Çırağın kalfa olabilmesi ustanın muvafakati yeterliydi. Ustalığa geçiş ise hem usta ve hem de loncanın onayı ile gerçekleşirdi. Kalfalığa ve ustalığa geçişte geleneksel “şed bağlama” törenleri yapılırdı. Ancak gedik usulünde dükkan sayısı sınırlı, olduğundan yeni ustaların bağımsız çalışabilmesi her zaman mümkün değildir.
Gerekli ham madde sağlanması, işlenmesi ve pazarlanması, esnafın arasına yabancıların karışmaması, üretim biçim ve hacminin gelişi güzel değiştirilmemesi için gelenekler yanında On yedinci yüzyılın başında yapılmış tüzükler, kurallar da vardır.
Esnaf çarşıda genellikle mesleklerinin adı ile anılan sokakta çalışırlar. Ham madde ve malzeme şeyh, kethüda ve yiğitbaşına teslim ve yine onların eli ile taksim edilir. Ancak dükkan sayısı artmasını engelliyen kurallar düzenin gelişmesine yararlı olamıyordu. Zaten devletin koruma tedbirleri esnafın daha fazla kazanç elde etmesine de imkân tanımamıştır. Birden fazla dükkan sahibi olmak veya kentin başka yerinde dükkan açmak gerek devletin gerek lonca meclisinin iznine tabidir.
Bu bağlamda kethüda ve yiğitbaşıların görevlerinin esas itibariyle esnaf ve sanatkârlara sıkı kurallar ve disiplin cezaları uygulayarak rekabeti önlemek, üretimi belirli bir sınırda tutmak olduğu anlaşılıyor. Nitekim uygulanan kurallar da bu amacı belirlemektedir:
- Üretimde uygulanacak kuralları belirlemek ve geçerli kılmak.[603]
- “Hammadde temin ve dağıtımını adalet üzere yapmak”
- “Terk-i edeb edenleri tenbih ve te’dib etmek”
- “Hamdest olanların mutadınca haklarından gelmek”
Disiplini sağlayacak cezalar da şöyle sıralanabilir:
1. Öğüt verme: Esnaf ahlakına aykırı davranışlarda bulunanlar çağırılarak nasihatta bulunulur.
2. Cereme (cerîme): Satış veya mübadelelerde usul-i kadimeye aykırı davrananlar, ayıplı mal satanlar, haksız kazancı nakden veya aynen iade ettikten başka, ikramlar yaparak masrafa girip bir nevi maddi tazminat sayılabilecek “cereme” öderlerdi.
3. Dükkan kapatma: örf-i kadim’e aykırı davranmakta israr edip tekrarlayanlar, bilerek ayıplı mal satanlar lonca kararı ile teamülen 3 günü geçmeyen dükkan kapama cezası verilirdi.
4.Hak mahrumiyeti cezası: Loncaların tekelinde bulunan ham veya yarı işlenmiş maddelerin esnafa dağıtımı ya da toptan ve müzayede ile satılan üretimden pay ayırmama gibi esnaf’a mahsus bazı maddî ve malî imkânlardan yararlanmayı geçici olarak kısıtlamak örgütün yetkileri içindedir.
5.Dayak cezası: Uygulanmasından ziyade korkutucu nitelikte olduğu örgütlerin kethüda odalarınının duvarlarına asılı falaka değneklerinin bulundurulmasından anlaşılmaktadır.
7. Sosyal ve ekonomik dışlama: Islah olmayanlara uygulanan en ağır cezalardan biridir.Haklarından mahrum etmekle beraber, esnaf sandıklarından faydalandırılmaması, lonca dışı imiş gibi muamele görmesidir. Bu cezalandırma türü ıslah olmayan ve kusur ve suçunda ısrarlı olan esnaf ve sanatkara uygulanırdı.
8. Esnaf teşkilatından çıkarma: Hile ve örf-i kadim’e uymamayı adet haline getirenlerle, hırsızlık, namusa göz koyma ve adam öldürme gibi ağır suç işleyenler “târik-i hirfet” sayılır lonca’dan kovulurdu.[604]